24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

tehdit unsuru olma niteliğini sürdürmektedir. Nitekim, kahramanlarımızdan bir kısmı, uzak diyarlara, Güney Amerika’ya göç edecektir. Bu tedirgin ortamda, mazinin acı yükünün gölgesi altında yaşayan insanların, geleceği göğüsleyebilmek için her koşulda sağlam kalan bir şeylere ihtiyacı vardır. Gelenektir o! Varsın, mutfak geleneği olsun! Ülkeden ülkeye savrulan Yahudiliğin, yüzyıllar boyunca kimliğini nasıl ve niçin koruyabildiğini anlarız, Levi’yi okurken. Yahudi yemekleri bu kimliğin romandaki simgesidir. Yazarımız, ıstıraplı bir tarihi, savunmalara ve suçlamalara hiç kalkmadan, duygu sömürüsüne çok açık bir konuda asla bu yola baş vurmayan bir üslupla, duygu ve düşünce dünyamızda var etmeyi başarır. “DERİN BİR KIRGINLIK İÇİNDE...” Orta sınıfların namı diğer küçük burjuvazinin korunma, güvenlik ve süreklilik yanılsamalarına duydukları ihtiyacın, Yahudilerin özgül tarihi dolayısıyla, Musevi ailelerde daha da derin kökler saldığı anlaşılmaktadır. Yanılsamanın korunması için ailenin kapalı kozasında vuku bulan sansürlemelerin ilginç örnekleriyle örülmüştür bu roman. Sansürler ve baskılar. Küçük sermaye sahibi ailenin ara vermeyen tedirginliği, ticaret hayatının ana akımına dahil olabilme yani büyük sermayeye ve güvenceye kavuşabilme emelini güçlendirmekte; toplumsal tırmanışı sekteye uğratabilecek aşklar daha başlarken ailenin baskısıyla bitirilmektedir. Kocasının ölümüyle hepten zarurete düşen, terzilik yapmak zorunda kalan Rahel’in oğlu Yusuf ile dikişçi kız Rozi arasındaki aşk tomurcuğu bu akıbetten kurtulamaz; annenin baskısı ve oğlun hırsı yüzünden açamadan solar. İki gencin arasındaki titreşimi anlatan sayfalar romanın en güzel ve etkileyici bölümlerindendir (s. 8286). Bu sahnede, Rozi oynamakta mıdır, Yusuf’u elde ederek o da kendi çapında bir tırmanışı mı geçekleştirmeyi amaçlar? Belki. Zaten Levi, sık sık baş vuracaktır “oyun” sözcüğüne, sessiz ve içli çocuğun tanık olduklarının gerçektense gerçeği örten bir oyun olduğunu imleyecektir. Gene de Rozi ile Yusuf arasında yüreğe dokunan içten bir şeyler vardır. Nitekim, ilerdeki yıllarda, közdeki kıvılcım alevlenecek, Yusuf ve Rozi’nin aşkı gerçekleşecek ve herkes için trajik sonuçlar doğuracaktır. Gençliğinde Yusuf’tan vazgeçmek zorunda kalmak, Rozi’yi nasıl etkileyecektir? Onu gözü kara cinsel maceralara iten öz yapısı mıdır, gönlünde açılan yara mı? Roman, aile bireylerinin iç içe geçen öyküleri halinde zamanda ilerleme ve gerilemelerle akarken saklıda yaşanan cinsel ilişkiler, mutlu aile fotoğraflarının negatifleri gibi çıkar karşımıza. Sırların sonu gelmez. Aile üyelerinin, kimi kez araya giren kıtalara ve okyanuslara karşın birbirine tutunması, iç dünyalardaki mutsuzluk çöküntülerini gözlerden saklayan ve herkesin ihtiyaç duyduğu bir oyundur. Bu ortamda kadınlar durumlarının bilincinde olsalar da olmasalar da erkeklere göre kapana kısılmışlardır. Erkekler iş hayatları sayesinde farklı C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I deneyimler yaşarken (kimi kez iflas gibi acı yaşantılar da deneyimlenecektir), gizli cinsel ilişkileri sayesinde zevke ulaşabilirler. İflas felaketini paylaşan kadınların ise eve bağları, eşe sadakatle perçinlenmiştir. Bu sıkışmışlıkta, kız kardeşler, eltiler, kaynana ve gelinler arasında, saygı örtüsü altında sürüp giden çatışmalar ve rekabet kaçınılmazdır. Kadınların hazin hayatına duyarlıkla yaklaşır Levi ve anlatıcısının ağzından şöyle der, roman kişisi bir kadın için: “Yaşadıklarını… derin bir kırgınlık içinde, çaresizlikle kabullenmek zorunda kaldığını öğrendiğimdeyse, tüm benliğimi hâlâ içimden atamadığım bir sızı kapladı” (s.16). Kadın karakterlerin çaresizlik sızısı, roman boyunca bizi terk etmeyecektir. Kaderini değiştirmeye kararlı kadının Rozi örneği erdemsiz sayılabilecek bir yaşama yönelmekten başka seçeneği var mıdır? YAZARA EMANET EDİLEN DEFTERLER Romanın kurgusu ilginç ve karmaşık. Levi, hayatın bir tiyatro oyunu gibi sahnelendiği evlerde geçen ve sırlara dayanan olay örgüsünü bize iletirken oyunsu ve oyuncu bir yöntem yeğlemiş, anlatıyı büktükçe bükmüş. Öyle ki anlatıdaki oyunsuluğu çözmek sırları çözmekten zor. Roman metninde birkaç defter, mektuplar ve farklı anlatıcı sesleri mevcut. Olayları ve sırları zihninde birbirine ilintilendiren kişi, romanın başında, içine kapalı, duyarlı bir çocuk olarak karşımıza çıkan ve romanın sonunda aile bireylerinden değilse de gelenekten kopmuş, özgün bir insan olarak selamlayacağımız “yazar”dır. Ancak defterleri tutan o değil. Kim? Defterler yazara “anlatması” için emanet edilmiştir. Defterlerdeki “anlatıcı ses” ise bazen birinci, bazen ikinci, bazen üçüncü şahıs olarak konuşur. Defterlerin dışında kalan roman metninde koyu puntolarla dizilmiş bölümlerdeki “ses”in sahibi başkasıdır; italik harflerle dizilmiş bölümlerdeki ses ise daha başka bir kişiye aittir. Sır düğümlerinin gelip dayandığı kişi ise kendisi de gayrı meşru bir çocuk olan ve gayrı meşru bir çocuk doğuran, dolayısıyla gelenekçi kabulün dışına düşmüş, fam fatal mı, kurban mı olduğuna bir türlü karar veremediğimiz (kanımca hem kurban hem fam fatal) Rozi. Hayatın özünü, içten duyguları, yalansız arzuları, ritüelleşmiş geleneğin katı kalıpları arasında ezen, kimseye gerçek kendisi olabilme imkânını tanımayan tiyatrovari hayat tarzını canlandırabilmek için yazarımız tam bir biçim ve içerik uyumu yakalamamış mı? Yakalamış. Üstelik bu uyumu, uzun ama berrak tümcelerden oluşmuş çok lezzetli, bir Türkçe ile yansıtmaktadır roman. Bulmacavari kurguların çekiminden biz yazarların kurtulması zor. Düşünmeden edemiyorum, yalın bir kurguyla Rozi’nin ve diğer tüm karakterlerin dramları yüreğimize daha da derinden işlemez miydi?.. Gene de “Size Pandispanya Yaptım” son yıllarda okuduğum romanların en güzellerinden biri. Bende kalıcı izler bıraktı. n Size Pandispanya Yaptım/ Mario Levi/ Doğan Kitap/ 336 s. 1271 Fahri Güllüoğlu’ndan “Kriko” Yeniden şiire kapansın insan Fahri Güllüoğlu’nun önceki kitaplarında olduğu gibi “Kriko”daki şiirleri metaforlarla örülü. Düşüncenin gücünden, felsefeden, geometriden besleniyor. r Lal Mina SOLMAZ yazılmış. Bu çok doğru. Sonrasında gelen “Modernist şiirden günümüze dek uzanan şiir yapılarından, şiir içi dil olanaklarından süzülen Kriko’da Fahri Güllüoğlu felsefi söylemle ironik söylem arasında mekik dokuyarak çağını, insanı, kendini didik didik ediyor” cümlesindeki didik didik etmek tanımına ise “didişmek”i de ekleyebiliriz belki. Bu didişmek hali dünyayla. Ağır olan, düşünce saatiyle başucumuzda bizi iten çeken, geri püskürten, sağ gösterip sola çimdik atan hallerle… içbir şair yoktur ki aynı zamanda büyük bir düşünür olmasın” ve “Şiir de geometri kadar bilimdir” sözleri bir kez daha doğrulanıyor Fahri Güllüoğlu’nun Kriko adını verdiği kitabında. Kitaba adını veren kriko’yu açıklamaya gerek yok, ilk şiir “Ağır Hayvan”da belki de dünyanın ağırlığını ağır ağır hissetmeye başlıyoruz. Derken “H,İç Saat” bölümü başlıyor ve “Şiirsizilifon” adlı şiirle bu ağır dünyada, bir “H,İç Saat” çalışmaya başlıyor. Bu saat ‘düşünce’ ile çalışıyor belki de derken bu bölüme adını veren şiire dalıyoruz; “dün diyor dündü bugünkü beni arıyorum/ bugünkü onu aradığım gibi/ bu benim duvarım diyorum/ bir karalamayı önüne koyup/ koyultusunda yansılanan/ anlamıyor/ (…) düşünce işliyor/ (…) yerimde durur görünürken/ yerimde saymadığım açık değil/ bir iç gerçeklik iç gerilimle çarpılmaksızın/ anlam hiç kimseye görünmüyor.” İşte bu şiirdeki, yani “H, İç Saat”teki düşüncenin işleyişini düşünürken “Doğranmış Kâğıt” şiirine devriliyoruz. Cinler mi çekiştiriyor o başucu çekmecesini yoksa “Kafkangst” şiirindeki “bir ‘şey’ için için kımıldar” dizesindeki o şey mi, bilmiyoruz ama “Doğranmış Kâğıt”taki batık geçmiş, bir zamanlar gözü, beyni olan o şeylerle gelen boşlukla bir kalem boyu yol alan açılma hali sayfalar boyunca okurun peşini bırakmıyor. Sadece şiirler değil “şiirsel” ya da “şiirli” metinler de var kitapta. “Doğranmış Kâğıt”ın ardından “Biyografiden Kopmak” adlı şiire rastlayınca içiniz daha da çekiliyor. “Boğazımdan kan gelirken yazılıyor. Kan lirik bir akış. Her şey akar biliyorsun. Sessizliği çok az bildiğimizi sustukça bilebiliyoruz (…) ayakta duranın iskelet değil insan olduğunu.” Kriko, Fahri Güllüoğlu’nun üçüncü şiir kitabı. Daha önce Magmanın Gözleri ve AORT yayımlanmıştı. Özellikle daha ilk kitabında dikkat çeken Güllüoğlu bu çekiciliğin dikkate değer olduğunu yeni kitabı Kriko’da kanıtlıyor ve çıtasını yükseltiyor. Kanıtlıyor dedik ama şairin böyle bir kanıt hesabında olmadığı aşikâr. Kitabın arka kapağında Güllüoğlu için “Kriko’da yaşamı süreğen bir çeviri eylemi olarak okumayı deniyor: Dile gelen dünyanın dile gelen özne ile başkalaşımına odaklanıyor” 2 6 H A Z İ R A N “H Fahri Güllüoğlu “Sağcılar” ve “Küfür Küfür Küftür” şiirleri mesela… Kâğıt sahiden doğranıyor sanki ve okur da kitabın sonundaki “Yuvarlak İçin Ciddi Yer” başlığı altında yazılanları okuyunca ta en başta hissettiği ağırlığın altında yeniden kalıyor. ‘Baktım’, ‘Gördüm’, ‘Dinledim’ ve ‘Anladım’ diyor şair. Bakıyor; Fareler düzeni kurmuşlar. İşlerini görüyorlar. Başkalarının dişlerini takıp başka leşler gömüyorlar… Görüyor; Birbirlerinin yargılarını dik tutmak için kusursuz arsız bir Büyük Labirent kurgulamışlar… Dinlemiş; Örgütlü ıslık çalmanın yasaklandığı insanların dünyasında bir farenin sesi insan etine çekiyor… Anlamış; Her şey evrilebilir (…) Çevirdikçe her şey her şey oluyor… Güllüoğlu’nun şiiri metaforlarla örülü. Düşüncenin gücünden, felsefeden, geometriden besleniyor. Tüm bunlarla yan yana olduğu için ağdalı, süslü kelime oyunlarına, şekerli bir dile ihtiyacı yok. Bu noktada saf, arı bir poetikası olan şairin sesi ve zaman zaman iyi anlamda “tuhaf” diyebileceğimiz sessizliği onun şiirini daha ironik ve büyülü kılıyor. Kitaptaki “For Him The Bell Tolls” adlı metinden bir alıntıyla bitirmek ve metne selam çakmak gerekirse; evet “şiire kapandıkça sonsuz açılabilirsin.” Güllüoğlu işte bunu yapmış, şiirimizin ihtiyacı olan da bu değil mi? n Kriko/ Fahri Güllüoğlu/ Yapı Kredi Yayınları/ 96 s. 2 0 1 4 n S A Y F A 1 1
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear