05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Değinmeler MUSTAFA ŞERİF ONARAN “Eteklerinde Kitaplar” uşku yok ki Rıfat Ilgaz gibi çok yönlü bir ozanı yalnızca “Hababam Sınıfı”nın yazarı olarak düşünmek, onu salt “Gülmece Edebiyatı”nın sınırları içinde değerlendirmek, yeterince tanımamak demektir. K Sunay Akın “Hayat Deyince”, sanatın akışına şiirli bir incelikle bakan, içi sevinç dolu bir ozan. Bir kültür insanının sunuculuğu, sanatın ertelendiği siyaset günlerinin yoğunluğunda, “Hayat Deyince”, insana umutla bakmamızı sağlıyor. Ölümünün 15. yılında Rıfat Ilgaz’ın anımsanması da o umudu yaşattı (TV8, Hayat Deyince, 7 Temmuz 2008). Rıfat Ilgaz 7 Temmuz 1993’te ölüme yenildiği zaman 82 yaşındaydı. Yaşamanın çilesini çeken bir ozanın ölüme bunca direnmesi onun bir başka güçlü yanıdır. Nasıl güldürmesini bildiği; oğlu Aydın Ilgaz ile Zeki Alasya’nın anılarıyla bir kez daha belirtildi. Nâzım Hikmet’in Anadolu insanı için söylediği, “Hoca Nasreddin gibi ağlayan” dizesini, Rıfat Ilgaz’ı düşünerek de yineleyebiliriz. “Marko Paşa”, adını değiştire değiştire yayımlanma inadını sürdürürken, bu işin yükünü taşıyanlardan biri olarak Rıfat Ilgaz da çile çekenler arasındaydı. O “Marko Paşa” birikimi yeniden yayımlanabilmeli. mımızdan hiçbir ayrıcalığımız yoktu. Dertlerimiz, sıkıntılarımız, gereksinimlerimiz, umutlarımız, isteklerimiz o denli birbirine benziyordu ki... Şiirim ister istemez yalınlaştı. Şairanelik tümüyle kalktı şiirimden. İlk şiirlerimde aruz ve hece ölçülerini kullanmıştım. Biçim ve biçem aramalarımda bu yapay yöntemlere başvurmak gerektiğini duymadım artık” (TÜRK DİLİ, “Rıfat Ilgaz’la Konuşma”, Haziran 1982). Şiir dilini değiştirmek, ona konuşma dilinin doğallığını kazandırmak, günümüze uzanan şiir anlayışları içinde bir aşama sayılabilir. Bunun ayrımına varmayanlar o dile kendilerinin ulaştığını sanırlar. Onlar, kendilerinden önce gelen Rıfat Ilgaz gibi bir ozana nasıl bir dil borcu olduğunun ayrımında değildir. Rıfat Ilgaz’ın çok yönlü edebiyatında önce şiir olduğunu şöyle anlatıyordum: “Şiirden gelmesi, şiiri asıl uğraş edinmesi, edebiyatın öbür dallarına geçerken Rıfat Ilgaz’a sözcük tutumunun önemini düşündürdü. Dilde yalınlığa yöneldikçe Türkçenin olanaklarını daha iyi tanıdı” (Rıfat Ilgaz’ın Şiirinde Toplumsal Duyarlık, “Yalın Dille Şiirli Anlatım”). Varsılla yoksulun ölümde buluştukları “Tosya Zelzelesi” şiirine girerken üç dizede bir ortam çizer: “Bu akşam başı dumanlı Ilgaz’ın Devrez’in üstünde bulutlar, Havada yağmur ağırlığı.” Doğa uykudayken, depremle gelen ölümün soğuyan sütle anlatılması: “Çocuğunu emziren kadının Soğudu memesinde sütü.” YENİDEN RIFAT ILGAZ ölümünün 15. yılında, Metin Demirtaş’ın Rıfat Ilgaz’a yazdığı mektupta şu sözler bizi düşündürmelidir: “Biz ise sizi bu dünyadan yüreğinize yüklediğimiz “Sıvas Acısı” ile yolcu ettik” (KAR, Rıfat Ilgaz Dosyası, MayısHaziran 2008). KAR dergisinin “Rıfat Ilgaz Dosyası” çekilen acıların dinmediğini düşündürüyor. Gencay Gürsoy, “Kırk Karanlığı” ile gelen toplumsal baskının, biçim değiştiriyor görünse de, günümüzde de sürdüğünü anımsatır. Gencay Gürsoy, kurulu düzene karşı çıkan Rıfat Ilgaz’ın “Kaderine razı olmayı” benimsemeyen bir ozan olduğuna inanır. Rıfat Ilgaz’ı şöyle tanımlar: “İnsanların akıl yoluyla gerçekleri bulmasını öngörür. Şiirlerinde estetize edilmiş bir dille aydınlığa ulaşmanın, yapılacak mücadelelerden geçtiğini belirtir” (Rıfat Ilgaz’ın Şiirinde Bilinçlendirme Olgusu). Öner Yağcı, Attila İlhan’ın tanıklığıyla anımsıyor Rıfat Ilgaz’ı: “Rıfat Ilgaz, o dönem toplumcu şairlerinin en ‘nevi şahsına münhasır olanı’dır. Şiirlerini sanki dudaklarından eksik olmayan acı bir tebessümle yazardı; ilk bakışta masum, hatta basit sanabilirdiniz; etkisi sonra sonra derinleşiyor, anlamı ya da mesajı, sonra sonra insanın içine işliyordu... O ‘Fedailer Mangası’nın demirbaşlarındandı” (Şair Rıfat Ilgaz). Yaşamak işe yaramaktır. Son şiirinde bile bunu anımsatır: “Elim birine değsin, Isıtayım üşüdüyse Boşa gitmesin son sıcaklığım.” Rıfat Ilgaz’ın eğitimci, edebiyatçı, özellikle ozan kişiliğindeki bu gerçeği anlatan “Rıfat Ilgaz Sempozyumu”, Kastamonu’da, bir okulun salonundaki sayılı dinleyicilere duyurulmakla kalmadı, Çınar Yayınları’nın emekleriyle kitaplaştı. Ölümünün 15. yılında Rıfat Ilgaz’ı yeniden tanımak, edebiyatımızın gelişmesindeki önemini anımsatmaya yarayacaktır. Yazıyı, Can Yücel’in ona adadığı dizelerle bitirmek anlamlı olacak: “Ilgaz Anadolu’nun Sen yüce bir dağısın Eteklerinde kitaplar...” ? Bu sayfayla iletişim kurabilmek için dergilerinizi ve kitaplarınızı aşağıdaki adrese gönderiniz: bu bölümde 20 yazarın görüşüne yer verilmiş. Bu geniş çalışma da gösteriyor ki Rıfat Ilgaz önce ozandır. Bu yazıda, ölümünün 15. yılında, Rıfat Ilgaz’ın ozan kimliğini yeniden anımsamak yararlı olacak. ÖNCE ŞİİR Edebiyatın her alanına girip çıksa da, Rıfat Ilgaz önce ozandı. Dize kurmanın tutumuyla edebiyata bakmayı bilen bir ozan. Kastamonu’da, 1012 Mayıs 2006 tarihlerinde, geniş katılımlı bir “Rıfat Ilgaz Sempozyumu” düzenlenmişti. Bu toplantıya ben de çağrılıydım. Yeni geçirdiğim bir ameliyat yüzünden gitmeyi göze alamadım. Belki de Kastamonu’nun insanı dinlendiren gölgeli yalnızlığı bana iyi gelecekti. Bense bildirimi göndermekle yetindim. Bu geniş katılımlı sempozyumu Aydın Ilgaz, geçen yıl, büyük boy, 900 sayfalık bir kitapta topladı (“Edebiyatımızın Koca Çınarı” Anısına, Rıfat Ilgaz Sempozyumu, 1012 Mayıs 2006, Çınar Yayınları, 2006). Aydın Ilgaz daha önce Rıfat Ilgaz’ın bütün şiirlerini, özenle düzenlenmiş bir kitapta toplamıştı (Bütün Şiirleri, 19271991, Çınar Yayınları 2003). (Aydın Ilgaz’a bir sitemim var: Kitapta bulunmayan 20 kadar eski Rıfat Ilgaz şiirini bulup Aydın Ilgaz’a göndermiştim. Rıfat Ilgaz’ın “Bütün Şiirleri” eksiksiz olsun istemiştim. Şiirlerin tıpkıbasını yeniden yapıldığı zaman bu şiirlere yer verilmedi. Umarım emek emek biriktirdiğim o şiirler yitip gitmez. Belki üçüncü baskıda yer alır). Geniş oylumlu “Rıfat Ilgaz Sempozyumu” kitabında kişiliğinden, edebiyatın değişik alanlarında yer alan çalışmalarına kadar, bütün yönleriyle “Edebiyatımızın Koca Çınarı” ele alınmış. Yalnızca şiirlerine ayrılan yer 150 sayfa tutuyor. Benim bildirimin de yer aldığı SAYFA 22 ŞİİR YORUMUNDAN NE ANLIYORUZ? Şiir eleştirisi; dize kurmak, şiirin bütününe söyleyiş özelliği kazandırmak, alışılmamış imgelerle dokumak, değişmeceli sözlere yeni bir anlam derinliği kazandırmak, kendine özgü sesi bulmak gibi incelikleri araştırarak bakılırsa; yeterli birikimin ötesinde bir “derin görü”yü gerektirir. HAYAL dergisi bu konuya geniş yer ayırmış (HAYAL, Şiir ve Eleştiri, TemmuzAğustosEylül 2008). Öyle anlaşılıyor ki, şiir dilinin gelişmesi, yeni anlatım olanakları kazanması, şiire bakışı da değiştiriyor. Eskiden ölçüuyak tartışmalarıyla kısırdöngüye giren şiir eleştirisi, şiiri nasıl okumak, nasıl yorumlamak gerektiği üzerine yeni boyutlara ulaştı. Bilinen sözcüklerden bilinmeyen sözlere doğru, şiirin nasıl bir değişim geçirdiğini, nasıl bir ivme kazandığını anlamak için değişik düzencelerden şiire bakmak gerekecektir. Böyle bir anlayışı benimseyen İsmail Mert Başat şiir eleştirisinin birikim işi olduğu inancındadır: “Tek güçlük, eleştirmenliğin büyük bir birikim, kapsamlı bir donanım gerektirmesidir. Şunu da ekleyebiliriz: Herhangi bir yapıtın, ya da sanat akışının eleştirisi, o alanın içinde kalınarak yapılamaz; yapıldığında eleştirinin gereksindiği yetkinliğe ulaşılamaz” (HAYAL, Şiir ve Eleştiri, Şiir, Eleştirinin Parmak Aralarından Kayar mı?, TemmuzAğustosEylül 2008). Bir eleştirmen şiire bakarken kendi değer ölçüleri, kendi birikimiyle sınırlıdır. Bu anlayış Mehmet Can Doğan’ın yorumunda şöyle biçimlenir: “Burada bir değer sorunu veya değer kayması yaşanır. Metne bakanın tek değer ölçütü kendisidir; retorik, tarihsellik, estetik ölçüt devre dışıdır. Elbette bu tür yargılar da bir şey söyler; ama söyleyen ve söylenen metin değil, metne bakandır” (Şiirin İnceldiği Yer: Eleştiri). Şiire bakarken daha nice etkileşimler arasındayızdır. Ama 80 yıl öncesinden günümüze doğru, şiirini kendince yenilemek isteyen Rıfat Ilgaz’ın çağdaş şiiri nasıl biçimlendirdiğini de araştırmak gerekmez mi? BİR SEMPOZYUMDAN İZLENİMLER “Rıfat Ilgaz Sempozyumu”na gönderdiğim bildiride, şiirindeki toplumsal duyarlığı anlatmaya çalışıyordum. Rıfat Ilgaz; bezekli, düşsel şiirlerinden sonra; gerçeklere alaysamalı bir yalınlıkla bakan, yer yer toplumsal bir yergiyle sömürü düzenini eleştiren şiirleriyle “Kırk Kuşağı Toplumcuları”nın önemli bir ozanı olarak belleklerimize yerleşmişti. “Sempozyum Kitabı”nda Rıfat Ilgaz’ın şiiri üzerinde 20 bildiri yer almış. Mehmet Başaran’ın, Aydın Çubukçu’nun, Güngör Gençay’ın, A. Kadir Paksoy’un bildirilerinde toplumcu duyarlığın değişik yorumları var. Yer yer birbiriyle örtüşen özellikleri olsa bile, ayrıntılarda yorumlar değişiyor. Süslü anlatım yerine, yalın dildeki şiirselliğin gizlerine varan Rıfat ılgaz, bu değişimi bana şöyle anlatmıştı: “1946’lardan sonra tekil anlayışı çoğul anlayışa dönüşmüştü. Tek, çift kalmamış, tam anlamıyla çoğul dönemi başlamıştı. Topluma bakınca ne kendimi, ne de eşimi görüyordum artık. Yığın vardı karşımda. ‘Biz’ bu yığının içindeydik. Çevremizdekilerden, orta MUSTAFA ŞERİF ONARAN Hekimköy Sitesi 20. Sok. No: 8 06800 ÜmitköyAnk. Tel.: (0312) 235 91 11 236 23 46 CUMHURİYET KİTAP SAYI 962
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear