05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Arife Kalender’le Toplu Şiirleri’ni konuştuk ‘Yazı ölümü yener’ Soluğunu toprağından alan Arife Kalender’in Gül Küstü ve Suçlu Fırtınalar adlı, iki cilt halinde yayımlanan toplu şiirleri bu söyleşimizin konusu. Şiirleri ilkin Türkiye, sonra dünya olan bir şair Kalender. Bu topraklarda ne yaşanmış ve yaşanıyorsa, ne var ne yoksa dizelerinde sezinleniyor. Fonda doğa her haliyle görünürken insanın evrensel duruşu hep önde. Fotoğrafın ilk sırasında da kadın ve çocuklar var. Kendisini hep bir köprünün ortasında duyumsamış bir şair Kalender. Doğu’yla Batı’nın ortasında, çalışan kadınla ev kadını ortasında, gelenekselle yeni, ölümle dirim, aşkla cehennem ortasında. Kalender’le kalabalıklar kadar, büyük yalnızlıkların da soluk aldığı; görüntüler, sesler ve renklerin yansıdığı şiirinin duraklarını, değişim ve dönüşüm süreçlerini, dilini, biçemini kesintisiz izleme olanağı sunan Gül Küstü’ye ve Suçlu Fırtınalar’a dair söyleştik. Ë Gamze AKDEMİR ir şairin“Toplu Şiirler”i yayınlanınca nedense yaşlandığı, sona geldiği, ustalığa erdiği için artık yavaş yavaş kenara çekileceği algısı yaygındır. Ürkütmüş bu sizi değil mi? Söylediklerinde haklısın; ya şair öldükten sonra ya da artık üretemiyorsa toplu şiirler yayınlanırdı. Ama artık yayın kuralları da kurumları da değişti. İletişim dünyasındaki değişimlerin yanı sıra şiir kitaplarımın tükenmiş olması ve yeni dosyalarımın yayıncı bulamayacağı korkusu çalışmamı hızlandırdı. Çağdaş şiirimizin ustalarını incelerken toplu şiirlerinden çok yararlandım. Her şairin şiir yolculuğunu daha iyi izleme olanağını bulmuştum. Almancadan şiir çevirirken de tersi bir durum yaşıyordum. Farklı bir ülkenin bir şairini, bir iki şiiri veya bir kitabıyla ne kadar tanıyabilirsiniz? Bu konu da etkili oldu. Hem tükenmiş kitaplarımı yeni yüzleriyle görmek hem de okuyucularıma SAYFA 10 21 TEMMUZ uzun şiir serüvenimin duraklarını göstermek adına, bugüne dek yayınlanmış dokuz kitabıma “Suçlu Fırtınalar” adlı yeni dosyamı da ekleyerek iki cilt olarak yayına hazırladım. Şiir kitabı yayınlatmanın bu denli zor olduğu ülkemizde İzmir İlya Yayınevi kitapların özenle basımını üstlenirken Mimar Sinan Üniversitesi Öğretim Üyesi Ayşegül İzer de kapak tasarımlarını yaptı. Genel olarak ilk kitabımdan bu yana bir korkuyu hep taşıdım. Şiir dosyam kitaplaşmaya hazır hale gelince, bende ufak ufak bir panik başlar ve yayınevi araştırırım. Zaman geçtikçe telâşım artar. Sağlıklı bir insan olduğum halde, “bana bir şey olacak da kitaplaşmamış şiirler ortada kalacak, savrulup yitecekler” duygusu tüm benliğimi sarar. Sanırım bu durum, yazının ölümü yeneceği inancımdan kaynaklanıyor ya da şiire yaşamdan fazla güvenişimden. Her kitapla, bir kez daha ölümü gerilere itmişim gibi gelir. “Dur daha” demenin bir yolu belki de. “Toplu Şiirler” evime gönderildiğinde iki cildi alıp karşıma koydum ve “işte ömrün Arife!” dedim. Bu görüntü hüzünden çok ‘yenilenme’ duygusu yarattı bende. Yaza yaza özgürleşmenin rahatlığını duyumsadım. İşte yaşam, işte şiir, işte özgürlük. Daha ne olsun!.. “ŞİİR SALT İLETİ DEĞİL!” radanlığı (ilk ya da son çocuk değilim, erkek hiç!) yenme dürtüsü, “esmer, doğulu ve kadın” kimliğimi kanıtlamak adına dizelerimde sürdü. Şiir benim için bir varoluş nedeni ve onu kanıtlama aracıydı. Şiirimin çıkışında; iletişim isteyen, ses ve resim isteyen, sorunları olan bir yaşamın gösterilme arzusu vardı. Bu oluşumu dizelere taşırken soyutlamalardan olduğu kadar öykülerden de yararlandım. Duygu yoğunluğunu artırdığım gibi düşünsel kurgularım da oldu. Şiirin ne olup, ne olmadığını uzun sorgulamalardan ve okumalardan sonra bulmaya çalıştım. Yazarken şiirin çoğu şekillerini denedim. Sözü uzattığım da oldu, kısa tuttuğum da. Türkçenin tüm verilerinden ve şiirimizin tüm geçmişinden yararlandım. Elbette şiir salt ileti değil. Ancak şair ne söylemek istediğini bilir, nasıl söyleyeceği yetisine erişirse, özgür söylemin kapıları aralanır. Bir gün, şiir ve edebiyatla hiç ilgisi olmayan babamla sohbet ederken “Ben şiirden anlamam ama sanki şiir bir su damlası gibi olmalı, küçük olduğu kadar çevresindeki tüm renkler, biçimler onda yansımalı” demişti. Bu tanım şaşırttığı kadar yönlendirdi de beni. Hatta bir dizede “Sizde satılık sözcük var mı/ çok şeyleri sığdırmak için içine” demiştim. Şiirlerimde kalabalıklar kadar, büyük yalnızlıklar da soluk alır. Görüntüler, sesler, renkler yansır. Genel olarak yerel, tarihsel ve mitolojik motifleri çağdaş bir görüntüyle vermeye çalışan, söylenmemişi söylemeyi deneyen; müzikten olduğu kadar resim ve renk öğelerinden yararlanan, bildirisini gizemle ve şaşırtarak sunan bir yapıda. Dil olarak temasının gereği eski yeni tüm sözcükleri kullanır. Bir gerçekliği işaret ederken, bunu imge ve soyutlamalardan yararlanarak vermeye çalışır. Yalınkat görünen dizeler, kendi içinde fazla katmanlar yaratırken, ilk anlam, ilk algı derinleşerek başka anlamlara dönüşür. Bir de benim için “şiirde içtenlik” çok önemli. Nâzım’ın da, Ahmet Arif’in, Cemal Süreya’nın da içtenlikli söylemleriyle yaşadıklarına inanırım. Görmediğim, duyumsamadığım, düşünmediğim hiçbir şeyin şiirini yazmadım. Şiir yüreğimde bir dalı oynatmalı. Onda pencereden sokağa bakarcasına görebilmeliyim hayatı. Tüm bedeni estetik ameliyat geçirmiş, öz yüzünü yitirmiş, kurgusal ve sözcük oyunları içeren şiirlere yönelmedim. Yaşam ne kadar kirli ve kabaysa öyle şiirlerim, ne kadar ince ve kırılgansa öyle. Bir temaya takılıp kalmadığım gibi, bir biçim de yetmedi. Korkularımdan biri de yıllar geçtikçe aynı şiiri yazmaktır. “ORTAOKULDA KOVUŞTURULDUM, PROPAGANDA YAPMIŞIM!” B Tam da bu noktada poetikanızı açmanızı rica edelim… Kendimi hep bir köprünün ortasında duyumsadım. Doğuyla batının ortasında, çalışan kadınla ev kadını ortasında, gelenekselle yeni, ölümle dirim, aşkla cehennem ortasında: “Bir şeyle her şey arasında sıkışmış adım/ gölgemi bulamıyorum” dizelerim bunu söylüyordu aslında. Evet, köprünün iki yakası; biri bırakmıyor, öteki almıyordu. Bu köprünün ortasından yolladım şiirlerimi. Yedeğimde aşk hep vardı, isyan da. Şiir onarıcı olduğu kadar kanatıcıydı da. Sanırım varlığımı kanıtlama hırsı çocukluğumda başladı. Doğulu bir ailenin ortancası ve de kızıydım. Doğuşumdaki sı2011 Şiir, Arife Kalender için bir varoluş nedeni ve onu kanıtlama aracı. Şiir ne kadar yetkin bir dil, bir aracı olsa gerektir, içten dışa vuran dalga dalga? Siz şiirle daha çocukken başladınız yeryüzünü ifade etmeye, duygularınızın sesini dinlemeye ve gözlemlemeye. Şiir sizde nasıl başladı ve yerini nasıl sağlamlaştırdı? Malatya’da ortaokul ikinci sınıfta yazdığım, kışı ve yoksulluğu anlatan bir şiirim kovuşturma geçirmişti. Meğer ben bir sınıfın öteki sınıf üstündeki baskısından söz etmişim, propaganda yapmışım. Savcılık İstanbul’da bilirkişiye yollamış, sonunda söylediklerimi çocukluğuma vermişler ve aklanmışım. On üçon dört yaşımda olduğum için suçlandığım çoğu konuları bilmiyordum. Bu sayede ekonomik sistemleri, insanlık tarihini, Türkiye’nin yerini, konumunu, Kurtuluş Savaşı’nı, Atatürk’ü bitimsiz öğrenme isteğiyle okudum, bildim. “Türkiye’de kadın olma” soruları da, evde annemin “eteğini ört, ev işi öğren! Paşa olsan kadın olacaksın” emir ve demirleriyle başlamıştı. Sanatın da bilimin de sorularla gelişeceğine inanıyorum. Sorular ve yanıtlar şiirimde önemli öğeler. Yaşama bakışımın yapı taşları, kovuşturma geçiren şiirim sayesinde oluştu. Bunu öğrenmem şiirin korkutucu, gerektiğinde yasaklı, gerektiğinde koruyucu ve kurtarıcı (ülkemizde bu özelliğini fazla tanımadık!) olduğunu öğretmişti. Şiirin, istenildiği ¥ zaman iyi bir saklambaç yeri, isCUMHURİYET KİTAP SAYI 1118 ed dıkça ö şem, dü nı öğre yıl geçt Ved insana yordu, lindeki haklı! S Dingin Derdi, ket hal biçemi verse d yeni bi Şiir Birey o laklığı, ri değil dukları hep. Ç denedi lü, mut dim olm kız olay dim, ad Şiirleri yatılan zulüm başkald sa onla uyur, g nem ka deliyi s “Malat kara du lara sav lerinde rak gid demişt talar, y ler, kaç lar, yen bekler, lar, ma yeni öğ terzi, m lar, tüc sızlar, d taklar, kanlar, lar, figü Yaşam kim ve olan” b su. Kıs taşıyor diyebil kadar h yaşamı su, der ¥ ten “SOR ŞİİRİ DEĞ OLUŞ Top atacak lara… Şair gün kıl düşünü rime ço yi, nası (olabild meye ç lerini o “ben”d ve imge Gül Kü işlenen başladı CUMH
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear