29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

OKURLARA Jane Austen’den ‘Mansfield Parkı’ “Fazıl Hüsnü Dağlarca, ‘İçeri Sait Faik’te, şiirini şaha kaldırıyor. Özgün bir yazarın dünyasına tümüyle eğiliyor; onu tanıdığı ve tanımadığı yönleriyle ele alıyor şiirlerinde. Yüreği Sait Faik için atıyor, sözcükleri de bu soy yazarı yeniden armağan ediyor bize. Onu yepyeni, ama hiç değişmemiş, özgünlüğü hiç bozulmamış haliyle basıyoruz yüreğimize ve katık ediyoruz küçük dünyalarımıza; zenginleşmek için kendi iç evrenimizde. Öykülerindeki Sait Faik’le, Dağlarca’nın dostu bu benzersiz dizelerde, imgelerde buluşuyor hiç kopmamacasına. İçe dönük Sait Faik’le, dışına vuran yazar Sait Faik’i keşfediyoruz Dağlarca’nın sözcükleriyle; bir daha unutulmasın, unutmayalım diye. İçin için ağlamıyor Dağlarca yaktığı bembeyaz ağıtlarda; dostunu çok özlediğini dünya âleme ilan ediyor. İçeri Sait Faik, binlerce parçaya bölünmüş de öteki yarılarını arayan yaralı, kırgın sözcüklerden oluşan bir ağıt değilse, başka ne olabilir ki?” diyor Gültekin Emre, Dağlarca’nın kitabını degerlendiren yazısında. Sait Faik ve Dağlarca’yı bundan güzel ne anlatabilir. Kâzım Dirik Mustafa Kemal’le Samsun’a çıkanlardan. Samsun’dan halkın kabine doğru yapılan mücadelede Mustafa Kemal’i hiç yalnız bırakmadı. ‘Vali Paşa Kâzım Dirik’ kitabını hazırlayan K. Doğan Dirik’le Deniz Teztel konuştu. Bol kitaplı günler. TURHAN GÜNAY eposta: turhangunay@cumhuriyet.com.tr cumkitap@cumhuriyet.com.tr Karşıt değerlerin mücadelesi utangaç bir kız... Bir aile kimliğinin olmaması onu yersiz yurtsuz kılar: Nerede olursa olsun, sıla hasreti çeker. Mansfield’deyken Portsmouth’u özler ve 18 yaşında nihayet Portsmouth’a döndüğünde ise, asıl ait olduğu yerin Mansfield olduğunu anlar. Bir kez daha, o sıralar skandal ve rezaletlerle çalkalanan Mansfield’e gider ve Bertram ailesinden geriye kalanların onun tam ortasında yerini alır. Burada dikkat çeken ve kafa karıştırıcı olan, etrafı yakınındakilerin sefilliğiyle sarılıyken dindar Fanny’nin gayet mutlu olmayı başarmasıdır. Çünkü daha önce, kendisi sefil durumdayken de o insanlar mutlu mutlu hayatın tadını çıkarıyorlardı. Acaba Austen bu yolla, “iyiliği” ya da en azından Fanny’nin karakterindeki ermişliği mi sorgulamaktadır? Roman, okuru buna benzer birçok rahatsız edici soru sormaya ve bu sorular aracılığıyla, hikâyede göklere çıkarılan gelenek ve istikrar gibi kavramlara eleştirel bir gözle bakmaya davet eder. İNSAN DOĞASINDAKİ ÇEŞİTLİLİK Austen bütün değişimi olumsuz olarak sunmaz; fakat yazara göre, değişim ancak “doğal” olmak şartıyla olumludur. İyilik ve ahlak abidesi Fanny bu görüşü net bir biçimde dile getirir: “Şu zamanın akıp geçişi, şu insan ruhundaki değişimler, ne tuhaf, değil mi?” Fanny’nin felsefi düşünceleri, Mansfield Parkı’nda sahip olduğu olanakların mümkün kıldığı entelektüel gelişiminin işaretlerinden biridir. Böylece Austen, çevrenin karakterin biçimlenişi ve hatta değişimi üzerindeki etkisine dair görüşlerini de dile getirir. Bununla birlikte, bireyin doğuştan gelen özellikleri de yazarın gözünden kaçmaz: “Düşününce, doğadaki bu çeşitlilik ne kadar hayret uyandırıcı!” Bu, insan doğasındaki çeşitliliğe bir gönderme değil midir? Tek bir örnek, Fanny’nin Mary’den ne kadar ne kadar farklı bir kişiliğe sahip olduğunu anlatmaya yeter. Austen bir yandan da, bazı insanların yaradılışın temel prensiplerinden sapmalarına hayret eder: “Aynı toprakta, aynı güneş altında, birbirlerinden bu kadar farklı bitkiler yetişmesi, öyle şaşılacak bir şey ki!” Bu, bazı genç aristokratların ahlakdışı tutumlarının yansıtılması değil midir? Fakat aslında “ahlakdışı” olan aynı zamanda “doğal olmayan” olarak gösterildiği sürece, insanoğlunun ruhunda sonsuza dek var olması mümkün değildir. Henry Crawford pişman olmamış mıdır? İyi yürekli olma konusunda bir ihtiyaç hissetmemiş midir? Ahlakdışı davranışlarının doruğundayken bile, içindeki “bilince benzer bir şey” ona davranışının yanlışlığını fısıldar. Sonunda en azından kendini düzeltme yolunda çaba göstermeye niyetlenir; her ne kadar bunu yapmak için fazla zayıf bir karakteri olsa da... İyi ile kötü arasındaki çatışma, ahlaksız Mary’nin ahlaklı rahip adayı Edmund’u ayartmak için söylediği tatlı sözlerle sembolize edilir. Bu, romanın en güzel, en alegorik sahnelerinden biridir. Sotherton “kırları”, bitki ve ağaçlardan oluşan, “doğal yapaylığa sahip” bir labirenttir. Edmund’un ayartılışı okura, Cennet Bahçesi’nde Adem’in ayartılışını anımsatır; ki bu, muhtemelen Austen’ın da hoşuna gidecek bir benzetmedir. Edmund, “Çok yılankavi bir yoldan dolaşarak geldik” dediğinde, bunun anlamı genç adamın dümdüz ahlaki bakış açısını kaybetmeye başlamasıdır. SESSİZ BİR KAHRAMAN Mary’nin Edmund’u ayartışı, mitolojik terimler aracılığıyla yorumlanabilir. Onu ahlaki değer ve inançlarının yanı sıra mesleğinden uzaklaştırma yolunda Mary’nin kullandığı ilk silah dalkavukluktur: “Sen kesinlikle daha iyi şeylere layıksın.” Dalkavukluk, Şeytan’ın da ilk silahı değil midir? İyiyle kötü arasındaki bu mücadele, incelikleri olan bir savaştır; flört ya da “aşk” maskesinin ardında süregider. Austen’ın maskeleme ve ikiyüzlülükle ilgili takıntısı ki bu, Shakespeare’in de en sevdiği temalardan biridir “tiyatro çevresi” konusundaki olumsuz görüşlerinde de ortaya çıkar. Yazar, tiyatrocuları tekinsiz ve ayartıcı bulur. Mansfield Parkı’nda Austen bir yandan da, tam anlamıyla feminist bir yazar olarak karşımıza çıkar. Aslında zaten genel olarak romanlarındaki pek az erkek karakter etkileyici, zeki ve duruma hâkimdir. Fanny Price gibi içine kapanık, utangaç ve sakin bir karakterin nasıl olup da feminist bir figür sayılabileceği hemen anlaşılamayabilir ama Fanny, sessiz bir kahramandır. Zengin Henry Crawford’la evlenmeyi reddettiğinde inatçılık, bencillik ve nankörlükle suçlanır. Tabii ki genç kız sadece kendine karşı dürüst davranmaya çalışmaktadır. Yine de karakterinde rahatsız edici bir esneklik noksanlığı vardır: Bir görüşü bir kez benimsediğinde, fikrini değiştirmek imkânsızdır (ki aslında sabit fikirlerinde her zaman da haklı çıkar). İyi huylu Edmund bile Fanny’nin dengi değildir. Çünkü kadınların cazibesine çok çabuk kapılır. Buna karşılık Fanny, dimdik ayakta durarak inançlarına ve kişisel ahlağına sahip çıkar. Romanın sonunda, iyi ve kötü arasındaki mücadele neticelenir, büyük krizin sonuçları ortaya çıkar. Austen, roman boyunca kötülüğü güzellik maskesinin ardında resmederken, romanın sonunda, iyiliğin de bazı dış koşullar yüzünden aynı şekilde kötülükle maskelenmiş olabileceği kanıtlanır. İyilik kötülüğe galip gelir gibi görünür ama acaba nihai sonuç nedir? Maskelerin nihayet düşmesinin gerçek sonucu ne olabilir? ? *bookreviews.nabou.com, Çeviren: Esen Tezel. Jane Austen’ın ileri yaşta kaleme aldığı Mansfield Parkı, ünlü İngiliz yazarın diğer romanlarından farklı olarak, geniş bir felsefi arka plana sahiptir ve Austen’ın feminist düşüncelerinin en belirgin izlerini taşır. Ë Anna HASSAPI* ansfield Parkı, Jane Austen’ın yazdığı en yoğun ve karmaşık roman olmanın yanı sıra, yazarın olgunluk döneminde tasarladığı, kaleme aldığı ve yayınlattığı ilk yapıttır. Her ne kadar Austen’ın diğer romanları için tipik sayılabilecek “oyunlara ve ironiye dayalı mizah” anlayışını taşımasa da, yazarın başka önemli ve daha az bilinen yönlerini en açık biçimde ortaya koyan kitabıdır: Felsefi kaygılarını, sosyal çevresini ve olgunluk dönemi feminizmini. Austen, bütün ahlaki değerleri, inanışları ve davranış biçimleriyle birlikte geleneksel hayatı değiştiren güçlü değişim ve ilerleme rüzgârından korkuyor gibidir. Bunun sonucu olarak temaları değişim, iyiyle kötünün mücadelesi, kişilik, bağımlılık ve bağımsızlık gibi kavramlar çevresinde döner. İyiyle kötü arasındaki gizli savaş bu romanda, Mansfield Parkı sakinlerinin ahlaki doğrularıyla, sahip oldukları “Londra değerleri” Mansfield’in geleneksel yaşam biçimi için bir tehditmiş gibi görünen ahlaksız roman kişilerinin bakış açıları arasında cereyan eder. Mansfield Parkı’nı yazarken Jane Austen’ın kafasını epey meşgul etmişe benzeyen temel bir soru vardır: Kişilik, insanın çevresiyle ilişkisi ve hayatta eline geçen fırsatlar doğrultusunda mı şekillenir? Yoksa insan karakteri doğuştan “iyi” ya da “kötü”, “ahlaklı” ya da “ahlaksız”, “durgun” ya da “neşeli” olma eğiliminde midir? Daha da önemlisi, kişinin çevresine uyum sağlaması onu ne ölçüde değiştirir? Fanny Price örneği, bu tür sonuçlara kesin cevaplar vermenin güçlüğünü gösterir. Fanny başlangıçta, Portsmouth’dan gelen yoksul bir akrabadır; ufak tefek, acemi ve M Mansfield Parkı/ Jane Austen/ Çev: Nihal Yeğinobalı/ Can Yayınları/ 484 s. İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk?Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız?Yayın Yönetmeni: Turhan Günay? Sorumlu Müdür: Güray Öz?Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı?Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş.?İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0(212) 343 72 64?Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL.?Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden/ Reklam Müdürü: Eylem Çevik?Tel: 0 (212) 25198 74750 (212) 343 72 74?Yerel süreli yayın?Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. CUMHURİYET KİTAP SAYI 954 SAYFA 3
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear