25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

olarak çıkıyor. ‘Alışkanlıklar ormanında aşk!’ Romandaki bu cümle sanki, içeriğin özünü de etkili biçimde açıklıyor. Haluk, Canan’ın ezberini bozarken aslında ben de o kargaşayı fırsat bilip bir kadının iç dünyasına yöneldim. Onu gözlemlemek ilginç bir deneyimdi. Ezberi bozulanların iç çatışmaları sancılı bir süreci kapsar. Yıllarca birikerek hayatın en uzak köşelerine kadar sızmış edinilmiş değerlerin, ayakların altından kayıp gitmesi kişiyi boşlukta sallandırıp bırakır. Hiçlik bir yanıyla bunu da tanımlıyor. Orada Canan’ın bakış açısından anlatıma soyunmam elbette tehlikelerle dolu bir seçimdi. Bunun nedenini başka bir söyleşide de açıklamıştım: Kadınlar ikilemde kaldıklarında erkeklere göre daha cesaretli davranıyorlar. Erkek bütün güçlü görünme çabasına karşın sıkıştığında yelkenlerini suya daha çabuk indiriyor. Hele bu, perdelerini sıkı sıkıya örtmüş Haluk benzeri bir kişilikse durum daha da belirsizleşiyor. O nedenle anlatımın bir bölümünü Canan’ın bakış açısından geliştirdim. Ben tüm ezberi bozulanların, Canan’ın ‘‘ötekilere’’ tepeden bakan, sevgiden uzak, katı bir aile ortamından kaçıp önce Esat’a ardından Haluk’a uzanan hikâyesinde kendilerinden izler bulacakları kanısındayım. Günleri televizyon dizilerine bölen Canan’a bu konuda yöneltilen yerli dizi ve sinema eleştirisi hakkında ne dersiniz. Bir televizyoncu olarak sizde mi aynı yargıya sahipsiniz? Dilerseniz bu sorunuza daha genel açıdan, medyanın bütününe, yayın politikalarına yönelik bir yaklaşımla yanıt vereyim. Türkiye sil baştan formatlanıyor. Siyaset, yargı, asker, bürokrasi başta olmak üzere aklınıza gelebilecek bütün kurumlar yeniden biçimlendirilme aşamasında. Bu, toplumun iç dinamikleriyle gerçekleşen bir dönüşüm değil elbette. Amerika kırk yıllık Türkiye projesini ılımlı İslam modeli üzerine oturtmaya çalışıyor. Obama’nın seçilir seçilmez ayağının tozuyla ülkemize gelip Meclis’te yaptığı konuşmaya bakmak bile (Kürt açılımı dahil) yol haritamızı anlamamız bakımından yeterli bir kanıt. Medya bu çalkantıdan payına düşeni fazlasıyla alan yerlerden birisi. Televizyon ve gazetelerin el değiştirmesi, mali bakımdan çökertilip sindirilmesi süreci bence ‘başarıyla’ tamamlandı. Artık koro halinde tek ses çıkaran bir yapı var karşımızda. Ekranlar köçek oynatan programlardan geçilmiyor. Haber anlamında yandaş medyanın çizgisi belli ama muhalifmiş ‘gibi’ durmaya çalışanlara çok gülüyorum. Şu anda medyanın, yapılan işleri kitlelerin gözünde parlatmak, haklı kılmak, temize çıkarmak gibi kirli bir işlevi var. Peki, gazeteci Haluk roman kahramanı olarak Canan’ın zihnini karıştırdığı gibi, gazeteci kimliğiyle okura tanıdık görünüyor. Ne dersiniz? Hiçlik’te gazeteci karakteri olarak çizdiğim Haluk bu işlevin bir kısmını yerine getirenler arasında sayılabilir. Kendini kirlenmiş hissediyor. Belki de Türkiye’de medya gerçeğini abartıya düşmeden kapsayabilen tek sözcük bu: Kirlenmişlik. Hastane olgusu da benim zihnimi karıştırıyor: Kendisi, en azından benin için bir ‘kapatılma’. Canan’ın sürdürdüğü yaşamı ve evliliği (daha genel an¥ lamda ilişkiler) de böylesi bir kapatılmayı anıştırmıyor mu sizce? Müge Karahan Varlık Dergisi’nde Hiçlik’le ilgili yazısında anlatımdaki bu “kapatılma” olgusuna dikkat çektiğinde biraz duraksadım. Şimdi siz de benzer bir noktaya dikkat çekiyorsunuz. Doğrusu romanı yazarken bu hiç aklıma gelmemişti. Aile, okul, kışla, fabrika, hastane, hapishane ve diğerleri. Gerçekten üstesinden gelemeyeceğimiz, çoğu zaman bizi ve ilişkilerimizi ‘‘hizaya sokan’’ bir kuşatmalar zinciri. Bunu kırmaya kalktığınızda yalnızlaşıyor, oyun dışına itiliyorsunuz. Ben Hiçlik’te kuşatmanın iki boyutunu irdeledim: Hastane ve aile. Ne yazık ki ikisinden de olumlu sonuçlar çıkaramadım. O nedenle okulu, kışlayı, fabrikayı ve hapishaneyi düşünmek bile istemiyorum. Bireyi mutsuz kılan tüm kurum ve kavramların ‘‘hizaya girmeme’’ pahasına irdelenmesi, edebiyatın önemli işlevlerinden birisi sayılmalı. Belediyeler, iktidarlar, darbeler, türban, inanç ve daha birçok gündemi, sosyal arka planını aşkın ve hastalığın yanı sıra, taşıyor roman. Bu konuda hiç eleştiri aldınız mı? Doğru; romanda sizin saydığınız unsurları da kapsayan biçimde yelpazeyi geniş tuttum. Yelpazenin genişliğine karşın kitabın sayfa sayısı öyle beklendiği üzere abartılı değil. Bunu ‘ekonomik bir dil’ yaklaşımıyla yorumladılar. Eğer yaşananları özümsemede, süzgeçten geçirmede sıkıntınız yoksa anlatımınızı duru, gereksiz ayrıntılardan arınmış bir tabana oturtabilirsiniz. Şimdi burada üzerinde durulması gereken bir nokta var: Yaşadığınız ülkenin sorunları, koşulları ve insan dokusu sizi etkiler, dönüştürür, içine çeker. Kendinizi bunlardan bağımsız düşünemezsiniz. Bu etkileşimi gerçek boyutlarıyla algılamak gerekir. Ben bunu tsunamiye benzetiyorum. Dev bir dalga, kabardı, kabardı ve toplumun üzerine doğru kapaklandı. Altta kalanlar neler olduğunu anlamak istercesine şimdi birbirlerine bakıyorlar. Bundan, bizleri kuşatan ilişkilerin etkilenmeyeceğini söylememiz mümkün mü? İlişkilerini ekranlarda milyonların gözü önünde sürdürenlerden, günlük yaşamın koşuşturması içerisinde yoğrulanlara kadar herkes tufandan payına düşeni aldı, almaya da devam edecek. Elbette bir toplumbilimci, siyasetçi falan değilim. Ben sözcüklerin dünyasından bakıyorum hayata. Gözlüyor, biriktiriyor, eliyor ve yazıyorum. Hiçlik bu aşamalardan geçerek doğdu. Yeni yazın çalışmalarınız var mı? Yeni kitap çalışması elbette var. Ben 17 yılımı televizyon denen bu donanımlı ordunun mutfağında geçirdim. İşlerin nasıl döndüğünü, nasıl kotarıldığını, hangi sunumlar altında kitlelerin yönlendirildiğini üstümü başımı batırarak, döke saça öğrendim. Gerçekten ben de kendimi kirlenmiş hissediyorum. Ama bu arada oyun kurucuların kâğıtları kararken nasıl hileye başvurduklarını, kurmacayı gerçekmiş gibi nasıl yutturduklarını da yaşayarak gördüm. Hiçlik’te Haluk karakteri bunun ipuçlarını verdi. Ama şu anda yazmakta olduğum yeni roman, derinlerde neler olup bittiğini kurgulaması açısından sanıyorum farklı bir çalışma olacak. ? Hiçlik/ Ferhan Şaylıman/ Turkuvaz Kitap/ 172 s. SAYFA 31 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1029
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear