24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

K afer Doruk, farklı bir damardan gelerek sürdürdüğü kitaplı öykücülüğünün on beş yılını doldurdu, yirmincisine yol alıyor. Yaşamöyküsüne göre bunca yılda yedi öykü kitabı yayımlamış görünüyor yazar. Okumadığım gibi görmediğim ilk üçü için söylüyorum bunu: Bir Uçurumluk Kanat (Öteki, 1995), Canın Çukurova’ya İstanbul (1996), Yalınayak Geceler (1997)… Ama okuduğum son dört kitabı onu tanımaya yetiyor: Çal Dedim Klarnetçi Çocuğa (Bilgi, 2002), Aşkgüzar (Bilgi, 2004), Soyka (Bilgi, 2006), Beyaz Atlı Geceler (Marjinal, 2011). Öykülerinden yapılan bir de seçki var arada: Ayışığının Bilirkişiliği. (Ava, 2010) Çal Dedim Klarnetçi Çocuğa adlı kitabı yayımlandığında, farklı bir damarı geliştirip kendisi için özel kanal açmaya girişen bu yazarımızın öykü verimi üzerinde kalem oynatmıştım. Zafer Doruk’un öykülerinde doğal bir duruş seziliyor sürekli. Nereden geliyor bu doğal duruş, hangi kaynaktan besleniyor diye düşündüğümde, gıllıgışsız tutumunun öne çıktığını görüyorum daha çok. Sonra küçük insanlara özgü baş eğmez bıçkınlığın, sinik isyankârlığın, içerisi ile dışarısı arasında mekik dokuyan toplumsal suçluluğun, Robin Hood’luğun kıyısında, bu havayla gezinmenin buram buram yayılıp çağıldayışını öykülerinde… Gerçekten Doruk’ta kişilerin çoğunu yaşama adeta “sığıntı” gibi ancak kıyısından tutunabilmiş, kendilerine ancak bu kadarcık şans tanınmış yoksul, geleceksiz, çözümsüz insanlar oluşturuyor. Ne var ki yine de tuhaf, garip, anlaşılmaz, arkaik, ilkel, inanılmaz, söylensel, çocuksu nitelikte bir umutla bağlıdır bunlar yaşama. Bu yanıyla Doruk’un öykülerinin büyülü gerçekçilikle de içlidışlı olduğu öne sürülebilir pekâlâ. Çünkü yaşamın kendisi de bir düşoyuna dönüşüyor bu öykülerde. Neden? Yaşamla düşler arasındaki sınırlar kalkıyor da ondan. Nitekim öykülerde ölümle kol kola, iç içe yaşanması, yaşamın sanki sınırsız, geçişsiz biçimde ölümle yoğruluyor görünmesi, ölümün gerçeklik olarak yaşanırlıkla kurduğu özdeşleyim bunu gösteriyor bir açıdan. Gelin şimdi, Zafer Doruk’un bütün öykülerinde gezintiye çıkalım; anlatımından, kişilerinden öykülere sızan niteliklere göz atalım, kuşbakışı yaklaşımla… ANLATIMDAN ÖYKÜLERE SIZAN... Zafer Doruk, karakterlerin kendilerinden kahraman yaratan yanlarıyla, iç içe, birbirine koşut geliştirip sürdürdüğü halkasal öykülemeyle verimlerine yalnız biçemsel zenginlik getirmiyor, yanı sıra anlam derinlikleri, yoğunlaştırma, içkinleştirme de yaratıyor bunlarda. Kolaymış gibi görünen, dibe doğru derinleşip öyle zembil indiren öyküler… Zafer Doruk’un farklı bir anlatım biçimi var. Yalnız eksiltili değil, aynı zamanda kesintili, SAYFA 22 ? 14 HAZİRAN itaplar Adası M. SADIK ASLANKARA msaslankara@hotmail.com sadikaslankara@gmail.com Sıra dışı bir öykü damarı: Zafer Doruk... Z bu arada sıçramalı bir anlatım bu. Sayıklamaya benzer biçimde… Ne var ki onun elinde bu biçim, öylesine işlenip geliştirilmiş ki, ona özgülenip, onun biçemsel özelliğine dönüşmüş neredeyse… Anlatımda bu yönde iki tutum öne çıkıyor: 1.Öyküleme göz açıp kapayana dek kara anlatıyla kol kola giriyor, 2.Bunlarda trajik olanın neredeyse saçma bir komiklikle buluştuğu görülüyor ya da bize komik gelen her öğenin, derinde trajik bir yapıdan, oluntudan kaynaklandığı anlaşılıyor. En azından bu yanıyla Zafer Doruk, öykücülüğümüz içinde kendine özgü, farklı bir damarın temsilciliğini yapıyor. Bir açıdan yeraltı öyküleri de denebilir onun bu ürünleri için. Bakıyorsunuz usulca adım atıyor öyküden içeriye yazar, girdiği gibi de öylece çıkıvermiş oluyor; ama bakıyorsunuz birden mercek altında büyütülmüşçesine, enikonu abartılı bir öykülemeyle çıkıyor karşınıza. Ama öyle de böyle de olsa yazar, anlatısının öyküsel değerini düşürmemek için özen gösteriyor sürekli. Kendine özgü öykü evreniyle kişiler kurup yapılandırmayı başarıyor her kezinde. Doruk, anlatısında parlak imgelemelerle, göz kamaştıran şaşırtıcı deyişlerle öne çıkıyor. Bunları hep doğaya dayalı öğelerle kuruyor Doruk, doğal dizilişler halinde. Bu imgesel anlatım, bir şairle akrabalık ilişkisi de koyuyor ortaya. Sözgelimi öykü kişisi için, “Salih ne kadar yaşayacaksa hepsini birden ihtiyarlıyor,” (Soyka, 16) biçiminde söyleyişlerle karşılaşılabiliyor öykülerde. Zafer Doruk, anlatıcı konumunda açık biçimli öyküler de kuruyor. Bu örneklerde yazar, kendisi olarak anlatıcı formunda öyküye katılıyor bir çalım. Daha önceleri pek çok yazarda göze çarpan bu tutumun bir değişkesine de Zafer Doruk’ta rastlıyoruz böylece. Öykülerinde bir şair öykücü gezindirirken bunları yer yer kendisiyle özdeşleştiriyormuş havası da yayabiliyor yazar. Ancak ilişkilendiği kişileri sevgiyle kucaklıyor hep. Bunların yanında zaman zaman geleneksel kalıpta öykü akışıyla karşılaşılmıyor değil. Önceki dönemlerinden gelen öykülerin kimilerinde anlatımcılığın izleri de sürülebiliyor zaten. Görece ilk öykülerinde belki daha anlatımcı ama karakterler değişmiyor. Bu arada kimi öykülerinde ise bir gülmece kalıbının örtük izleriyle karşılaşılıyor, sık olmasa da. Kara güldürü dışında kalan bu öykülerde bir çizgisel tutum alttan alta başını uzatıyor o zaman. Kimileyin de Orhan Kemal havasını çağrıştıran söyleşimlerle geliştirdiği oluyor öykülerini Doruk’un. Ne ki bu konuşmalarda herhangi yuvarlamaya kaçmadan öykü kişilerinin karakterlerini ele veren tutumunu sürdürüyor yazar. Öykücülüğümüz içinZafer Doruk de bu farklı damarı öykülerinde sürekli koruduğunu söyleyebiliriz Zafer Doruk’un. Bu yanıyla 1980 sonrası öykücülüğümüzün özgünlük yansıtan yazarları arasında yer aldığı unutulmamalı onun. KARAKTERLERDEN ÖYKÜLERE SIZAN... Zafer’in lümpenleri, emekçilikten tart olmuş, artık hep kapı dışı kalmaya hükümlü insanlar. Uyuşturucu kullanan, şans oyunları peşinde koşan, ama hep bir umut kırıntısı arayıp bulan kişiler… Eğretilemelerle de olsa, öyle ya da böyle umutlarını hep sürdürüyorlar gerçekten. Oysa yalnız küçük insan değil onlar; kendilerinden saymayıp dışladığı, gönül sızısı, hicran yarası, vicdan ağlatısıyla özürlü insanlar aynı zamanda. Çünkü her biri bunların, geride içlerini sızlatan koygun bir kırılmanın prizmasıyla yaşıyor; derin mi derin bir yoksullukla içlidışlı olarak. Köpek gibi bir sevgi, şefkat açlığı da yansıtıyorlar aynı zamanda. Ama yaşayanlarına ancak öldükten sonra fısıldanıyor sevgi sözleri, çaresizliğin el kol, boyun büktüren zavallılığıyla. Ölü evinde gezdirilen kâfurlar gibi ölüler de öykü kişilerinin ruhunda gezintilerini sürdürüyor böylece. Sonra kendi dillerini kurup bu dilde kusuyorlar, iç dağlayan caz gibi. Evet, Zafer Doruk’un öykülerinde aykırı sayılan, toplum dışına itilmiş bu insanlar yolculuklarını kendi cazlarıyla sürdürüyor hep, bu nedenle nerede olurlarsa olsun kendi kolonilerini kurup gettolarını oluşturabiliyorlar. Sonra bir uyuşma; uçulacakmışçasına cennete doğru… Yeter ki bir mutluluk çatımı yaşanabilsin, o kadar… Bu nedenle öykücülüğümüzde kendilerine çok az yer bulan insanların öyküleriyle karşılaşıyoruz hep. Daha yola çıkarken bu karakterleri koluna taktığı, birlikte yola koyuldukları, öyküler boyunca yolculuğu sürdürdükleri apaçık görülebiliyor Doruk’un. Kaldı ki bir yazar da, kendini gizleyerek dolaşıyor sanki öykü evrenlerinde. Kişileri dinleyip onların mutluluklarıyla seviniyor, acıları, hüzünleriyle kahırlanıyor. Kıyıdaki bu ayrıksı insanlar kim olursa olsun onları şefkatle, sevgiyle kucaklamaya hazır tutum sergiliyor. Bu tutumun, öykülerin benimsenişinde önemli rol oynadığı söylenebilir. Çünkü hangi olumsuz işe bulaşırsa bulaşsın, darbe yemiş kişileri olduğu gibi kabullenip onlara kulak verme gereği duyuyor okur. Ne yaparlarsa yapsınlar onların her biri bu koşulların zorlamasıyla yaşam sığıntısına dönmüş insanlar çünkü. Bir yanlarıyla horoz dövüşü, güvercin gibi tutkularla yaşamaları da bunu gösteriyor. Böylesi yaşantısal oluntular, öykülere zenginlik katıyor kuşkusuz. O halde insanları, tarafsız olarak ama can yakıcı halleriyle aldığı söylenebilir yazarın. Ayrıca Zafer Doruk pek çok öyküsünde çocuklara, değilse bu günlere geniş yer açıyor. Kuşkusuz bu çocuklar da yoksulluktan payını alan, bir şekere mutlu olabilecekken bunu bile görememiş birer filiz… Öykülerin belki en arkada kalan, üstelik hep silik, puslu gidip gelmeler içinde görünen kişileri kadınlar. Hele sevgililer, onlar yoktur zaten, ortada görünmezler, ama hayalleri, elle tutulurcasına capcanlı yanlarındadır ötekilerin. Çünkü düşleri süsleyen birer sevgili olarak sanal âlemin yıldızları ya da bütün acıların usta taşıyıcıları olarak evlerin kıdemli köleleri, emekçileri, ağızları dilleri bağlı, bir türlü patlayamayan, lavlarını kendi içlerine veya birbirlerine aktararak dönenen suskun varlıklarıdır kadınlar… ÖYKÜNÜN BİR ATLISI: ZAFER DORUK... Zafer Doruk, yukarıda özetle aktarmaya çalıştığım özelliklerle, hünerle belirginlik kazanıyor işte öykücülüğümüzde. Onu büyüten, kendi içinde devleştiren yan; 1.Kendine özgü anlatımla kurduğu öykü evreninden, 2.Bu evrene oturtarak yapılandırdığı kişilerden kaynaklanıyor. Kurgu, biçem vb. kaygılar gütmekten çok bu iki ana gövdeye sıkı sıkıya yapıştığı görülebiliyor yazarın. Biçemsel dolantılar, köpürtülü değişkeler, aranışlar ya da kurgu dönemeçleri pek ilgilendirmiyor onu. Anlatımına yansıyan farklılık, kişilerini öykü evreni içinde yapılandırışı, öykülere hem özgünlük kazandırıyor hem de uçuruculuk. Hüzünleri, öykü evrenlerinden sızan karakterleriyle birlikte soluyan şair vakarıyla taşıyan yazar tutumu, öykücülüğümüzde ona farklı bir yer açıyor bana göre. Bu doğrultuda suskunlukları, ara geçişleri kullanırken hiçbir aksamayla karşılaşılmıyor. İki gün sonra 16 Haziran İşçi Direnişi’nin yıldönümü. Doruk’un, Abdullah Baştürk İşçi Öyküleri ödülü kazanmış bir öyküsü de var: “Soyka”. Fabrika işçisi Gülseren’in, aşk odağında gelgitlerle örülü yaşamına ışık düşürürken yazar, işçinin, en yakındaki çıkara hemen nasıl uzanıverme yatkınlığı gösterdiğini yansıtıyor bize… Bugünden görülmese de öykücülüğümüzde farklı bir damar oluşturan Zafer Doruk, kuşkusuz bu yerini, konumunu koruyacak hep… Çünkü bu öyküleri yazabilmek için, bu insanları tanımış olmak, onları anlamayı, ötesinde dinleyip hoşgörüyle sahiplenmeyi gerektiriyor. Zafer Doruk, böyle bir öykülemenin atlısı işte! ? 2012 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1165
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear