05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Y ritanya, yaşadığı dönemde olduğu kadar bugün de birçoklarınca İngiliz romanının en büyük adı sayılan Charles Dickens’ın (18121870) doğumunun iki yüzüncü yılını kutlamaya hazırlanıyor. Victoria dönemi İngiltere’sindeki, özellikle de Londra’daki yaşamı, Sanayi Devrimi sırasındaki yoksul halk yığınlarının hâli pürmelâlini insancıl bir bakışla yansıtmış olan Dickens, 7 Şubat 2012’de iki yüz yaşında olacak. Britanya’daki çeşitli üniversitelerin edebiyat bölümleri, gazeteler, dergiler, edebiyat kuruluşları, bir süredir, Dickens’ın iki yüzüncü doğum yıldönümünü gereğince kutlayabilmek için yoğun bir hazırlık içindeler. Bu da, son zamanlarda geleneksel kimliğinden ne denli uzaklaşmış olursa olsun, Britanya’nın, İngiliz diline olduğu kadar toplumun 19. yüzyıl portresinin betimlenmesine de ölçüsüz katkılarda bulunmuş bir yazarının anılmasına, anımsatılmasına ne kadar önem verdiğini göstermiyor mu? Böylesi değerbilirlikleri gördükçe, ister istemez, bizdeki değerbilmezlikler geliyor aklıma. Dilimizi yaşar kılmakla kalmayan, Türkçeye akıl almaz zenginlikler katan, toplumumuzun ruhsal dokusunun bilimsel araştırmalardan çok daha değişik boyutlarda algılanabilmesini sağlayan yazarlarımız, ozanlarımız neden farklı kesimlerin toplumsal uzlaşımıyla anılıp anımsanmaz, çağdaş olanakların getirdiği yepyeni bakış açılarıyla değerlendirilmez? Sözgelimi, “Çıktım erik dalına / Anda yedim üzümü / Bostan ıssı kakıyıp / Der ne yersin kozumu” ya da “Bir sinek bir kartalı / Salladı vurdu yere / Yalan değil gerçektir / Ben de gördüm tozunu” diyen Anadolu’da Türkçe şiirin öncüsü Yunus Emre, günümüzde neden çok yönlü çağdaş yaklaşımların ışığında ortak bir gönül bağıyla değerlendirilmez? Ya da, AleviBektaşi edebiyatının kurucularından, en güçlü ozanlarından Pir Sultan Abdal, yaşadığı dönemin üstünden beş yüz yıldan fazla bir zaman geçmiş olmasına karşın, neden hâlâ dinsel ve siyasal ayrılıklara kurban edilir durur? Anadolu insanının yaşam koşullarına olduğu kadar, belki daha önemlisi ruhsal dünyasına ışık tutan, yaşamın gerçeğiyle söylencesini bir kılan destansı yapıtlarıyla, pek çoğumuz farkında olmasak da, dilimize dil katan, toplumumuzun geçmiş zamanlarıyla şimdiki zamanları arasında sağlam köprüler kuran Yaşar Kemal, çok değil iki yıl sonra, 2013’te doksan yaşında olacak. Merak ediyorum: Türkiye, nasıl karşılayacak Yaşar Kemal’in doksanıncı doğum gününü? Burada, merak ettiğim, Yaşar KeSAYFA eryüzü Kitaplığı CELÂL ÜSTER celaluster@cumhuriyet.com.tr Dickens hafiyeleri iş başında B mal’in yapıtlarını yayımlayan yayınevinin neler yapacağından çok, bir bütün olarak Türkiye’nin neler yapacağı? Uygarlaşmış olmanın onsuz edilemez öğelerinden biri de, hiç değilse kimi temel değerler konusunda uzlaşabilmek değil mi? Yaşadığımız toplumun da, bu toplumda yaşayan bireylerin de ruhsal derinliklerinin aynası olan sanat ve edebiyat, farklı dinsel ve siyasal yaklaşımların sığ ve bağnaz gözaltısından kurtulup, daha hoşgörülü, daha özgür, daha nesnel yaklaşımların ışıltılı kanatları altına girmedikçe, böylesi bir uzlaşım olanaklı mı? İKİ YENİ ÇEVİRİ Yazımızın ana konusundan bu beklenmedik sapmamızdan (!) sonra, yeniden Dickens’a dönecek olursak… Dickens, Oliver Twist’iyle, Antikacı Dükkânı’yla, Bir Noel Şarkısı’yla, Martin Chuzzlewit’iyle, David Copperfield’iyle, İki Şehrin Hikâyesi’yle, Büyük Umutlar’ıyla, dilimize en çok çevrilen ve en çok okunan yazarların başında sayılmalıdır. Beyazperdedeki sayısız uyarlamalarını da katarsak, ülkemizin en azından mürekkep yalamış kesiminin hiç de yabancısı sayılmaz Dickens. Ne ki, burada, Dickens’dan yapılan iki yeni çeviriyi anmadan geçmek olmaz diye düşünüyorum. Biri, Aslı Biçen’in çevirdiği Müşterek Dostumuz; biri de, Tektaş Ağaoğlu’nun Türkçeleştirdiği Mister Pickwick’in Serüvenleri. Müşterek Dostumuz çevirisi geçen yıl yayımlandığında yazdığım yazıda, bu romanın, Dickens’ın, 186464 yıllarında tefrika edilmiş ve doğrusu bugüne kadar ‘atladığımız’ bir yapıtı olduğunu söylemiştim: “O yüzden, zamanının sınıfsal ve salt paraya dayalı değerlerini kıyasıya eleştiren, dönemin ‘saygın ve seçkin’ toplumunun yüzeyselliğini, yozlaşmışlığını, wick’in Serüvenleri. 1937’de yayımlandığında çok tutulmuş, Dickens çok geçmeden günün en sevilen yazarlarından biri olmuştu. Pek çok edebiyat eleştirmeni, Dickens’ın tüm ilk yapıtlarında olduğu gibi, Pickwick Papers ya da Mister Pickwick’in Serüvenleri’nde de o dönem tiyatrosuna özgü geleneksel halk mizahının, 18. yüzyıl İngiliz romancılarının ve Don Quijote gibi yabancı klasiklerin etkisinin belirgin olduğunu söylerler. Yine birçok eleştirmene göre, yetersiz kurumlar ve toplumsal kötülüklerin eleştirisi, Londra’daki yaşam üstüne ayrıntılı bilgiler, karakter yaratmadaki ustalık, güçlü bir anlatı ve yardımseverlik duygusu gibi, daha sonraki yapıtlarında görülecek birçok özelliğe Dickens’ın bu ilk romanında rastlanır. Tektaş Ağaoğlu’nun büyük emek verdiği bu usta işi çeviriyi, Dickens 200 yaşına basmadan okuyun derim. Charles Dickens David Copperfield ve arkadaşı Mr. Micawber... kendini beğenmişliğini ‘karakter okuyan’ bir incelikle gözler önüne seren ‘Müşterek Dostumuz’u dilimize kazandırmak da, kanımca, övülesi bir seçimdir…” Tuncay Birkan’ın, Müşterek Dostumuz için kaleme aldığı “Dickens: İmajın Ötesi” başlıklı sunum da, yapıta ve yazarına çağımızın gözüyle yeni bir yaklaşım getiriyor, Victoria döneminin bu büyük romancısının dilimize ilk kez çevrilen bu yapıtını öteki kitaplarından ayıran özellikleriyle incelerken, yazara değişik açılardan bambaşka bakışlar getirerek, Türkiyeli okurun zihnindeki yerleşik Dickens imajını silkeleyecek görüşler sunuyordu. Yine o yazıda, Jorge Luis Borges’in Dickens’a bakışını da gündeme getirmeden edememiştim. Yıllar önce çevirmiş olduğum İngiliz Edebiyatına Giriş adlı o küçücük kitabında bu uçsuz bucaksız edebiyata özlü olduğu kadar öznel yaklaşımlar taşıyan Borges, Dickens’ı da birkaç tümceyle tanımlayıveriyordu: “Charles Dickens ile ilgili olarak söylenebilecek tek şey, deha sahibi bir insan olduğudur. Fransız çağdaşı Victor Hugo gibi Dickens da büyük bir romantik romancıydı. Byron, Scott ve Wordsworth denizin ve dağların güzelliğini keşfetmişlerdi. Dickens kenar mahallelerin duygu ve coşkularını keşfetti. Daha da önemli bir başka keşfi de, çocukluğun yalnız büyüsüydü. Suç izleği de çekici geldi Dickens’a: Dickens’ın anlattığı ve Dostoyevski’yi de etkilemiş olan cinayetler unutulmazdır…” Tektaş Ağaoğlu’nun, çevirisi üstünde yıllardır çalıştığı Mister Pickwick’in Serüvenleri ise bu yıl yayımlandı. Dickens’ın ilk romanıydı Mister Pick DİCKENS’IN GAZETECİLİĞİ Dickens’ın Britanya’daki 200. yıl kutlamalarının önemli bir parçasını da, onun bizde pek fazla bilinmeyen gazeteciliği ve dergiciliğine ilişkin araştırmalar oluşturacak sanırım. Genç Dickens, bir süre parlamento muhabiri olarak çalışmıştı. Onun gazeteciliğe duyduğu tutkunun da, parlamentoya ve hukuka duyduğu nefretin de bu dönemde edindiği izlenimlerden kaynaklandığı söylenir. Dickens, reformcu eğilimlerin ağır bastığı 1830’larda liberal görüşlü Morning Chronicle gazetesinde çalışmış, bu deneyim siyasal görüşlerini büyük ölçüde etkilemişti. Tefrika biçimini kârlı ve yazdıklarına uygun bulan Dickens, yayın yönetmenliğini üstlendiği Bentley’s Miscellany dergisinde Oliver Twist’ten başlayarak, pek çok yapıtını önce dergilerde tefrika olarak yayımlamıştı. 1846’da kurduğu Daily News gazetesi ise kısa sürede ülkenin önde gelen liberal yayın organlarından biri olmuştu. Ama Dickens’ın gazetecilik tutkusu, 1850’lerden başlayarak Household Words ve All the Year Round adlı haftalık yayınlarda süreklilik kazanmıştı. Dickens’ın yayın yönetmenliğini de üstlendiği bu dergilerde, yalnızca yazarın Zor Yıllar, İki Şehrin Hikâyesi, Büyük Umutlar gibi romanları tefrika edilmekle kalmamış, Victoria dönemini yansıtan sayısız deneme, haber, röportaj da yayımlanmıştı. Şimdilerde, Dickens’ın sonradan basılan romanları dışında kalan ve 30 binden fazla sayfada 30 milyon sözcük tutan bu sonsuz kaynak internet ortamına aktarılmaya çalışılıyor. Üstelik Dickens hayranları, bu dev çalışmaya gönüllü olarak katılmaya ve internet ortamındaki yazıların düzeltisini yapmaya çağrılıyor. Alın size, bir ülkenin, klasik bir yazarına sahip çıkışının çağdaş bir örneği... 6 1 EYLÜL 2011 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1124
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear