05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Mebuse Tekay’dan “Batı Doğu’dan Başlar” Doğu nereden başlar? ğinde yapılan gezi, yüzlerce ayrıntı... Ayrıntı mı? Hayır, anlatılması asıl gerekli olan şeyler. Bütün bunları Mebuse Tekay’ın gözünden görüyor, yüreğiyle anlıyoruz. Zaten yazar, kitabın bir yerinde uyarıyor bizi: Bu geziyi benim gözümle yapacaksınız. Kendi gözünün mutlak olmadığını da söylemiş oluyor böylece. Yazarın bu yolculuğa çıkma nedeni kitabın her satırına yansıyor. Yargılamadan anlamaya çalışıyor, anladıkça yargılarının değişmesinden de korkmuyor, hatta bu değişimi, dönüşümü istiyor. Okurdan da beklediği böyle bir değişime hazır olması. Çünkü farklıyı, yabancıyı, ötekini anlamak ve eşit görmek ancak böyle mümkün. Aynı anlatım sadeliği içinde sorularını ve cevaplarını okura aktarıyor, “ben böyle gördüm, bunları düşündüm, ya siz...” diyor. “Uzatmayalım, alıp başımızı gidelim” derken kitabın başında, sonlara doğru “Bütün bunlardan habersiz geçip gidebilir yaşam. Geçmesin. Hemen şimdi bir yolculuk kararı alın... Ara sıra kendinize bir armağan verin, görmeyi en çok istediğiniz yeri seçip gidin. Farklı insanlar tanımak, farklı kültürlere açılmak dünyaya bakışınızı etkileyecek, yumuşatacak, ufkunuzu açacak... Hayata dair ne varsa yollarda var” diyor. görmeyi başarabilsek; her insan, her kültür, her uygarlık kendi özgünlüğünü koruyarak da bu dünyanın, bu bütünün parçası olduğunu hissedebilse, sınırlı olan kaynaklardan herkes yararlanabilse dünya daha yaşanır bir yer olmaz mı?” Mebuse Tekay kitabında Batı’ya hem Doğudan hem de kendi Batılı penceresinden bakıyor ve o pencerenin dar olduğunu anlatıyor. “...Doğu kendini dışlanmış, aşağılanmış, hırpalanmış hissetse de, Batı’dan alması gerekenler olduğunun farkında. Batı ise kibirli, tanımak yerine tanımlamayı, anlamak yerine anlamlandırmayı seçiyor (...) öğrendiğim, alıştığım akıl yürütme biçimine göre, ‘ya Batılı olabilirdik ya Doğulu’. Uygar olan Batı’ydı ve biz Batılı olmak istiyorduk. Şimdi bakıyorum da, Türkiye ne tam olarak Batılı ne de Doğulu bir ülke, ama aynı zamanda hem Doğulu hem de Batılı. Olağanüstü olanaklar sunan bir konum bu... (Bu geziden sonra) Yalnızca Batı’ya dönük olan yüzümü ilk kez Doğu’ya da çevirdim.... Doğulu yanımı bastırdığımı fark edip onu özgür bıraktım, onunla barıştım, birinden birini seçmek zorunda olmadığımı, ‘hem o, hem o’ olabileceğimi hissettim.” Yazar, Batı Doğu’dan Başlar başlığını koymuş kitabına. Okura, ‘Peki Doğu nereden başlar?’ sorusunu sordurmak için belki. Bugün Batı’nın sorması gereken en can alıcı sorulardan biri de bu değil mi? Mebuse Tekay kitabında Batı’ya hem Doğu’dan hem de kendi Batılı penceresinden bakıyor ve o pencerenin dar olduğunu anlatıyor. Ë Oya BAYDAR az ayları geldiğinde, yaz ya da tatil kitapları tavsiye listeleri yayınlanmaya başlar. Kitabın yazı kışı olur mu, kışın neden okunmasın ki bu kitaplar, diye sorarım kendi kendime. Kitap piyasasını canlandırmanın bir yolu, bir hatırlatma olmalı... Öyleyse benim de bir önerim var: Mebuse Tekay’ın Batı Doğu’dan Başlar adlı kitabını öneriyorum. E Yayınları’nın “gezi kitapları” dizisinden çıkmış, ama sadece bir gezi kitabı, bir yol kitabı değil. Evet, bir yolculuğu anlatıyor: İstanbul’dan başlayan, Sivas’tan, Erzincan’dan, Ezurum’dan geçerek Tebriz’e, İsfahan’a, Şiraz’a, çöllerden geçip Belucistan’a, Pakistan’a, İndus nehrine, Lahor’a, Ganj’a uzanan, orada kalmayıp Nepal’e, Katmandu’ya, Himalayalar’a varan bir yolculuk bu. Ama aynı zamanda, belki de daha fazla kendi içimize, vicdanımıza, yıllardır aklımıza takılmış sorulara, mutlak sandığımız doğrularımızı sorgulamaya, ötekini tanımaya doğru bir yolculuk. Yol kitaplarını severim. Gidemediğim, göremediğim yerlere, karşılaşmadığım, tanımadığım, bu yüzden de anlayamadığım yaşamlara, insanlara ulaştıracaklarını umut ederim. Hayal kırıklığına uğradığım çok olur. Uzak diyarların dağını ovasını, yemeklerini âdetlerini, şaşkınlık yaratacak ilginç yanlarını anlatırlar da, insanları anlatmayı pek başaramazlar; sadece akılla, dıştan bakarlar ötekilere. Yüreğin gözüyle bakıp tanımadıkça, bırakın insanı bir dağ, Y bir nehir bile coğrafya dersini aşamaz kolay kolay. Mebuse Tekay’ın İstanbul’dan Himalayalar’a, sarı otobüsle yaptığı uzun yolculuğun notlarından oluşan Batı Doğu’dan Başlar kitabı bu yüzden farklı işte. Yazar sadece gezmek görmek için değil, tanımak, anlamak, düşünmek, sevmek için düşmüş yollara. Bu yüzden de farklı bir yol kitabı bu. ANLATIM SADELİĞİNİN ZENGİNLİĞİ Şimdilerde, güç anlaşılan, özenti, çetrefilli bir yazım üslubu ve dili bir hayli yaygın. ‘Ne kadar anlaşılmaz olursan o kadar derin düşünür ve usta yazar sayılırsın’ hesabı... Bu yüzden Tekay’ın yalın anlatımı, hiç zorlanmadan akan dili, özel arayışlara ihtiyaç duymayan üslubu kimilerine basit gelecek, nahif bulunacaktır. Pürüzsüz bir dille konuşur gibi, kafasından ve yüreğinden geçtiği gibi yazıyor, süslemelerin ve bilgiçliğin peşinde değil. Gezdiklerini gördüklerini içinden nasıl gelirse öyle aktarıyor. Gökkuşağı, günbatımları, İndus’un pembe yunusları, keçisine sarılan çocuk, ölümü bekleme odalarının kapıları açıldığında duyulan keder, Tebriz’in kahvehaneleri, Şiraz’ın gülleri, çayırlar çimenler, filler, eşekler, horozlar, büyüleyici çöl, Kuetta’da bir rikşacının rehberli DOĞUBATI SORUNSALINA YOLLARDAN BAKMAK Diliyle, üslubuyla iddiasız görünen bu kitap, bir gezi kitapçığı olmanın ötesinde günümüzün en önemli sorularını gündeme getiriyor ve bu sorulara sınırları, dağları, çölleri aşıp on bin kilometre boyunca uzanan yollardan yine iddiasız, naif ve belki de bu yüzden güçlü cevaplar veriyor. Sizi aynı cevaplara zorlamadan... Sanki yol soruları doğurmuyor da sorulara cevap aramak üzere yola çıkılmış gibi bir duygu. İşte kitaptan birkaç arabaşlık: Sınırları Kim İcat Etti? Zaman Önemliyse İnsan Önemsizleşiyor mu? Zaman, Ama Kime Göre? Batı Doğu’ya Neden Gitti? Buda Ne Diyor? Eşitlik, Özgürlük, Kardeşlik... Ama Kimin İçin? Uygarlık Nedir? Ve yine arabaşlıklara yansıyan birkaç cevap denemesi: Çöl Görmeden Ölmeyin, Ganj Akılla Kavranamaz, Ruh Bedenden Büyüktür, Batı:Ya O, Ya Bu Doğu: Hem O Hem Bu. Anlama İsteği İlk adım Olabilir. Başka Bir Dünya Mümkün. Mebuse Tekay için geziler, o başka dünyaya yaklaşmanın olanaklarını aradığı yerler. “Yolculuklar bizim için iyi, doğru, doğal olanın herkes için böyle olmayabileceğini, hayatta başka doğrular, başka iyiler de olabileceğini, bunun pekâlâ mümkün olduğunu, bütün farklılıklarımızla birlikte yaşayabileceğimizi gösterir, öğretir, anlatır bize”. Sonra başka bir yerde şu satırları yazıyor: “Yargılamadan anlamaya çalışsak, ayrım yapmasak; her insanı, her ırkı, her dini, her uygarlığı ve kültürü ‘bir’ BİR DE HARİTA OLSA... Kitabı okurken, İstanbul’dan Himalayalar’a uzanan on bin kilometreyi aşkın yoldaki durakları görebileceğim, sarı otobüsün güzergâhını izleyebileceğim bir haritaya ihtiyaç duydum. Haritaları severim, bazen haritalarda seyahat ettiğim olur. Ama bu ihtiyaç sadece bana özgü değil sanırım. Bu uzun yolun belli başlı duraklarının yerküre üzerindeki konumlarını görebilmek, kitabın iklimine ve ruhuna nüfuz edebilmeyi kolaylaştırırdı. Bir de, fotoğrafların üçüncü hamur kâğıda siyahbeyaz basılmasından kaynaklanan kalite kaybına takıldım. Bu haliyle metni güçlendirmek yerine etkiyi azalttıklarını düşündüm. ‘Çoksatar’ adayı romanlara gösterilen ilgi ve özen asıl bu türden kitaplara gösterilmemeli mi? Yayınevlerinin piyasa koşullarının dayatmalarından kaynaklanan güçlüklerini bilenlerdenim. Tabii ki kimse zarar etmek istemez, kimsenin de bunu beklemeye hakkı yok. Yine de yayıncılığın sadece kapitalist pazara ve kâra odaklanmış bir iş olmadığını düşünmek istiyorum, Mebuse Tekay’ın ‘nahif’liğini korumaya çalışarak. Bir “yaz kitabı” öneriyorum okurlara. Aslında yaşamımızın dört mevsimini de ilgilendiren bir kitap; sonraki baskılarında bir harita ekleneceğini de umut ederek. ? Batı Doğu’dan Başlar/ Mebuse Tekay/ EYayınları/ 166 s. SAYFA 6 CUMHURİYET KİTAP SAYI 962
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear