Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Ayhan Geçgin’den ‘Son Adım’ Köklere yolculuğun durgun günleri Ayhan Geçgin, üçüncü romanı Son Adım ile okuyucularının karşısına tekrar çıkıyor. Beş yıl aradan sonra gelen bu romanında Geçgin, babadan kalma evlerinde babaannesiyle birlikte yaşamak zorunda olan Alisan’ın, yaşlı kadının ölümüyle evrilen yaşamına odaklanıyor. Romanında şehir insanının yaşadığı ruhsal karmaşa, aidiyet, dil ve köken gibi kavramlar üzerine kalem oynatan yazar, güncel sorunlara ilişkin önemli bakış açıları sunuyor. Ë Eray AK yhan Geçgin 2003’te ilk romanı Kenarda ve 2006’da Gençlik Düşü ile çıkmıştı okuyucuların karşısına. Son Adım, yazarın üçüncü romanı. Geçgin, bu iki romanıyla dikkat çekmiş, kendine özgü bir okur kitlesi edinmiş ve özellikle yapıtlarını kurduğu dili onun öne çıkan özelliği olmuştu. Geçgin, yeni yayımlanan romanı Son Adım’da da yakaladığı bu kendine özgü biçemini yanına alarak çok çarpıcı bir hikâyeyi, vurucu bir karakterle anlatıyor. Son Adım’ın kahramanı, beraber yaşamak “zorunda kaldığı” babaannesinin dili döndüğünce Alisan diye seslendiği, dar gelirli ailesinin iki çocuğundan biri olan Ali İhsan. Kahramanımız, babaannesiyle “yaşamak zorunda” diyorum, çünkü Alisan’ın babaannesiyle bir duygu birliği yok. Aralarındaki ilişkiye bir isim vereceksek, bu olsa olsa “kader birliği” olabilir, ancak daha fazlasını söylemek Alisan ve babaannesi arasındaki ilişki için oldukça zor. Otuz dört yaşında ve bu yaşta olmasına rağmen hâlâ babaannesiyle yaşamasının nedeni, ölmüş ailesi gibi onun da maddi olanaksızlıklar içinde olması. Bu yüzden de doğup büyüdüğü Küçükçekmece’deki babadan kalma evde, babaannesiyle birlikte hayatını sürdürüyor. Yaşamını kazanmak için sevmediği bir işte depo görevlisi olarak çalışıyor. İşine gidiyor, vardiya bitince de eve geliyor. Duyguları alınmış gibi, amaçsızca yaşıyor. DURGUN AKAN SATIRLAR Alisan bu yaşamdan, toplumdan ve dış dünyadan kopuk bilinciyle Albert Camus’nün sarsıcı romanı Yabancı’nın kahramanı Meursault’yu andırıyor. Meursault’nun “umursamazlığı” var Alisan’ın üzerinde. Romanın ilk bölümlerinde, yine Yabancı kökenli olduğunu düşündüğüm “varoluşçu tınıları” duyumsayabiliyoruz. Bu ilk bölümüne belirgin bir durgunluk hâkim. Alisan düşünüyor, dile getir(e)miyor; yani, dışına asla ve asla taş(a)mıyor. Ne olursa kendi içinde oluyor. Babaannesiyle içini ferahlatacak, konuşabilecek ne kafada ne duygudalar; öylece kala kalıyor. Alisan’ın romanın ilk bölümünde anlatılan yaşamını ve ruh halini özetlemek için şu cümle yeterli olacaktır: “Para hırsım SAYFA 8 3 MART 2011 dan” çıkabilmeyi amaçlıyor: “Kadının ölüsü bir işe yarasın, bu gerçekten bir son olsun. Yaşamımın şimdiye kadar olan bölümünden bana kalan boş, kuru bir kabuktu. Bu kabuk dağılsın, bir yaranın kabuğu gibi dökülüp gitsin, içinde olan neyse ortaya çıksın” (s. 177). Alisan, Bindağ’a yapacağı bu yolculuğun kendisine yeni bir yaşamı muştulamasını arzu ediyor. Bir ölümden yeni bir hayat yaratmak istiyor. BİREYDEN TOPLUMSALA EVRİLEN ÇİZGİ Alisan’ın kişisel sorunlarının ağırlıkla yer verildiği birinci bölümünün ardından babaannenin ölümüyle, bireyden toplumsala uzanan bir evrim yaşıyor roman. Babaanneyi topraklarına geri götürmek için yapılan yolculuğun anlatıldığı daha ilk satırlardan “seziyoruz” bunu. İşte, romanın önemle ele aldığı “kimlik” sorunsalı da bu bölümde karşımıza çıkıyor. Batı’da, büyük şehirde yaşamış, ancak kökenleri Doğu’da olan bir karakter Alisan. Bu AleviKürt gencinin, kökeni ve yetiştiği kültür arasında kalışı baş gösteriyor babaannesini defnetmek için gittiği köyde. Ele alınan “kimlik” sorunsalı da bu arada kalmışlık üzerinden gösteriliyor okuyucuya. Köydeki akrabalarının onu nasıl karşıladığı, kaçtığı insanların aslında “ne” olduğunu görmesi onu şaşırtıp telaşa sürüklüyor: “Sorulara yanıt vermeye, konuşmalara katılmaya, gülümsemeye çalışırken için için rahatsız oluyorsun. Bunlar aslında gelmelerini, gelip kapını çalmalarını istemediğin insanlar, hatta kapını çalmalarından korktuğun insanlar. Korkmak mı? Evet, tıpkı yakalanmaktan korkan birisi gibi korkmak. Canını asıl sıkansa onların kapılarının sonuna kadar açık olduğunu görmen” (s. 186). Yukarıdaki satırlar, köklerini kaybetmenin de önemli bir vurgusu. Bu vurguyu, hem dil hem aidiyet üzerinden yapıyor yazar. Romanda, başlarında sezdirilen, sonrasında ise açık açık yüzümüze vurulan unsurlar bunlar. Dil, Alisan’ın köyünde yaşadığı sorunlar ve ilk bölümde zaman zaman babaannesini anlayamaması gibi durumlarda öne çıkarılmış yazar tarafından. Babaannesi ve evine gelen arkadaşının konuşmalarını “uğultu” olarak adlandırması da bu bağlamda dikkat çekici; köklerinden kopuşun da önemli bir göstergesi. Bunun yanında, yazarın birçok farklı “tarafı”, karşıtlıkları aynı roman çatısı altında toplayabilmesi de oldukça dikkat çekici. Doğu’nun yaşantısını Doğu kökenli bir Batılı gözüyle anlatması ve bu bakışa farklı açılımlar kazandırması, Geçgin’in romanını edebi değerini çok ayrı bir yerde tutarak önemli kılıyor. Doğu’ya çok farklı bir bakış Geçgin’inki. Alisan’la, Doğu’ya bir köprü uzatıyor yazar ve köprünün bir ayağını da bilerek zayıf bırakıyor. O zayıf ayak da aslında, günümüzde Doğu’dan göç etmiş ailelerin çocuklarının hepsinde görülen bir durumu temsil ediyor: Kökenleriyle bağını koparmayı ya da bile isteye ondan uzaklaşmayı. Alisan’ın bu yolculuğuyla, Batı’nın Doğu’yu nasıl algıladığına dair de önemli izlenimler ediniyoruz. “Gölge” diye niteliyor gördüğü insanları Alisan romanın bir bölümünde. Kanımca bu kelime, Batı’nın Doğu’yu algılayışını vurgulamak adına önemli. Zaten Son Adım da bu gölgeden direkler üzerine kuruluyor. e.erayak@gmail.com Son Adım/ Ayhan Geçgin/ Metis Yayınları/ 260 s. ¥ A yok belki, ama başka bir hırsım, isteğim, arzum da yok ya da öyle diyorsun, gücüm ancak kendimi bir arada tutmaya yetiyor sadece, bugünden bir sonraki günü geçirebilecek gücü bulmaya çalışmaya yetiyor.” İlk bölümde, geriye dönüşlerle Alisan’ın yarım kalmış üniversite hayatının çarpıcı bölümlerine de tanıklık ediyoruz. Romanın ileriki aşamalarında çokça karşımıza çıkacak olan “kimlik” sorunsalı, bu ilk sayfalarda kendine fazla yer bulmuyor. Geçgin, roman boyunca yüzümüze vurduğu gerçekler kadar, “sezdirme” gücüyle de dikkat çekiyor. İşte bu ilk bölümde, okuyucular Alisan’ın kimliğini sadece sezerek ortaya çıkarmaya çalışıyor. Bu bağlamda okuyucuya romanda “aktif” olma şansı da tanınmış. Genelde öykülerde görmeye alışkın olduğumuz bu küçük “boşluklar”, “düşünme payları” Son Adım için de geçerli ve kanımca, başarıyla roman omurgasına oturtulmuş bir unsur. Romanın anlatımı ise birinci ve üçüncü ağızlarda değişiyor. Öldüreceği insana, yaşamını film şeridi gibi gösteren ölüm meleğini andırıyor anlatıcı. Yaşamın her anında onunla olan ve öleceği sırada bir çırpıda tüm yaşamını arkadaşına anlatan biri gibi adeta. VASİYET Bu durgun ve kasvetli akan sayfalar, Alisan’ın işten çıkarılmasıyla biraz devinim kazanır gibi oluyor, fakat bu onun iç dünyası açısından bir değişiklik oluşturmuyor. Kahramanımız, bu işten çıkarılma olayını bir fırsata, kendi sorunlarını giderebilmek adına bir şansa çevirmek isteğiyle biraz insan içine karışmayı, tatile gitmeyi deniyor. “Normalleşme” adına giriştiği tüm bu işler de yine kendi içsel sorunları nedeniyle başarısızlıkla sonuçlanıyor. Romanın tüm seyrini değiştirecek olay ise bu tatil dönüşünde meydana geliyor. Babaanne, bir gece aniden rahatsızlanıp hastaneye kaldırılıyor. Alisan için de “hastabakıcı günleri” böylelikle başlıyor. Babaannenin rahatsızlığı onu yatağa düşürüyor. Alisan’ın bu hastabakıcı günlerinde ise alt komşuları, çocuklu bir dul olan, aslında hiç de hoşlanabileceğini düşünmediği Kader karşısına çıkıyor. Bu zor günlerde bir rahatlama durağı gibi adeta Kader Alisan için. Hem babaannenin bakımında az da olsa ona yardım ediyor hem de ona unuttuğu kadın kokusunu tekrardan hatırlatıyor. Neyse ki kadının bu hasta yatağındaki günleri çok sürmüyor, fakat geride bir vasiyet bırakıyor: Kendi topraklarında, doğduğu yerde, Tunceli ile Bingöl arasındaki Bindağ’da gömülmek. Alisan yaşlı kadının ölümünü de kendi değişimi adına bir fırsat olarak kullanmak istiyor. Kendi gelişimini, daha çocukluğunda saklandığı “arka oda Ayhan Geçgin, yeni yayımlanan romanı Son Adım’da da yakaladığı kendine özgü biçemiyle çok çarpıcı bir hikâyeyi, vurucu bir karakterle anlatıyor. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1098 CUMH