Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Hazırlayanlar: Nilay Yılmaz, Aytül Akal, Mavisel Yener, Çiğdem Gündeş, Mustafa Delioğlu. ÇOCUKGENÇLİK OKUMA Çek Arabanı Gipo! “Gipo’nun dili pek tuhaf. Çünkü yalnızca yasaklardan ve gözdağından oluşan tümceler kuruyor.” Ë Mavisel YENER çimdeki çocuk” söyleminin cıcığını çıkardı bazıları.“İçimdeki çocuk yazdırıyor kitaplarımı,” demezler mi bir de… Kırıp dökerek, döküp saçarak yazıp, çocuk okurda içsel fırtınalar oluşturabilecek tümcelerle seslenenlerden söz ediyorum. İçlerindeki çocuk çoktan küsmüştür aslında yaşama. Çocuk için yazdıklarını iddia ettikleri o metindeki “içimdeki çocuk” söylemi bir de bakarız ki “içimdeki yangın” türünde bir anlatıma bırakmış yerini. Kimisi de içindeki çocuktan epeydir haber alamadığını düşününce, başlar bir çocuk kitabı yazmaya; böylece onunla yeniden iletişime geçeceğini sanır. İçindeki polis bir türlü susmaz, çocuk okura komutlar verir durur… Çocuk edebiyatının ciddi iş olduğunu bize duyumsatan yazarlarımızdan biri Zehra İpşiroğlu’nun son romanı Düş Hırsızlarına Karşı, “içimizdeki çocuk” klasik söylemini bir yana bırakıp “içimizdeki polis” kavramı üzerinde düşünmemizi sağlıyor. İpşiroğlu bol ödüllü bir yazar. (1997Orhan Kemal Öykü Yarışması Ödülü, 1993 Kültür Bakanlığı Tiyatro Araştırma ve İnceleme Ödülü, 1987 Milliyet Sanat Edebiyat Eleştirisi Birincilik Ödülü, 1977 Milliyet Sanat Film Öyküsü Yarışması Birincilik Ödülü). Almanya’da DuisburgEssen Üniversitesi Türkçe Öğretmenliği Bölümü’nde öğretim üyeliği yapan Prof. Dr. Zehra İpşiroğlu, 197591 yıllarında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Almanca Bölümü’nde, doksanlı yıllarda aynı fakültede kendi kurduğu “Tiyatro Eleştirmenliği ve “İ Dramaturji Bölümü”nde çalışmalarını sürdürdü. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği bünyesinde Nazan İpşiroğlu, Prof. Dr. Jale Baysal ve Prof. Dr. Şeyda Özil’le birlikte hazırladığı yaratıcı eğitim ve öğretim alanında yayımlanan çeşitli imece kitaplarının ve yurtdışında yazın, tiyatro, eğitim üzerine çıkan çeşitli inceleme yazılarının ve çevirilerinin yanı sıra, tiyatro (“Uyumsuz Tiyatroda Gerçekçilik”; “Tiyatroda Devrim”; “Tiyatroda Yeni Arayışlar”; “Eleştirinin Eleştirisi”; “İki bin Yılına Doğru Tiyatro”, “Tiyatroda Düşünsellik”, “Nâzım Hikmet Oyunları”, “Tiyatroda Alımlama”), yazın (Yazın, Alımlama Boyutları ve Çeşitlemeleri; Çağdaş Türk Yazını), eğitim (“Eğitimde Yeni Arayışlar”; “Düşünme Korkusu”, “Düşünmeyi Öğrenme ve Öğretme”) ve çocuk ve gençlik yazını (“Gergedan Oyunu”; “Konuşan Çınar”; “Gelin Çocuklar Birlikte Düşünelim”, “Şimdiki Çocuklar Hâlâ Harika”), anı (“Bugünden Düne Dünden Bugüne”, Nazan İpşiroğlu ile birlikte), yaratıcı yazma alanında kitapları vardır. Kısa öyküleri “Yerler Yollar Yüzler”, kara güldürü tarzında yazdığı oyun “Pinokyo Kral Übü’nün Ülkesinde”, deneme romanı, “İzler, Burada ve Orada” ve Aziz Nesin’in “Şimdiki Çocuklar Harika” adlı taşlama romanına gönderme yaparak yazdığı “Şimdiki Çocuklar Hâlâ Harika” adlı çocuk romanı yazınsal çalışmalarından. Yazar, Gergedan Oyunu ve Konuşan Çınar adlı yapıtlarına Düş Hırsızlarına Karşı adlı romanında gönderme yapmış. “Her düş, eğer gökyüzünden yıldızları toplamak gibi uçuk bir düş değilse, doğru anda yaşama geçmeyi bekler. Kimi kez bir düşün yaşama geçmesi yıllarımızı alabilir. Çünkü her düşün kendine göre bir zamanı vardır. Ama hayal dünyasında, yani masallardaki ve öykülerdeki düşler çok çabuk gerçekleşebilir. Düş Hırsızlarına Karşı okuyucuları düş tohumlarının yeşerdiği renkli bir dünyaya götürürken, çocuk hakları ve demokrasi gibi kavramlara da çocukların anlayabileceği bir dille açılım getiriyor. Düş kurmayı düşünmeyi ve gülmeyi seven bütün ‘aykırı’ çocuklar ve büyükler için fantastik bir çocuk romanı...” Düş Hırsızlarına Karşı’nın arka kapak yazısında bu tümceler yer alıyor. Üçüncü tekil kişi anlatımından okuduğumuz romanın ana karakteri Pembe adlı bir kız. Pembe’nin annesi Uçan Fil isimli bir yayınevinde editörlük yapıyor, kimi zaman da çocuk kitapları yazıyor. Eşinden ayrıldığından beri Pembe’yle daha çok ilgilenir olmuş. Pembe’ye karşı daha anlayışlı ve sevecen. “Pembenin okuldaki notlarının şu günlerde düşüşte olmasına bile ses çıkardığı yoktu” (s. 14). Pembe, annesinin “melekanne” rolü oynamasındansa “arkadaşanne” olmasından pek mutlu. Pembe’nin en iyi arkadaşı, mahalle bakkalının kızı Nar. İkisi de ileride tiyatro oyuncusu olmak istiyor. Ancak Nar’la arası bir süredir limoni! Nar, yazdığı bir mektupta “çok önemli nedenlerden dolayı seninle artık görüşemeyeceğim,” demiş. Pembe buna hiçbir anlam veremiyor. Nar gitgide tuhaflaşıyor. Önce saçlarını kısacık kestiriyor, sonra dizlerinden dört parmak aşağı sarkan, koyu renk, teyze etekleri, uzun kollu örme hırkalar giymeye başlıyor. Günlerden bir gün Nar, büyük bir heyecanla Pembe’ye geliyor ve onu eve almasını istiyor; çünkü peşinde biri var. Pembe, nedensiz küsmüş olan arkadaşını kapıda görünce epey şaşırıyor, onu içeri alıyor. “Nar’ın peşinde kim var?” sorusu kafamızı kurcalamaya başlıyor. Nar, peşindekinin adının Gipo olduğunu söylüyor; Pembe’ye onun yüzünden küstüğünü açıklıyor. “Gipo arkadaş olmamızı istemedi,” diyor. “Çok çok çirkin upuzun bir burnu, patlak gözleri var. Kafası kel, gözleri flaş yemiş gibi. Kulakları da acayip işitiyor. Boğuk hırıltılı bir sesi ve tuhaf bir kokusu var, küf kokusu gibi bir şey”(s. 29). Pembe duyduklarına çok şaşırıyor, çünkü Gipo’yu o da tanıyor. Gipo, öylesine garip bir yaratık ki, kimi zaman bir anne gibi konuşuyor, kimi zaman baba, anneanne… farklı kılıklara giriyor. Üstelik kızların ailelerini, komşularını, akrabalarını kızlara karşı kışkırtıyor. Pembe ve Nar, Gipo’nun kim olduğunu araştırmaya karar veriyorlar. Gipo, “Gipoca” konuşuyor; üstelik, dili pek tuhaf. Çünkü yalnızca yasaklardan ve gözdağından oluşan tümceler kuruyor. Gipo, okuldaki bazı öğretmenleri pek seviyor, fakat sınıfa yeni gelen kız çocuğu Damla’dan hiç hoşlanmıyor. Damla farklı fikirleri olan ve bunları söylemekten çekinmeyen bir çocuk. Gipo tüm aykırı çocukları ele geçirme girişimlerine hızla devam ederken çok şaşırtıcı gerçekler ortaya çıkıyor. Gipo çocukların düşlerini çalıp ne yapacaktır? Düş salatası da nedir? Okulun web sayfasındaki garip reklamlar da neyin nesi? Müdürün odasındaki soluk kesici dakikalar… Gipo’suz bir dünya olabilir mi? Bütün bu soruların yanıtı kitabın sayfalarında. İpşiroğlu, Düş Hırsızlarına Karşı adlı yapıtında içimizdeki gizli polis’le (GİPO) hepimizi tanıştırıyor. O polisten kurtulduğumuzda, gerçek anlamda demokrasiye adım atacağımızı duyumsatıyor. Kitaptaki Nar tiplemesiyle, genç kuşakta gittikçe artan tutuculuk ve cinsiyet ayrımcılığı sorununa dikkat çekiyor. Annesi ve babası boşanmış Pembe’nin yaşantısına konuk olurken, Pembe’nin annesinin kimliğinde, bir kadının çağdaş anlayışın ışığında, kendi kendine var olabilme çabasına da tanık oluyoruz. Romandaki ana karakterlerin kız çocuklar olarak seçilmesi elbette rastlantı değil. Kitapta yer alan “aykırı” çocuklar, dayatmaları sevmiyor. Zaman zaman “Gipo” onları baskısı altına almaya kalkışsa da çocuklar bunun karşısında dirençle durmaya çabalıyor. Gipo kimi zaman ataerkil söylemiyle, kimi zaman çocukları utandırma yoluna giderek baskısını oluşturma sevdasında. Gipo’yu harekete geçiren, kimi zaman ebeveyn, kimi zaman öğretmen, bazen de bir komşu… Gipo onların tutumlarıyla besleniyor ve daha da canavarlaşıyor. “Herkes ne der?” sorusunu aykırı çocukların yüreğine koyarak amacına ulaşmaya çalışıyor. Onların bağımsız ve özgür yetişmesi, yönlendirmelere açık olmamaları Gipo’ya kan kaybettiriyor. Fantastik yaratıklar olarak betimlenen Gipoların görevi gözetleme, denetleme, korkutma. Özellikle otoriter toplumlarda çabuk ürüyor ve yaygınlaşıyorlar. İktidar ve güç kazandıkça vücutlarının hacimleri de büyüyor üstelik… Gipoların yönetimine giren çocuk, iç denetim ve benlik saygısını yitiriyor. Gipo hayali bir olgu ama, onu yarattığımız anda gerçek oluveriyor. Haydi, giyelim “Gipo Geçirmez Tişört”lerimizi, okuyalım kitabımızı, bakalım daha neler neler düşündürüyor bize…? www.maviselyener.com Düş Hırsızlarına Karşı, Zehra İpşiroğlu, E Yayınları, 182 s, 2009, 10+ yaş SAYFA 24 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1037