Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Hayri K. Yetik’ten roman üzerine düşünceler ? Arayışın ve aranışın büyüsü Hayri Yetik, tarihsel değişim ve gelişim sürecinde insanlığın ilk anlatısı Gılgamış’ten beri, masalların insanı renkli düşlerle derin uykulara sürüklediği, tektanrılı dinlerde kelâm katına/logosa yükselen söz büyüsünün izini sürüyor yapıtında. ? Emine AZBOZ oman, Roma’dan türemiş; önce bu imparatorluğun diliyle yazılan kitapların adı olur, sonra edebi tür olarak girer edebiyata; bizdeyse Tanzimat, ve Serveti Fünun ile. Siverek’te doğan, İzmir’de yaşayan yazar/şair Hayri K.Yetik, tarihsel değişim ve gelişim sürecinde insanlığın ilk anlatısı Gılgamış’ten beri, masalların insanı renkli düşlerle derin uykulara sürüklediği, tektanrılı dinlerde kelâm katına/logosa yükselen söz büyüsünün izini sürer yapıtında; bu büyünün geçmişiyle geleceğini sorgular kitabında; bugünden yarına aranışın romanında bulmaya çalışır onu. Bir anlatım büyüsüdür roman. Yetik, romanı sorguladığı bölümde son on yılda çıkan romanlardan yaptığı seçkilerin tanıtım yazısında romanı, “Kurmacanın büyüsüdür roman. İnsanın katı gerçeklerden kaçıp gerçekliğe sığınma isteğinden doğar, gerçeğe ilişkin yanılsamalara dayanır” diye tanımlar. Romanı, insanlık tarihi saymak yanlış olmaz; o insanı tarih kadar bilgilendirmez belki, ama insanlığı tarih kadar tanır ve tanıtır: Bu nedenle romana, edebiyatın başat türü dense yeridir. “Sözün tarihsel yükselişi sona mı eriyor? Önceden sonraya mı düşecek söz, yoksa tümden yitecek mi? Büyü metnin dilinde mi, metinle dile getirilende mi?” diye sorgularken, “Bunun tek sorumlusu, insanları salt tüketiciye indirgeyen düzenbazın dizgesi değil midir?” diye sormadan edemez yazar duyarlılığı ve bilinciyle. Pek çok dergi ve gazetede eleştirileri, öyküleri, denemeleri, şiirleri yayımlanan yazar, “Yarın gibi dünü elinden alınmış tüketiciliğinden başka bir şeyi olmayan, rüzgâr nereden eserse oraya dönen insanların, giderek yoksullaşan yığınların, milli aidiyet veya cennet vadeden türedi siyasetçilerin, tüccarların arzı endam ettiği yakın tarihte...(s. 11)” diyerek, yazarca doğru bir tanı koyar günümüzde yaşanan toplumsal yozlaşmaya uluslar, dünyada Sovyetlerin dağılmasıyla; insanımız da buna ek olarak 12 Eylül ile yaşadı tarihsel değişim ve dönüşümü... Her devir, kendi romanını yazdırır, roman da kendi büyüsünü yaratır. “Böyle zamanlarda susmak, tepkisiz kalmak, yazarın hem kendine, hem topluma, hem edebiyata, hem insanlığa ihaneti değil midir?” sorularıyla yazar, küreselleşmenin edebiSAYFA 16 14 HAZİRAN R yata yansıyan yüzü postmodernizm ile toplumcu edebiyatın tu kaka edildiğini; ideolojik eleştiri ve eleştirmenin kalmadığını; eleştirmenin reklam yazarlığına, eleştirinin kitap tanıtımına indirgendiği belirtirken, “Edebiyatı piyasa koşulları belirliyor (s.15)” diyerek, popüler romanı önceleyip okurun başkalaşmasıyla kalemini mi kırmalı gerçek yazarlar? Bu durumda pılısını pırtısını toplayıp edebiyattan göç mü etmeli gerçek roman? Edebiyatın bu hale gelmesinde yazarların hiç mi hiç günahı yok? Direnişin bayrağını çekebildik mi edebiyatın burcuna? diye sorar. Yazara göre, böyle zamanların acı gerçekliği şudur, gerçek romanın yerini alır popüler olanı, gerçek yazarın yerini doldurmaya çalışır eline kalemi ilk alan. “Bunlar kadar da yazamayacak mıyım?” diyerek yapar bunu üstelik. Artık edebiyatta yazardan çok anlatı yazıcıları var; reklamla şişirilmiş hormonlu yazarlar dünyasında gerçek edebiyat susmalı mı? GELİŞEN YOZ KÜLTÜR Yapıtında iyi bir edebiyat birikimine sahip olduğu daha ilk cümlesinden, ilk sayfasından anlaşılan Yetik, “Romanımız nerede gidiyor?” diye sormakta haksız mı? Dünyadaki yozlaşmaya karşın, yaşlı dünyanın kalbinde iz bırakan anıt romanlara bakarak, “Romanımız nereye gidiyor, roman nereye gidiyor? Zamanımızda niçin yazılmıyor böyleleri?” sorusuna, emperyalist üretim ilişkisini aşıp küreselleşmeye koşut gelişen yoz kültürün, her şeyi sığlaştırmasından yakınanlar, romanın benmerkezci, milliyetçi, etnik kökenci, dinsel kuşatmadan kurtarılarak, ona bilimsel yönden bakılması gerektiğini, yazarların beslendiği yaratıcı besin kaynağının da kısırlaştığını, bunun yazarı ufuksuzluğa sürüklediğini bilmezler mi? Sorusuyla yanıt verir. Yazdıkları manzumeleri şiir sanan şairlerle, dil özürlü anlatılarını roman sananlar, her dönemde ve her ülkede edebiyatı istila ettiği gibi günümüzde evrensel bir gerçekliğe dönüştüğü görülmekte. Tanzimat’tan beri roman, muhalifliğini Cumhuriyet döneminde de sürdürdüğü, edebiyatın toplumsal gerçekçilik ayağının bilinçle budanıp yok edildiği; bunu savunanlarınsa yazın dünyasında yok sayılıp ötekileştirilmeye çalışıldığı günümüzün gerçekliği toplumlarda ve insanlarda Hayri K. Yetik’in iyi bir edebiyat birikimine sahip olduğu daha ilk ufuk açıcı olan edebiyat cümlesinden, ilk sayfasından anlaşıllıyor... 2012 ve romanın kısırlaşmanın asıl nedeni, yazarların eserlerine derinlik kazandıran felsefeden ve sınıf bilincinden yoksun oluşları veya bunları göz ardı edişleridir; felsefe bilmeden, toplumsal ve ulusal bilinç olmadan ne yazar olunur, ne edebiyat yapılır ne de sanat. Bu gerçeğe karşın yazar olunuyorsa, böylelerinin derinliği olmayan, söz ve olay kalabalığına boğulmuş, dil özürlü, eğlencelik kabilinden eserlerine roman denilebilir mi? Bu bakış açısının, bu gerçeğin ışığında Yetik, Yeni Hayat, Karakitap, Benim Adım Kırmızı, Kar, Masumiyet Müzesi’nin yazarı Orhan Pamuk’u içinden ve dışından okurken, yazarın Nobel’i almasını “sağcılardan çok onlarla aynı söylemi paylaşan siyasi söylemin solundaki odaklardan tepki aldığını” söyler. Büyük bir kültürel birikime sahip olduğunu ele aldığı her yapıtla apaçık gösteren Hayri K. Yetik, romanın Batı’daki tarihsel gelişimi bağlamında yaşamı içine taşımayan mesnevilerin roman olup olmadığını irdelerken Kuran’ın, roman için biçimsel model oluşturamadığından söz eder. Çünkü dünyevi değildir Kuran, din öğretisidir, kutsaldır, skolastik bir yapıya sahiptir; içeriği asla tartışılmaz, tartışılamaz... Yapıtın sonraki bölümlerine Yetik, son on yılda yayımlanmış yapıtlardan Enis Batur’un Elma’sını, Selim İleri’nin Yarın Yapayalnız’ını, Burhan Günel’in Ateş ve Kuğu’sunu, Orhan Pamuk’un Benim Adım Kırmızı’sını, Öz can Karabulut’un Amida Eğer Sana Gelemezsem’ini, Hasan Ali Toptaş’ın Kayıp Hayaller’ini, Sadık Aslankara’nın Le’sini, Vedat Türkali’nin Güven’ini, Mehmet Eroğlu’nun Düş Kırgınları’nı, Oya Baydar’ın Çöplüğün Generali’ni, eleştirmen titizliğiyle irdelerken, sosyopolitik çıkışsızlığın, dilin ve romanın arayışını ve yazınsal sözün geleceğini irdeleyip anlaşılır kılmaya çalışıyor yapıtında. SAĞLAM ÇÖZÜMLEMELER İncelediği romanları içerikten kurguya, dil ve anlatımdan zamana, olayın geçtiği çevreden romanın sosyal, kültürel, tarihsel bağlantısına, kahramanların kişiliğinden yazarın edebi kişiliğine... dek geniş bir yelpazede ele alıyor, kuyumcu gibi işleyerek güçlü ve sağlam çözümlemeler yapıyor Hayri K. Yetik. Büyük özen ve titizlikle kaleme alındığı her halinden belli olan kitapta, dil ve anlatım hataları yok mudur? Ne delinin sözü biter, ne halının tozu, ne de yazının yanlışı. Yazarın sık sık “Türkçe Edebiyat ve Türkiyeli yazarlar” söylemi yadırgatıcı; Fransızca Edebiyat, Almanca Edebiyat deniyor mu ki, bizimkine Türkçe Edebiyat densin? Doğrusu “Alman Edebiyatı, Fransız Edebiyatı, Türk Edebiyatı”dır. Fransalı Yazar deniyor mu ki, Türkiyeli yazar denilsin? Doğrusu Fransız yazarı, Türk yazarı’dır. Ulusal aidiyet bildirdiği için mi, yazarı ülke aidiyetiyle anmakta yazar Hayri Yetik, son yılların moda söylemi olduğu için mi böyle kullanmakta bu kavramları? Eserinde edebiyatyazar bağlamında zıtlıkları ortaya koyarken, yaşamsal sorunların temel çelişkinin önüne geçtiğini, yazarların bununla ilgilenmelerine karşın, yetersizliklerini dillendirir yazar Yetik; Ortadoğu’nun eşiğindeki bir ülkenin yurttaşı olarak. Egemen söyleme göre biçimlenen yaşamda, yazarların, baba vesayetini aşmasının kökenden kaçış olduğunu, bunun ne olup ne olmadığının zamanla görüleceğinden çok ümitlidir yazar. Dolu dolu bir yapıt “Romanın Aranışı, Arayışın Romanı”. Okuyup bilgilenmek isteyenler için bulunmaz bir fırsat. Edebiyat içinse büyük zenginlik. Kalemine güç, yüreğine sağlık Hayri K. Yetik. Nice güzel yapıtlara... ? Romanın Aranışı Arayışın Romanı/ Hayri K. Yetik / Kanguru Yayınları, Nisan 2011/ 160 s. ? CUMHURİYET KİTAP SAYI 1165 CUMH