28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Cuma Boynukara’nın on oyununda dramaturjik yapı benzer özellikler gösterir; kapalı biçim, üç boyutlu kahramanlar, doğrusal gelişim gösteren ve nedensonuç dizgesini içeren olay dizileri, tutarlı ve bütünlük gösteren konuşma düzeni vb. Kısaca bu yapıtlar, klasik dramatik oyun yapısının temel özelliklerini taşırlar. İlk oyunlarla sonrakiler arasında görülen belli başlı ayrım, ilk dönem oyunlarında ve "Ölüm Uykudaydı"da oyun kişileri, mekân ve zamanın daha gerçekçi ele alınması, diğerlerinde soyutlamaya gidilmesidir. 'Çok Geç Olmadan'dan 'Görüldü'ye Cuma Boynukara’nın Çaresiz İnsanları ? Sema GÖKTAŞ* C uma Boynukara, adını ilk kez 90’lı yılların başlarında Salihli Belediyesi’nin açtığı oyun yazma yarışmalarında ödül verilen "Muhtaro" oyunuyla duyduğumuz bir yazar… "Muhtaro" yazıldığı dönemde, hatta bugün deGüneydoğu sorunsalına yaklaşımı ile dikkati çeken bir oyundu. Bu oyunu yazarın benzer temalı "Çok Geç Olmadan" ve "Günaydınlara Uyanmak" oyunları izledi. Bölgeyi iyi tanıyan biri tarafından yazıldığı hemen anlaşılan bu yapıtlarda karakterler gözlem ve yaşantı birikiminden gelen bir canlılıkla nefes alıp verirken, ele alınan sosyopolitik durum/sorun da, ezbere çözümlerden uzak tutuluyordu. Ne yazık ki hiçbirini sahnede göremediğimiz bu oyunlardan biri bile sahnelenebilseydi kim bilir ne çok tartışılacaktı… Tiyatronun içinde ve dışında… Derken yazarın bu kez söylencelerden yola çıkan iki oyunu daha yayımlandı: "Ateşle Gelen" ve "Mem ile Zin". Bunlar yöreye bir başka açıdan bakmayı deneyen oyunlardı ve "Mem ile Zin" geçen tiyatro sezonunda Işıl KasapoğluBülent Emin Yarar rejisiyle Semaver Kumpanya’da sahnelendi. Ardından, oyun, yazarına "en iyi yazar" dalında İsmet Küntay Ödülü’nü ve Tiyatro…Tiyatro… Dergisi’nin düzenlediği Tiyatro Ödülleri 2005’te Yılın Oyun Yazarı Ödülü’nü getirdi. Cuma Boynukara’nın daha sonraki "O’nun Saltanatı", "Suyun Rengi", "Beceriksizler", "Ölüm Uykudaydı" ve "Görüldü" (yayınlanmamış) oyunları, biçim ve içerik özellikleri açısından yazarın ilk dönem oyunlarından ayrılıyorlar. ŞAŞIRTICI SİMGELER Bu oyunlarda yerel özelliklerinden soyunmuş kahramanlar neredeyse hiçbir coğrafyaya, hiçbir kültüre ait değilmiş gibi dururlar. Neredeyse diyorum, çünkü zaman zaman onların yaşadığımız toplumun bireyleri olduğunu anımsatan şaşırtıcı simgeler kullanılır; denizden çıkıp gelen zehirli variller gibi (Beceriksizler). "Ölüm Uykudaydı" ise Latin Amerika’da bir ülkede geçen, ancak keskin göndermelerle 12 Eylül sonrasını çağ Dönenler ve kalanlar ? Ahmet CEMAL C uma Boynukara’nın Görüldü adlı tek perdelik oyunu, görünüşte çok yalın bir konuyu işliyor. Dokuz yıllık hapis cezasını tamamlayıp, bir akşam vakti evine dönen genç bir adam ve onu orada karşılayan karısı. Oyunun olay örgüsü, bu ikilinin diyaloglarından oluşuyor. Ama bu örgünün bizi oyun boyunca götürdüğü yerler ve yarattığı çağrışımlar, hatta olası seyirciyi zorladığı hesaplaşmalar, hiç de yalın diye nitelendirilebilecek türden değil. Evet, Görüldü iki kişilik bir oyun ve baştan sona tek bir mekânda, ‘dönülen’ evin oturma odasında geçiyor. Fakat bu yalın çerçevede tartışma konusu yapılan kavramların sayısı epey kabarık. Ağırlığını ilk duyuran kavram ise ‘dönmek’. Evet, görünüşte bir dönme eylemi vardır. Fakat burada asıl sorulması gereken, her türlü özgürlükten yoksun bir ortamda dokuz yılını geçirmiş olan bir adamın özgürlük ortamına ne ölçüde ‘dönmüş’ sayılabileceğidir. Dönüş, sırf mekân bağlamında ele alınırsa, evet, bir dönüş vardır. Ama oyunda usta bir diyalog örgüsü aracılığıyla seyirciye iletilen gerçek, bu mekânsal dönüşün gerçek bir dönüşün kapsamının çok geride kaldığıdır. Aslında bu anlamda bir dönüş, belki de hiç gerçekleşmemiştir; çünkü ortada dokuz yılın çok farklı bir ortamda geçirilmesinden kaynaklanma bir ‘yabancılaşma’ vardır. Bu yabancılaşmayı aşmayı sağlayacak yollardan bazıları, belki artık tümüyle yitirilmiştir. Kadın’ın sık sık dokuz yıllık bir mektuplaşmaya atıflarda bulunarak, aslında hiçbir şeyin değişmediğini, ‘kalınan’ yerden başlanılabileceğini içtenlikle söylemesine karşın, mektuplardaki gerçek, Adam’ın hapisten çıkmasıyla birlikte kendini içinde bulduğu gerçeklik karşısında bir kurmacaya dönüşmüştür. Kadın, bir eski tabletler uzmanıdır ve oyunun akışı sırasında üzerinde çalıştığı konu, M.Ö. 13. yüzyıla ait Mezopotamya tabletlerinin çözümlenmesidir. O sırada çözümlenmekte olan, ticari değil, ama ‘bireysel’ birkaç mektuptur; bu mektuplarda o çok çok eski zamanlarda yaşanmış bir aşk öyküsü gizlidir; belki hapishaneden yazılan mektuplarda da dile gelen türden bir aşk öyküsü. Ne var ki, adı üstünde, bütün o yaşananlar, artık geride kalmış birer öyküdür; tıpkı hapishane mektuplarında dile gelen öyküler gibi... Oyunun sonu, ilk bakışta şaşırtıcıdır. Ama dediğim gibi, yalnızca ilk bakışta. Çünkü bu son, karşımıza oyunun oraya kadarki sürecinde tanığı olduğumuz olanaksız dönüşün sanki doğal bir devamıdır. Yazar, diyaloglarını seyirci açısından belli bir gerilimi hep canlı tutacak biçimde düzenlemiş; bu arada zor olan bir şeyi, oyunda söylenmek istenileni sesli diyaloglar kadar satırarası diyaloglarla da dile getirmeyi başarmış. Görüldü, ülkemizin yakın tarihindeki kimi acı dolu sayfalara hiçbir yapmacığa kaçmaksızın, hem toplumsal hem de bireysel örgülerin hakkını tanıyarak eğilen bir sahne eseri. ? rıştıran bir oyundur. Boynukara’nın saydığımız bu on oyununda dramaturjik yapı benzer özellikler gösterir; kapalı biçim, üç boyutlu kahramanlar, doğrusal gelişim gösteren ve nedensonuç dizgesini içeren olay dizileri, tutarlı ve bütünlük gösteren konuşma düzeni vb. Kısaca bu yapıtlar, klasik dramatik oyun yapısının temel özelliklerini taşırlar. İlk oyunlarla sonrakiler arasında görülen belli başlı ayrım, ilk dönem oyunlarında ve "Ölüm Uykudaydı"da oyun kişileri, mekân ve zamanın daha gerçekçi ele alınması, diğerlerinde soyutlamaya gidilmesidir. Ancak bu soyutlama o oyunların kahramanlarını toplumumuzun birer üyesi olmaktan uzaklaştırıp, yurtsuz, zamansız bireylere dönüştürmemiştir. Dönüştürmemiştir, çünkü Boynukara’nın bir yazar olarak dünyası, oyunlarını kuran asal katmanlardan biri olan "sosyolojik" katmanda karakterize olmaktadır. Başka bir deyişle, Boynukara’nın oyunlarının kalbi, toplumsal sorunlar(ımız)dır. Sınıflı toplum düzeninin egemen olduğu, eşitsiz, yoksul ve yoksun bir dünyada acı çeken insanlar, düzene karşı savaşan ve bu nedenle acımasızca yok edilenler, yenilenler (hatta yenilemeyenler) yazarın dünyasının belli başlı kahramanlarıdır. Yaşam koşullarının bezdirdiği, başkaldırdıkları zaman ise sistemin koruyucuları tarafından yok edilen bu kişiler ancak birbirlerine tutunabilirler; dostluk, arkadaşlık, aşk gibi olumlu insani ilişkiler onlar için başlıca güç kaynağıdır ve bu ilişkiler hayati önem taşır. "Ölüm Uykudaydı"nın direnişçileri, "Beceriksizler"in yenile? KİTAP SAYI 867 SAYFA 18 CUMHURİYET
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear