24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

r AlBektağiştirilda geçık ğı yukap’ta gez Asım inde pishahane , Merek sı III Kız Kane Saağlar); lenerek, r. nde çıabahatr. Mes’e bağlı4’te şlıklı n bir yıl ğu ayan rar as talya’da adar vyet yaOshortlaurancır toplaİçimizde yar. Nihal ttin ulunur: cı oldum ve urancı an yazı: ikir saı için, kkını veÇünkü halleöstereve eray olen icap mek r yerde şmasını z birbicek olan nuç çıkr. üzerii, Nihat sırasınme binını zor arkadaşlarıyla bölüşüyor olmasıdır. Attilâ İlhan, kırk kuşağını: “Sanki kuşatılmış bir fedailer mangasıydı bu, umutsuz olduğunu önceden bildiği çetin bir savaş veriyor; teker teker eksiliyor, tuz parça oluyor, yine de özgürlüğün erkekçe şarkısını söylemekten vazgeçmiyordu. Diktanın baskı aygıtı mükemmeldi. Siyasi polis, işi gücü bırakmış, şairlerin peşine düşmüştü” diye betimlerken kırk kuşağının şair ve yazarları şöyle sıralanır: “1940 Toplumcuları değince de yaş sıralamasına göre, İlhami Bekir (Tez), Mustafa Seyit Sutüven, Hasan İzzettin Dinamo, Rıfat Ilgaz, İlhan Berk, Cahit Irgat, Niyazi Akıncıoğlu, A. Kadir, Fethi Giray, Suat Taşer, Vedat Türkali, Mehmet Kemal, Enver Gökçe, Ömer Faruk Toprak, Ahmet Arif, Attilâ İlhan, Arif Damar, Şükran Yurdakul anlaşılmalıdır. (7) Köy Enstitüsü öğrencilerinden Talip Apaydın, Sabahattin Ali’nin tek parti iktidarına bakışını “Cumhurbaşkanı İnönü’nün bencilliğine, küçük adamlığına kadar bir sürü konudan söz ederdi. Hem de yüksek sesle konuşurdu. Sanırım İnönü hakkında böyle sözleri ilk ondan duymuştum. Korkarak kapıya bakmış olmalıyım ki: Korkma, korkma! dedi. Ben bunları her yerde söylerim. Bunun böyle olduğunu bir gün siz de anlayacaksınız” (8) diye aktarırken Köy Enstitüleri’nin babası İsmail Hakkı Tonguç “Demokrasinin iki çeşidi vardır. Biri zor ve gerçek olanı, öbürü de kolayı, oyun olanı... Topraksızı topraklandırmadan, işçinin durumunu sağlama bağlamadan, halkı esaslı bir eğitimden geçirmeden olmaz birincisi, köklü değişiklikler ister. Bu zor demokrasidir ama gerçek demokrasidir. İkincisi kâğıt ve sandık demokrasisidir. Okuma yazma bilsin bilmesin; toprağı, işi olsun olmasın, demagojiyle serseme çevrilen halk, bir sandığa elindeki kâğıdı atar. Böylece kendi kendini yönetmiş sayılır. Bu, oyundur, kolaydır. Amerika bu demokrasiyi yayıyor işte. Biz de demokrasinin kolayını seçtik. Çok şeyler göreceğiz daha” (9) diyecektir. ? Nâzım Hikmet’i sevmesi ve bu şiirleri Üstte, Edremit Akçay gezisinde, 1943.(Soldan: Nilüfer Saygun, Sabahattin Ali, Adnan Saygun Mustafa Seyfi Sutüven. Altta, Sabahattin Ali’nin objektifinden, baba kız, 1943 sonbaharında Adalar Apartmanı’nın balkonunda. Karanfil Sokak Adalar Apartmanı’ndaki evin morsalkımlı balkonundaherkes pek neşeli (Soldan: İhsan Kudret, Ayşe Kudret, Aliye ve Sabahattin Ali, Cevdet Kudret). daşlarıyla paylaştığı kaçış planını uygulamaya kalkışır. Yıl 1948, Sabahattin Ali 41 yaşındadır. Bugün bile tam olarak aydınlatılamayan cinayet sonucu, Bulgaristan sınırı yakınlarında cansız bedeni bulunur, ölümünün ardından gazeteler Sabahattin Ali’ye saldırmayı sürdürürler. Cinayeti üstlenen Ali Ertekin, hırsızlık nedeniyle ordudan atılan, bir süre Milli Emniyet’te çalışmış bir kişidir. 1950 yılında hüküm giyecek, aynı yıl çıkarılan Af Kanunu’yla serbest kalır. O tarihlerde, Demokrat Parti NATO’ya girebilmek amacıyla, Kore’ye asker gönderme telaşındadır. Gencecik yaşında yaşamdan kopartılan yazarımız, arkadaşı Mediha Esen’e “Ankara için kafamda müthiş bir eser hazırlanıyor” demişti. “Bu eser Ankara’nın yaman bir eleştirisi olacak. Bundan sonraki romanımın adı Ankara” derken yine arkadaşlarından Cevdet Kurdet’e “Sabahattin Ali üç kitaplık bir dizi tasarlamaktaydı. Bunun birincisi Kuyucaklı Yusuf olacaktı. İkincisi Çineli Kübra adını taşıyacak ve dağa çıkan Yusuf’un eşkıyalık günlerini hikâye edecekti. Üçüncüsü ise Yusuf’un dağdan inerek göçebe yörükler arasında geçirdiği yaşamı anlatacaktı” (12) diye anlatır. Bu düşüncelerinin yanı sıra, belki de birçok tasarısını ne yazık ki kâğıda dökemedi Sabahattin Ali. Öldürüldüğünde yanında, kırık piposu, gözlüğü ile yırtık not defteri vardı, bir de dolmakalemi. ? SABAHATTİN ALİ’DEN EDEBİYATIMIZA BAŞUCU KİTAPLAR Yinelemek gerekirse, Sabahattin Ali edebiyatımıza şiirle girer. Şiirlerinde çok yakın arkadaşı olmasına rağmen, ne Nâzım Hikmet’in ne de dönemi etkileyen Garipçilerin etkileri görülür. Bazı şiirlerinde halk edebiyatından beslenirken, kendi biçemini tutturmayı göz ardı etmez. Hikâyelerindeki tipler o güne kadar edebiyatımızda görülmedik şekilde içeriden, halkın gözüyle kaleme alınır. Tüm eserlerinde tutturulan dil sade, yaratılan karakterler olabildiğince gerçekçidir. Zaman zaman kendi hayatının yansımalarının da görüldüğü eserlerinde, aşırılıklara, gereksiz abartılara gidilmez. Kürk Mantolu Madonna eseri ısmarlanmış ve geçim derdiyle yazılmış olmasına rağmen, anlatım gücünü ve kurgusal bütünlüğünü korur. 2 Temmuz 1993’te Sivas’ta katledilen değerli araştırmacımız Asım Bezirci başta olmak üzere, tüm eleştirmenlerimizin ortak görüşü, Sabahattin Ali’nin Kuyucaklı Yusuf romanı ile birçok hikâyesinin, edebiyatımızın ölümsüz eserlerinden olduğudur. Çevirilerinin yanı sıra, Değirmen, Kağnı, Ses, Yeni Dünya, Sırça Köşk hikâye kitapları ile Kuyucaklı Yusuf, İçimizdeki Şeytan, Kürk Mantolu Madonna romanları ve Esirler adıyla yayımlanan bir oyun da yazan Sabahattin Ali’nin, ölümünden sonra yayımlanan yazıları, Markopaşa Yazıları ve Ötekiler’de toplanır. Notlar: 1 Sabahattin Ali, Asım Bezirci, Amaç Yayıncılık, 3. Basım: 1987, s.16. Kaynak: Sevgi Sanlı “Aydınlık Bir Baş: Sabahattin Ali” (Bak: Filiz Ali Laslo / Atilla Özkırımlı, Sabahattin Ali, 1979, s.120) 2 Age, s.32. Kaynak: Nâzım Hikmet, Sabahattin Ali Üstüne, Sanat Emeği Dergisi, Nisan 1978. 3 Age, s.33. Kaynak: Sabiha Sertel, Roman Gibi, 1969, s.133. 4 Age, s.33. Aktaran: Zekeriya Sertel, Hatırladıklarım, 1977, s.276. 5 Age, s.3738. 6 19 Temmuz 1940 İstanbul, www.bilgicik.com. 7 1940 Kuşağı’nın Ulu Çınarı Rıfat Ilgaz, Hikmet Altınkaynak, Rıfat Ilgaz Sempozyumu, Çınar Yayınları, I. Baskı Ekim 2007, Syf: 415. 8 Sabahattin Ali, Asım Bezirci, Amaç Yayıncılık, 3. Basım: 1987, s.55. 9 Aktaran: Melih Aşık, Açık Pencere, 21.04.2011, Milliyet Gazetesi. 10 Yirmi Altı Yıl Sonra Yeniden Rıfat Ilgaz, Osman Şahin, Rıfat Ilgaz Sempozyumu, Çınar Yayınları, I. Baskı Ekim 2007, Syf.74. 11 Sabahattin Ali, Asım Bezirci, Amaç Yayıncılık, 3. Basım: 1987, s.6869. Kaynak: Ali Baba, 25.11.1947. 12 Age, s.68190. Kaynak: Cevdet Kudret, “Sabahattin Ali Üzerine Notlar II”, Varlık, 1.2.1966. ÇOK PARTİLİ DEMOKRASİ YA DA KIRK KATIR MI KIRK SATIR MI? Çok partili sisteme geçilse de, meclis sosyalist partilere kapalıdır. Dünya görüşündeki paralelliğe rağmen, sosyalist partilerde yer almayan Sabahattin Ali’ye karşı, baskılar olanca şiddetiyle devam eder. Devlet Konservatuarı’nın kurulmasıyla, yazarlığının en verimli olduğu dönemde, dramaturgluk görevinden ayrılmak zorunda bırakılır. Sabahattin Ali, geçimini kalemiyle kazanacaktır. 1945 yılında Türkiye, Birleşmiş Milletler’e üye olmanın sevincindedir. Tek parti dönemi bitmiş, ancak bu kez Demokrat Parti’nin baskıları başlamış ve azınlıkların işyerlerinin talan edileceği 67 Eylül olaylarına kadar uzanmıştır; 1948’de, Marshall Yardımı başlar. Sabahattin Ali, ismi işçiler tarafından konulan Markopaşa dergisindedir. Demokrat Parti yönetimini yerden yere vuran Markopaşa; Sabahattin Ali, Rıfat Ilgaz ve Aziz Nesin tarafından çıkarılır. Baskıları yüzünden, değişik isimlerle 77 sayı çıkabilen derginin satışı 60.000’e kadar ulaşırken, mizahımız ilk kez toplumcukla tanışır. Dergilerinin kapatılmasına, yazarlarının hapishanelere tıkılmasına rağmen, yayımını sürdürmüş; ama en önemlisi, halk da her seferinde yayın organına sahip çıkar. Başbakan Adnan Menderes, muhalif basına şöyle der:“Kökü dışarıda olan, parayı dışarıdan alan mizah dergileriyle de uğraşacağız” (10). Daha fazlasını yapmak mümkün değildir, bir süre Mehmet Ali Aybar’ın çıkardığı Zincirli Hürriyet’te yazar, sonuç yine aynıdır, gazete kapatılır. Sabahattin Ali dostlarından aldığı borç paralarla geçinmeye, onların evlerinde kalmaya başlar. Gazetelerdeki karalamalar devam eder, son olarak Ali Baba isimli mizah dergisini çıkarır, “Ne Zor Şeymiş” başlıklı yazısında “Bugünün itibarlı kişileri gibi, kese doldurmadık, makam peşinde koşmadık. İç ve dış bankalara para yatırmak, han, apartman sahibi olmak, sağdan soldan vurmak ve milleti kavurmak emellerine kapılmadık. Bütün kavgamızda kendimiz için hiçbir şey istemedik. Yalnız ve yalnız, bu yurdun bütün yükünü omuzlarında taşıyan milyonlarca insanın derdine derman olacak yolları araştırmak istedik. Bu ne affedilmez suçmuş meğer! Nerdeyse, yoldan geçerken mide uşakları arkamızdan bağıracaklar! ‘Görüyor musunuz şu haini! İlle de namuslu kalmak istiyor ve ahengimizi bozuyor…’ Çalmadan, çırpmadan, bize ekmeğimizi verenleri aç, bizi giydirenleri donsuz bırakmadan yaşamak istemek bu kadar güç, bu kadar mihnetli, hatta bu kadar tehlikeli mi olmalı idi!” (11) diye sorar. Tüm toplumcular gibi, Sabahattin Ali’nin de peşine düşülür. Eşinden, kızı Filiz’den ayrı kalmaya dayanamamaktadır. 1947 yılında yayımladığı Sırça Köşk kitabı, 1948’de Bakanlar Kurulu kararıyla toplatılır. Fransa’ya gitmek ister, pasaport verilmez. Arka Faili malum abahattin Ali hakkında yazılan bütün araştırma ve kitaplara referans olan Kemal Bayram’ın, Sabahattin Ali Olayı adlı kitapta, cinayet romanlarını gölgede bırakacak bilgiler yer alıyor. Sabahattin Ali’nin derin devlet tarafından hazırlanan bir komplo ile öldürüldüğü bütün açıklığıyla ortaya konuyor. Kitap, şimdi yeni yapılan ikinci baskısıyla tekrar raflarda. Bayram’ın bu çalışması ilkin 1978 yılında yayımlandığında, aydınlar tartışması başlar ve uzun süre devam eder. Kitap çıktıktan iki yıl sonra ise Yalçın Küçük, Sabahattin Ali’nin ölümünde MİT’in rolü olmadığını savunarak, sol aydınları komploculukla suçlar. Hemen ardından da Aziz Nesin, Yalçın Küçük’e destek verir. Kemal Bayram ise bu iddiaların Sabahattin Ali’yi yeniden öldürmek anlamına geldiğini savunur. Kemal Bayram’ın oğlu, gazeteci Alev Çukurkavaklı’nın yazdığı, Sabahattin Ali Olayı 2 adlı kitapta, işte bu tartışmalar bir bütün olarak yer alıyor. Ayrıca Kemal Bayram’ın o dönemde yaptığı ancak yayınlamadığı iki sürpriz söyleşi de derin devletin şifresini gizleyen bu “faili malum” cinayetin yeni boyutlarını gözler önüne seriyor. Röportajlardan ilki, Aziz Nesin’in Benim Delilerim adlı kitabında, Deli Mehmet olarak adlandırarak, işkencede arkadaşlarını sattığı için pişman olup cezaevinde dilini kestiğini anlattığı Mehmet Özden Asil ile yapılmış. Asil, ağlayarak ben sorgulamada konuşmamak için dilimi kestim diyor. Aziz Nesin’in, kurulu düzeni koruyan örgütle irtibatlı olduğunu ileri sürüyor. Röportaj sırasında yanında bulunan Halis Topçu, Zihni Anadol ve Hüsamettin Dinç de Asil’i destekliyor. Bir başka röportajdaysa Yusuf Ahıskalı, Aziz Nesin’in Gazhane Yokuşu’nda kendisine, “Ben, gizli teşkilattanım” dediğini anlatıyor. Kitap tüm bu yönleriyle, solcu aydınlar arasında, bir dönem Sabahattin Ali cinayeti tartışmaları üzerinden yaşanan “derin” bölünmeyi gözler önüne seriyor. ? lanmalgeleri erse de, başlar. 4 olmak gazete yalist rılırlar. ABD mlar danradan sını iminde k kalk ağalaeri’ni ye ha S dur. Bu in çanerini . çu, ? Fotoğraflar Filiz Ali’nin hazırladığı YKY’dan çıkan ‘Filiz Hiç ÜzülmesinSabahattin Ali’nin Objektifinden, Kızı Filiz’in Gözünden Bir Yaşamöyküsü’ adlı kitaptan alınmıştır. 1167 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1167 28 HAZİRAN 2012 ? SAYFA 11
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear