25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

İlhan Berk’le çeviri şiirleri üzerine ‘Çağdaş Türk şiirini tanımamak Batı için kayıp’ Lise yıllarımda şiir yazmaya başlayıp okulda edebiyat derslerinde okutulan şairlerin dışına taştığımda tanıdığım, dergilerde şiirlerini izlediğim, çıkan kitaplarını hemen alıp okuduğum şairlerden biri de İlhan Berk’ti. Başka kimlerdi, kolayca tahmin edilebilir: Orhan Veli’den başlayın, Melih Cevdet’ten, Oktay Rifat’tan, Cemal Süreya’dan, Edip Cansever’den, Turgut Uyar’dan, Fazıl Hüsnü Dağlarca’dan, Behçet Necatigil’den geçin, Ceyhun Atuf Kansu’ya, Ahmet Oktay’a kadar gelin… Elbet, daha sonra, tutulduğum bütün şairlerin eski kitaplarını da bulup okuduğumu eklemeliyim. Sözü uzatmayıp İlhan Berk’e dönersem, bütün diğerleri gibi, onun da eskiyeni pek çok kitabını alıp okudum. Diyebilirim ki yazdığım şiirin hamurunda onun da unu ve suyu vardır. Söz ettiğim koskoca bir 20. yüzyıl Türk şiiri. Bence çok önemli bir şiir bu. Ve Türkiye’de bile çok az insan okuyup tadını alabiliyor. Diğer ülkelerle ise arada dil engeli var. Bu büyük şiiri okuyup tadına varabilecek insanlar bu nedenle okuyamıyor. Peki burada kim kaybediyor? Elbet, şiirimiz tanınmadığı için biz de kaybediyoruz ama, asıl kaybedenler, bence, tüm dünyanın şiir severleri. Sözü İlhan Berk’in Batı dillerine çevrilen kitaplarına getirmek istiyorum. Son yıllarda değişik şairlerimizin şiirleri değişik dillere çevrilip yayımlanıyor. Bunların arasında da, neredeyse yarım yüzyıldır dünyaca tanınan ve okunan Nâzım Hikmet’i bir yana bırakırsak, İlhan Berk başı çekenler arasında. Bunun nasıl olduğunu, bir Türk şairine bu ilginin nereden kaynaklandığını öğrenmek için, İlhan Berk’le bir söyleşi yaptım. SAYFA 14 Ë Egemen BERKÖZ lk sorum bu çeviri serüveninin nasıl başladığı oldu: “Son yıllarda Amerika, İngiltere, Fransa ve İspanya’da üst üste kitaplarınız yayımlandı. Bu ilgiyi neye bağlıyorsunuz? Bu ilişki nasıl başladı, ilk kitabınız nerede yayımlandı?” “Amerika’da 2005’te ‘Seçme Şiirler’ çıktı (Talisman House). Çağrılı olarak da New York’ta 15 gün kaldım. Telifinin benden sonra kitabı çıkacak Türk şairine katkı olarak bırakılacağını söylediler. Kabul ettim: Küçük İskender’in kitabı olacaktı bu. İngiltere de ise iki kitabım çıktı. Biri ‘Seçme Şiirler’ Flawomir Fajer adlı yayınevinden, öteki de Lightning Source‘dan. Şimdi de 500 sayfalık “Şeyler Kitabım” çıkacak. Bu yayınevi bir de özyaşamım üstüne kitap istiyor. Amerika’da çıkan kitabımı Önder Otçu çevirdi. Bir akademisyen. Öbür iki kitabımı ise yüzünü bile görmediğim bir İ ingiliz şair, George Messo çevirdi. Türkçe bir şiir kitabı var. Eşi Türk. Her ikisi de (ilki yaklaşık on yıl önce) şiirlerimi çevirmek istemişlerdi. İkisine de, daha sonraki çevirmenlere de söylediğim gibi, ‘Sevinirim’ demiştim. İki çevirmene de şiirlerimi çevirmeleri için izin verdim. İngiltere’deki iki yayınevi ise sözleşmede telif hakkı vermeyeceklerini söylediler, ben de kabul ettim. İspanyolcaya çevrilen şiirlere gelince: Bir ispanyol şair olan Clara Janes iki üç kitabımı başlangıçta benim İngilizceye, Fransızcaya çevrilen şiirlerimden yararlanarak, bir de bir Türk’ü bu çalışmaya katarak çevirdi. ‘Güzel Irmak’ adlı kitabımı ise bugün Ankara Üniversitesi’nde İspanyol edebiyatı doçenti olan bir hanım çevirdi. İspanyolcada çıkan dört kitabım Türkçe asıllarıyla birlikte basıldı. Son olarak da ‘Galile Denizi’ çıktı. İspanya’da pek yabancı sayılmam. Her seferinde okurlarımla karşılaştım. Ayrıca her kitabım için telif aldım. Bu ilgiyi neye bağladığıma gelince: Ben de sizin gibi hiç bilmiyorum. Bildiğim kadarı şu: İki çevirmen kitaplarımı yayınevlerine gönderiyorlar ya da götürüyorlar. Bir süre sonra yayınevleri basarız diyor. Amerika’da, İngiltere’de, Fransa’da, sonra da İspanya’da böyle oldu.” “Peki kitapların satışı nasıl” diye soruyorum ardından. “Aslında, dünyanın her yerinde şiirin az sattığını biliyoruz, ama yine de soruyorum bu soruyu” diye de ekliyorum. Bir de kitapların yayımlanmasında TEDA desteği olup olmadığını soruyorum İlhan Berk’e. (Bilindiği gibi, TEDA bizim Kültür Bakanlığı’nın bir tasarısı. Bu tasarı kapsamında Türk yazarlarının yurt dışında yayımlanan kitaplarına parasal destek veriliyor.) “Kitaplarımın satışı hakkında hiçbir fikrim yok. Hiç de merak edip sormadım. TEDA desteğine gelince. Öyle bir destek olmadı. Şiir kitaplarının çok az satıldığı doğru. Ama gene de yayınevleri şiir kitapları basıyorlar.” “Şiirlerinizin çevirileri nasıl? Karşılaştırdınız mı?” “Benim İngilizcem böyle bir denetimi yapabilecek durumda değil. İspanyolcam ise hiç yok. Fransızcaya çevrilene de şöyle uzun boylu baktığımı söyleyemem. Benim şiirim söze dayalı bir şiir değildir. İmgeseldir. Çevirisi de çok zordur derim. Çoğu şiirim neredeyse hiçbir şey söylemez. Yalnız imler, hissettirir, duyurur. Hepsi bu. Zor bir şiirdir derim. Mallarme’nin, Rilke’nin, Cummings’in şiiri gibi söz sıfıra indirilmiştir. Ama buna rağmen çevriliyor.” SORU VE YANITI... Öteden beri kimileri çağdaş şiirimizin, öykümüzün özgün olmadığını; Batı’nın taklitçisi olduğunu söyler. Taklit olmasa bile, benzerleri Batı’da çok yazıldığından kimse okumaz derler. Bu sözün en çok da Sait Faik için söylendiğini duymuşumdur. Bir de Orhan Veli için. Ben, bu görüşe kesinlikle katılmadığım gibi, yazımın başında da söylediğim üzere tam tersi görüşteyim. İlhan Berk’in kitaplarının art arda önde gelen Batı dillerine çevrilmesini de bu düşüncemin doğrulanması olarak gördüğümden, onun da bu konudaki görüşünü, kendi kitaplarının çevrilmesiyle ilgili olarak elbet, öğrenmek istedim. Ama, sanırım soruyu şöyle sormam doğru olmadı, çünkü Sevgili İlhan Berk beni yanlış anladı. İşte sorum ve onun yanıtı: “Bazıları çağdaş şiirimizin özgün olmadığını, Batı’nın taklitçisi olduğunu söyler öteden beri. Siz de bu şiirin önde gelen şairlerinden birisiniz. Yani siz de, bu görüşe göre, taklitçisiniz. Peki, Batı niçin kendi şiirini taklit eden bir şairin şiirlerini çevirip yayımlıyor? Bir de, sizce bu ilgi sürecek, başka şairlerimizin kitapları da Batı’ da yayımlanma şansı bulacak mı?” “Bu soruya çok şaşırdım, yargılarınıza da elbet. Ama sorana karışılmaz diye düşündüm. Anlatayım: Ben de yabancı dil bilen, başta Yahya Kemal, Ahmet Hâşim, Nâzım Hikmet, Tanpınar, Oktay Rifat, Melih Cevdet, Orhan Veli gibi önce şiirimizi, şiirimizin dilini öğrenmekle başladım. Sonra da dünya şiirini merak ettim, onu okudum (hâlâ da okuyorum). Dünyada şiir nerdeyse ben de hep orada oldum. Onu bilmedikçe özgün, dünyaya açık bir şiir yazılacağına inanmadım. Şiir taklit edilemez, her şeyden önce de, var olamaz, doğası gereği. Batı kitaplarımı basıyorsa kuşkusuz onların şiir olduğunu bilerek basıyor elbet. Size gelince, siz nasıl isterseniz düşünün gene de, karışmam.” Bu yanıt üzerine; “Ben aslında, 20. yüzyıl Türk şiirinin, yani çağdaş şiirimizin başta Batı dilleri, dünya dillerine çevrilmemesini, o dilleri konuşan insanların kaybı olarak düşünüyorum. Böyle çok çeşitli, renkli, zengin bir şiir hazinesi var bizde ve dünya bu hazineden yararlanamıyor” diyerek girdim araya. Ve, “Bu soruyu sizin bu konuda ne düşündüğünüzü öğrenmek için sordum” diye ekledim. İlhan Berk de sözlerini şöyle tamamladı: “Batı başka şairlerimizi de basar mı? Elbette basar: Bizim büyük bir şiirimiz var. Bunu hep yazdım. Yeter ki çevrilsin. Bir gün birileri çıkar, bunun elinden tutar, hiç kuşkum yok. Hem ben de sizin gibi, şiirlerimiz çevrilse Batı için bir kazanç olacağına inananlardanım. Her zaman söyledim bunu, yazdım da.” ? ¥ CUMHURİYET KİTAP SAYI 954
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear