05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

T üzyıllardır İstanbul’da insanların yaşadığını, sevdiğini, sevindiğini, acılar çektiğini, güldüğünü, ağladığını biliY yoruz. Nasıl yaşamış o insanlar? O görkemli Bizans İmparatorluğu’nda yaşam nasılmış? İmparatorluk sarayı neredeymiş, kimler soluk alıp vermiş oralarda? Bir imparatoriçe, imparatoriçelerin en güçlüsü Theodora nasıl bir insanmış, neler yapmış, neler yaşamış? Bunları anlatsa anlatsa Bizans tarihini en iyi bilenlerden, “Şu Bizim Bizans”ın yazarı Radi Dikici anlatırdı. Anlatmış işte: “Theodora” (Remzi Kitabevi). Radi Dikici’nin bu yarı belgesel yapıtı, Theodora hakkında yazılmış ilk ve tek roman olma özelliğini taşıyor. Yazar, Roma Bizans İmparatorluğu’nun üç dönemini, üç ayrı romanda anlatmayı planlamış. “Theodora” da bu üçlemenin son kitabı olacakmış aslında; ama anlaşılan, “karşı konulmaz cazibe”siyle önce kendisini yazdırmayı başarmış Theodora. Yarı belgesel; çünkü Radi Dikici, romanın başına o zamanki İstanbul’u gökyüzünden gösteren bir çizimi, Jüstinyen Hanedanı’nın ve Theodora’nın soyağacını, kitabın kapsadığı dönemde yaşayan imparatorların kronolojik listesini, imparatorluğun büyüklüğünü gösteren haritayı da eklemiş. Sonrası… Sonrası roman… Hem de serüven romanı gibi, soluk soluğa okunan bir roman. stanbul’a döndüm. Dönüş hazırlığını yaparken hep Dr. Tülay Üstündağ’ın sorusu vardı aklımda: “Siz Ayvalık’tan dönerken kışlık evinize zeytin alıyor musunuz?” Ben yalnız zeytin ve zeytinyağımı almakla yetinmem; Ayvalık’ın köy ekmeğini, kelle peynirini, mevsimine göre, radika, şevketibostan, arapsaçı, istifno, bulduğum bütün otlarını da taşırım İstanbul’a. Tülay Hanımlar Erdek’te tatil yaparlarmış her yıl ve Ankara’ya, zeytinlerini alıp dönerlermiş. Bu yıl da aynı alışkanlıkla zeytin almak için Marmara Birlik’e gitmişler. Sonrasını Tülay Üstündağ anlatsın: “MARMARABİRLİK’te zeytin çeşitleri yıllardır ‘süper, hiper, mega, ekstra vd.’ olarak adlandırılmıştır. (Burada ayraç açıp şirketin elektronik adresini de vermiş Üstündağ: http://emarmarabirlik.com). Bu yıl, alıcılardan gelen istek üzerine önemli (!) bir değişiklik yaparak ERKEK harfleri atıp (satıcının ifadesi) zeytinleri isimlendirmişler: SPR, HPR, MGA vd. Özellikle Türk alıcıya hizmet ederken ‘iri, çok iri, büyük, çok büyük, en büyük, kocaman vd.’ demek çok mu zordur? Üstelik ürkçe Günlükleri FEYZA HEPÇİLİNGİRLER 9 EYLÜL ÇARŞAMBA zeytin adlarını şimdi bir de ‘ü, e, i vd.’ arındırıp ERKEK harfsiz (!) yazmak acaba ne demektir?” Şimdiye kadar harflerimizi “ünlü ünsüz” ya da “sesli sessiz” diye ayırırdık; meğer cinsiyetlerine göre de ayrılırmış harfler. Erkek harfler, elbette ünlüler. Ünsüzler mi? Onlar dişi harf. Nedir bu? Mega’lar, süper’ler yetmedi mi? Bu sözcükleri şimdi de şifre olarak mı yazmaya başladık? İnsan kendi dilini bu kadar oyuncak eder mi? ehmet Ali Sulutaş’ın yaşadığı daha acıklı bir öykü. Anlatalım: Mersin Carrefoursa’ya pide almaya gitmiş SuM lutaş. Pidelerin sergilendiği masanın önüne gelince, şampiyon kürsüsüne çıkarılmış gibi en üste yerleştirilen ve tabela niyetine kullanılan pidenin üzerinde yazanları görmüş ve duraklamış. Yanındaki hanıma sormuş ilkin. “Üst satırdaki yazıyı anlayamadım; ama alt satırda EKMEK yazıyor.” demiş kadın. Bir başkası, “spesiyal ekmek” demek istediklerini söylemiş. Derken başka bir hanım, “Speşıl ekmek, yani şey, speşıl işte!” diye aydınlatma çabasına girişmiş. Sonra bir başkası, hangisinin “speşıl” olduğunu anlamaya çalışmış: “Şu ekmek mi acaba, yoksa şu mu?” Hangisi “speşıl” ise ondan alacak. M. Ali Sulutaş, sorumlulardan biriyle görüşmek isteyince görevli bir delikanlı yetişmiş ve haddini bildirivermiş Mehmet Ali Bey’e: “Ne var, ne olmuş yani! Speşıl ekmek işte, bilmiyorsan öğren emmi!” Başka bir görevli de arkadaşının yardımına koşup alışveriş yerinin adının da zaten Fransızca olduğunu anımsatmış. Sonra ne mi olmuş? Reklam tahtası haline getirilen ve gerçekten tahta gibi olmuş pideyi, “Al götür onu dayı, senin olsun.” diye hediye etmişler Mehmet Ali Sulutaş’a. O da bir şey yapamamanın ezikliğiyle tabela tahtası pideyi alıp evine dönmüş. “Zeytin ekmek, hazır yemek” değil artık; HPR zeytin ile special ekmek yemek, çağ atlamak demek! Nereye atladığımızı düşünmek ise bize kalmış. h ah! Zeytinle ekmekle uğraştığımı sanırken meğer neler neler etmişim ben! “Cinsiyetçi eleştiri” yapmışım. A Yazdıklarım, “eşcinsel ilişkilere yönelik cinsiyetçi yaklaşımı nedeniyle tepki topla”mış. “Feyza Hepçilingirler ve benzerleri” olarak “Bıktıranlar”ın başında geliyormuşum. “Çünkü 12 EYLÜL PERŞEMBE İ 11 EYLÜL CUMA 14 EYLÜL PAZARTESİ gazeteciyazar Ahmet Tulgar’ın “Birbirimize” adlı kitabını okuyamamış ‘edebiyat eleştirmeni’ Feyza Hanım. Kitapta anlatılan ‘eşcinsel sevişmelere’ alışık olmadığı için (oysa her şeyin bir ilki vardır!). Bir duruma alışık ol ya da olma ne fark eder, görevini yapıp okuman lazım. Bu zamanda bu çağdışı kafayla nasıl eleştirmenliktir bu...” Yetmemiş; Ekşi Sözlük’te de ele geçen “son veriler”e göre yeniden tanımlanmışım: “eşcinsel sevişmelere alışık olmadığı için ahmet tulgar’ın birbirmize adlı romanını okuyamamış eleştirmen okuyup üzerine eleştiri yazdığı her roman , öykü ya da yazın alışık olduğu konularla ilgili ise şayet eleştirileri göz önüne alınarak hareket etmek kitap okuyan insana ne gibi yararlar sağlar tartışılır.” Çok garip! İnsanlar okuduklarını mı anlamıyorlar; okudukları ne olursa olsun yalnızca anlamak istediklerini mi anlıyorlar? Üstelik yazdığım iki buçuk satırı da alıntılamış bunları diyenlerden kimileri. Neymiş söylediğim? “Ahmet Tulgar’dan hiçbir şey okumamıştım. Yeni öykü kitabı “Birbirimize”yi OKUDUM Ayvalık’a gelirken.” demişim. “Okudum” demişim; öyleyse “okuyamamış” lafı nereden çıkıyor? Okumasam nasıl “sevmedim kitabı” derim? Buna sinirlenmişler aslında, sevmememe. İyi de kimse kimseyi “Bunu seveceksin!” diye zorlayamaz ki! Besbelli, “Eşcinsel sevişmeleri okumaya pek hazır değilmişim demek ki!” yargısından çıkarmışlar okumadığımı. İyi de bir satır yukarıda “okudum” sözcüğü var. Okudum ve sevmedim. Bu kadar basit aslında! Bunda anlaşılmayacak ne var? Ahmet Tulgar’ı tanımam. “Homofobik” falan da değilim; kimsenin cinsel yaşamı beni ilgilendirmez. Ben edebiyattan söz ediyorum. Elimdeki kitaptır benim için önemli olan. “Birbirimize”nin rastgele bir sayfasını açıyorum (Gerçekten rastgele. Açtım, bu sayfa geldi.): “Baldırlarımın üzerine Cevat’ın oturduğunu anladım. İki eliyle kalçalarımı biraz kaldırıp birbirine sürttü. Ovalar gibi. Sonra alttan canımı yakarcasına taşaklarımı kavradı ve sıkıp bıraktı tekrar, karnım, kasıklarım yere değdi yeniden.” (s. 26) Edebiyat diye bunları okumaktan hoşlanmıyorum ve hayır, alışmayacağım. ? www.feyzahe pcilingirler.com feyzahep@gmail.com Yıldız Teknik Üniversitesi, Türk Dili Bölümü Çukursaray Binası Kat: 2, Barbaros Bulvarı34349 Yıldız / İst. B U L M A C A Önce aşağıda tanımları verilen sözcükleri bulmaya çalışın ve her bir harfi bir yatay çizgi üzerine gelecek biçimde yazın. Sonra çizgilerin altlarındaki sayılara göre bu harfleri bulmacadaki aynı sayılı karelere aktarın. (Kara kareler iki sözcük arasını gösterir. Bir satırın sonunda kara kare yoksa bu, sözcüğün alttaki satırın başına sarktığını gösterir.) Bulmaca tamamlanınca, sorulan tanımların karşılığı olan sözcüklerin ilk harfleri yukarıdan aşağıya doğru Aziz Hızıroğlu’nun bir şiir kitabının adını oluşturacak; bulmaca karelerindeyse, Tay Sökünü adlı diğer şiir kitabından bir alıntı ortaya çıkacaktır. 1 J 2 A 3 A 4 G 5 A 6 D 7 K 8 E 9 K 10 G 11 F 12 J 13 B 14 G 15 J 16 J 17 J 18 G 19 K 20 K Hazırlayan: İLKER MUMCUOĞLU 67 81 51 68 I. Mağara. G 21 G 22 F 23 E 24 C 25 K 26 C 27 L 28 F 29 J 30 A 31 79 40 32 C 33 A 34 K 35 L 36 D 37 B 38 J 39 B 40 I 41 G J. Güzel Avrat Otu, İmbatla Dol Kalbim ve Ona Sevdiğimi Söyle adlı öykü kitapları da olan yazar. 42 K 43 D 44 G 45 K 46 K 47 F 48 J 49 F 50 L 51 H 52 C 53 L 54 B 55 E 56 J 57 A 58 J 59 E 60 D 61 J 72 29 15 12 38 16 17 61 58 56 48 1 K. Çağdaş Türk figür resminin önemli temsilcilerinden olan ressam. Tanımlar ve sözcükleriniz: A. Reşo Ağa, Kaçakçı Şahan ve Alman Ekmeği adlı öykü kitapları da olan yazar. 62 K 63 A 64 C 65 L 66 C 67 H 68 H 69 C 70 A 71 A 72 J 73 A 74 C 75 A 76 B 77 C 78 B 79 I 80 B 81 H 9 45 34 19 20 46 42 7 62 25 L. Yakın dostlar, arkadaşlar. F. “İki ... atmakla marsı sağlamış gibiydi.” (Haldun Taner). 63 71 75 73 57 D. “... ben geldim, oğlun, hayırsızın” (AhB. Osmanlılarda devlet görevlilerini yetiş met Erhan). tiren okul. 3 2 5 30 38 70 50 35 53 27 65 39 13 78 76 37 54 80 6 43 60 36 49 22 28 47 11 G. Deterjan 1022. sayının çözümü: A. ENİS BA E. Yahudi mistisizminin temel çalışması C. “... Götürdüğü Yere Git” (Susanna Taolan, İhtişamın Kitabı. mara’nın bir romanı). 10 18 14 41 4 44 31 TUR, B. REGİS, C. TOZ, D.AYSEL, E. NEZLE, F. MELEZ, G. IBSEN, H. SUŞİ, I. IMMANUEL, J. RIFAT, K.LEROS, L. IHLAMURLAR ALTINDA. 26 24 74 64 32 52 77 66 69 23 59 21 8 55 H. “Va ...” (“İyidir” anlamında İtalyanca sözcük). Şiir: “Israr etmez su / bir yol bulur nasılsa / su direnmez / ateşle gelen / ateşle sınanmıştır / iflah olmaz.” CUMHURİYET KİTAP SAYI 1023 SAYFA 31
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear