Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Levent Tosun’dan ‘Mustafa Aslıer Monografisi’ Anadolu insanının dramı Özgün bir figür ressamı, figüratif anlatımcılığın yanı sıra simge, biçim, yorum anlatımcısı olan Mustafa Aslıer, idealist, titiz, keskin bir gözlemci. Olayları, yaşanmışlıkları, hayat içinde insanın serüvenini, izdüşümler halinde odaklaştırır. Yoksulluğun hüküm sürdüğü bir ortamda Anadolu insanı yerel giysiler içinde doğanın zorluklarıyla baş başa. Levent Tosun, Mustafa Aslıer Monografisi‘nde ressamımızın bu yönlerini ve hayatından kesitleri sunuyor. Aslıer, eski adıyla İstanbul Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu Grafik Bölümü’nde 1960’ta baskı resim atölyesini kurar. Oymabaskı ve çukur baskı (gravür) sanatının önemli temsilcilerindendir. “Özgün baskı resim” terimini 1972’de Türk resim sanatına kazandırır.” İlk özgün baskı resim 1945 tarihli “Satranç Oyunu” adlı linolyum resminden başlayarak 2010’da yaptığı son özgün baskı resmine kadarki 65 yıllık sanat yolculuğuna tanık oluruz. Sanat serüvenini şöyle anlatır: “Sanat yoluna girdikten sonra ilk on yılda resmetme yeteneklerini denedim, geliştirdim ve tanıdım. İkinci on yılda önceki ustaların sanata neler kattıklarını görmeye ve tanımaya çalıştım, salt biçim ve renklerin sonsuz şekillendirici ve anlatıcı olanaklarını kişisel yaratıcılığımla özgün bir bütünlüğe ulaştırmam gerektiğini anladım” der. Sanatçının, günlük yaşamda el ve vücut emeğiyle çalışan kol işçilerine karşı özel bir duyarlılığı var. Toplumsal hayatımızda alın teriyle, emeğinin karşılığını alan, “medarı maişet motoru”nu çalıştıran, emeğini ve ekmeğini zor koşullarda sağlayan emekçiler onun ilgi alanı. Balkanlar’dan Türkiye’ye göç eden babası da el zanaatkârı. Afyon’da düven tamir eder. Düven, hasat mevsimi bitiminde köylünün vazgeçilmez bir aracı. Tarlada buğday, arpa başağını ezip, taneleme işlevini görür. İşte küçük Mustafa’nın resim yollarında sanata açılan penceresinden ilk gördükleri bunlar. “Babasıyla gittiği köylerde yerel motifli halk 1 resimleri çizer (…) yalın anlatım diline ulaşmak için yeni denemelere yönelir. Kemençe Çalan, Emekçi ve DavulZurna adlı resimlerdir.” Bu konuda kafasında yer ettiği olayları, insanları bir bir, bir film karesi görselliğinde arkası sıra gözünün önünden geçerler. Bu durumu şöyle dile getirir: “Türk insanı, acısını da mutluluğunu da figür olmadan anlatma geleneğini yaratmıştır. Ben resmime figürü de koyarak anlattım. Bu resme ‘Emekçi’ adını verdim.” Aslıer, vizüel iki gözün eleştirel bakış açısıyla, beyinsel zekâ derinliklerinin ardında “görme”, “duyuş” ve “seziş” üçgeninde hayal ve gerçeğin peşinde iz sürer. Olayları ve insanları unutmaz. Belleği güçlü. İzlenimler onun bir sığınağı. Sanatın soylu yollarında var olma veya kendi kişisel sanat tarihine kayıt düşmeler onu epeyce yorar. Çok çalışarak bir yerlere gelineceğin bilincindedir. Çünkü sanatın sonsuzluğunda yer edinmek, kalıcı olmak kolay bir şey değil. Sürekli çalışmak; edindiği, edineceği bilgi ve görgüle rini ağaca, taşa, metale çizmek, oymak. Gözleri ve yaratıcı elleri onu zaman dışına sürükleyecektir. Zamanla yarışmak, zamanın ötesine ulaşmak, ne bileyim; deha aşamasında cezbeye erişmek. Düşüncelerin gelgitini beyninde tasarlamak, hayal etmek, gerçeğe, gerçekçiliğe ulaşmak, yolun sonunda bütün özlemlerini, duygularını tahtaya, metale ya da taşa aktarmak, haz almak, “ballar balını bulmak!..” Sanatçının eser yaratma aşamasında sancılarını, doğurganlığını içselleştirebilmek. Bütün bunların olması için de çalışmak, çalışmak!.. YEREL, ULUSAL VE YALIN ANLATIM ARAYIŞLARI Onun düşüncesinde yer eden sert iklimin hüküm sürdüğü, ıssız ve sessiz Anadolu bozkırının yağız, yanık tenli, güçlü, kuvvetli köy insanlarıdır. Toprakla uğraşarak emeğinin ürününü alabilmek için var gücüyle çalışan saf, temiz Anadolu insanının yanık türkülerini, öykülerini dinleyerek çizgisel anlatıma döker. Sanatçının bana göre, en önemli özelliği de edebiyatla sanatı bütünselleştirmesi. Diyebilirim ki Aslıer Usta hiçbir zaman edebiyattan ayrı durmamış. Çok yönlü sanatçı ve yazar Zahir Güvemli, “anıların gölgesinde” şunları dillendirir: “Aslıer’den bana ilk bahsedenler Yaşar Nabi ile Vedat Nedim Tör olmuşlardır.” Daha sonra Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu’nda birlikte öğretmenliklerini sürdüreceklerdir. Şair ve yazar dostları vardır. Onların eserlerini okur. Edebi duygulanımlar sanatını besler. Kuramsal ve uygulamayı bir arada yürüten ender sanatçılardandır. Sanat eğitimi üzerine araştırma ve incelemelerini ileriki yıllarda kitaplaştırır. 1950’li yılların “sosyal gerçekçilik” anlayışı şiirimizde, öykümüzde ve romanımızda başattır. Aynı etki resmimizde de vücut bulur. Yazarressam birlikteliği söz konusudur. İyi ortam yaratılmıştır. Sabahattin Ali’nin öykülerinde, Nâzım Hikmet’in şiirlerinde ve daha sonra Köy Enstitüsü çıkışlı Fakir Baykurt, Talip Apaydın’ın öykülerinde ve romanlarında bir köy öğretmeninin anılarını, izlenimlerini anlatan Mahmut Makal’ın Bizim Köy, büyük yankı uyandırır. “Üç Kemallerin”; Kemal Tahir, Orhan Kemal ve Yaşar Kemal’in, Çukurova’da pamuk ırgatlarının destansı öyküleri, hiç kuşkusuz o dönemi yaşayan Aslıer’in de belleğinde, gözünde ve çizgilerinde esinlenmeler olmuştur. Aslıer Usta’nın Türk Resim Sanatında grafik dalında yadsınmayacak bir yol açılığı var. Yerelden ulusala bakış açısıyla, köyü ve köylülerin yaşantılarını elinde testileri tutan köylü kızları ve çocuklarla köyün gençlerini açıkkoyu lekelerle tasvir eder. Köy çeşmesinden günlük su ihtiyacını gidermek için elinde kovalar olan köylü kızını izleyen bıçkın delikanlılar resme konu edilir. Aslıer Usta’nın belirgin özelliği linolyum (muşamba) baskıda yoğunlaşması. Daha sonra tahta baskı ve gravür (metal baskı) üzerinde odaklaşır. Bana sorarsanız Aslıer siyah, gri ve beyaz lekelerle, kontrastlarla, açıkkoyu ton değerleriyle konularını anlamlandırır. Gri lekeyi denge öğesi olarak görür. André Gide de “Gerçeğin rengi gridir” der. Uzun yıllar siyahbeyaz baskılar üreten sanatçı bu vadide kendinden söz açtırır. Daha doğrusu, o, kendisiyle yarışan bir sanatçıdır. Onun bir önemli özelliği de pedagogluğu. Öğrencilerini siyah kenarlı gözlüğünün arkasından sevecenlikle izler. Gerekli bilgileri verdikten son ? ? ra, ba rilerini temsilc dir. Ustan sayfalar olsa ba beyaz d ressaml yutta ça çoğunlu levsel. M doğa iç uyum i yalındır reket yö büyükçizgiler sanatçı Eyüboğ kileşim anıyı şö Eyüboğ ka’dan boğlu, resimle gibi sev kat reis ? Şener ÖZTOP slıer, baskı resimlerinde Anadolu köylerinin çıplak gerçeğini, yalın bir biçimde ve simgesel yorumlu yaklaşımıyla bezemeden, ayrıntıdan uzak ama kendine özgü üslubuyla bize değişik duygulanımlar ve görsellikler sunar. Geleneksel Türk folklorunun varsıl görünümlerinden etkilenir. Dahası, 1950’lerin belleğimizdeki pitoresk köy görünümlerini, köy hayatının zor yaşam koşullarını, dramını ve köy kavramını yeniden incelememiz gerektiğini bize sezinletir. Yıllar boyu hayal ve gerçeğin izdüşümlerini yansıttı baskı resimlerinde. Sezer Tansuğ’un da belirttiği gibi “figüratif istif düzenlemelerine yönelir.” Siyahbeyaz lekelerle (tonlamalarla) figür çalışmalarını kesintisiz sürdürür. Bu bağlamda, sanatçımızla birlikte, Nevzat Akoral, Muammer Bakır, Mürşide İçmeli ve Anadolu’dan çizimleriyle Turgut Zaim’i de sayabiliriz. Özgün baskı resimleriyle 1960’larda kendilerini tanıtan sanatçılar. FİGÜR RESSAMI Sanat eğitimini Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Resimİş Bölümü’nde yapar. 1949’da mezun olur. 1953’te MEB’nın açtığı ilk Avrupa sınavında grafik dalında sınavı kazanır. Resim dalında Adnan Turani’yle beraber Avrupa’ya gönderilen ilk öğrencilerden olur. Münih Grafik Akademisi’ne konuk öğrenci olarak devam eder. Karşılaştığı bu yeni sanat anlayışıyla yapılan resimlerle kendi resmini karşılaştırır: “Almanya’ya gitmeden önce Türk insanını çok belirgin bir biçimde tabiata, insana, yöreye yakın natüralist çiziyordum diyen sanatçı Kandinsky ve Klee’nin orijinal resimlerini görünce; sadeleştirmeleri, soyutlamaları görüp onlar hakkında kitaplar okur.” 1 Temmuz 1958’de Stuttgart’ta, Galeri Senatore’de ilk özgün baskı resim sergisini açar. Bu sergi, Aslıer’in ilk resim sergisi olması açısından önemli. Almanya’daki eğitimini tamamlayan Mustafa SAYFA 16 ? 19 OCAK A 3 Levent Tosun’un (üstte) Mustafa Aslıer Monografisi, sanat kitaplığımıza kazandırılan bir kitap. 1 Kahvede (Lito), 2 Anaoğul (Linolyum), 3 Emekçi simgesi. “GÖR YAP Sana geçişte Yeğled Ahenkl eder. O kompo leşmesi 1958’d Yemek soğuk r runcu, bir atm sonsuzl köylü a dört ki Kadın, yor. Ge Simgele ayrı bir büyük yapmak Dünyad çıkabili tabiliyo sun.” Ö sözünü kendin pek.” 12 M şöyle ta pıyorum yım. İn özellikl latmaya “ulusal par: “B yı, çevr tün var neceği yararlan dır.” Kend nografi Levent grafisi, bir kita natçını rinden nat eğit verlerin dirmes sanat k ğilse de 2 Must Tosun/ 2012 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1144 CUMH