25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

¥ Maçka’daki İTÜ Kimya Fakültesi’nde okuyordu. Taşındık ama o yıllarda eve bağlanacak sabit telefonlar için sıraya giriyorsunuz, en iyi ihtimalle iki sene sonra falan bağlanabiliyordu. Dayım da PTT Personel Dairesi Başkanı’ydı, annem huyum değildir ama bu sefer kardeşimden bir torpil isteyeceğim dedi ve dayım da bize bir gün sonra telefon bağlattı. Bağlandığı günden itibaren tuhaf telefonlar gelmeye başladı. İhbar telefonunun değiştiğini bilmeyen azimli muhbirler ara Allah arıyorlar! Biri “burası Kıvılcım, burası Kıvılcım, Ocak’ı arıyoruz” diyor. Bir başkası arıyor “Burası Demir, Demir Örsü’ arıyor” falan, hayretler içindeyiz. İşte Bozkurt arıyor Asena’yı ne bileyim Ateş, Yuva’yı soruyor. Meğer MİT’in iptal edilmiş numarasıymış dayımın bize bağlattığı. Dayım DP’liydi, biz ise ailece solcuyuz, böyle bir durum. Biz de ne yapalım dalga geçiyorduk artık. Gerçi Ocak isteyenlere annem ciddi ciddi “oğlum benim ocak bozuk değil” falan demiştir. Genelde annem bakardı telefonlara ama o olmadığı zaman ben atlıyordum. Yıldırım isteyene paratoner, Ocak isteyene mangal verelim abicim demişliğim. Ateş’lere itfaiye, Bozkurt isteyenlere yavrukurt önermişliğim çoktur. Sonra biter gibi oldu telefonlar ama 12 Mart 1970’te yine başladı. Bu neyi gösteriyor biliyor musunuz? Uyuyan hücreler vardır o misal. Yani aradan yıllar geçmiş, sotaya yatmışlar, MİT telefonlarının değiştiğini bile bilmiyorlar belli ki kendilerine haber maber de verilmemiş yani o kadar önemsizler ama yine de beklemedeler. Ne azim yani adamlara bak! Az insanın canını yakmadılar, az arkadaşımızın kanına girmediler ve hepsi de yanlarına kâr kaldı maalesef. “REFERANSIM ATATÜRK” Sosyal demokratsınız, solcusunuz, çağdaş bir cumhuriyet kadınısınız ama diğer bakışlarla da empati kurup analiz ediyorsunuz. Kitapta çeşitli alanlardan örneklerini okuyoruz. Tabii bilimsel bakışın özünde hiçbir önyargıya prim vermeden ve kendi önyargınızı da bir kenara koyarak değerlendirmek vardır. Mesela bu kitapta aynı zamanda laik cumhuriyetçilerin yaptıkları hataları da bulacaksınız. Burada aslında dini referans göstererek ayrımcılık yapanlar kadar Atatürk’ü putlaştırarak, o güzel adamın çirkin heykelleriyle bu ülkeyi donatarak dincilerin eline “Bak görüyor musun ilah yarattılar, put yarattılar” dedirten, Atatürkçülüğü bir din haline getirenler de aynı oranda suçludur. Seneca’nın bir sözü vardır, “Muzafferlerin zaferinde onların başarısını değil yeniklerin hatasını arayın” der. Eğer laik cumhuriyet bu kadar kolay harcanabildiyse burada laik cumhuriyeti kemikleştiren, o kemikleri kireçlendiren, Atatürk’ün yaptığı devrimleri koruyamayan, üstüne bir taş da koyamayan, o devrimleri dondurup, dondurucudan çıkarınca kolayca kırılacağını düşünemeyen, sadece rantını yiyenler de suçludur. Mustafa Kemal Atatürk benim de referansımdır. Tarih boyunca dünya yüzünde gördüğüm en zeki, en ufku geniş, en muhteşem liderdir. Bir daha böyle bir liderin çıkabileceğine de inanmıyorum. O böyle bir kuyrukluyıldız gibi geldi ve geçti. Mustafa Kemal o kadar akıllı ve birikimli bir insandı ki, konuştuğu diller, kitaplara aldığı notlarla eğer bir ideolojiye imza atmak isteseydi Kemalizm diyorlar ya Kemalizmin ideolojisini kendisi yazardı. Halbuki Atatürk “Nutuk”u yazmıştır. Onun zekâ seviyesine ulaşmamış, vizyonunun dörtte birine bile sahip olmayan, çapı son derece sınırlı birtakım insanların tutup da Nutuk’tan bir ideoloji kitabı çıkarmaya hakları yok bir kere. Kendi adıma Atatürk’ü bir cumhuriyet kadını olarak gayet iyi temsil ettiğime, adını ve eserini yücelttiğime inanıyorum. Kırılmaz denen çeliği dondurup kırdılar, bunu en önce yeteneksiz, ışıksız, çapsız, durumdan vazife çıkaran ve Atatürk’ün rantını yiyenler yaptı. Çocukları hurafelerle şartlayan imam hatip okullarına verilen her taviz de bunu getirdi beraberinde. Burada ordu da çok suçludur, sivil yönetimler de çok suçludur. Sol bacı kültürüyle de suçludur. Sol bir türlü dünyaya açılamadı, kavramların temeline ihanet ettiler. Bunun sonucunda bir bacı kültüründe insanların sevgi dünyasından kıroluğuna her şey faşist bir şeye bağlandı. Ondan sonra neymiş efendim ulusal solcuların ordu dayanışmasıymış, sen tut enternasyonal sosyalizmi, ulusal solculuk adı altında orduya yama, böyle bir şey olur mu? Bir kere eşyanın tabiatına aykırı… Yazdım kitapta, solculuk militarist değildir bir kere ve onun karşılığında ne oluyor? Demokrat liberalim diyor oysa alakası yok çünkü karşısında da gerçek sosyalist yok. Hiç yok demiyorum ama istisnalar, benim gibi gerçekleri söyleyenler her taraftan tokat yiyorlar. Ne liberali liberal, ne demokratı demokrat, ne muhafazakârı muhafazakâr… Hepsi çakma bunların! Dolayısıyla demokrasi de çakma oluyor, insanlık da çakma oluyor ve gelecek kuşakları da çakma bir kültürle yetiştiriyorlar. Nitelik ara ki bulasın. Geleceğin kadroları bu kalitede, bu disiplinsizlikle, bu yetersizlikle böyle böyle oluşuyor. İletişim fakültesinden tıngır mıngır çıkılıyor, hukuk fakültesinden tıngır mıngır çıkılıyor, sanat okullarından tıngır mıngır çıkılıyor... Dökülüyoruz her anlamda. “SAT, SEVR’ET KURTUL!” Bir ucundan tam da bu bağlamı vurgulayan, aymazlığa hücum eden bir yazınız da “Sat, Sevr’et, Kurtul!” başlığını taşıyor. Biz canına okuyoruz memleketimizin, onlar kıymetini bilir! Trajikomedyası bir yana yani İngilizin Fransızın elinde Kaz Dağları kurtulmaz mı sizce? Allianoi’yi gömerler mi sulara? İspir’deki Aksu Vadisi’ni mahvederler mi? Biz niye mahvediyoruz, kitleler olarak mahvedilmesine seyirci kalıyoruz? Bunun için mi yaptık Kurtuluş Savaşı’nı sorarım. Eğer bu topraklarda “Türküm” demek artık faşizanlık sayılıyorsa, nüfusun üçte biri zaten Kürt, öteki üçte biri de zaten millet değil ümmete ait hissediyorsa, savaşla kazanılan toprakları barışla vermek, belki de kaçınılmazdır. Türkiye’nin kanla çizilen sınırlarını, eğer ordumuz döktüğü mayınları toplayamadığı için kiralamayı düşünmek ne demektir? O zaman niçin hâlâ kan dökülerek korunmaya çalışılıyor? Yeni kitabınızı konuşalım son soruda. Tabii, beni çok heyecanlandıran bir çalışma. Babamı ve kökenlerimizi anlatacağım bir roman olacak. Babam 1908 Edirne doğumlu. Baba tarafından dedem Mostarlı, babaannem Bulgaristan’dan, Küçüksahralı. 1915’te babaannem ve hayattaki üç çocuğu ki diğerleri savaşlarda ölmüş, yedi yaşındaki babam Kazım, sekiz yaşındaki amcam Nazım ve halam Sabek var. Halamı babaannem kız çocuk bir şey olmaz diyerek yanında tutuyor ama iki oğlunu göçün peşine takıyor. İstanbul’a vardıklarında babam ve amcam yorgunluktan Ayamama Deresi’nin kıyısında uyuyakalıyorlar aç bilaç. Maçka’daki askeri kışlaya yerleştiriliyorlar ve babamla amcam oradan asker oluyorlar. Ama oradan nerelere gitmiyor ki babam? Subay çıktıktan sonra Şeyh Sait isyanları çıkıyor. Bir zaman sonra kendi kendine Fransızca öğreniyor, Fransızlar buraya geldiklerinde onlara tercümanlık yapıyor. Fransızlar İkinci Dünya Savaşı öncesi babamı dünyanın en büyük mühendislik okullarından biri olan Politeknik’e davet edip götürüyorlar. Hayatı tam film gibi, babam orada elden düşme bir Jaguar alıyor, yarışlara giriyor, 42 yerinden kemikleri kırılıyor. Almanlar Paris’e girerken ordu dön emrini veriyor, Politeknik’in son sınıfındayken daha diplomasını almadan Lyon Garı’nda Jaguar’ını bırakıyor, iki arkadaşıyla birlikte Marsilya’dan gemiyle geri dönüyor. Hadi bu sefer İkinci Dünya Savaşı sırasında İstanbul’da onlara görevler veriyorlar, ajan kaynıyor İstanbul. Babam anlatırdı; işte birisini izleme görevi verilirdi, izlerdik sonra bir köşeye gelirdik, izleme görevini bir başkası devralırdı, ben uzaklaşırken bir el silah sesi duyardım meğerse tetikçiymiş diye. Çok hümanist bir adamdı, ben bir yaşındayken istifa etmiş ordudan, hayatındaki bunca olaya, göreve rağmen bir tek insanı bile öldürmemiş. Bütün bunları yazacağım, hayatı roman babamın. gamzeakdemir@cumhuriyet.com.tr Umudun Kırık Kanatlarında/ Mine Kırıkkanat/ Destek Yayınevi/ 208 s. 10 ŞUBAT 2011 SAYFA 17 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1095
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear