24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Ş Ü iir Atlası CEVAT ÇAPAN Yuri KUZNETSOV/ Şiirler/ Çeviren: Ahmet Emin ATASOY ‘Bana verilenlertek zenginliğim Vasiyet etmem de, geri veririm’ Cepheyi haykırmakta. Ne zaman ki özlem duygum deşilir – Anında bozkırlardan Bir ateş yumağı yanarak gelir, Yapayalnız ve yaman. *** Ey, taşın uykudan uyandığı an! Taş bomboş dünyaya değdi böylece Ve dünya taşlaştı onun ardından, Her şey berbat oldu sanki iyice. Yollar geri dönük bakınakaldı Kilitlendi tüm dünyanın dört yanı, Yıldırım taşa düşüp saplandı… Ve taş ilk kez sezdi öz varlığını. VASİYET 1 Savaş sonrasından o dilenciyi Anımsamaktayım iyiden iyi – Sırf kar toplanırdı boş kasketine; O geri verirken toplanan karı, Uzaktan gelirdi homurtuları. Bugün onun gibi olmuşum ben de: Bana verilenler – tek zenginliğim. Vasiyet etmem de, geri veririm. 2 Denizi sarmaya yeter kollarım, Aşkımı gür dalgalara atarım, Umudu – körlere helal ederim, Hürlüğüm – dört duvar arası benim, Yalanı, dünyaya dehlerim ancak. Mezarım hep bulutlarda olacak. Kanım – kadın ve kırlara emanet, Hüznüm – salkımsöğütte ziynet, Sabrım – savaşlarda güçsüzden yana, Karım – tutsak rastlantılar bahtına. Düşleri, dünyaya dehlerim ancak. Mezarım hep bulutlarda olacak. Üşenci veririm, sanat ehline, Bastığım eşiği – gurbetçilere, Boş cebimi – akşam karanlığına, Vicdanıysa – havlu ile zindana. Sözlerim anılsın varsın çağlarda Mezarım bulutlarda... ASKER GÖMLEĞİ Bırakıp bir eşle bir körpe bebek Sessizce yürümüş cepheye asker. Ünlenmiş yiğitçe savaş ederek… Ve bir gün duyulmuş o kara haber. Söylenen hoş sözler ölümden sonra Nasıl olsun yanık kalbe avuntu? Şehit eşi artık dulmuş ve ona En değerli şey gerekmiş, hepsi bu! Cephedeki komutan bir aralık Şehidin eşinden bir mektup almış: “Bir şeyini gönderiniz anmalık…” O da eşin gömleğini yollamış. Asker gömleğine sarılmış kadın Okşamış, koklamış kanlı gömleği Nefes nefes duymuş sihrini aşkın Ve kadın hissetmiş tekrar kendini. Yıllarca gömleğin cazip kokusu Issız odasını doldurmuş onun. Birleşmiş ölümle yaşam duygusu Çöküşü gibi bir gizli bulutun… … Bir gün genç gelini uğramış ona – Dalgın kadın hiç farkında olmamış – Güzel bir temizlik yapmış her yana Bir de şehit gömleğini yıkamış. KAVŞAK Gençlik bir göründü, sonra da gitti. Aydınlık bir gece, fikirler yoğun. Kayan yıldız ışığını tüketti Ve yitti üstünde karşıki yolun. Kesin hışırtıyı genç meşelikler, Bu zor dünyada da, ötekinde de! Yanmayın çadırlar ve viyadükler İyiyle kötünün düğüm yerinde! İnfilak sesleri, evlerden gelen, Gökkubbeyi yıkıp yerle bir etti. Kavşakta Tanrı’yı göremedim ben. Karşımda bu tüten toz mu, şöhret mi? Aslında evrenden istediğim ne? Bu dar yerde nedir beni bekleten? Değil mi ki, tek geldim bu âleme Ve yine yapyalnız gideceğim ben. Kesti hışırtıyı genç meşelikler Bu zor dünyada da, ötekinde de. Yandılar çadırlar ve viyadükler İyiyle kötünün düğüm yerinde. ASA Özgür kıldım bundan böyle ruhumu, Başlatıp en uzun yolculuğumu. Asayı gördüm ben – tarihe dönmüş, Bir de o kakmalı yılanı – ölmüş. Fırtına asayı sarstığı zaman Dünyayı hiddetle sıkıyor yılan. Ve beklenen son gelince, aniden Büyük ölü doğruluyor yerinden. – Asa! diye duyurup ilk emrini Kaldırıyor o görkemli elini Ve savurup onu tüm şiddetiyle Parçalıyor yılanı tam ikiye. Ve o, özgür kılıp kendi ruhunu, Başlatıyor uzun yolculuğunu. Salt asa titriyor onun ardından, Bir de öldürdüğü kakmalı yılan. SİNEK Ölümcül bir figan yardı sükutu – Belki tele çarpan bir sinekti bu, Ya da öyle duydum gibime geldi. – Bir şey – dedim – var burada, yine de… Ve avuç açarak tek bir hamlede Tutsak ettim yumruğuma sineği. – N’olur – dedi sinek – koyuver beni, Ben hep böyle uçtum yıllardan beri, Bir şeylere takılarak gün gece. Mahmur Park’ın kollarında uçarken Senin hasta teline de çarptım ben Ve duydum ‘ah’ını ölmeden önce. Saman Yolu’nda da savruldum durdum Kendimi ağların içinde buldum, Dolaştım en kutsal halelerde de, Prenseslere eşlik ettim gizliden Ve içtim en derin Islav derdinden… – Son sözleri hemen dedim yinele! – Koyverirsen dedi söyleyeceğim, Babanın da tuzlu kanından içtim, Azgın şöhret hırslarından da güçlü. Yüzyıllarca hep içtim ben, durmadan, Engeller yaşadım farklı ırklardan Yolum kâh zevke, kâh hendeğe düştü. Senin camlarınla savaşırken ben Sen öç almaktasın kötücüllerden Arasında duran Tanrı’yla nefsin... – Uç, dedim sineğe lafları bırak... Ve ekledim yumruğumu açarak: – Bildiklerin gerekenden çok senin. ? 1 MART 2012 ? SAYFA 21 sta şair ve RSFSR Devlet Ödülü Sahibi (1990) Yuri Polikarpoviç Kuznetsov, 11 Şubat 1941’de Krasnodar ilinin Kuban yöresindeki Liningradskaya köyünde dünyaya geldi. Şairin çocukluğu Tihorotsk’te, gençliğiyse Krasnodar’da geçti. 1970’te A. M. Gorki Edebiyat Enstitüsü’nü ‘pekiyi’ dereceyle bitirdi. Kuznetsov şiir yazmaya 9 yaşında başladı ve ilk şiiri 1957 yılında yayımlandı. Ne ki o kendisini geleceğin gerçek bir şairi olarak ancak A. M. Gorki Edebiyat Enstitüsü’ndeki öğrencilik yıllarında yazmış olduğu Atom Masalı şiiriyle kanıtladı. Şairin adı 19701980 yılları arasında eleştirmenlerin saldırı ve okurların ilgi odağı olarak sürekli yoğun tartışmaların merkezinde tutuldu (örneğin onun “Ben babamın kafatasından içtim” dizesi etik açıdan hem kabul gördü, hem de reddedildi). Bu dizenin de yer aldığı o kısa şiir, tıpkı kendisi gibi daha nice masum çocuğu baba dizinden yoksun bırakmış bir savaştan geriye kalan acının, onun şair kalbindeki imgesel yansımasıdır. “Baba” onun için bir masal kahramanı olmaktan çok bir yığın ‘kemik’tir, ‘kafatası’dır. Kuznetsov’un şiirleri arasında Büyük Vatan Savaşını dile getiren şiirlerin apayrı ve çok önemli bir yeri vardır. Nitekim Literaturnoy gazetesinin (Edebiyat gazetesi) “Yuvarlak Masa” köşesinde görüş bildiren okurların tamamı onun “Dönüş” adlı şiirini genç kuşağın savaşı algılayışı bağlamında bir yenilik olarak değerlendirdiler. Kuznetsov’un şiir dünyasının temelini oluşturan kilit sözcükler genel olarak imge ve mitos, parçalanma ve kaynaşma biçiminde karşımıza çıkar. Bu nedenle yazdığı kitapların hepsi onun içten itirafı, ya da manifestosu olarak değerlendirilmelidir. Yuri Kuznetsov 17 Kasım 2003’te kalp sektesinden öldü. Şairin şiir kitapları şunlardır: Fırtına (1966), Bendeki ve Etraftaki Enginlik (1974), Dünyanın Sonu – İlk Köşenin Ardında (1976), Yolun Ortasına Gelince Geri Dönüp Baktı Ruh (1978), Ruhumu Başıboş Bırakacağım (1981), Rus Düğümü (1983), Ne Erken Ne Geç (1985), Ruh Bilinmezlik Ötelerini Sever (1986), Altın Dağ (1989), Bitimsiz Savaştan Sonra (1989), Göğün İşaretini Beklemekteyim (1992), Hoşça Kalın! Hapiste Görüşmek Üzere (1995), Rus Zikzağı (1999), İsa’nın Yolu (2000), Sonun Sonuna Kadar (2001), Aşk Şiirleri (2002), Haçlı Yol (2006). RÜZGÂR Dışarısı karanlık... Sen kimi bekliyorsun? Rastlantısal bir aşktır düşündüğün belki de. Belki de, ilk gelenin olacağım, diyorsun, Kabullenerek onu kutsal yazgı yerine. Nice gündür gaipten bir yanıt beklerken sen Kapın birden açılır rüzgârın şiddetinden. Ne ki sen bir kadınsın, rüzgâr – özgür tamamen... Hüzünlerle aşklarla öyle savrulmaktadır. O bir eliyle senin saçlarını okşarken, Ötekiyle denizde gemileri batırır. DÖNÜŞ Babam geçmesine geçmiş korkmadan Mayın tarlalarını. Duman olmuş sonra… Geriye kalan Ne bir mezar, ne anı. Ana, anacığım, savaş zalimdir, Yollara bakıp dalma. Bak, bir ateş topu yanarak gelir Oralardan bu yana. Savrulmakta sanki iki ateş kol, İki göz parlamakta. Sandıktaki kartpostallar da bol bol N i A y mancılı sında A kuruluş Muman Yükek Lening çeşitli i niz onb hizmett grad’a y olarak O, yaşa ğiştirm Rubtso biyat E V. Koji lar saye hem de du. Ens da olsa, talarınd 1969’da de ilk k gelsk’te ra onu (1969), hazırlığ ölümün (Mosko Sinirotl şairin ö lay Rub cunda V HUŞ A Seviyo Düşüşü Birikiyo CUMHURİYET KİTAP SAYI 1150 CUMH
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear