28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

zel, birbir ister? Do Benek ko paklı büy köpekler ? Der baş RENKLER SESLER HARFLER AYTÜL AKAL NİLAY YILMAZ ÇİĞDEM GÜNDEŞ MAVİSEL YENER MUSTAFA DELİOĞLU KİTAPÇI ? M. YENER, A. AKAL, N. YILMAZ, Ç. GÜNDEŞ resmim de çok kötüdür. Hiç beceremem. Bir Çöp Adam çizdim. O bile yamuk yumuk oldu.” İşte, Kerem’in macerası da bu noktadan sonra başlar, çünkü Çöp Adam konuşmaya ve yürümeye başlamıştır. “Hadisene, annen gelecek şimdi. Sil beni, hadi ama sil beni, yakalanacağız.” Kerem önce korksa da, sonunda Çöp Adam’la dost olur. Silinince yok olan, çizince ortaya çıkan bir Çöp Adam ile neler yapılmaz ki? Yalnızca Çöp Adam mı? Ya her istediğini çizip canlandırıyor ve sonra silebiliyorsan? Örneğin, Merve’nin gözüne girmek için bir kedi çizse mi? Komik, meraklı, eğlenceli bir macera. Lalenin Yolculuğu/ Yazan ve Resimleyen: Serpil Ural/ Günebakan Anaokulu Yayınları/ 24 s./ 2012/ 7+ Türkiye ile Hollanda arasındaki diplomatik ilişkilerin 400. yıldönümü kutlamaları çerçevesinde TC hükümeti tarafından desteklenen proje kapsamında hazırlanan kitap çift dilli. Öyküde; AvusturyaMacaristan ülkesinin kralı İstanbul’u ziyaret edince çiçekleri pek beğeniyor. Lale soğanlarının Osmanlı padişahı tarafından armağan edilmesiyle birlikte lalenin gizemli yolculuğu başlıyor. İyi okumalar. Benekli/ Bilgin Adalı/ Resimleyen: Buket Topakoğlu Gencer/ Yapı Kredi Yayınları/ 2012/ 32 s./ 5+ Benekli, Dalmaçyalı güzel bir köpek. Doğanay’ın köpeği. Benekli’nin Sarı ve Kara adlı iki arkadaşı da var. Bir gün mahalleye yeni bir Dalmaçyalı ? gelir ve Benekli ona âşık olur. KİTAP GÖLGESİ Gençler için ‘Sürprizli Tipler’ Pek çok yazarın, düşünürün sözcüklerinin bir odanın ortak havası içinde çarpışıp buluşmasından doğan müzik, bu müzikten var olan sessizlik… Sessizliğin yarattığı ayrıksı soru: “Yetişkinler Ejderhalardan Neden Korkar?” ? Mavisel YENER etişkinler Ejderhalardan Neden Korkar?” başlığı altında topladığı deneme yazılarını derleyen İshak Reyna, bir yerlere gizlenmiş beni izliyor olabilir mi? “Yol arkadaşların sürprizli tipler” diyor girişte. Uzun bir uçak yolculuğu için bu kitabı seçtiğimi nereden biliyor? Sayfalarda dolanmaya başlayınca yolculuk içinde yolculuk yaşamaya başlıyorum; gerçekten de “sürprizli tipler” yalnız bırakmıyor beni. “Kimi mektup, kimi anı/ özyaşam öyküsü ya da röportaj tarzında, bazısı sohbet, bazısı fıkra/köşeyazısı kıvamında, bazıları şiire, öyküye, blogların izlenim güncelerine göz kırpan, görsel yaklaşımlarıyla da dikkat çeken tipler.” Ortak yanları, bakış açılarını deneme sıcaklığında yansıtmaları. Kitaba dilediğim sayfadan başlama özgürlüğümün olması hoşuma gidiyor. İlkin hangisine yürek düşürmeli? İlk bölüme ‘İç Hatlar’ başlığı verilmiş. Ağırlıklı olarak gençlik döneminin tartışıldığı, aşk, yasaklar ve genç okurun ilgisini çekebilecek denemelerin yer aldığı bu bölüme Türk edebiyatından yazarlar konuk olmuş: Fatih Özgüven, Perihan Mağden, Murathan Mungan, Selim İleri, Oruç Aruoba, Onat Kutlar, Ferit Edgü, Bilge Karasu, Memet Fuat, Çetin Altan, Nermi Uygur, Haldun Taner, Melih Cevdet Anday, Sabahattin Eyüboğlu, Nurullah Ataç. “Dış Hatlar” başlıklı ikinci bölüm, dünya edebiyatından deneme yazılarını ağırlıyor. Pek çok farklı konuda olmaları nedeniyle İshak Reyna bakın ne diyor: “…tıpkı hayatta olduğu gibi, tanışmayı denemeden bu arkadaşlardan hangilerinin tam kafamıza uyduğunu bilemeyiz. Ama çeşitliliğin var olduğu yerde, seçme olanağının da, sorumluluğun da bizimle olduğunu biliriz.”(s,11) Seçme özgürlüğümü kullanıp “uçuşun” ilk dakikalarını Ursula K. Le Guin’in denemelerine ayırıyorum. Deneme kitabına adını veren bu yazıyı, yazarın Kadınlar, Rüyalar, Ejderhalar adlı kitabında okuduğumu anımsıyorum. Fantastik ve bilimkurgunun yaşayan kraliçesinin sözcüklerini bir kez daha, tadını çıkara çıkara okuyorum. Bu denemenin izleği hayal gücü ve kurmaca kitaplar. Yazar, ‘hayal gücü ne işe yarar?’ sorusunun yanıtını verirken yetişkinlerin fantastik edebiyattan niçin uzak durmaya çalıştığının nedenlerini sorguluyor. Le Guin diyor ki: “Çocuklarınıza güvenin! Normal çocuklar gerçekle fanteziyi birbirinden ayırt etmeyi gayet iyi becerir, yetişkinlerin çoğunlukla yaptığı gibi bunları birbirine karıştırmaz”(s,145) İnsanların çok satanlar listesindekini niçin okuduklarıyla ilgili bir de değerlendirme yapıyor Le Guin: “İyi bir kitap olduğu için değil, sadece çok sattığı, yani başarı ve para kazanmış olduğu için. Para işleriyle uğraşan kişinin o tuhaf gizemli zihninde bu başarı, o kitabın var oluşunu haklı çıkarır; bestseller okuyarak bir nebze de olsa, başarının iktidarını ve büyüsünü paylaştığını hisseder.”(s,140) İkinci durağım John Berger’in “Ressam Olmak” başlıklı denemesi. Görme, algılama, bunları çizgiye dökme hakkında. Görselliğe, resim yapmaya ilişkin ilginç savları var. Yirminci yüzyılın denemecisi Roland Barthes ‘Falınız’ “Y adlı metninde fal olgusunun yozlaşmış yanına dikkat çekerken fal ve yazın arasında ilginç bir bağ kuruyor. Sözcükleri hiç eskimeyen Albert Camus’nün 1940 tarihli yazısı ‘Badem Ağaçları’ bir kez daha okurla buluşmuş. Dünyayı değiştirebilecek tek gücün ne olduğu konusunda ipuçları barındıran bir deneme bu. Virgina Woolf, “Oxford Caddesi’ndeki Akış” başlıklı yazısında Oxford Caddesi metaforu ile tüketim toplumunda dönüşüm/ değişim, yapaylık, gösteriş düşkünlüğü, göz boyama olgusunu irdelemiş. Bu deneme, yazarın Londra Manzaraları adlı kitabına gönderiyor meraklısını. Romanlarında genç olma hallerini dile getiren Herman Hesse’nin, Mavi Uzaklar başlıklı yazısı 1904’te kaleme alınmış. Hayat ve edebiyat arasındaki bağı vurgulayan Hesse, çevremizde şiirsellik taşıyan ne varsa onların farkına vararak korumak konusunda yeni ufuklar açıyor. Rainer Maria Rilke’nin “Genç Bir Şaire Mektup” adlı metni, yazar adayı, yazar ve öğretmenlere çok şey söylüyor. Rilke’nin ona şiirlerini değerlendirmesi için gönderen şair adayına yazdıkları çok çarpıcı. Genç Bir Şaire Mektuplar adlı kitabın ilk mektubundaki içtenlik, açıksözlülük dikkat çekici. Özellikle yazma hevesinde olan gençlere Rilke’nin bu kitabını önermek gerek. İşte, Rilke’nin yanıtını aradığı sorulardan biri: “Yazmanız diyelim ki yasaklandı, ölür müydünüz o zaman ya da yaşar mıydınız eskisi gibi, bunu açıklayın kendi kendinize. Özellikle şunu yapın: Gecelerinizin en kuytu saatinde kendinize şu soruyu yöneltin: İlle de yazmam gerekiyor mu? Deşin içinizi, diplere inin, derinlerden bir yanıt ele geçirmeye çalışın.”(s, 177) Friedrich Nietzsche’nin “Kişi Nasıl Kendisi Olur” adlı kitabının önsöz yazısı “Şimdi size beni yitirmenizi, kendinizi bulmanızı buyuruyorum; hepiniz beni yadsıdığınız gün, ancak o gün geri döneceğim sizlere” tümceleriyle sonlanıyor. Bu kısacık deneme Nietzche’nin söylemini kavramaya elbet yetmeyecek ama onunla ilgili ipuçları verecektir. İnsan ve süpürge sopası arasındaki ortak noktalar nelerdir, diye sorsak gülümsersiniz değil mi? Tek romanı Gulliver’in Gezileri ile tanıdığımız Jonathan Swift’in “Bir Süpürge Sopası Üzerine Düşünceler” başlıklı denemesi bir süpürge sapı üzerine bile nelerin yazılabileceğinin başarılı bir örneği. Bu irdelemeyi her okuduğunuzda farklı bir pencere açılıyor belleğinizde. Kitabın “İç Hatlar” başlıklı bölümünün ilk konuğu Fatih Özgüven. “Gençlere aşk yaraları hakkında öğüt verenlerin, onlara asıl ‘arkadaşımın aşkı’ yarasını nasıl iyi edeceklerinden hiç söz etmemelerini alçakça bulurum” diyor yazar. Arkadaşlık ve aşk üzerine yazılmış bu deneme Özgüven’in tek deneme kitabı Yerüstünden Notlar’dan alınmış. Perihan Mağden’in ‘Erkekler Saf ve Salak mıdırlar?’ adlı denemesi, kadınlık durumuna ironik bir yaklaşım gösterirken büyümenin zor, acıtıcı yanlarını düşündürüyor. Murathan Mungan’ın küçük harfleri, her zamanki Denizi Düşleyen Prenses/ Stefano Bordiglioni/ Resimleyen: Octavia Monaco/ Çeviren: Tülin Sadıkoğlu/ Can Çocuk/ 2012/ 46 s./ 6+ “Durdular, büyük bir şaşkınlıkla, uzun uzun birbirlerine baktılar: Federica ve Serena birbirlerine çok benziyorlardı, hatta aynı gibiydiler.” Federica ve Selena iki prenses. Biri dağlık bir ülkede, diğeri deniz kıyısında yaşar. Denizi hiç görmeyen denizi, dağları hiç görmeyen prenses de dağları merak eder. Sonunda atlarına atladıkları gibi yola çıkarlar. “Günlerce at bindiler, ta ki büyük bir çölün ortasında, yüz yaşındaki bir kaktüsün yakınlarında birbirleriyle karşılaşana kadar.” Sonra neler mi olur? Prenses Serena beyaz bir atla gitmiş, siyah bir atla dönmüştür. Federica da siyah bir atla gitmiş, beyaz bir atla dönmüştür. Ne diyorsunuz buna? Yer değiştiren prensesler neler yapacak, özlemlerine kavuşunca mutlu olacaklar mı acaba? Ya çölde karşılaştıkları papağan neler diyor böyle? “Mutluluk bizi seven ve bizim de onları sevdiğimiz arkadaşlara sahip olmaktır.” Ne iyi ki, bu kitabı okuyan okurların bunu anlamak için at binip çöle kadar at sürmelerine gerek kalmayacak. Çöp Adam Konuştu/ Özlem Atasoy/ Resimleyen: Zeynep Özatalay/ İş Bankası Kültür Yay./ 2012/ 124 s./ 8+ Kerem’in dokuzuncu yaş gününde ona birçok armağan gelir. Yeşil bir kazak, kitap, günlük, gömlek, fotoğraf çerçevesi, anahtarlık, kalemlik, adının yazılı olduğu bir kupa ve bir yazboz. Paketin birinden playstation çıkınca, Kerem’in keyfine diyecek olmaz, diğer armağanlarla ilgilenmez bile. Hele yazboz hiç ilgisini çekmez. “Bakınırken gözüm yazboza takıldı. Büyük defter boyundaydı. Bir kalemi, bir de silgisi vardı. Ne çizeceğim ki ben buna? Zaten renk puf cera elm yan bir ye bir tatil ye se durum için çeşit lar deme de arkad ne sahip yolu, Ger ama yolu kendisine neler gele ediyor de de esrare çuk. Siz d laşmak. dan birin birlerine lar çok eğ de, nede malık Ya la mı uğr sun, ders kızsa iyi. habersiz geldiğini önce dur renkli ve celi tasar rin severe gibi büyük izler bırakıyor okurun yüreğinde. “İlk Otuz Yaş” başlıklı bu deneme ‘Neler görür dönüp de ardına bakan göz?’ sorusunun yanıtını arıyor. Yazarın değerbilirliğinin bir anıtı gibi duruyor denemenin sözcükleri. “Yazı masam aslında bana hayatımı anlatıyor” diyor Selim İleri, kitaptaki denemesinde. Bir yazarın direnme gücünü, sabrını, gelgitlerini bir tür büyülenmişlik evreni içinde anlatıyor İleri. “Tavşan Besleyene Kılavuz” Oruç Aruoba ile tanışmak için iyi bir başlangıç. Bir canlı ile birlikte yaşamanın neleri göze almak anlamına geldiğini düşünürken felsefe okyanusuna davet ediyor Aruoba okurunu. İshak Reyna’nın ona “şiirsel felsefe yazarlığı geleneğine, sözün en küçük biriminin tartımından kitaplarının bütünsel tasarlanışına kendi mührünü vuran bir kuyumcudenemeci” demesi boşa değil! Kitapta Onat Kutlar’dan da bir deneme ile karşılaşmak beni mutlu etti. Yazarın “Bahar İsyancıdır” adlı kitabından alınan “Çevirmen”, yeniden üretilen “dil”ler konusunda farklı bir rüzgâr estiriyor. İki insanın sözlerini aynı dilde birbirine çevirirken kullanılan “üçüncü dil”in önümüze serdiği tablo oldukça ilginç. Ferit Edgü’nün kitaba alınan denemesinde uluslararası seramik sanatçımız Füreya’nın atölyesine konuk oluyoruz. Orada okuru ve Edgü’yü karşılayan bir çocuk “Sokrat” var. Çocukların en güçlü felsefi soruları sorabileceğine tanık oluyoruz. Yazarın “Şimdi Saat Kaç” adlı kitabındaki bu denemeyi daha önce okumadığım için kendime kızdım doğrusu. Modern ustalarımızdan Bilge Karasu’nun “Bir Hayvanla Yaşamak” adını verdiği denemesini, hayvanlarla içli dışlı olanlar kadar olmayanların da dikkatle okuyacaklarını düşünüyorum. Hayvan bakmanın getirdiği sorumluluklar, hayvanlarla kurulan yaşam ortaklığı, onlarla aramızda oluşturacağımız ortak dil, bu denemenin anahtar sözcükleri. Çetin Altan’ın “Gençlik, En Zor Dönemidir Yaşamın” adlı denemesinin başlığı, içeriği özetler nitelikte. “Ezbe re Yaşayanlar” da, Nermi Uygur’un yaratıcı eğitim konusunda söyleyecekleri var. Uygur’un 1981’de ezbercilik üzerine yazdıkları keşke 2012’de artık geçmişe ait bir değerlendirme olabilseydi. Bu yazı, bir arpa boyu bile yol alınamadığının bir kanıtı gibi duruyor sayfalarda. Çocuklarımız ezbere yaşamasalar, ezberle yaşamasalar! “İmaj Üzerine” başlıklı denemesinde Haldun Taner’in her zamanki ironik bakışını yakalayacak okurlar. “İmaj Kazası”, “İmaj Yaralanması” neymiş öğrenecek, hep birlikte gülümserken düşüneceğiz. “İnsanlık tarihi, bir bakıma, yasaklarla savaşın tarihidir” diye Melih Cevdet Anday’ın “Yasakçılara Karşı” söyleyecekleri var elbet. Yasakçılara karşı direnirken, bir kez daha okunmasına yarar var. Sabahattin Eyüpoğlu, özlediği dünyayı okuruna aktarırken çocukların duyarlı aydınlar olabilmesi için yapılması gerekenleri kaleme almış. Yazarın 1958 tarihli bu yazısı Mavi ve Kara adlı kitabından alınmış. Nurullah Ataç, “genç dedim mi haşarı bir insan gelir aklıma” diyor kitaptaki denemesinde. Hem Ataç’ın yaşama bakışını anlayabilmek hem gençleri tanımak için iyi bir olanak sunuyor bu yazı. İnançları hemen benimsemeyen, inceleyen, eleştiren, beğenmediklerini, doğru bulmadıklarını dobra dobra anlatan gençleri çağırıyor alana. Bu yazıyı her gün birkaç doz okumalı “yaşlı”lar, inatçılar, bağnazlar… Geniş okur kitlesine seslenen kitabın başarılı tasarımı ve yetkin editoryal çalışması için Günışığı Kitaplığı’nı kutlamak gerek. Bu yazıyı Memet Fuat’ın kitaptaki sözcükleri bitirsin: “Hiçbir konu tüketilip bitirilemez… Yıllar yılı tartışılmış, kitaplar boyu incelenmiş olsa da, her konu yeniden ele alınmaya açıktır. Değişik bir yaklaşım, bakarsınız, her şeyi temelinden sarsıverir.” ? www.maviselyener.com Yetişkinler Ejderhalardan Neden Korkar?/ Derleyen: İshak Reyna/ Günışığı Kitaplığı/ 200 s./ 2012/ 14+ da: Noel ramanı v leri, küçü eld hayra küçük bir disi Harry rın kahra ödevim y dırıcı bir t la Kızılde yoktur. A varsa, işt başlar… ne saklan bir günlü dilediğine lekler baz tığında, T o ne, kim gibi, yok kötü mü? maşaya n bulmalıyd SAYFA 26 ? 14 HAZİRAN İshak Reyna 2012 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1165 SAYF
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear