Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
nımsade yer nımlanan ilişmayı hiç n kindirlan daha ce Münde ek şiir madım ih kemiz masını kitaba k de endireri, soaşmış iri ve rekesel üreı göz manın nüyoacak psamlı gerek et Oken algıi, poeu farlenekir faknce ş olerimini andır klu farklı ayrı eğin neden ER, NIN olan Ahmet oluşktalaNedir değinnin şiir ır bu ğa içkapitobir koetikasımi manda erek erle ifa ol Üsçin Gebu nici dereSemenönünngi ağıesini n Yol irreal bir ’de ilişek? ? yüktür. Poetikanın geometrisi bu ağ nitelendirilmesiyle ifade edilmiştir. Tekniğe dönersek, “Her Yüz Bir Öykü Yazar”da “çünkü” bağlacına; “Dr. Kaligari’nin Dönüşü”nde “gibi” bağlacına; “Sürgün”de ise “ve” bağlacın etkin olduğuna dikkat çekiyorsunuz ki “ve” bağlacı dikkat çektiğiniz gibi yıllar sonra “Ağıtlar ve Övgüler” kitabında da öne çıkacaktır. Öte yandan ilk “Sürgün”de görülen “ikiliklerin kullanımı” bağlamında da “Ağıtlar ve Övgüler” ile “Gözüm Seğirdi Vakitten” de bir evrimin söz konusu olduğunu okuyoruz... Değindiğiniz gibi, bağlaç kullanımları ilişkilendirme ediminin somut örneğidir. Ayrıca bağlaçlar Önermeler Mantığı dikkate alındığında çeşitli işlevlere de sahiptir. Kategoriler açısından “ve” bağlacı, tümel evetlemeyi imler. Ayrıca bu bağlaç bağladığı öğeler arasında türsel ilgi de kurar. Yani özne+özne ya da nesne+nesne bağlanmalarında “ve” bağlacı kullanılır. Ayrıca “Ağıtlar ve Övgüler” Ahmet Oktay’ın belki de en umutsuz, öfkeli betiğidir. Şair bağlaç kullanımı anılan kitaplarda tekniğinin bir parçası olarak uyguluyor. İkiliklerin kullanımı ise bir dönüşümün veya dönüştürme isteğinin sonucudur. Çeşitli durumlar, olaylar, olgular birbiri ile ilişkilendirilir ve poetik olarak ifade edilir. Bu durum, Ahmet Oktay’ın şiir tekniğini, empati ve ilişkilendirme olgusundan hareketle yapılandırdığının bir göstergesidir. Ahmet Oktay Poetikası’nda “soru sorma hali”ni de mutlaka ‘sormalı’? Soru sorma hali esasen varlıksal bir edimdir. Soru soran ben, varlık hallerini algılamaya, betimlemeye de çalışır. Süregiden hayatın içerisinde her soru, bir yanıtı ön gerektirerek, bilinmezden bilenene yönelmiş bir durumu, bilme halini oluşturmaya yarar. Bilen özne, bildiğini ifade etmenin yollarını da arar. Ahmet Oktay sorma edimi ile poetikasını, eşdeyişle kendi varlık halini ve varoluşunu yapılandırır. Hatta bu soru sorma hali, “Gözüm Seğirdi Vakitten”de yer alan bir şiirde öylesine derişik bir hale gelir ki sanki bir tek soruya verilebilecek bir tek yanıt bütün var olma mücadelesini görünür kılacaktır. Şair, ikizleri saydığı Pavese ve Malcom Lowry’le birlikte sorar: “Kaç Kişiyiz Kendimizde?” ve sonra yanıtını da verir: Besbelli bir hata olduğunu söyleyerek içindeki ölümden ürettiğini söyler her şeyi… Ne denebilir ki böylesine önemli ve ontolojikpoetik bir olgudur soru sorma edimi. Ahmet Oktay Poetikası’ndaki “dışsal” (realilişkilendiren) ve aynı zamanda içsel (irrealempati kuran) kavrayış özelliğini burada da değerlendirir misiniz? Nicolai Hartman’a göre ontolojik varlık tabakaları iki şekilde tanımlanabilir. Real Varlık Tabakası “Ön Yapı (vordergrund)” ve irreal varlık tabakası “arka yapı (hintergrund)”. Bu tabakalar iç içe geçmiştir ve sanat yapıtlarında cisimleşen “nesnelleşen tin”dir. Ben, real varlık tabakasını ilişkilendirme, irreal varlık tabakasını ise empati kavramlarıyla ilişkilendirerek poetikanın neliğine ilişkin bir yaklaşım oluşturdum. Bu yaklaşım içerisinde Lacan’ın önermeleri de çok işlevsel sonuçlar doğurdu. Simgesel düzene geçen ve dil tarafından yakalanarak işkence edilen özne, parçalanmışlığının bilincine ve kültürün ben üzerindeki etkilerinin ayırdına vardığında varoluşunun da farkına varır. İşte bu bağ lam Ahmet Oktay’ın da var olduğu ve şiirlerini ürettiği bağlamı tanımlar. Bu kitabın amacı böylesi özgün bir poetikaya bu bağlam içerisinde bir yaklaşım oluşturmak, poetikanın koordinat dizgesini, geometrisini, nirengi noktalarını belirlemek ve son kertede nirengi noktalarının kapitone noktalarıyla olan özdeşliğini göstermekti. “HAYALETE ÖVGÜ BİR ANIMSAMALAR KİTABI” Hepsi de aynı yıl içinde, 1996’da yayımlanmış “Söz Acıda Sınandı”, “Gözüm Seğirdi Vakitten” ve “Az Kaldı Kışa” yapıtlarının tek bir kitabın üç bölümü ya da “Hayalete Övgü”nün üçleme niteliği gösteren önsemeleri olduğu savınızı açar mısınız? Ahmet Oktay bir dizesinde der ki: “İnsan daima anımsar”… Böylesi bir dizeyi yazan şairin, anımsama, kaydetme ve anlatma isteği şiirinin omurgasını oluşturur. Zaten empati ve ilişkilendirme kavramları da ancak bu dizeyi yazan bir şairin poetikası için işlevsel olabilir belki de. Ahmet Oktay’ın anlatma ve kaydetme isteği, dışsal olanın içsel olanla kesiştiği ilgi alanında ortaya çıkar. “Hayalete Övgü”ye kadar ekleyerek, eklemleyerek anlatan, kaydeden şair, bu kitapla birlikte yöntemini değiştirmiştir. Anımsayan, kaydeden şair artık eksilterek anlatmayı tercih etmektedir. Bu eksiltme durumu bir tercih midir, yoksa bir zorunluluk mu? Ancak kesin olan eksiltmedir. “Hayalete Övgü”, eksilterek anlatmanın ya da şiiri kurmanın son noktasıdır. “Sonuç şiir”, “sonuç kitap” olarak nitelediğiniz “Hayalete Övgü” nasıl bir eşiktir ustanın yaratısında? “Hayalete Övgü” bir anımsamalar kitabıdır. Şairin yıllar içerisinde gördüğü, kaydettiği, anlattığı her şeyin yeniden anımsandığı, bir tür muhasebenin yapıldığı, eklemeden vazgeçilerek her şeyin olabildiğince eksiltildiği ve yalınlaştığı bir betiktir. Aynı zamanda son derece kederli bir kitaptır. Öznel olanın gelip geçişi, ömrün gelip geçişine bir ironidir sanki. Yıllarca sözcüklerden medet uman, doğru harfi arayan ve bulduğunda içinde yittiği labirentin aydınlanacağını varsayan şair, kederin son kertesinde sessizce fısıldar: “Geliyor ve gidiyor insan…” Çok sarsıcı bir yargı daha vardır bu kitapta: “Anımsadıkça bilebilecek insan/neyi unutmaması gerektiğini…” Ve daha birçok nüansla Yol Üstündeki Yazıcı’nın, ötekilerin gözlerine, ateşten gözleriyle baktığı, yakıcı ve bir o kadar da kederli bir sonuç kitaptır. Buradaki sonuç nitelemesi, son şiir kitabı olmasının yanında poetikanın bütünlendiği nitelikler açısından da ilgi çekicidir. Nitekim üstat “Hayalete Övgü”den sonra bir şiir kitabı çıkarmamıştır. Gerçi “Urfa İçin Fügler” adlı bir şiir serisinin yazıldığını, kimi parçalarının yayımlandığını bilsek de Hayalete Övgü henüz son kitap olma niteliğini korumaktadır. Dilerim daha birçok şiir kitabı yazar üstat ve bizi “Hayalete Övgü”nün kederinden kurtarır. Yoksa “kendi dehşetimizden geriye kalacak yankı”, hiçbir sözcüğün ifade edemeyeceği bir hiçliği suratımıza çarpacak ve keder, “bütün kara parçalarında, Afrika dahil”, bir kez daha hükümranlığını ilan edecektir!.. ? gamzeakdemir@cumhuriyet.com.tr Yol Üstündeki YazıcıAhmet Oktay Poetikası İçin Bir Yaklaşım/ Serdar Aydın/ Mola Kitap/ 288 s. 9 AĞUSTOS 2012 SAYFA 5 1173 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1173 ?