28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Ali Ozanemre’den ‘Onlar Çocuk Kalacak’ Karac’oğlan soyundan bir yazar Geleneksel anlatı diline özgü abartılar, gerçeklikten düş dünyasına yolculuklar, olayduygudurumların insan merkezli geçirgenliği, Ozanemre’nin öykülerinin temakonularını oluşturuyor. zım Hikmet’in “Akrep gibisin kardeşim” dizesi hatırlanmalıdır. Bu öykünün sonundaki sanatsal anlatımın ağır bastığı paragrafta geçen “güller de üşürdü.” biçimindeki ifade ve yazım biçimi, şair dostum Necmi Otçu’nun “Gül Üşümesi” şiirini çağrıştırdı bana. Bu öyküden sonra bu şiirin de okunmasını, özellikle önermek durumundayım. Çünkü, “gülüş(ü)mesi” yazımıyla tevriyeli anlamın çağrışımlarında yolculuk yapmak güzel; değil mi? BİR SİYASETNAME... Kitaba adını veren öykü “Onlar Çocuk Kalacak” ise öykü formunda bir siyasetname olarak değerlendirilebilir. “Tansık” (mucize) olarak nitelenen “beyin” denilen varlığın işlevine değinilerek, “Zamanın Kısa Tarihi”ni yazan İngiliz fizikçi Hawking’in en büyük emelinin, “maddenin, enerjinin ve zamanın aynı şey olduğunu ispatlamak” olduğu hatırlatılarak başlayan öyküde Türkiye’nin 19601980 döneminin bir siyasi panoraması adeta resmediliyor. “Bana milliyetçiler suç işliyor dedirtemezsiniz” sözüyle Demirel dönemi, “kentçilerkırcılar” çağrışımıyla sol hareketteki ayrışmalar; “Teknik Üniversite karanlıklar içinde bir tutam ışık”la ABD”nin Ortadoğu politikalarına uygun akademik çalışmalar yapılması isteğiyle kuruluşuna omuz verdiği ODTÜ’nün, yurtsever öğrenciler üzerinden devrimcileşme süreci; “Zarfın üzerindeki pul neden hem Ankara’da hem İstanbul’da damgalanmıştı ve 24 Haziran 1852 tarihi doğru muydu?” cümlesiyle sözü edilen, gönderme yapılan mektup, Lassalle’in, Marx’a yazdığı 24 Haziran 1852 tarihli mektuptur. Özellikle bu mektup ve Lenin”in “Sol Komünizm Çocukluk Hastalığı”nda vurgulanan örgütlenme ve mücadale biçimlerine dair değerlendirmeler, bir öykünün derin soluğu içinden sezdiriliyor. Öykünün sonunda “Dünyanın en hızlı koşucularıydı onlar, en yürekli. ‘İpi ilk onlar göğüsledi. Onlara acımadık, anamız avradımız olsun ki acımadık, aşk olsun!’dedik yalnız.” paragrafında Can Yücel’in “More Nostrum” şiiri üzerinden Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının, bir diğer deyişle “68 Kuşağı”nın siyasal öyküsünün, şiirsel bir dille anlatıldığına tanık olmaktayız. Bu öykü bana şöyle bir bağlantı kurdurdu doğrusu: 1970’lerde Aziz Nesin’in kaleme aldığı “Büyük Grev”, nasıl önemli bir ekonomi dersi veren öyküyse, “Onlar Çocuk Kalacak” da ciddi çıkarımları olan bir siyasal öyküdür. Ali Ozanemre’nin yerleşmiş öykü dilini, kurgulamasını gösteren iki öykü var kitapta. Biri “Kibar Efendi”, diğeri “Köksüz Kenger”. Bu öykülerin içeriklerine hiç değinmeyeceğim; Karahan Kitabevi Yayınları’ndan Mart 2011’de çıkan kitabı, okurlar merak etsin biraz da… Karac’oğlan soyundan gelen şairyazar Ali Ozanemre”den, bu öykülerin çağrışımları doğrultusunda, toplumsalsiyasal ve kültürel birikiminin zenginliğini, büyük anlatılara olanak sunan romanlarla taçlandırmasını bekliyoruz. ? Onlar Çocuk Kalacak/ Ali Ozanemre/ Karahan Kitabevi/ 100 s. ? Müslüm KABADAYI ukurova destan dili, masalsı anlatımla bireşime girerek Ali Ozanemre’nin “Onlar Çocuk Kalacak” öykü kitabındaki 15 öykünün ruhunu kişi, zaman ve mekanla yoğurup üst dilden yürek ve beyinlere nakışlıyor. Geleneksel anlatı diline özgü abartılar, gerçeklikten düş dünyasına yolculuklar, olayduygudurumların insan merkezli geçirgenliği, bu öykülerin temakonularının da ötesinde odaklara götürüyor okuyucuyu. Yazarın bunu nasıl başardığını, metinlerden kısa örneklerle anlatmaya çalışırken, bütün özene karşın yazarın da belirttiği üzere kimi dizgi yanlışları, anlatım sorunları yok değil, onlar da gözümüzün yağı olsun artık… Nehirler, ormanlar, çiçekler ve hayvanlarla çeşitlenen doğanın, coğrafyalar arasındaki geçirgen dokusunun işlendiği, bunların farkına varmayan insan türünün sorgulandığı “Beni Anlamadınız” öyküsünden örneklerle başlayalım: “Şuncacık anlayabilseydiniz; itiş kakış yaşamınızın sıradan gürültüleri arasında eriyen sesimi, yüzyıllara dağılmış aydınlığımı duyabilseydiniz Gülek Boğazı’nda, Çakıt suyunun bir kıyısında unutmazdınız beni. Güngörmüş, gariplere kol kanat germiş, nicelerine umut olmuştur, derdiniz de beni, yaşlanmış o biçim kadını yaşamınızdan siler gibi silmezdiniz bilincinizden. Ben ‘büyük’ dediğiniz İskender’i gördüm; iflah etmez korkular içindeydi. Sırtımı vermeseydim ayaklarına, onun soylu ayakları Hindistan’da İndüs Irmağı’nın üstündeki kardeşlerime dek gidemezdi.” (s.8) Bu öykünün devamında Tek mermiyle yok edilen “Mostar”dan, Çine çayı üzerine kurulu İncekemer KöpSAYFA 8 ? Ç rüsü’nün gönlünü Anadolu’ya sunan inceliğinden, “Gelingeçmez Köprüsü”nden betimlemelerle bilincimiz ışılıyor. “Köprüler”in varlık olgusuyla yıkımları, belleklerden silinmeleri arasındaki derin çelişkiyi böylesine soyutlamayla anlatan bir edebi anlatım söz konusu. Okuduğumda, okul öncesindeyken üzerinden geçtiğim ve ilkokul çağındayken yıkılmasına ağlayarak tanık olduğum Asi nehri üzerindeki Roma Köprüsü’nün hazin öyküsü canlandı beynimde. “Bilinci silikleşenler”in aymazlığına içim yanıyor hâlâ. ‘YENİ SÖYLEYİŞ BİÇİMLERİ’ Bu öyküde kişileştirilenin “köprü” olmasının çağrışım zenginliği yaratması bir yana, onun “Yomsuz duyumlar alırım şu son günlerde. Söylenti bu ya!” cümlelerini kurması da ilginç. Öncelikle Güney Türkmenleri arasında Araplarla ilişkinin yoğunluğu nedeniyle “yevmiye” karşılığı “yomya” dendiğini hatırlatmak isterim. “Yom” ise “gün” karşılığı kullanılır, “yomya” da “günlük” anlamında ücretli çalışma sırasında söylenir. Yazarın imgesel kullandığı “yomsuz duyumlar” ise “uğursuz haberler” anlamına gelmektedir. Bu açıdan “Onlar Çocuk Kalacak”taki öykülerde, yeni söyleyiş biçimleri, sözcük türetmeleri ve farklı bağdaştırmalar dikkat çekmektedir: “Işıktan kargılar” (s.12), “uykuyu soyunmuş bir ses” (s.21), “gemi düdüğü ürkekliği” (s.24), “yakamoz kaypaklığı, ışık cilvesi” (s.28), “beyaz bir karanlık” (s.33), “kararmış karın altındaki kırda güller” (s.45), “imanımı tırtıllar kemirmiş” (s.65), “puslu şarkılar” (s.68), “bilinç damağındaki tadı” (s.72), “salkım saçak bir gürültü” (s.84), “masaldan fırlamış Kürt beyleri” (s.92) bunlara örnek gösterilebilir. Ancak yeni ve etkili söyleyiş adına anlatımı zorlayan örneklerle de karşılaşı2012 yoruz: “Sunucudan sonra türküye gelen yakışıklı, az önce ‘fidayda’yı okumuştu.” cümlesindeki “türküye gelen” niteleme önadı gibi. Bu cümledeki “yakışıklı”nın, adlaşmış sıfat için güzel bir örnek oluşturduğunu da belirtelim. ÇARPICI GÖNDERME VE ÇAĞRIŞIMLI METİNLER Kitaptaki öyküleri tek tek irdelemek ayrı bir değerlendirmenin konusu olabilir. Ancak, Ali Ozanemre’nin “İkinci Kerem Sonuncu Aslı” kitabındaki öykülerle dergilerde kalan diğer öykülerinden kurgu ve anlatımından çok farklı bir kurgu ve biçemle yaratılan “Onlar Çocuk Kalacak”taki öykülerin çoğunda gerçekle gerçekdışı iç içe verilmiş durumda. Efsane kahramanlarından fantastik öykülere geçişin yapıldığı “Beni Anlamadınız”, “Gül Üşürdü”, “Kuşlar Süleyman’dan Duymuş”, “Taşların Dili Nemrut” bu durumu somutlayan öyküler. “Gül Üşürdü III” öyküleri, değişik coğrafyalarda oluşan mitlerden yararlanarak kurgulanmış çarpıcı gönderme ve çağrışımları olan metinler: “Mardu, Amanray, Kahhar, Şama” gibi kahramanların yer aldığı bu öyküde, “Bilim Çin’de bile olsa… diye söze başlayacak oldu biri; tek gözlü Kikloplar, onun ela gözlerinden birini çekip çıkardılar.” (s.42) cümlesiyle bizim masallarda geçen “Tepegöz” ile Homeros’un anlatılarındaki “Kikloplar”ın başka bir ortamda yeniden üretimine tanık olmaktayız. Bu “başka ortam”ın neye tekabül ettiği de “Onları kırk yıl boyunca bir Çoban güttü de hiçbirinin gıkı çıkmadı.” sözünden anlaşılmaktadır. Süleyman Demirel’in başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı dönemi kastediliyor olmalı. Buradan güncelleme yapmak gerekirse, “Stokholm sendromu” çağrışımı ya da Nâ 19 OCAK CUMHURİYET KİTAP SAYI 1144 CUMH
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear