29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Ş Saptama o akıyor ben çok uzaklardayken kasımda akıyor geceleyin sabah alacasında ve yağmur yağarken kar düşerken kimseler yokken kıyılarında oturanlar tatildeyken ev taşınırken Noel kutlarken onu değil başka şeyler düşünürlerken Scheibbs Üzerinden sahillerinde saatle tatil izni veriyor nakliye aracı oyun arkadaşı yardımdır ve bazen yalnız son durak Johann Heinrich Schmelzer çoktan beri Viyana’daydı, yazdığı zaman Sonata Quinta’yı. Bu yüzden kendi kendine soruyor sur kapıları, neden aralarından suyun yorulmaksızın yanıtlar çaldığını çılgınca durgularına Kienberg önlerinde başlar sonra bir mırıltı, bir dalga yankısı, bir öte ileti: Et si Unitatem Fidei requiris son olarak burada bir faytona bindiği yere kadar. BichlBuche (Blasenstein’dan bir bakış) Kuş sesleri tepesinde ve ölüm korkusu yok. Neredeyse sonsuz. Yağmurda da saklıyor anıyı en yüksek dalda. Son savaşları korkuyu ve mevsimleri. Yılları. Büyüyen yıl halkalarını. Heuberg Bugün tarlalarda silo balyaları var ve ağustos. Gençlik ve samanyığmavakti aynı anda sona eriyor. Suda ördekler ve insanlar ve Ara sıra bir kuğu. zamandan yelpaze çiftgölge sedef gülkırmızı abosa edilmiş kan damarlarda dolu fırtınası içe bakış kirli kar tarlalarına ıslak toprak kurtçuk beyazı üstüne sapsız çuhaçiçekleri hava dupduru duruyor direnip ayaza hummalı kara geçmişe gökmavi toplardamarlar yavaş serinler esintisiz ve nefessiz zamandan yelpaze elvermiyor amacına uzaklardan bir sezgi kurşun çürük yapraklar plastik kutular toz çiftadımlar çiftgidiş yaralar yanmaya başlıyor iir Atlası CEVAT ÇAPAN Barbara Pumhösel/ Şiirler/ Çeviren: Yüksel Pazarkaya Erlauf (*) (II) Tıkanma öncesi durgunluk? Sonra bir kuş kök saldı, çiçek çamur delikleri üzerinden sıçradı asfaltta ve çocuk en yüksek daldan imdat sinyali ıslıkladı trafik işaretleri ağacında. Korna ve fren cayırtıları. Fırtına. Lâmbanın gözleri karardı. Bir an sonra çiçek durdu, çocuk zıpladı, kuş öttü, lâmba sessiz sedasız ormanda yitti. Petzenkirchen Seyrek, ve neredeyse hep geceleri gülüyor Erlauf yüksek sesle gülüşü kabarıp güçlendiriyor kendi kendini sayısız yankıyla hızlanıyor ve gurulduyor ve akıyor ve dalgalanıyor, gülmesi gidiyor suda ileriye, soluk soluğa kalıyor – bir bir sessiz fısıldama, oflama izliyor, bir yavaştan birlikte akış, bir son adım daha, son uyak sonra gülüş batıyor So nett (Pek hoş) Gerçekten hoştu, dedin, pek hoş, seni yendiden görmek. Biz yeni den... bunca zamandan sonra. Güzel olurdu. – Ve çekip gitmiştin. Bir buhran oldu, bir yıkım, bir dar be uçurumdan sonra, yürekpar çalayıcı senin iyi niyetli kibarlığın. Senin senin vurdum ve hiçduymaz hoşluğun. Pek aptalcaydı. O düşler yıllarca. Kullanılmayan zaman. İnşası beklentilerin: tuğla tuğla üstüne. Geriye hiçbir şey kalmıyor. Geriye doğru da gidebilmeli. Duvar yokol malı. Onunla birlikte öyle zahmetli hoş. Kienberg – Pöchlarn Kompartımanda yalnız. Dizlerde bir kitap. Güven duygusu pencereden bakarken. Erlauf birlikte gidiyor. Nehirağzı kıvrık ceviz ağacı gölgesinde Bechelaren’li Rüdiger oturuyor basamaklı yollar bisiklet yolu kılığında ve bir yol işareti gösteriyor gece gündüz Kokoschka’nın doğduğu evin yönünü kasırga esiyor burada sürtüyor yollara çukurlara sahil otlarına bize ve kendine anımsatıyor soysuzlaştığı o yılları burada nehir sona eriyor devrediyor tarihi ve öyküleri akışa Erlauf dökülüyor Tuna’ya dökülüyor dökülüyor yorulmaksızın devamlı taze sularla hep yeni dalgalarla bitiyor sonsuzca sürerek ? (*) Kafadaki Nehir. Kıyı Boyunca Bir Mozaik. SAYFA 23 Roma Köprüsü Suya bir bakış atmak bir yüzün yansısını görmek kendini ararken köprü simetrileri gözler bakışlar çift su ile su içinde su yüzünde yok anlamı atlamanın resimler yaşıyor koşuyor burdan öte daha hızlılar akışından suyun ve birkaç dalga ötede ayna yine kaya yeşil ve boş – ırmak zenginleştiriyor durmadan arşivini yaban asma bir dal konduruyor beş çentikli kankırmızı bir yaprağı boğazıma tam düşüncelerimde sonbaharda yaprak dökümü üzerine alışılmış resimler ortaya çıkarken İletişim hep bir yaprak yere yelken açıyor en ufak esintide üç tane sessiz güz sesleri hayret ediyorum yaprak dökümü martta evin yolunda bir yaprak koluma dokunuyor , ve anımsatıyor – bazı meşe yaprakları baharda gidiyor (Saffen) kantar acıyı ölçemiyor geçmişi şimdiye çeken acıyı zaman onu zaptedemiyor yalnız sen sen onu yanına alıyorsun ve senden sonra başlıyor – yeni gibi – başka bir yerde beyhude miydi o? senin yaşamın da? bütün sözlerle birlikte gerçi düşünüldü onlar ve dile geldi ama çabuk yok oldu lar kimse onları saklamadığı için senin adın bile kalmadı mezar taşında başka biri yazılı yalnız ben – ben taşıyorum senin adını soruyor ve bazen kaskatı kalıyorum ve okunaklı Sölling – Purgstall bazen akıyor trenle aynı hızda, tekerlekler bisiklet yolunda dönüyor aynı düzende, ta tren istasyonda duruncaya dek (ister inen olsun ister olmasın) ve sonra her biri kendi yoluna gidiyor Cennet Somut bir yer o zamanla bugün arasında, nehir kıyısı ve bisiklet yolu Sölling ile Purdstall arası kızılağaç çalıları ve ebegümeci öbekleri gençlikle veda arası ve suda iki kaya, uzun süre yağmayınca, ortaya çıkıyorlar. Günümüzde Noel bugün ahırlar AB ölçülerinde süper yapılar, bilgisayarlı, sımsıkı kapanabilir / bütün parçaları çalıyorlar bugün gezgin bir dülger yabancı bir ülkeden – karısıyla – geceleyecek bir yer ararken açık bir ahır kapısı bulamaz bu yüzden hiç de önemli değil içerde yalnızca nemli silo yemi olması ve geleneksel samanın yerine yataklık olarak demir mazgalın geçmesi Schliefaugraben renkli resimler hareket ediyor savaş gösteriyor ve benim önümde duruyor yeryüzünü buyruğunuza alın çiçek açıyor üstte içersi siyah ve bekliyor bir taş atımı mesafede gibi ölüler beklediler toplu mezarlar şimdi boş havadır çayırdır yeryüzü hâlâ doğru sözleri bekleyen işitilebilen sözleri fısıldanan değil insanca olan isimler anı anışlar gibi 15 Nisan 1945 gözümü sayıya dikiyorum doksan altı 96 Macaristan Yahudiler aralarında çocuklar yetişkin olmalarına izin verilmeyen nerdeyse onlar da daha çocuk Hitler Gençliğinin temsilcileri işleri kömürleşmiş cesetlerin üstüne toprak örtmekti sonra daha büyüdüler yaşlandılar sustular katiller cezasız kaldı yargılama yok taş yok isim yok ta ki bir papaz ve onun on beş yaş sınıfı geç kalmış bir uyarıcı anma anıtı dikene dek orman kenarında koyakta çayırlar ağaçlar ve bir dere bir de onun suları ulaşır bir zaman ırmağa nehre ve denize değerler cürüm mekânlarına gökyüzünü yansıtan kan damarları gibi geceden geceye ve her gün kıpraşır yeni bir yıldız Caddenin Gündüz Düşü Çocuk, kuş ve çiçek birlikte şarkı söyledi sessiz ışıltılı bir gugukışıkkaranfiliyigeceleryürüyüşşar kısı. Ötesi sessizlik. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1024
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear