24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

öyle nızı da ben n da yim disi sunude, heuladıönüşürini, tauyoa soru u, çapi, ta da aso yanelil vcının nu gödiği rı olan sana ile ? dinizden şüphe ediyorsunuz. Ama dışarıdaki insanları görünce bu duygulardan o anda sıyrıldım ve Metris’e gittiğimde artık özgürdüm. Onlar beni oraya hapsedemediler aslında özgürlük savaşını başlattılar o andan itibaren. Eğer o insanları görmeseydim psikolojik olarak çok daha büyük sorunlar yaşardım. Sonra Orhan Dink üç görüşmecimden biri oldu Murat Sabuncu’yla beraber. Benim için çok önemli bir motivasyondu. “Silivri’de yalnız kilonu değil, sağlığını ve aklını da kaybedersin” diye yazıyorsun. Bir kere normal değerlendiremiyorsunuz olayları, algınız değişiyor. Neyseniz o artıyor, duygusalsanız o artıyor, öfkeliyseniz öfkeniz artıyor. Hrant davasının peşini bırakmayacaksın... Cezaevinde de bırakmadım, bu kitapta da bırakmadım. ular Terör da yer ında m hatmım. ymişim Dink cin isim bu aması et’in rum. nu ım her arına pabileböyle m bu başta adı, endeki zaman en ezilmiş da, balığın rünce gel yani dışarın deücade r mı emesiabahı dilen Yani e verdurutı dea dea başka e dü alanlar unuz oluşmahmenin üzel aksız bir n ? 1167 “ŞİMDİ ‘DİNK CİNAYETİ VE DEVLET YALANLARI’NI YAZIYORUM” Yani hiç onların istediği gibi gelişmedi... Asla. Hrant Dink cinayeti bugünkü devletin en kirli yüzü ve bu cinayet aydınlanmadığı sürece, ben yaşıyorsam da bunu unutturmayacağım. Birçok insan unutturmayacak, ama ben de üzerime düşeni yapacağım. Dink cinayetinde mevcut kadroları feda edemedikleri için cinayeti karanlıkta bırakmak istiyorlar. Bense içeride hep buna hazırlık yaptım. Bir gün çıkacağım ve bu cinayeti araştırmaya devam edeceğim dedim. Bundan sonra yapmaya çalıştığım şey, Hrant Dink cinayeti üzerine yeni bir kitap çalışması. Yani bu Devlet Denetleme Kurulu (DDK) raporu ve mahkeme kararı etrafında gelişen olayların irdelenmesi ve Dink ailesinin bu konuda yaptığı başvurular, AİHM kararı çerçevesinde yeni bir değerlendirme, Dink cinayetine yeniden nasıl bakılması gerektiği üzerine olacak. DDK raporu da bu konuda umut verici değil, birçok şey karartılıyor orada da. Çünkü DDK raporu sadece yazılmış müfettiş raporları üzerinden bir değerlendirme yapıyor. Oysa yanlış bu; bir yarısı mevcut bürokratik, idari sistemi eleştiren bir rapor, bir yarısı da Dink cinayeti konusunda idare tarafından yapılmış raporların değerlendirildiği bir rapor. Ama kendi değerlendirmesinde onun sonuçlarına sadık kalıyor. Yanlış düğmeyi yanlış yere bağladığınız zaman doğru bir sonuç alamazsınız. Biliyorsun daha önceki kitabımın adı “Dink Cinayeti ve İstihbarat Yalanları”ydı, bu yazacağım kitabımın adı da “Dink Cinayeti ve Devlet Yalanları” olacak. Çünkü artık cinayetin tamamen bir devlet sistemi içinde karartıldığı çok açık. Devlet tüm kurumlarıyla hazır ve nâzır olayın içinde diyorsun... Burada Başbakanlık makamı, Cumhurbaşkanlığı makamı kullanılıyor. Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık kurumlarının resmen yetkililerin ve imkânlarının kullanıldığını düşünüyorum. Cumhurbaşkanı ve Başbakan bunun içindedir demiyorum, ama Başbakan araştırın dedi ve bir sonuca vardılar ve o rapor kadük edildi. Cumhurbaşkanı araştırın dedi ve DDK bir rapor yazdı, o raporun içeriği de bir sürü sakatlıklarla dolu. Bu cinayet böyle aydınlatılmaz ancak karartılır ve ben de bunun ne olduğunu insanlara göstereceğim. “Kırmızı Cuma” kitabımda bir iddia ortaya koydum, dedim ki; işte Ogün Samast, Hrant Dink’i “Ben mazlumum diyen bu muhafazakâr iktidarın aslında zalim denilen insanlardan ne kadar zalim olabildiğini hayretler içinde gördüm” diyor Nedim Şener. öldürdükten sonra Trabzon’a doğru yola çıktığında Samsun’da yakalandıktan sonra Başbakanlık müfettişlerine diyor ki “Eğer yakalanmasaydım Giresun’da beni zaten öldüreceklerdi. İyi ki yakaladılar”. Bunu kitaba taşıdım. Samast bunu mahkemede de teyit etti. Telefon konuşmalarına dayanarak, Samast’ı öldürebilecek kişilerin kimler olabileceğini de yazdım “Kırmızı Cuma”da. Ama hiç kimse bunun üzerinde durmuyor. Bu Kennedy’i öldüren katilin öldürülmesi gibi bir şey. Yani Samast’ı öldürdüğünüz zaman cinayetle ilgili tüm izleri silmiş oluyorsunuz. Bunun olabileceğini ve kimler olduğunu da ortaya çıkarıyoruz ama hiç kimse bununla ilgilenmiyor. DDK da ilgilenmiyor, savcılıklar da ilgilenmiyor. Samast bizzat tüm bunları teyit ediyor, tek başına bu bile bir ülkede her şeyi değiştirir. Ama maalesef Türkiye’de hiçbir şeyi değiştirmiyor. Gördüğünüz gibi ben tek kişilik örgüt üyesiymişim ama Erhan Tuncel’ler ve diğerleri örgüt üyesi bile değil. Beraat ettiler üstüne ve ben Dink cinayetiyle ilgili 32 yıl hapis istemiyle yargılandığımla kaldım. “NAZLI ILICAK, YAZDIĞI O KİTABIN İÇİNDE HAPSOLACAK” Nazlı Ilıcak ile Polis Muhbiri Tuncel’in Ortak Noktası” başlıklı bölüm... Neydi ortaklık? Nazlı Ilıcak koşulsuz, şartsız bir şekilde cemaat ne derse doğru der, her şeyin altında cemaat aranmaz. Cemaatçilerden çok cemaati savunan çok garip bir durumda. Hatta onlar oturup bazı şeylere cevap veriyorlar, Ilıcak ise yok canım orada onlar yok ki diyor yani adamlar biz oradayız diyor ama o hâlâonlar orada yok ki diyor. Garip bir durum. Bir şeyde rol oynamaya ça lışmak bu. Bu kitabın içinde önemli bir bölüm bize yapılan operasyonun kaynağı nedir, ne değildir anlatıyorum. Bu tamamen hükümet ve cemaat kaynaklı bir operasyondur ve cemaatin bu konudaki rolü çok açıktır. Ilıcak’ın, Tuncel’le ortak noktası şu; her ikisi de istihbaratçı polisin Dink cinayetindeki sorumluluğunu nedense hafif göstermeye hatta göstermemeye çalışıyorlar. Artık kraldan çok kralcı mı ya da biraz daha ileriye giderek suç ortaklığına teşebbüs mü onu ben bilemiyorum. Onun yorumunu tarih yapacak. Çünkü Başbakanlık Teftiş Kurulu Raporu’yla sorumluluğu açığa çıkmış kişileri, siz bu cinayette sorumluluğu yok diyorsanız o zaman siz bunun hesabını bu dünyada, öbür dünyada verirsiniz. Vicdanen verirsiniz. Yasal olarak size kimse bir şey yapamaz ama vicdanen verirsiniz. Gazeteci olarak ben de size bunu hatırlatırım. Çünkü Başbakanlık Teftiş Kurulu Raporu onun savunduğu isimlerin sorumluluğunu tespit etmiş. Sonra bu raporu kadük etmiş birtakım müfettişler, İçişleri Bakanlığı müfettişleri bu raporu çürütmek için rapor yazmışlar. Senin görevin çürütme raporunu savunmak değil ki, doğru ne ise onu araştırmak. Doğru nerede burada? Bunun yolu da mahkemelere gitmesi. Başbakanın imzaladığı raporu, İçişleri Bakanlığı çürütüyorsa ve sen de buna bunlar aklanmış diyebiliyorsan ben orada iyi niyet aramam, başka bir şey ararım. Bunun üzerinden de giderek cemaati aklamaya çalışmak seni ancak suç ortağı yapar, cemaatçi bile yapmaz. Neyin içinde olduğunu anlayamazsın yani. O yazdığı kitap Nazlı Ilıcak’ın tarihinde yüz karası olarak ilerde mutlaka karşısına çıkacak, öyle kolay değil. Kendisiyle hiç muhatap olmadın mı? Hiç olmam çünkü o bir kere Dink cinayeti dosyasını tamamen okuyacak, bütün idari dava dosyalarını okuyacak, ondan sonra karşıma çıkacak. Sadece polislerin elindeki savunma metinlerini alıp, onlar üzerinden cinayeti değerlendirmeye çalışıyor, “ama öyle değil, böyledir” diye. Ben kendi cümlelerini aldım, yine doğrusunun ne olduğunu kitapta yazdım. Televizyondaki imkânlarımı kullanıp ya da köşe yazısı yazarak onu bir düelloya falan çağırmıyorum. Bir kitap yazdı, orada hakkımda iddialarda bulundu, ben de onlara aynen mukabele ediyorum yani. Merak ediyorsan, benle oturup reyting almaya çalışmana gerek yok, kitabı oku, tatmin olmadıysan ara beni. Ben yanılmışım veya sen yanılmışsın diye gel ikimiz konuşalım. Onu yapamaz ama. O yüzden ben yaşadığım sürece Nazlı Ilıcak kitabının içine hapsolmuş bir insan olarak kalacaktır. Ne yazarsa yazsın, gücü ne olursa olsun, nerede bulunursa bulunsun beni hiç ilgilendirmiyor. Dink cinayeti konusunda kim yalan söylerse bunu yüzüne çarpacağım. “CANA KIYACAKSAM ÜLKEMİ BİLE REDDEDERİM!” Zaman gazetesine de epey bir yer ayırıyorsun kitabında... Zaman gazetesi; ne kadar biz burada yokuz, şurada yokuz dese de kitabı okuduğunuz zaman yayın çizgilerinden nerede oldukları, kim oldukları çok açık görülüyor. Kendilerince bir fikri takip de yapıyorlar... Tabii, tabii. Çok daha detaylı yapabilirdim fakat okuyucuyu sıkmak istemedim. Ama hepsinin kaydı var. Resmen öyle gerekli gereksiz yerde sırf Nedim Şener’i işin içinde tutabilmek için Odatv ile ilgili herhangi bir, benle hiç ilgisi olmayan bir konu çıkınca, hemen “Nedim Şener’in de yargılandığı Odatv kapsamında” ifadesini kullanırlar. Bunu niye yapıyorsun? Çünkü Nedim Şener, Ahmet Şık hakkında uluslararası bir destek var, o desteği zayıflatmak için sen X olayının içine de Nedim Şener’i katıyorsun, Y olayının da içine katıyorsun. Mahkeme gibi... Tabii iddianame yazıyorlar. İddianame bile onlardan daha yumuşak. Yani ben, bana sorulmayan soruları, gösterilmeyen tapeleri, belgeleri Zaman gazetesinden görüyorum. Mesela çok ilginçtir onu da yazdım telefonumun iki yıldır dinlediğine ilişkin manşet atılmıştı bizim gazetede, sonra Zaman gazetesinde hemen bunun cevabı çıkıyordu. Bununla ilgili cevapta da hayır Nedim Şener iki yıl dinlenmedi, 6 ay 8 gün dinlendi diye çıktı. Ben de avukata dedim ki rahat olun 6 ay 8 gün dinlenmişiz. Gerçekten dosyalar çıktığında baktım 6 ay 8 gün dinlenmişim. Çünkü adamlar her şeyi biliyorlar. Kitabın sonunda yazıyorsun “kısaca ne öğrendim” diye madde madde... En vurucusu sence hangisidir? “Mazlumların zulmünün zalimin zulmünden beter olduğunu” cümlesidir en vurucusu. Bunu gördüm çünkü ben mazlumum diyen bu muhafazakâr iktidarın aslında zalim denilen insanlardan ne kadar zalim olabildiğini hayretler içinde gördüm. Çünkü gerçekten Tanrı’ya inanan, hak duygusunu kaybetmemiş bir insan bu kadar kanlı bir iktidar oyunun ortağı olamaz. Hiçbir siyasi amaç bana bir insanın tırnağını acıttıramaz. Bir başka insanın mutsuzluğuna, hayatına, canına neden olacaksam her şeyi reddederim, ülkemi bile reddederim. Bunu kimseye yapmam, muhafazakâra da yapmam, ulusalcıya da yapmam, sosyaliste de yapmam. Faşiste bile yapmam. Eşime söyledim, bir gün eğer biri beni öldürürse, insan hakkı bakımından söylüyorum kesinlikle katilimin dahi asılmasını istemem. “Aklı başında” olan bir sistem insan öldüremez. ? gamzeakdemir@cumhuriyet.com.tr Baba Seni Neden Oraya Koydular?Gerçekler Hapsedilemez/ Nedim Şener/ Doğan Kitap/ 518 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1167 28 HAZİRAN 2012 ? SAYFA 17
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear