Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Namık Kemal Behramoğlu’ndan “Bir Savcının Anıları” ‘Askeri darbeler hukuku ve darbecileri bitirdi’ Namık Kemal Behramoğlu, sağ yönetimlerle yıldızı hiç barışmamış, bir dönemin halka göre savcı, yöneticilere göre komünist savcısı! Gençlik yıllarında içinde yer aldığı devrimci mücadele dönemlerinde de cumhuriyet savcısı iken de serbest avukatlıkta da sakıncalılar listesinde yer almış bir hukuk adamı. Son Havadis gazetesinin “Eli Tomsonlu Savcı Olay Yarattı” manşetinin ardından halkın “Tomson Kemal’i. Kitabı “Bir Savcının Anıları”nda, sancılarıyla sağı, solu, ortası, hapis, işkence, sürgün, patlamaya hazır bomba gibi Türkiyesi’nin 1980 öncesi reflekslerini ve faşist teamüllerini ortaya koyuyor. Hainlere, işbirlikçilere rağmen halkla birlikte umudunu dün olduğu gibi bugün de diri tutan bir biçemde yazdığı kitabını, yılmayıp direnen onurlu insanlara adıyor. Behramoğlu’yla “Bir Savcının Anıları” üzerine söyleştik. r Gamze AKDEMİR ir Savcının Anıları”, 1980 öncesi Türkiye’yle günümüz Türkiyesi’nin hangi benzerlik ve farklılıklarını gözler önüne seriyor? Daha da kötü günler yaşadığımızı söyleyebilirim. 1980 öncesinde gençler birbirini öldürüyordu, polis ya da diğer yetkililer yakaladıklarına en ağır işkenceleri devlet adına yapıyordu. Bu insanlık dışı uygulamalar büyük oranda “sol görüşlü” yaftası taşıyanlara uygulanıyor, Kenan Evren cuntasının getirdiği yasalarla da korunuyordu. Günümüzde ise hukukun yerini “yürütme”nin emir ve fetvaları aldığı için ülkenin durumunun daha da içler acısı olduğunu söylemek gerekir. Kapalı kapılar ardındaki işkencenin yerini polisin pervasızca insanları öldürmesi, iken de, serbest avukatlıkta da sakıncalılar listesindeydim. Devletin çeşitli birimlerinde üst düzey görev yapan kişilerin çıkardığı zorluklarla karşılaşmak, alıştığım bir şeydi hayatım boyunca. Hem komünist olmak bu kadar kolay mı? Belki bir ömürlük çaba bile yetmez. “BİRÇOK KEZ ÖLÜMDEN DÖNDÜM” Bir savcı görevini nereye kadar yapabilirdi? Yasalar, adalete duyulan inanç ne durumdaydı? Canınızdan korkar hale getirildiğinizi imlediğiniz o süreçte nelerle karşılaştınız? Can güvenliği en önemli sorundu. Birçok kez ölümden döndüm. Ailece görüştüğümüz emniyet müdürü dostumuz öldürüldü, ağabeyim ve kardeşim düşüncelerinden dolayı hapsisürgünü yaşadılar, her gün yürüdüğüm yolda pusular kuruldu, evimizin bahçesine ses bombası atıldı, arabam tahrip edildi. Halkla çok samimi olduğum için kendi meslektaşlarım tarafından şikâyet edildiğim de oldu! O dönemde de savcılara yukardaki yetkililer zaman zaman müdahale ederlerdi. Bunlar önemli tahkikatların özü ile ilgili olmaz, emirden çok tavsiye şeklinde cereyan ederdi. Günümüzde tam bir hukuk rezaleti yaşanıyor. Bir bakan ya da müsteşar, başsavcıyı arayıp tahkikatın seyriyle ilgili tehditle karışık emir verebiliyor. Emre uymayan da soluğu Türkiye’nin öbür ucunda alıyor. “Bir Savcının Anıları” nasıl bir insan manzarası sunuyor? Solun her kesimi ile silindir gibi ezildiği bir toplumda insan manzaraları nasıl olur? Sahipsiz, muhalefetsiz, ezik, devleti sayıp seven değil, devletinden korkan insan manzaraları. Askeri darbeler hem hukuku hem darbecileri bitirdi. Bugünkü manzara ortada. Yürütme yargıyı kuşatmış, “Adalet mülkün temelidir” lafta kalmış, “Yasa önünde herkes eşittir” demenin mümkün olmadığı günlerin yaşandığı bir Türkiye. Bugünkü Türkiye’ye giden yollarda yaşadıklarımı anlattığım kadar, Cevat Yurdakul gibi katledilmiş onurlu emniyetçilerin, ilçedeki Atatürk heykelini incik boncuklarla süsleyen Deli Kezban’ın, Mustafa Kemal’le Yılmaz Güney’in fotoğraflarının yanına benim de fotoğrafımı iliştiren Kasap Cici’nin, devlet içinde devlet olmuş eli kanlı çetelerden uzak delikanlıyiğit bir Çete’ninÇete Şaban’ın güzelleştirip anlamlı kıldığı manzaraları anlatıyorum anılarımda. Umut ne denli geriletildi o dönem? Kitleler hangi duygularla kuşatıldı? Kitabınız bu savaşımın nasıl bir ifadesi? Umut hiçbir zaman tükenmez, budandıkça fışkırır. Hainlere, işbirlikçilere rağmen bu halk, sağduyusu ile büyük zorlukların üstesinden gelmiştir o dönem, yine gelir, gelecektir. Oğlum, şair Onur Behramoğlu, “Neden bunca mağrursun ölüm/ umutsuzluğun omuzları seninkinden geniştir” diyor bir şiirinde. Ölümün mağrur olduğu bir dönemdi o dönem. Oysa umutsuzluğun geniş omuzlarının yıldıramadığı insanlar direndi. Kitabım onlara seslenir, yılmayıp direnen onurlu insanlara. n gamzeakdemir@cumhuriyet.com.tr Bir Savcının Anıları/ Namık Kemal Behramoğlu/ Yitik Ülke Yayınları/ 230 s. K İ T A P S A Y I 1261 genç insanları acımasızca tekmelemesi, sürüklemesi, gaz bombalarıyla ve plastik mermilerle sakat bırakması almış durumda. Türkiye’de teamül, her kademedeki amirin, suç işleyen ya da görevini ihmal eden memuru koruması, kollamasıdır. Bu da değişmemiş, özenle muhafaza edilmiştir. “B “HALKA GÖRE SAVCI, YÖNETİCİLERE GÖRE ‘KOMÜNİST SAVCI’YDIM” Kitabınız birçok yönüyle mesleki bir otobiyografi gibi adeta. Değerli yazar Oktay Akbal, “Bir roman gibi okunan, okurlara da birçok şey öğreten bir kitap” cümleleriyle selamlamıştı kitabımı. Konuğu olduğum “Aykırı Sorular” programında Enver Aysever, kitabımın “Bir Orhan Kemal romanı tadında olduğunu” söylemişti. Salim Alpaslan da “Bir İstanbul boheminin gözüyle Anadolu fotoğrafı, uzun metraj Türkiye filmi” diyor. Beni çok mutlu eden, onurlandıran yorumlardır. Hukuk fakültesi öğrencilerinin, meslektaşlarımın da okurlarım arasında yer aldığını görmek beni heyecanlandırıyor. Görev yerlerinizdeki cumhuriyet savcısı algısı neydi? Bu toplumun sağduyusu, kendine göre ölçüleri var. İstanbul ve Paris dışında yaşamayan, bu ülkenin hiçbir yerini doğru dürüst bilmeyen “aydınlar” halkın sağduyusunu ne ölçebilir, ne de bilebilir. Atandığın yere önce tevatürün gidiyor, “Komünist Savcı” gibi. Halk sana çok mesafeli duruyor, tedirginliğini hissettiriyor. Zaman içinde insan onuruna yakışır biçimde davranırsan taraf olmadan görevini yaparsan sana sahip çıkıyor. Bu, halk için geçerli, yöneticiler için değil. Bu nedenle “Komünist “Zaman içinde insan onuruna yakışır biçimde davranırSavcı” da dediler “Faşist devletin san taraf olmadan görevini yaparsan sana sahip çıkıyor. Bu, halk için geçerli, yöneticiler için değil.” faşist Savcısı” da. 2014 Son Havadis gazetesinin manşeti: “Eli Tomsonlu savcı olay yarattı.” Ondan sonra Tomson Kemal aşağı, Tomson Kemal yukarı! Halkın böyle yakıştırmaları her dönemde olur. Bir hukuk adamına “Tomson” lakabı ilk bakışta yakışmıyor. Halk bunu sevgisiyle türetmiş. O dönemde “hırsız” lakaplı, “Hortum” lakaplı “Yamyam” lakaplı yöneticiler de vardı. Günümüzde de görev yaptığım yerlerden arayan kadim dostlarım, “Nasılsın Tomson?”diye başlarlar söze. Beni rahatsız eden bir yanı yok. “Komünist Savcı” nitelemesini yapanlar, komünist sözcüğünü dahi doğru telaffuz etmekten âciz, bu dünyayla öbür dünyayı beraber yaşayan, yenilenmeye kapalı insanlar bir yanıyla da. Gençlik yıllarında içinde yer aldığım devrimci mücadele dönemlerinde de cumhuriyet savcısı S A Y F A 20 n 17 N İ S A N C U M H U R İ Y E T