Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Y eryüzü Kitaplığı CELÂL ÜSTER celaluster@cumhuriyet.com.tr Çevirmeni Zeynep Avcı’nın gözünden, Elliot Engel’in “Oscar Nasıl Wilde Oldu?” adlı kitabı Edebiyatı resmiyetten kurtarmak uzatıp alabilir. Peki, içeriği, bu adı hak ediyor mu sence? Neyse ki, soyadım “avcı”, büyük dedelerden birinin hobisi olmaktan öte anlam taşımıyor... Yoksa yanmıştım! Kitaba gelince: Yaptığı işten çok keyif aldığı belli olan Elliot Engel, edebiyatçıların yapıtlarını yaşamlarının ışığında değerlendiren bir üniversite hocasıymış. Tanımıyordum. Bu kitap sayesinde tanıdım. Yazarın neden, nasıl o yapıtları ürettiğini ailesine, içinde yaşadığı dönemin koşullarına, başına gelen olaylara bağlıyor. Charles Dickens ve Oscar Wilde ile kitaptaki öteki yazarlardan çok daha fazla ilgilenmiş. Wilde’ın adının “yabanıl”, “çılgın”, “zirzop” vb. gibi anlamları olması kitabın başlığını belirlemiş. Engel öyle diyor. Yazarları insanî yönleriyle ele aldığı için her biri hakkında yapıtlarından elde edilmesi olanaksız bilgiler ediniyorsunuz. İngilizce edebiyat dünyasının önemli kişilerini bundan daha neşeli biçimde anlatan bir kitaba henüz rastlamadım. Yani, kitabın içeriği adını layıkıyla hak ediyor bence. Ben lisede edebiyatı Tahir Alangu’dan okudum. Elliot Engel’in kitabını okuyunca, Alangu’yu anımsadım. Nihat Sami Banarlı’nın resmî ders kitabına pek yüz vermez, aruz kalıplarını ezberletmeye kalkmaz, şairleri ve yazarları yaşamlarından renkli örneklerle anlatmayı yeğlerdi. Sözgelimi, Bâkî’yi anlatırken, söze, “Babası müezzin olduğu için ona Kargazade derlerdi” diye başladığını anımsadıkça hâlâ gülümserim. Senin de böyle hocaların oldu mu? Şanslıymışsın. Ben de şanslıydım. Öyle bir hocam olmasaydı edebiyatla ne derece ilgilenirdim, bilmem. Üniversite yaşamında Ahmet Hamdi Tanpınar’ın öğrencisi olmuş, çok genç bir edebiyat hocamız vardı lisede. Ayla Maden Hanım. Bize edebiyatı sevdirmekle kalmadı, tiyatroyu, klasik müziği de hayatımıza soktu. Yorulmadan, usanmadan bir alay zirzop kızı peşine takıp dolaştırdı. Eminim halen de böyle hocalar vardır. Az sayıdaki ayrıksı edebiyat öğretmenlerini bir yana bırakırsak, bizde edebiyat, bildiğim kadarıyla, hâlâ büyük ölçüde “resmî” denilebilecek bir yaklaşımla öğretiliyor. Yazarların yaşamlarındaki ilginç özelliklere, çarpıcı anekdotlara, yaşantılarının içyüzüne pek girilmiyor. Sence, bizdeki bu yaklaşımın, toplumun yapısıyla, belirli bir tutuculukla bağlantısı var mı? Olsa gerek. Düşünsene: ulusal edebiyatımızın dönüm noktalarını oluşturan kişilerin eşcinsel, karısı/kocasıyla berbat ilişkileri olan, şiddet yanlısı, huysuz, sefih, suça eğilimli, ağır alkolik, fena halde para canlısı ya da akıl sağlığı bozuk, vb. gibi nitelikleri olması itibarlarını nasıl etkilerdi, tahmin etmeye çalışalım. Nasıl tarihimizi koyu bir resmiyetten kurtaramıyorsak, edebiyatçılarımızı da aynı koyulukta bir resmiyete hapsetmeyi tercih ediyoruz besbelli. Kitabı çevirirken Türkçede buna benzer bir kitap yazılmasının ne denli zor olduğunu düşünmedim değil. Her şeyi bir yana bırakalım, araştırmaya başlayabilmek için güvenilir kaynak bulmak bile büyük mesele. Elliot Engel’in, Oscar Nasıl Wilde Oldu? adlı bu kitabındaki yaklaşımının, Türkiye’deki edebiyat öğretimine uyarlandığını düşünecek olursak, öğrencilere edebiyatı çok daha fazla sevdiren, edebiyatı zorunlu bir “ders” olarak görmelerini önleyen bir ortam oluşmaz mı? Oluşmaz olur mu? Steril bir sırça köşke kapatıp tapınmayı yeğlediğimiz “büyük”lerin bize tıpatıp benzeyen insanlar olduğunu, bizim gibi üzülüp bizim gibi sevindiğini, bizim gibi aç kalıp bizim gibi sapıttığını, yaşamla tıpkı bizim yaptığımız gibi boğuşurken zaman zaman yine bizler gibi tökezlediğini bilmek kendimizi onlara daha yakın hissetmemizi sağlar, yapıtlarına daha sevecen, daha insani gözlerle bakmamıza yardımcı olur diye düşünüyorum. Ama bu yaklaşımın, yani toplumun önderlerini toplumdan soyutlamanın yalnızca edebiyat alanında görülmediğini, bazı toplumlarda “büyük”leri tabulaştırıp insan kılığından çıkartmanın her alanda rastlanan bir yaklaşım olduğunu da unutmamak gerek. Sanırım bu yaklaşım kenarından köşesinden kemirilmeye başladı. Umarım iyice yıpranır ve sonunda hepten yok edilir. Kitabın başına bir not düşmüşsün. Çeviride ilk engelin, kitabın çift anlamlı başlığında çıktığını söylüyorsun. “Oscar Nasıl Wilde Oldu?”yu çevirirken karşılaştığın birkaç ilginç zorluktan söz Mark Twain eder misin? Benim kitapla olan macerama da “Elliot Zeynep’e Nasıl Engel Oldu?” demek lazım. İngilizcenin sözcük oyunlarından pek hoşlanan Engel, kitabın adında olduğu gibi, birçok yerde bu oyunlara başvurmuş. Bütün anlatımını İngilizce bilenler için yapmış. Zaten halen de üniversite üniversite dolaşıp bunları anlatmayı sürdürmekteymiş. Yazdığı metnin Amerikan ve İngiliz kültürünü, İngilizce dilinin özelliklerini bilmeyen insanların konuştuğu başka dilllere çevrileceğini (elbette ki) hesaba katmamış. Bazen bu nedenle zorluklar çıktı. Ama çeviriyi sürdürürken en dertlendiğim şey, o muhteşem Shakespeare’in İngilizceye kazandırdığı deyim ve deyişlerin önemini İngilizce bilmeyenlerin anlayamayacağını düşünmemdi. Kendi kendime “Olsun, hiç olmazsa İngilizce bilenler haberdar olur” diyerek çevirdiğim Shakespeare laflarının özgün hallerini korudum. lliot Engel’i Google’da araştırmaya kalktığınızda, çoğunlukla bir başka Engel çıkıyor karşınıza: Eliot Engel. Ön adı tek “l” ile yazılan bu Engel, Demokrat Parti’nin, New York 17. bölgeden Temsilciler Meclisi üyesi. Bir “l” harfi nelere kadir! Neyse, biz bu “Engel”i aşalım, Oscar Nasıl Wilde Oldu? (Sel Yayıncılık) adlı kitabın yazarı Elliot Engel’e gelelim. Yüksek lisans ve doktorasını UCLA’de tamamlamış, Kuzey Carolina ve Duke Üniversitelerinde derslar vermiş bir yazar Engel. Edebiyat üstüne on kadar kitabı yayımlanmış. Yazarların yaşamlarıyla yapıtları arasında bağlar kurmayı, yaşamlarının ilginç yönlerini öne çıkarmayı seviyor; başka bir deyişle, edebiyatı yerleşik anlayışların, kalıplaşmış yaklaşımların dışına çekmeye çalışanlardan. Kaldı ki, Oscar Nasıl Wilde Oldu?’yu da kavramsal olarak, “edebiyatçıların okulda öğrenemediğimiz yaşamları” üstüne oturtmuş. Chaucer ve Shakespeare’den Poe ve Brontë’lere, Dickens ve Wilde’dan D. H. Lawrence, F. Scott Fitzgerald ve Hemingway’e on dokuz yazarı, okumayı coşku verici bir eğlence olarak almamızı sağlayacak bir biçimde anlatıyor. Yıllarca ders vermiş ve araştırma yapmış biri olarak bu konuda edindiği tüm becerileri döktürüyor kitabında. Bugün bizde de, yazarları öğrencilerine çok keyifli bir yaklaşımla anlatan pek çok öğretmen biliyorum. Ama sistemin bütünü düşünüldüğünde, öğretmenlerin bu kitabı öğrencilerine mutlaka salık vermeleri gerektiğine inanıyorum. Kitabı merak edenler nasıl olsa okuyacak. Ben, Oscar Nasıl Wilde Oldu?’yu okurken aklımdan geçenleri çevirmenine, Zeynep Avcı’ya yönelttim. Kitaptan yola çıkan küçük bir söyleşi çıktı ortaya… Senin için de bir kitap yazılsaydı, belki de “Zeynep Nasıl Avcı Oldu?” adıyla çıkacaktı. Şaka bir yana, kitabın gerçekten çekici bir adı var. Kitabevinin rafında gören, hemen elini Edgar Allan Poe SAYFA 6 3 MART 2011 E MÜREKKEBİ KURUMADAN ‘Dehamı hayatımla gösterdim’ “D erslerimde, Dickens, Shakespeare ya da Mark Twain gibi birçok yazarın yaşamından ve yazarlığından söz ettiğim sırada kimi zaman insanların bu yazarlarla ilgili bilgiler edinmelerine karşın onların yapıtlarını okumadıklarını düşünerek tedirgin olurum. Bu yüzden söz konusu yazarların dehasını anlamamış olurlar. Oscar Wilde ile ilgili ise böyle bir endişem yoktur çünkü Oscar Wilde meseleye şöyle bir açıklık getirmiştir: ‘Dehamı hayatımla gösterdim, yazdıklarımla ise yalnızca yeteneğimi sergiledim.’ Wilde’ın kendisi bile dehasının en parlak göstergesinin yaşadığı hayat olduğuna inanıyordu; bu yüzden de Oscar Wilde’ın yaşamını tartıştığınız zaman onun büyüklüğünün özünü başka herhangi bir yöntemle yapabileceğinizden çok daha çabuk kavrayabilirsiniz. Ve tabii ki Wilde’ın 1900 yılında ölmesinden yıllar sonra onu anımsadığımızda asla yalnızca bir tek yapıtı gelmez aklımıza. Günümüzde de iyi tanınmasını sağlayan pek ünlü bir oyunu, Ciddi Olmanın Önemi akla gelebilir ama onunla ilgili asıl anımsadığımız şey hayatı –özellikle bu hayatın trajik yanı olur.” Charles Dickens CUMHURİYET KİTAP SAYI 1098 CUMH