05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

? sonra gazete piyasasının şimdilik yarısını elinde bulunduran Doğan Grubu tarafından aforoz edildim. O romanda medya dünyamızdaki tekelleşmeye kurum ve kişi adı vermeden tepkide bulunulmuştu. (Edebiyat severlere bu tutumları para etmedi.) Eleştirmenlerin kitaplarımı yeterince deşifre edemediklerinden yakındığım Metin Celâl, “Zamanları yok” demişti. Bundan çıkardığım; o kişiler yazı başına 100 YTL’den daha az bir para almaktalar. Belki de takma adlarla benimkinden sonra bir hafta içinde iki kitap daha okuyup yazı yazmaları gerektiğidir. Kişi bazında ideal okurum galiba Ali Yalman’dır. Donanımlı bir aileden gelmenin yanı sıra o matematikçi ve milli briççidir. Bir romanımdaki ikiz dobermanlara özgülenen adlardaki mesajları alır, Balat’taki minik berber dükkânına özgülenen adın tadını çıkarır. “Senelerce Senelerce Evveldi” kitaplaşmadan önce onun ‘damak tadı testi’nden geçmiştir. Şu soruya varmak gayem; bize kimin oyunudur bu hikâye; Suat’ın mı, Fuat’ın mı, Ali Hoca’nın mı, Kemal Kuray’ın mı yoksa, evet yoksa “İçimdeki Ses”in mi? Bir yazarın kitabı hakkındaki söylemi, o son noktayı koyduktan sonra bitmelidir. Belli bazı maddi yanlışlıkları düzeltebilir yazar. Artık söz okurundur. Kim bilir belki bir gizemli okuru bu soruyu benden daha iyi yanıtlayabilir. Ona saygı adına susmamı söylüyor “İçimdeki Ses”. Kemal Kuray’a adamlar yollanır, gaipten mektuplar gelir… Çıkamaz olur işin içinden… Belki de ona da bahşedilen yaşam budur? İnsanlara mutluluk dağıtmak… İkilemli hayata o da ortak olur gider… Bir okur olarak “deşifre etme hakkını” demek böyle kullanıyorsun. Bir roman yazılır, “Senelerce Senelerce Evveldi” diye, anlarız bunu sonunda!.. Var mıydı başta böyle bir amacınız? İçinizdeki Ses mi muştulamıştı yoksa? Paul Auster, “Roman konularını nasıl seçiyorsun” sorusunu, “Onlar beni seçiyor” diyerek yanıtlamıştır. Ben iki yıl kadar önce, içinde Edgar Allan Poe fanatiği bir karakter bulunan roman planlamıştım. Belki Poe’nun ruhu, Grassia’nın yönlendirmeleri ve çıktığım programsız safarilerin yardımlarıyla gerisi geldi. 2009, Poe’nun 200. doğum yılı. Bir çevirmen bulup bu romanı önümüzdeki yıl AngloAmerikanya okurlarına da ulaştırmak isterim. YURTDIŞINA AÇILMAK Bir sorum da biyografinizde söz edilen, “Annemin Öğretmediği Şarkılar” üzerine. Bu romanınız 2008 yılı içinde İngiltere’de yayımlanacak. Bağımsız bir yayınevi diye belirtiyorsunuz!.. Yurtdışına açılma sürecini biraz anlatır mısınız? Zevkiselimine güvendiğim yerli ve yabancı yazar dostlarım teşvik ettiler. “Annemin Öğretmediği Şarkılar”ı Nâzım Hikmet ve Oktay Rifat çevirmeni Ruth Christie ile Selçuk Berilgen İngilizceye çevirdi. Çeviriyi okuyan Prof. Saliha Paker ve Mel Kenne’nin yönlendirmesi ve yardımıyla Moris Farhi’ye ulaştım. Moris Fahri Robert Kolejli. Elli yıl önce yükseköğretim için gittiği Londra’da kalmış ama ülkesiyle ilişkisini koparmamış. Sayılan ve sevilen bir yazar olmuş. Halen İngiltere PEN’in başkan yardımcısı. Zarif ve yardımsever bir insan. Ailesel sorunlarına rağmen bana destek oldu. Çeviriyi okuyup beğenince beni eski CUMHURİYET KİTAP SAYI editörü Jana Gough’a yönlendirdi; onun da damak tadı testinden geçince çeviri SAQI yayınevine ulaştırıldı. SAQI bağımsız ve butik bir yayınevi, nicelikten önce niteliğe önem veriyorlar. İki yıldır kurmaca kitaplarını TELEGRAM etiketiyle yayımlamakta. Çeviriyi okuyan TELEGRAM baş editörü ve ödüllü şair Rebecca O’Connor’ın, “Biz bu kitabı basmaktan gurur duyarız” demesini beklemiyordum. Kitap en geç haziran ayında yayımlanacak ve bir aksilik olmazsa, Türkiye’nin onur konuğu ülke olarak katılacağı Frankfurt Kitap Fuarı’nda da uslu uslu kaderini bekleyecek. “Songs My Mother Never Thought Me” başlığıyla yayımlanacak romanın İtalyanca çevirisi de hazır. Buraya kadar kamu veya tarikat desteği, utanılası gelişmeler veya demeçlere başvurmadan geldik. Sonrasında da edeb(iyat)dışı bir davranış içinde olmayacağım kitabımın gündeme oturması için… EDEBİYAT ÖDÜLLERİ Son soru demiştim ama, biyografinizdeki son cümleye takıldım: “Onun (yani sizin) bu ülkede, okurlarının ilgisinden başka bir ödüle de gereksinimi yoktur.” Selçuk Altun, Türkiye’de verilen edebiyat ödüllerine karşı çıkmıyor değil mi? Genelde, ülkemizdeki edebiyat ödüllerinin önemli yapısal ve nitelik/nicelik sorunları vardır. Bazı ödüllere, ön eleme sistemi olmadığı için yetmiş kitap katılır. Bunların tümünü okumaya veya değerlendirmeye olanak yoktur. Her jüride etkin kişi veya gruplar vardır; onların dediği olur. Hatta ödüle katılan kitapların yazarlarının o malum kişilere yakınlığına göre ödüllerin önceden kime ihsan edileceği bilinir. Hatır şikeleri almış, yürümüştür. Jüri görüşmelerinde dönenleri, bilahare bir kafede bizzat jüri üyelerinden dinlersiniz. Bazı ödüllerin özgülenmesinde bir şairin hastalığı veya parasızlığı da etkendir. Ne zaman bir ödül jürisinin açıklandığını duysam, tüm futbol hakemlerinden özür dileyesim gelir. Buna karşılık “TÜYAP Onur Yazarlığı” gibi birikime özgülenen ödüllere karşı değilim. Bu yılın TÜYAP ödülünün gönlümdeki adayı Leyla Erbil Hanımefendi’dir. ? erdemoztop@yahoo.com Senelerce senelerce Evveldi/ Selçuk Altun/ Sel Yayıncılık/ 238 s. Selçuk Altun’un yeni romanında gizem ve kırık aşklar at başı giden iki temadır. Anlatıcı, bir adresten diğerine koşturarak Ester Arditti’yi ararken kırık aşk öyküleri de dinleyecektir. 935 SAYFA 5
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear