Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
? bir anekdot, bir an vardır mesela, Atatürk sigara adamı, sigarayı tüttürüyor da tüttürüyor. Ama mesela ölümden döndükten sonra sigarayı yakmıyor ufalıyor, bunu bir daha bana kimse yaptıramayacak diyor, onu yaptırması olası kişileri de orada tütünü ufaladığı gibi ufalıyor. Ondan sonra hiçbir zaman da korkmuyor. İkon ya da yarı tanrı gibi adeta dayatılması doğru değil elbette ama öyle imkansızları başardı ki dünyaya emsal.. Evet ama unutulmamalı ki o bir gerçekçi, ille bir tanrıya benzetilecekse o bir Prometeus'dur. Ateşleri Zeus'un yani padişahların, teokratların elinden aldı, halka vardı. Ne yapıyorlardı o padişahlar; halkın egemenliğini, aydınlığı hurafelerle saklıyorlardı. Ne yaptı Atatürk? O tanrıya yumruğu vurdu, o egemenliği aldı halka verdi. Halkın egemenliğini halka verdi. Kitaptaki gibi, 'bu toprağı ottan, taştan, çürüktençarıktan/ve senden/sonra bu halktan gelipyedi düvelli cariyelerle haremden siftinip/kanıyla, etiyle, beyniyle sökülüp halktan/halkı gurbetlere salanın zulmünden/söküp alacağım halkı (..)' edimi hareket noktalarından biri kuşkusuz ki en önemlisi. Tıpkı mitolojideki gibi. Zeus ne yaptı? Zincirledi Prometeus'u. Şimdi de aynısını Atatürk'e yapmaya çalışıyorlar, zincirleyip didiklemeye çalışıyorlar ama başaramayacaklar çünkü fani Atatürk yok ama bir fikir var. Meydanlarda gördüğümüz Atatürkçüler kitlesi var. Onları didikleyemeceklerine göre bunlar hayaldir. Dolayısıyla o Prometeus'u asla ortadan kaldıramayacaklar. Atatürk hırs adamıydı bu doğru ama bu halkı içindi. Bir devrimcinin yapması gereken neyse onu en iyi şekilde yaptı. Devrimci gereğinde güzellikle der gerektiğinde de ne yapılacağını bilir, şartları en doğru haliyle tahlil eder. Devrimci dediğin budur. Atatürk devrimleri, halkın ne istediğini, özlediğini, ihtiyaç duyduğunu bilerek, anlayarak, özümseyerek yaptı. Barışa asla sırt çevirmedi, 'Yurtta sulh cihanda sulh' dedi. Hiç kimsenin toprağına meyletmedi. Misakı Milli'yi çizdi. Ne yaptıysa halk için yaptı. Despotlardan en önemli farkı buydu. Evet ümmetten ulus yaratma süreci.. Dünyada görülmemiş bir şey yaptı, Tekalifi Milliye Kanunu'nun çıkardı. Müthiş bir metafordur, kitapta da vardır. Yokluklardan olağanüstü bir orduyu çıkardı. Halkından istediği, iğne iplik, gaz benzin aklına ne gelirse değerlendirerek, kullanarak, evirerek çevirerek ordusuna katarak mucizeler başardı.. İnanılmaz bir ordu yarattı. Ne yaptı? Hepsini Sakarya'nın 100 km gerisine çekti, düşünün düşman 100 km yolu aşıyor sana ulaşmak için, yol boyunca ne maneviyat kalıyor ne bir şey, zayıflaya zayıflaya, bite tükene geliyor ve o dev ordular yok oluyor. Kutsal metinlerin müziklendirilmesidir oratoryo evet bu da kutsal bir olgudur, Atatürk kutsal bir olgudur. Oratoryo çok sıkı bir düzen içinde düşünülmüştür. Bütün bunların içinde Atatürk'ün yalnızlığı var mesela en belirgin şekliyle. Oratoryoya da çok uygun arzeden bu motif, tak diye oturuyor yapıya. Dünyayı sırtlamış bir adam söz konusu nasıl yalnız olmasın. MUHTEŞEM YALNIZ... Kesinlikle muhteşem bir yalnız evet.. Halkı yanında ama işte gericilerin, hainlerin çemkirmeleri, yıkıcı, bölücü çabalarının gelgitleri arasındaki karar anlarında en yalnız adam Atatürk bir yandan da. Hatta yapayalnız… Bunu da konuşalım isterim. “Bir Başka O”nun duyumsattığı, farkına vardırdığı donelerden biri de bu. Şöyle anlatayım, halamın eşi Atatürk'ün başyaveriydi. Yıllarca beraberdik. Çok nadiren de olsa anlattığı olurdu, söz ettiğimiz bu yalnızlık olayına vrugu yapardı hep. Oradan çok iyi biliyorum. Yapayalnızdı dedi. Çünkü dediğiniz gibi yapacağı bir şeyde net olmak zorundaydı, onu ikna et bunu ikna et bir yere kadar, dolayısıyla yalnızdı. Ve biliyor düşmanın pusuda yatmakta olduğunu, ki hala da öyledir. Kitapta vardır yalnızlık bölümü… Elinde sigarası, her an geleceği düşünen bir adam.. Kafasında o günden itibaren bir resim var, bir yönetmen gibi filmi başından çekiyor kafasında. Bütün kitap oratoryo içinde yazıldı, çok kompakt. Bugüne kadar Atatürk hep kurtuluş destanları içinde yer alırdı. Burada ise ilk defa bir şiirde Atatürk kendisi konuşuyor. HAYIR MÜLAZIM EFENDİ, DEVRİMLER ÖLMEYECEK Evet bütün acılarını, ağrılarını kendisi söylüyor. 'Ben buraya boşuna gelmedim' diyor, 'Vermeyeceğim' diyor ve 'Vermedim' diyor. 'Sen tarihin bir köşesinde bir paçavra olarak yaşayacaksın' diyor haine, düşmana. O dönemin kurmayları onu yere çalmak, küçümsemek için ellerinden geleni yapıyor, ama O umursamıyor bile. İzmir suikastının temellenmesinde, oluşumunda bütün arkadaşlarının haberi vardır düşünün. Ve bunları bir bir tespit eden İstiklal Mahkemesi asmak üzere hainleri… Ha gitti ha gidiyorlar. Orada onları asın diyebilecek güçteyken astırmıyor, mahkum ettirmiyor, hiçbir şey yaptırmıyor. Ve düşünebiliyor musun ihaneti, en yakın arkadaşları bunlar. Bütün bunları yaşıyor, içine atıyor. Tüm bu olayları ruhunu çürütmeden sıfırlayıp, bir tramplen yapıp ileri sıçrayabiliyor. Devrimlerine son hız devam ediyor. Orada mülazım efendi vardır 'artık bu devrimler öldü' gibisinden saçmalar, ona yanıtımız bugün de yarın da şu olmalıdır: 'Hayır mülazım efendi devrimler ölmedi, asla da ölmeyecek'. Onunla beraber hepimiz birer Protemeteyiz. Hepimiz Atatürküz. İşçi Partisi üyesi olarak Atatürk'ün devrimlerini tamamlamak üzere yola çıktığımızı ifade etmek istiyorum. Biz bunu dile getiriyoruz, bu devrimlere sahip çıkmadan, bu devrimler tamamlanmadan bir yere varamayız. Bu devrimleri tamamlamalıyız. ? gamzeakdemir@cumhuriyet.com.tr Bir Başka O/ Yılmaz Gruda/ Kaynak Yayınları/ 55 s. 912 SAYFA 15 NEDEN ORATORYO? Tüm bu yapıyı düşününce, kitabınız birçok ulusal kutsalımızı sadece nitelemiyor, vurguluyor, vücuda getiriyor da, daha bir somutluyor zihinlerde.. Teşekkür ederim, bu beni mutlu ediyor budur amaçlanan. Ben bu kitabı düşündüğüm zaman şiir demedim, oratoryo dedim. Oratoryo da kutsal metinlerin müziklenmiş halidir bir bakıma. Derler ki oratoryo sahneye konmamış operadır. Onu düşündüm. Motif onu kıldı, onu biçti zaten kendine. CUMHURİYET KİTAP SAYI