Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Ş 1 iir Atlası CEVAT ÇAPAN Kiril KADİYSKİ/ Şiirler/ Çeviren: Ahmet Emin ATASOY ‘Mutlaka gelecek o gün, eminim En hoş şarkım söylenecek benim de’ Hangi yüzyıldayız artık? Ben şimdi hiç yokum bu yeryüzünde Ama yağmur sonrası – çarmıha gerileceğim gökkuşağı üstünde. Karınlarına sarılmışlar birlikte Notre Dame’ın Chimera(*)ları yağmur bulaşığı kusuyorlar, tekrarlıyorlar benim yaptıklarımı. Ben de –çirkince Chimera’lardanım– yücelerden inip geldim; yabancıdan alarak teraziyi denkleştirmeyi deneyeyim dedim. Yazgıları bölüştüren kim? Eğer şair olsaydım bir kral yanında, adaletten gizlenmez olurdum, tok yaşardım onun saraylarında. Öğrenseydim keşke sorunları kusursuz ve ivedilikle çözmeyi, önüme bir kama koydum – rahibin boynunda taşıdığı haç gibi. Ruhunuzu düşünün siz de aciz teninizi zorlayın sonuna kadar ve solucanlar da sizin kurumuş bedenlerinizi koruyacaklar. Burada alacak bir şeyim yok. Yolum hep zamanların önünde, sarsacağım sizi çünkü – çarmıha gerildim gökkuşağı üstünde. *** NİSAN. YEŞİLLİK. Mavilik par par. Güneş arıları yine delirmiş. Öz kovanlarını otluyor onlar Bu yüzdendir otlardaki serzeniş. Bahar. Yine bahar. Tek bir soru var: mezara doğru mu acep bu gidiş? DOĞULU ŞAİR Kavak – sallanan bir yalnız minare. Güneş, başında bir kızıl sarıkla, sabah duasını mırıldanmakta vecd ile diz çökmüş deniz önünde. Bir duyan, anlayan var mı hiç seni? Mizah değneğiyle bir sürüye sen yıllardır yön verdin. İşte bu yüzden kırbaçtan sertleşmiş sırtında deri. Sen, ey sonsuzlukla konuşan adam, susar mıydın karşısında servetin ya da seni tehdit eden korkudan? Susku hep altındır bugüne değin, mert şair hep yoksul edildiğinden, her satrı suskuyla ödediğinden QUASİMODO Üzgünlerin hakkıdır yüksekte yaşamak: İçersinde rüzgârların ve çan seslerinin… Ve Tanrı her ne kadar aşağıya belirsiz bir ağ çekmeyi denese de, son sıçrayışlarıyla o ağı delmiştir onlar. Ve bir beden karanlıkta gizlenmekte yıllardır, burada onurlu tek giysi olan kanlı cüppenin altında, oysa çırılçıplak ruh – Çingene dilberi – ortalıktadır girmek için başka bir erkeğin kanına. Çantasında mareşal asası 12 TEMMUZ 2012 ? SAYFA 19 947 Küstendil doğumlu. Lise öğrenimini doğduğu kentte bitirdi. Sofya Üniversitesi’nde Rus Filolojisi Bölümü’nden mezun oldu (1971). Sofya Radyosu’nun edebiyat yayınlarında (19721977) ve Narodna kultura (Ulusal Kültür) gazetesinde (19791991) şube sorumlusu olarak çalıştı. 1991 yılından bu yana Nov zlatorog (Yeni Altınboynuz)’un yayımcılığını yapmaktadır. Halen Bulgaristan PEN Kulübü üyesi, Fransız Akademisi “Mallarmé”nin üye muhabiri ve Bratislava (Slovakya)’daki “CAP A L’EST” adlı özgür şairler hareketinin kurucu üyesi, 2009’dan bu yana Uluslararası Monmartr Akademisi üyesi ve “Monmartr Cumhuriyeti” nin onursal vatandaşıdır. Klasik Bulgar şiir biçimleriyle Avrupa (özellikle Fransız) şiir biçimlerini ustalıkla birleştirebilen, bununla birlikte modern şiire özgü yoğun imge kullanımından bol bol yararlanan Kiril Kadiyski, günümüz Bulgar şairlerinin en gözde olanlarından birisidir. Daha çok düşünsel ağırlığa önem verdiği şiirlerinde birçok bildik konuyu yeniden ele alarak bambaşka bir bakış açısından yaklaşmak ve farklı bir biçimde irdeleyerek anlamlandırmak çabası içindedir. Şiirlerinin onlarca dile çevrilmesi ve peş peşe yayımlanması suretiyle ünü Bulgaristan sınırlarını çoktan aşmış olan şair, sadece kendi ülkesinde değil, dış ülkelerde de “İvan Franko” (Ukrayna), “Avrupa Büyük Şiir Ödülü (Romanya), “Max Jakob “ (Fransa) gibi yüksek değerli birçok ödüle değer görülmüştür. Şair sadece Bulgar şiirini dünyaya tanıtmakla yetinmemekte en seçkin dünya şairlerini kendi ülkesinde tanıtmak için büyük uğraş vermektedir. Bulgar edebiyatında tek palindrom kitabına sahip olan Kiril Kadiyski’nin şiir kitapları şunlardır: Gökyüzü Konserleri (1979), Mermer Atların Binicisi (1983), Kum Zamanı (1987), Phenix’li Pero ve Öteki Şiirler (1991), Oy Kim (1994), Şiir (1995), Emmaus’ta Akşam Yemeği (2000), Beyaz Kırlangıcın Ölümü ve On Üç Yeni Sone (2001) Green (2002), Yorks’in Kafatası ve Başka Şiirler (2004), Toplu Yapıtlar (2007). YAKICI ÇEMBER Asfalt. Kavuruyor.Yapraklar yanık. Çoktandır yok yağmur belirtileri… Dünyamız sahipsiz bir çocuk gibi gün gün bilinmeze kayıyor artık. Yolun kenarında iri bir manda – en eski çağların güçlü motoru – uzanmış yatıyor, ağzı kupkuru, ve yaşıyor kendi anılarında. Uzaktan neft gölcüğüne benziyor. Sırada o mu var kurutulacak? Yarın, her şey salt duman mı olacak? O kırık pencere – eski kelepçe – açık bekleyecek. Eğilip zar zor ondan bakacağız biz geleceğe. KUĞU (grotesk) Mutlaka gelecek o gün, eminim. En hoş şarkım söylenecek benim de. Bu isteğim şimdilik yalnız bir ide, çünkü şiir doruğunda değilim. Kaderini önceden kim istemiş ki? Çirkin kaz yetişir her bir yavrudan, ama kasap dükkânında, Tanrı’dan, kuğu çengeline asılır kimi. Darbelerden kaçamadım ömrümce, açken ötebilme saflığından da, örnek olmak için başkalarına. Lale de kuğudur, dolu yeyince, uzun boynu, kızıl gagası ile çamurlu taneler yer bile bile. FRANÇOİS VİLLON Sen’e yağmur yağıyor. Havaya dehşetli çiviler fışkırtıyor su ve tahtaları anımsatıyorlar bana, bekçinin silah gibi tuttuğu. Nedir beni yine buraya çeken. Sizinle içmek mi? Öç almak mı? Paris, aslında dünya kavşağında kapanmayan bir içki mekânı. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1169 taşıyan her asker gibi – Quasimodo da kamburunda taşıdı olanca melanetini, yazgısıydı onun çünkü salt acılarda kavrulmak. Ve dili dışarıda sıçrıyor çandan çana umutsuz ve acılar içinde, bilmiyor ki ondan kat kat daha mutsuz, bizi sırtında günah gibi taşıyan toprak. *** MAHALLE. HARARET. Yol kordan beter… Diz boyu toz. Aynı tablo karşıda: sanki yeşil sulu hendek başında tozlu kurbağadır uyuyan evler. Gürültüyle geçişi bir uçağın ve göklerin çatlaması aniden ve onlarda dehşetle görmektesin sen yüzünü gelecek korkunç yılların. Gizem hep kutsanır insanoğlunca… Senin son hedefin – uçmak olunca, çıksa da vız gelir en zor engeller. Yine de nereye varacaksın sen, gittiğin o yerde seni bekleyen en son gök, topraktan bir gökse eğer! *Eski Yunan mitolojisine göre Bellerophon tarafından öldürülen, aslan başlı, keçi vücutlu, yılan kuyruklu ve ağzından ateş püskürten bir canavar.