Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
RENKLER n SESLER n HARFLER AYTÜL AKAL n NİLAY YILMAZ n ÇİĞDEM GÜNDEŞ n MAVİSEL YENER MUSTAFA DELİOĞLU n Kitap Gölgesi Burcu Aktaş’tan İstasyonda Vals Burcu Aktaş, “İstasyonda Vals”de küçük bir kasabanın renklerinden, seslerinden, kasaba insanlarının duyarlıklarından, istençlerinden, dünyaya bakışlarından çok daha fazlasını anlatıyor. Metnin görünür kıldığı başkaldırış, romanın belkemiğini oluşturuyor. r Mavisel YENER urcu Aktaş elindeki görünmez kamerayı okuruna uzatıp “gel, sen de bak” diyor; odaklandığınız noktaya seyirci olmaya değil, değiştirici, dönüştürücü, eylemci olmaya çağırıyor aslında. O kameraya baktığımızda İstasyon meydanının sonundaki gardan önce sağda sinema ve pastaneyi göreceğiz; az ileride çiçekçi Bebek Amca’nın sarmaşıklarla kaplı iki katlı dükkânı var. Tam karşıki yola dönünce İstasyon Berberi selamlayacak bizi, sonra ver elini Lunapark. Kasabanın samimi ve huzurlu dış mekânlarını gezerken bir sığırcık sürüsünü bize yoldaş kılıverecek sayfalar. Sanki zaman daha yavaş akıyor orada. Büyüsü bozulmamış o kasabanın insanlarıyla tanışırken, bir film izliyor duygusuna kapılıyor, yazarın uzattığı kameranın görüntülerine dahil oluyoruz. Balerin Naci, Armağan, Karaca, Berber Burhan, Bebek Amca, pastacı Nevin Hanım, Fil Mehmet ve diğerlerinin hayatına kısacık birer bakış fırlatsak da her karakterin ayrı bir roman kahramanı olduğunun farkındayız. Kasabanın insanları hem birbirlerine çok benziyorlar hem de hiç benzemiyorlar. Hiç birini idealize etmiyor yazar, eğrisiyle doğrusuyla sadece aktarıyor. Onlar hakkında anlatılmayanları, iç dünyalarında taşıdıkları derinlikli öyküleri merak ediveriyor bir yanımız, böylece başlıyoruz anlatılanlarla birlikte yoğrulmaya. Geçmiş zamandan bugüne ışınlanmış fotoğraf karelerine giriveriyoruz, ama bunlar müzikli kareler. Çünkü kasabalılar için müzik hayatın anlamlarından biri. “BAZEN HAYATIN AKLINA, BİZİM AKLIMIZA GELMEYEN ŞEYLER GELİR” Akordeoncu Salih, Klarnetçi Kenan, Kontrbasçı Cevdet, Kemancı Cemi, Trompetçi Saffet, kasabadaki İstasyon Sineması’nın müzisyenleri. Sessiz filmlere “ses” veren beş S A Y F A 1 6 n 2 2 M A Y I S 2 0 1 4 B müzisyen, yaşadıkları kasabadan trene binip İstasyon Meydanı’na gelişleri, provaları, sabah seansına kadar meydanda olanlar, orkestra çukuruna yerleşip şahane ezgileriyle filmlere kattıkları akıp gidiyor gözümüzün önünden. Kasaba halkı onlara nasıl da alışmış. Sonra bir gün, hayatın aklına nelerin geldiğini okuyoruz, şaşırıyoruz, düşünüyoruz. Orkestra üyelerinin kasabadan ayrılışıyla birlikte hem onlarda hem de geride bıraktıklarında “yalnızlık” duygusu hüküm sürmeye başlar. Onları yalnızlığa iten nedenler üzerinde düşünmek ise okurun işidir. Bir alışveriş merkezinde çalmaya başladıklarında kimse onları fark etmez. Yaşadıkları “yabancılaşma” duygusu onları mutsuz, huzursuz eder. Alışveriş merkezindeki kalabalığa karşın çok yalnız olduklarını duyumsarlar. Ait oldukları yere dönebilecekler mi göreceğiz. “Nasıl bir göğün altında olduğunu bilmeyen, gökyüzünden kaç kuş geçtiğini, kaç yıldız kaydığını merak etmeyen insan kalabalığı gitgide artıyordu.”(s, 97) Yapmacık, duygusuz, maddi çıkara bağlı ilişkilerin temsilcisi olarak romanda yerini alan “gözdağı veren adam” a isim verilmemiş olması dikkat çekici. Onun anlatıldığı satırlara istediğiniz ismi koyarak okuyabilirsiniz. Orkestra üyelerinin arasındaki arkadaşlık roman boyunca öylesine güçlü hissedilir ki ne olursa olsun aralarındaki sevgi ile güven yitirilmez. İnsanlar arasındaki sevgi ve güven devam ederse zorluklar, düş kırıklıkları aşılır. Oluşturulan bu güç, toplumun tüm katmanlarını etkiler, insan ilişkilerine yansır. Dostluk kavramını vurgulayan romanda toplumsal değerlerin değişimi, modernleşme adı altında yaşanan kültürel yozlaşma da masaya yatırılır. Doğrudan çözüm gösterilmez, yalnızca çevrede olup bitenler gözlemlenip aktarılır. Burcu Aktaş’ın naif bakış açısını yansıttığı, kalp kıranlar ile kalbi kırılanların ilk karşılaşmasını anlattığı satırları kim bilir kaç kez okuyacak, yepyeni keşifler yapacağız! Orkestranın sesinden çok, kalplerinin gürültülü ritmini duyanlarla özdeşim kuracağız. KASABANIN SESLERİ Roman aracılığı ile yeniden yaratılan bu dünyanın “ses”lerine özellikle dikkatimiz çekiliyor. Ses kayıt cihazı ile dolaşan Armağan’ın meydanın tüm seslerini kasete kaydetmesi, yüreğimizde biriktiriyor Fotoğraf: Muhsin Akgün kasabanın seslerini. O, kimi zaman rüzgârın sesini kaydediyor kimi zaman lunaparkta eğlenen çocukların gülücüklerinin sesini… Biz de üzülüveriyoruz kaydetmeyip boşluğa kaçırıverdiğimiz onca sese. Sözü valse düşürmenin tam sırası. Valsin ne olduğunu bilmek için valsi izlemeyi bırakıp, vals yapmak gerekir. Kasaba insanları vals yapıyor çünkü vals insanların birbirine sıkıca tutunup bir nokta çevresinde dönerek yaptığı danstır. Kasabalılar birbirlerine tutunurlar ve danslarını dış dünyaya değil iç dünyalarına erişebilmek için yaparlar. Aktaş, ritmimizi dostlarımızla birlikte tutturduğumuzda o dansın/ yaşamın sahiden de bir valse dönüştüğü gerçeğini okuruna gösteriyor. Mehmet Güreli’nin olağanüstü çizgilerinin metinle vals yaptığını da eklemek isterim. Burcu Aktaş’ın kaleme aldığı İstasyonda Vals, zaman karşısında tutunacak bir kitap. Yazarın ilk çocuk romanı Çarpık Ev için “Başka yaşamları keşfetmeye çabalamayı, insanlık durumlarını algılayabilmeyi, bir kuşun gözlerinin içine bakabilmeyi, matrak şeylere kahkahalarla gülebilmeyi öğrenmek de edebiyata dair… İşte size ‘bilhassa çocukları mutlu eden’ bir roman.” demiştim. İstasyonda Vals de başka yaşamları keşfetmek, insanlık durumlarını algılayabilmek, bir kuşun gözlerinin içine bakabilmek için gülümsüyor… Hem çocukları hem yetişkinlerini mutlu edecek bir roman bekliyor bizi. n maviselyener@gmail.com İstasyonda Vals / Burcu Aktaş / Resimleyen: Mehmet Güreli / Kırmızı Kedi Yayınevi / 137 s. / 2014 / 9+ C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1266