Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
B U L M A C A 1 G 2 H 3 F 4 H 5 B 6 İLKER MUMCUOĞLU D 7 J 8 B 9 G 10 A 11 D 12 H 13 L 14 I 15 I 16 C 17 D 18 E 19 J 20 K 21 C 22 D 23 B 24 A 25 E 26 I 27 H 28 B 29 J 30 L 31 E 32 I 33 E 34 J 35 A 36 K 37 D 38 G 39 H 40 C 41 C Feyza HEPÇİLİNGİRLER 5 Aralık Çarşamba vustralya’dan dönüşteki zaman sarsıntısı, gidişteki kadar yadırgatıcı olmadı. Hesapça bir gün (giderken kaybettiğim günü) kazanacaktım. Doğrusu, bir şey kazanıp kazanmadığımı hiç anlamadım; çok uzun bir gece yaşamış gibi oldum. Oysa benim uzun gecelere değil, birikmiş işleri toparlamam için uzun günlere gereksinmem var şimdi. Okula gelen kitaplar tepeler oluşturmuş, eve taşınmayı bekliyor. Elektronik mektuplar açılmak, okunmak, yanıtlanmak üzere sırada. Sınav yapılacak, sınav kâğıtlarının okunması, değerlendirilmesi eklenecek bu işlerin üstüne. Ne yapalım? Gezme zevkinin de bir bedeli var. Türkçe Günlükleri gibi, kendinden önceki sözcüğe eklenmez. Daima ayrı yazılması ek olmadığına yeterli bir kanıt sayılmalı. Türkçe mantığı, ek olan şeyin eklenmesini gerektirir. Bir şeye hem ek deyip hem de ayrı yazılacağını söyleyemeyiz, söylememeliyiz. “Mı, mi” soru ilgecidir (edat). Bunu bütün ilgeçler gibi, kendisinden önceki sözcüklerle anlam ilişkisi kurmasına bakarak da kolayca anlayabiliriz. Türkçede bütün sözcükler, kendilerinden sonraya yönelirken yalnız ilgeçler, geriye döner, kendilerinden önceye yönelir. Anımsatmadan geçmeyelim: Ne kadar çok ek almış olursa olsun, hangi anlamı katarsa katsın (başka bir deyişle soru anlamı katsa da katmasa da) “mı, mi”, soru ilgecidir, bağımlı da olsa sözcüktür ve daima, DAİMA ayrı yazılır. Ahmet Özbek, “poetik, poetika” sözcüklerinin kullanımına takılmış. Şairlerin bu sözcüklere gerçekten düşkünlükleri var. Şiir üzerine konuşulduğunda, “Sanki bu sözcük başka bir anlam yüklüyor şairliğimize. Belki biraz gizemli ve gösterişli yapıyor kişisel imgemizi.” diyen Özbek’e hak verdirecek kadar sık kullanılıyor bu sözcük. Fransızca yazılışı “poétique” olan sözcüğün anlamı: “Şairce, bir şaire yakışır yolda, şiirimsi”. Peki; ama “benim şiirimin poetikası” türünden sözler edenlere ne demeli? Ahmet Özbek’e verdiğim yanıtta, “Ne yalan söyleyeyim, onlar öyle dedikçe, ‘Bakın bana! Ben ne kadar önemli bir şairim! Benim şiirimin herkeste olmayan bir şeyi var.’ diyorlarmış gibi geliyor bana. Herkes anlamazsa önemli oluyor ya o şey! Onlar öyle dedikçe biz de gülelim oturduğumuz yerden. Bu da bizim intikamımız olsun. Ne dersiniz?” demişim. Hâlâ öyle diyorum. 42 A 43 L 44 J 45 B 46 D 47 L 48 G 49 L 50 D 51 B 52 J 53 B 54 L 55 D 56 F 57 D 58 B 59 D 60 J 61 B 62 L A 63 A 64 H 65 A 66 L 67 D 68 H 69 G 70 H 71 H 72 I 73 G 74 L 75 E 76 B 77 C 78 F 79 K 80 I 81 D Önce aşağıda tanımları verilen sözcükleri bulmaya çalışın ve her bir harfi bir yatay çizgi üzerine gelecek biçimde yazın. Sonra çizgilerin altlarındaki sayılara göre bu harfleri bulmacadaki aynı sayılı karelere aktarın. (Kara kareler iki sözcük arasını gösterir. Bir satırın sonunda kara kare yoksa bu, sözcüğün alttaki satırın başına sarktığını gösterir.) Bulmaca tamamlanınca, sorulan tanımların karşılığı olan sözcüklerin ilk harfleri yukarıdan aşağıya doğru Sefa Kaplan’ın, Öyküler Seni Söyler adlı kitabındaki bir öykünün adını oluşturacak; bulmaca karelerindeyse aynı öyküden bir alıntı ortaya çıkacaktır. 8 Aralık Cumartesi Tanımlar ve sözcükleriniz: A. “Sami ...” (tanınmış gazeteci) 63 10 42 35 65 B. Yılkı Atı’nın yazarı. 5 28 23 76 53 58 61 8 45 51 C. “... e tecrübedir nik ü bed nedir bilmez.” (Nabi). 41 40 16 21 77 D. Etik üzerine Dersler, Pratik Usun Eleştirisi ve Arı Usun Eleştirisi adlı yapıtları da olan felsefeci. 59 22 37 57 55 81 17 11 6 50 67 46 E. “... Mahfuz” (Miramar ve Midak Sokağı adlı romanları da olan Mısırlı yazar). 75 33 18 31 25 F. Şifre. 3 78 56 G. Büyük erkek kardeş. 48 73 69 9 38 Z H. İzmir’de yaşayan tanınmış şairimiz. 70 24 71 12 4 68 2 27 64 39 I. “... Böyle Yazdı” (Ece Ayhan’ın tanınmış bir şiiri). 32 15 14 72 80 26 J. Pierre Loti’nin bir romanı. 7 60 29 44 52 34 19 K. Türk alfabesinin 9. harfi (üç kere yazacaksınız). 79 36 20 L. “Gideceksin ... çalkantısında/ Balıklar çıkacak yoluna karşıcı/ Sevineceksin.” (Orhan Veli Kanık). 54 49 66 13 47 43 30 74 62 aman zaman kızmakla kalmayıp düpedüz azarlıyorum kendimi: “Kimi şeyleri de görmezden gel! Her yanlışı görmesen, her yanlışa sinirlenmesen olmaz mı?” Ama “avea”nın şu “Patlican” reklamına değinmesem “patlayacağım”. Ortada patlamış (!) bir patlıcan varmış gibi, sağa sola sıçramış bir patlıcan moru ve Türkçenin canına okuyarak yapılmış oyunlar… “Pat diye konuşucan, üye olucan, yollican, kapcan, coşucan, oynican, yapcan, tıklican, çözücen, takılcan, akıcan…” Türkçe sanıldığının tersine söylendiği gibi yazılan bir dil değildir, dediğimde karşı çıkanlar bu reklamı gördüklerinde ne düşündüler acaba? Cep telefonu iletilerinde, internet yazışmalarında böyle yazmanın alışkanlık haline geldiğini biliyorum. Bu kötü alışkanlık giderilmeye mi çalışılmalı, yaygınlaştırılmaya mı? Asıl soru bu. Aylardır bu yazımı gazetelerde, duvarlarda, her yerde genelleştirenler, Türkçeyi düşünmeseler de kendi çocuklarını düşünüyorlar mı acaba? Bir süre sonra belki şu anda bile o sözcüklerin doğru yazımının böyle olmadığını hiçbir öğretmenin anlatamayacağını, anlatsa da öğrencilerini inandıramayacağını hesaba katıyorlar mı? Kendi çocuklarının küçük düşmesine, alay konusu olmasına yol açacaklar; çünkü öğretmenler bir yana, kendileri de çocuklarına bu yazımın yanlış olduğunu bir süre sonra hiç anlatamayacaklar. 15 Aralık Cuma Y 12 Aralık Çarşamba K 932. sayının çözümü: Şiir: A. YEĞİN, B. OPUS, C. MAĞDEN, D. YÜREĞİNİN GÖTÜRDÜĞÜ YERE GİT, E. AĞDALI, F. YUTUŞ, G. IMMANUEL KANT, H. ND, I. LAT, J. ABDİ, K. ROSTAND, L. IŞILTI. “güneşin doğduğu yerde/ battığı yer arasında/ göğün altında/ toprağın üstündeyim/ şimdilik! Ayten Mutlu” imi soruların yanıtlarını sorana göndermekle yetinmeyip okurlarımla da paylaşmak isterim. Sözgelimi Tijen İnaltong, Semih Gümüş’ün Radikal kitapta ‘Bazı kitaplar niçin çok satar?’ başlıklı yazısından hareketle kitaplar için “çok satar” mı, “çok satılır” mı demenin daha doğru olacağını sormuştu. Türkçenin doğal kullanımı, kitapların “çok satılır” olmasını gerektirir bence. “Çok satan” denmesinin nedeni İngilizce “best seller”’ın dilimize böyle çevrilmiş olmasından kaynaklanıyor olmalı. Bilge Bayrak, “Soru eki olan ‘mi’ ayrı yazılır.” diye öğrenilen kurala bazı yerlerde “Soru edatı olan ‘mi’ ayrı yazılır.” biçiminde rastladığını söylemiş ve “mi”nin soru eki mi, soru edatı mı olduğunu sormuştu. Soru sözcüğü “mi”nin ek sanılmasının nedeni, bağımlı bir sözcük olması. Yalnız “mi” değil, “mı, mu, mü” vb. de olduğuna bakarak ek sayılmış. Oysa, tıpkı bağımsız sözcükler gibi, sondan ek alarak “mısın, misiniz, midirler” biçimlerini alabilir; yine tıpkı bağımsız sözcükler ordam Kitap, Stefan Zweig ve Friderike Zweig arasında 1912 1942 yılları arasındaki “Mektuplaşmalar”ı Ahmet Arpad ve Burhan Arpad’ın (Almanca asıllarından) çevirisiyle yayımladı. “Ülkelerde generaller sadece taş anıtlar olarak akıllarda kaldığı gün insanlar özgür ve mutlu olacaktır.” diye düşünen Stefan Zweig’ın 1933’te Almanya’da Nazilerin işbaşına gelmesiyle önce ülkesini, sonra da dünyayı terk edişi, eski eşine yazdığı mektuplarda an an yeniden yaşanıyor kitap boyunca. D. L. Raby’nin yazdığı, Ertan Günçiner’in İngilizceden çevirdiği “Günümüzde Latin Amerika ve Sosyalizm”, Yordam Kitap tarafından, Geçmişten Geleceğe Sosyalizm dizisi içinde yayımlanmış bir başka kitap. “Sosyalist mücadelenin çilelerine dirençle göğüs geren bir aydın” olan Behice Boran’ın yaşamını Gökhan Atılgan, “genç bir yurtsever, bir sosyolog, Türkiye’nin ABD güdümüne sokulmasına karşı çıkan bir eylemci, sosyalist bir siyasetçi, siyasal bir lider, bir milletvekili, bir siyasal kuramcı” olarak ve her bir dönemin siyasal ve ideolojik ortamlarıyla ilişkilendirerek anlatmış. Ortaya kapsamlı bir Behice Boran kitabı çıkmış: “Behice Boran Öğretim Üyesi, Siyasetçi, Kuramcı”. İki de roman var Yordam Kitap’ın son yayınları arasında: Fahri Erdinç’in “Adamın Biri” ile Aysel Özakın’ın “Genç Kız ve Ölüm”ü. ? www.feyzahepcilingirler.com feyzahep@gmail.com Yıldız Teknik Üniversitesi Türk Dili Böl. Çukursaray Binası Kat: 2 Barbaros Bulvarı 34349 Yıldız / İST. CUMHURİYET KİTAP SAYI 933 SAYFA 31