25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Roland Barthes’tan ‘Yas Günlüğü’ Anneniz ölse ne yapardınız? Roland Barthes’ın annesinin ölümüyle beraber iki yıl boyunca doldurduğu fişlerin toplamından oluşan Yas Günlüğü, içten bir sevgiyi göstermesinin yanı sıra o dönem yazmaya başladığı yapıtların izlerini de taşıyor. Burada okuyucu, hem bir anne ve ona duyulan sevgi ile ölümünün yarattığı keder hem de Barthes’ın yaşadığı gerilimle yüzleşiyor. Ë Ali BULUNMAZ “Şimdiyse cesaret yaşamayı istemek demektir...” Roland Barthes artre’ın Edebiyat Nedir? adlı kitabının satırları arasında gezindiğimizde şu cümleyle yüzleşiriz: “Herkesin kendine göre bir nedeni vardır yazmak için. [Yazmak] şunun için kaçış öbürü için ele geçirme yolu. Ama insan keşişliğe, deliliğe, ölüme de sığınabilir; ele geçirme silahla da yapılabilir. Neden ille de yazmak?” Buna herkesin kendince vereceği bir yanıt vardır elbet. Kaçmak için yazabilir insan, kovalamak için de; unutmak ya da hatırlamak adına da. Felsefeci, göstergebilimci, edebiyat eleştirmeni, edebiyat ve toplum teorisyeni olan; Sorbonne’da öğrenim gören, Collége de France’ta göstergebilim dersleri veren Roland Barthes’ın Yas Günlüğü’nü nereye koymalı o zaman? Yazdığı onca metin arasına bu günlüğü sıkıştırır; onun oluşturulma nedeni ölümdür. 25 Ekim 1977 günü, 62 yıldır birlikte yaşadığı annesi ölür. Benliğindeki çöküntüyü satırlara döker. Barthes, annesinin ölümünün hemen ertesinde, 26 Ekim 1977’den, 15 Eylül 1979’a kadar bu günlüğü tutar. Aynı zamana denk düşen pek çok yapıtının izine rastlamak da mümkündür bu sayfalarda. lüğü tutmaya başladığı 26 Ekim 1977’de ona şöyle yazdırır: “Evliliğin ilk gecesi. Peki, ama yasın ilk gecesi?” Acının sayfaları böylece açılır. Barthes’ın “kadın bedenini tanımadınız siz; annemin bedenini tanıdım ben, o hastayken, sonra da ölüm döşeğinde” deyişi de aynı acının izdüşümü. Barthes, notlarında içten içe, tuttuğu yası okura sezdirirken öte yandan “yas”ın kendisi üzerine de yoğunlaşır; onu eşeler ve “yas”ın ne olduğunu anlamaya ve anlatmaya çalışır. Bir ölçüsü var mı yasın? Barthes satır aralarında, tanımlama çabalarına ek olarak bunu da sorgular. Belli ki çok acı çeker. Yazdıkları, hem bunu yansıtma hem de yatıştırma anlamı taşır: “Bu notlardaki şaşırtıcı yan, zihin çevikliğinin pençesinde yıkıma uğramış bir öznenin var olması” (s. 38). Tuttuğu yas kaotiktir, ifadeler bunun açıklamasıdır. Yaratım sürecindeki özne ve kendisini kıskıvrak yakalayan acı... Barthes, bu gerilimi aşmaya gayret eder. Ama acı ve yasın kendisi pek çok şeyi aydınlatır, gerçek anlamını bulmasını sağlar: “Çok şey, beni huzursuz eden şeylerin önemsizliğini anladım. Benim tuttuğum yas, bir yaşam düzeninin değil, sevgi ilişkisinin yası” (s. 47). Annesiyle ilişkisini, ona duyduğu sevgiyi, annesinin son dönemlerinde Barthes’ın çektiği sıkıntıyı ve ölümünden sonra oluşan gel gitleri açar okuyucuya Yas Günlüğü. Kimi zaman da rollerin değişimini: “Aylarca annesi oldum ben onun. Sanki kızımı kaybetmişim gibi. Bundan daha büyük acı olur mu?” (s. 64). Barthes, yaşadığı acının etkisiyle kurcaladığı yasın, sürekli olmaması ve kimi zaman üstünün örtülmesi nedeniyle kolayca aşınmadığı sonucuna varır. Dolayısıyla yas, onun için daha yıkıcı bir kimliğe bürünür ve “kendi yolculuk düzenine sahiptir.” Annesinin ölümünü izleyen süreçte her nereye gitse, hangi seyahate çıksa, keder ve yas Barthes’la beraber yürür: Marakeş, Kazablanka, Mehioula, Yunanistan... Bütün hepsi acıyı peşinde sürüklediği coğrafyalardır. Acıyı yanında taşıdığı tüm bu seyahatlerine karşın, kendine hep “Neden yolculuk yapmaya katlanamıyorum?” diye sorar; o artık kaybolmuş bir çocuk gibi evine dönmek isteyen bir adamdır. Barthes, yaşadığı acı ve yasa karşın, bunların nası aşılabileceğine dair bir tutamak da bulur: “Büyük krizlerden çıkmayı sağlayan çalışma öyle çarçabuk tasfiye edilmemeli; bana göre bu ancak yazıda ve yazıyla gerçekleştirilir” (s. 141). de seyrekleşmeye başlaması. Tarihlerin arası açılır, fişlerin sayısı azalır. Barthes’ın notlarında gözden kaçırılmaması gerek bir şey var: Yaşamdan belli oranda kopmuş ve içine kapanmış bir adam duruyor karşımızda. Buna rağmen yazı ve üretim, onun ayakta kalmasını sağlıyor. Edebiyat ve yazı, onun için nefes almanın bir başka adı; hatırlamanın ve yaşama devam etmenin yolu oluyor. Buradan hareketle, insanın “unutmadığını ama içine boş bir şey yerleştiğini” söylüyor (s. 237). Barthes’ın annesini yitirişiyle kaleme aldığı notlardan kesif bir acı süzülüyor. “Bir taş gibi boynumda, içimin derinliklerinde” diye anlattığı keder, yoğun şekilde birkaç yıl hayatını işgal ediyor. Onu etkisi altına alan “sıradanlık” (ki burada sıradanlıktan kastettiği bungun ve durgun ruh hali), Barthes’a yıkkın satırları yazdırır. Ama onun Yas Günlüğü’nü asıl yazma gerekçesi 11 Nisan 1978 günkü satırlarında kendini açığa vuruyor: “Anımsamak için mi yazmalı? Anımsamak için değil de mutlak olarak beliren unutmanın acısına karşı koyabilmek için yazmalı” (s. 122). Yas Günlüğü’nün sayfalarından okuyucuya aktarılan yalnızlıktır bir ölçüde. Barthes, istemediği ama ruhunu sarsan kaybedişle tek başınalığa sürüklenmiş gibidir. Bu süreç, onun düşünmesine; durumuyla ilgili yorum yapmasına yardımcı olur. Yalnızlığı istemediğini ancak buna gereksinim duyduğu sonucuna varır. Zamanın öldürücü, geride kalana da (en azından başlarda) yoğun biçimde acı veren bir öge olduğunu da anlarız Barthes’ın yazdıklarından. Zaman, uzun ve yakıcı; bir o kadar da yaraları soğutan özelliğe sahip. Günlüğün satır aralarında bunlar da gizli. Günlükten, Barthes’ın ömrünün büyük bölümünü beraber geçirdiği annesinde iyi yürekliliği, soyluluğu, masumiyeti ve yumuşaklığı bulduğu kavranıyor. Ölümüyle yol ayrımına geldiği annesine tüm iyi nitelikleri yüklüyor. Bu yüzden hayatının en büyük çöküntüsünü yaşıyor. Barthes’ın günlüğünde anlatılanlar için okuyucu, “bunlar bizi ilgilendirmez” de diyebilir. Ama burada üzerinde durulan pek çok nokta kişisel bir yas tutmanın ya da öznel bir kederin önüne geçip hemen herkese, günün birinde eline kalemi aldırabilecek yaşanmışlığa doğru yol alıyor satırlar. Nihayet notlar, iki kişi arasındaki bağı ve ilişkiyi aşıyor. Barthes, örtük olarak soruyor: Anneniz ölse ne yapardınız? Yanıtı günlükte: Ben içimden geçenleri; kederin beni sürükleyişini sayfalara döktüm. Siz ne yapardınız?.. ? Yas Günlüğü/ Roland Barthes/ Çeviren: Mehmet Rifat, Sema Rifat/ Yapı Kredi Yayınları/ 266 s. S UNUTUŞUN ACISINA KARŞI KOYMAK Barthes’ın yaşadığının, zaman geçtikçe yasın ötesinde keder olduğunu ve yasın daha çok psikanalitik bir kavram olduğunu söyleyişiyle karşılaşırız. Yaşadıklarına dayanarak 18 Temmuz 1978’de fişlerine şunu yazar: “Herkesin kendi keder ritmi vardır” (s. 172). Sözünü ettiği “keder ritmi”, annesinin ölümüyle hayatına eşlik eder bir hâl alır ve Tüm zamanını kaplar. Yazma ve okuma eylemlerini etkiler. Sonunda ona bir edebiyat tanımı yaptırır: “[EdebiKEDERİN DALGALI DENİZİNDE yat] acı çekmeden, gereklerden soluk tıkanmasına uğramadan okuyamayacaNotları toparlayan ve metnin yayımğım bir şey.” Barthes lanmasını sağlayan Natkedere hastalıkmış halie Léger, Barthes’ın gibi bakmaz. Onu inYas Günlüğü’nün temeli sana yabancı bir şey olan fişlerin, kısa ve özlü gibi görmez. Hele bir anlatımı gözler önüne depresyon benzeri serdiğini ifade eder: “Yas bir ruh haliyle hiç eşGünlüğü tamamlanmış leştirmez. Keder bir kitap değil, yazmayı Barthes için, “özde arzuladığı bir kitabın varvar olan kişisel bir sayımsal biçimi. Günlük durum”dur. haliyle o sıralarda kaleme aldığı yapıtların hazırlanYas, keder ve acı masına katkıda bulunur Barthes’ın kimi zave bu özelliğiyle onları man korkuya; ölüm aydınlatır.” korkusuna tutulmasına neden olur. KorBarthes’ın, ölümüyle kunun üzerine gider sarsıldığı annesi Henrietve onu yenmeye çalıte Binger 1893’te doğar. şır. Diğer taraftan, Henüz yirmi yaşında Loannesinin ölümü, uis Barthes’la evlenen uzakta duran “bütün Binger, iki yıl sonra anne insanların ölümlü ololur. Yirmi üç yaşında, duğu” düşüncesini savaşta kocasını kaybeder ona anımsatır. Günve dul kalır. Barthes’ın lükte ortaya çıkan bir günlüğünde, ölümüyle başka yön, annesini yasa büründüğü annesikaybedişinin üzerinnin çok kısa biçimdeki Edebiyat ve yazı, onun için nefes almanın bir başka adı; hatırlamanın ve yaşama devam den geçen bir yılda yaşamöyküsü böyledir. etmenin yolu oluyor. Buradan hareketle, insanın “unutmadığını ama içine boş bir şey yas notlarının git giAnnesinin ölümü, gün yerleştiğini” söylüyor. SAYFA 8 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1024
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear