Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Cevat ÇAPAN Şiir Atlası apak oğlaktan, zıplamanın kendisi için coşkuyla zıplayan, havayı havanın kendisinden dolayı bodoslayan, burnunu benden dolayı bana sokuşturan ben ki: oynaşmayan, beslenmeyen, üşüyen bayram öncesi çınlayan havada, bilinmesi sakıncalı şeyleri bilen. ISKALANAN EVCİLLEŞME Bir gün (çok yakında, dedi koku) kopartacak (pahalı) zincirini gizlenecek (yakındaki) çalılıklara (açlık ve kan kokusu) kollayacak (sürüyü) ve (sütüyle büyüdüğü keçiyi) parçalayacak. BİREYLER Biri, ki daha çocuk o, kıyıya yalnız gider, suya bakar Biri de, sırt çantasıyla ve sessizlikle ve sessizliğin sesleriyle ve içindeki sessizlikle ve kendi sesiyle yürür Biri ise, kitaplarla kendi başına kalır ve sonra onlardaki ıssızlıkla, kendisiyle onları doldurarak, kendi birleşen, kendi razı olmayan Bireyler, onları artık hiçbir kolektif yaygara tuzağa düşüremez. PAZAR SERGİLERİNİ tatsız meyveler kokusuz çiçekler ele geçiriyor dizili aynı boyalı gözlerimiz aldanıyor ama yabanıl burunlarımız asla zararsız eğretilemeler yumuşak hayallenmeler sözde soruların sözde yanıtları okur yazarlık aldanabilir ama halen yabanıl yüreğimiz asla. SABAH YATAĞINDA on dakika şiir okuyan kalkar, ne gerekirse yapar, dışarı çıkar ve günün geri kalan saatlerine daha iyi katlanır. AŞIK ATMA OYUNU Aşık atma oyunları çeviklik, hız ve coşku gerektirir. Efesli Herakleitos Efesli çocuklarla aşık oynamaya bayılırmış, üstelik Artemission Tapınağı’nda. Sanırım, özellikle de tanrıça buna karşı değilmiştir. Anlaşılmayacak ne var ki bunda: Büyüklerin oyunları çirkin ve tehlikeli, görüşleri ise – önyargılı ve dikkate değersiz. Dikkate değerlik ise Başkalıktan geçer. Bunları aynı o Herakleitos yazmış, kasten anlaşılmazlıkla suçlanan ve Karanlık olarak adlandırılan. İTİRAF DEĞİLDİR ŞİİR Açıklama değildir şiir Aşk itirafıysa hiç değildir Pencerenin önüne kar yağıyor Sessizlik yığıyor Şiir oradan geçecek Ama ben bakmazken. CUMHURİYET KİTAP SAYI 865 Ekaterina Yosifova/ Şiirler/ Çeviren: Hüseyin Mevsim ‘Pencerenin önüne kar yağıyor, Sessizlik yığıyor...’ İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra yeni bir politik, ideolojik ve sanatsal düzenin kurulmaya başlandığı komşumuz Bulgaristan’da, ulusal şiirin baskın özellikleri arasında, sistemin koşulsuz övgüsü ve yüceltilmesi kaygısıyla kaleme alındıklarından deklaratifliğin, şematikliğin, abartılı coşku ve katı gerçekçiliğin ön plana çıktığına tanık oluruz. Ülkenin yönetimini elinde bulunduran Bulgar Komünist Partisi’nin, bir ölçüde Sovyetler Birliği’ndeki değişim rüzgârından esinlenerek düzenlediği 1956 Nisan Oturumu kararları doğrultusunda kültür ve sanat alanında görece bir yumuşama yaşanması sonucunda, şiir dalında sonraki yıllara da damgasını vuracak Nisan Kuşağı temsilcileri (G.Cagarov, L.Levçev, Vl. Başev, A.Germanov...) yeni bir heyecan getirmişse de, arzulanan asıl köklü yenilikçiliği 70’lerde şiir sahnesine çıkan ve başını Ekaterina Yosifova’nın çektiği İvan Tsanev, Kalina Kovaçeva, Kalin Donkov gibi o yıllarda ilk adımlarını atan genç yaratıcıların sağladığını söyleyebiliriz. Daha sonra İçsel Şiir (“tiha lirika”) olarak kavramlaşan akımın şairleri toplumsalcılıktan yüz çevirerek; meydan, kitle ve mikrofonlardan kendilerini soyutlayarak biraz da içine kapanık, ancak bireyin duyarlılığıyla örtüşen kırılgan ve zarif bir şiir anlayışını benimsemeyi yeğlerler. İçsel Şiirin öncülüğünü yaptığı kabul edilen Ekaterina Yosifova 1941 yılında Köstendil’de dünyaya geldi, Sofya Aziz Kliment Ohridski Üniversitesi’nde Rus Filolojisi Fakültesi’ni tamamladıktan sonra uzun yıllar doğduğu şehirde edebiyat öğretmenliği, dramaturgluk, yerel Struma almanağında genel yayın yönetmenliği yaptı. Kısa Yolculuk (“Kıso pıtuvane”) başlıklı ilk şiir derlemesi 1969’da okurlarıyla buluşan Yosifova, izleyen yıllarda 10’un üzerinde şiir derlemesine imza attı, üç defa Bulgar Yazarlar Birliği’nin Yıllık Şiir Ödülü’ne layık görüldü, ayrıca çocuk kitapları da kaleme aldı. Şiirlerine Janet 45 Yayınevi’nce Türkçe hazırlanan 10 Bulgar Kadın Şair (Plovdiv, 2006) seçkisinde de geniş yer verildi. Yaşamını ve yaratıcılığını Sofya’da sürdüren ve geçenlerde talihsiz bir kaza sonucu son derece sancılı ameliyatlar geçiren Ekaterina Yosifova’ya acil şifalar dileriz. RÜZGÂR okşayıcı elini uzatıyor güneyden kuzeye ve benden güneye bu benim dünyadaki ruh halim çoktandır beni rahatlatan çünkü benim olmayan hiçbir şeyi getirmez bana... YUKARIDA RÜZGÂR kulakları sağır edercesine dolduruyor gözleri kuruluyor giysileri çekiştiriyor saçlarımı şaklatıyor başka bayrağım mı var sanki. GECE GÖKYÜZÜNDE Yıldızlar titreşmiyor Bakışım titreşmiyor Titreşenler yıldızlar SAYFA 30 ve bakışım arasındakiler TEMBEL AŞK yastıklar üzerine boylu boyunca uzanmış önceki aşkların tüyleriyle tepilmiş yastıklar üzerine NEHİR İSE beni ferahlatıyor, yas yalabık taşçığın uzun yaşamını vaat ediyor. BENİM TANRIM bahçemi kazıyor. Bunu hak etti: Oralarda bir yerde toplanmamış patates ve budanmamış güller arasında bir yığın doğrularım kışladı. Üstte karamuklar güç topluyor. Neylersin – yaşam onlardan yana. Ben şehre gidiyorum. Yaya. İşte kime teşekkürü hep unuturum: Eskimiş, ama rahat pabuçlarıma. SEN Şarap içtik, kararınca, otogara yakın o odanın eğri çatısı altındaki yatağa yaslanarak, sobanın aralı kapağından korları izliyorduk ki: “Ara sıra insanı ateşle sınamayı yeğlerdim.” dedin sen. İlk gecemizde, kısa bir yaz gecesiydi, nehir kenarından uzun uzun yürüdük, yine de farkına varamadım senin şehrinin iki nehrinden hangisi olduğunun. Şafak sökerken: “Hep beraber bir şey yapmalıyız, dallardan bir kulübe de olsa.” dedin. Ayrı şehirlerde yaşadık, yolculuk ettik, karşılaştık ve ayrıldık. Sen: “Hiçbir şey akıldan daha üstün değil, aklın aklı ise duygulardır” dedin. Hatta: “Korkma. – dedin. – Biz gençliğimize boyun eğmedik de, yaşlılığımıza mı eğeceğiz. Yok öyle yağma.” İLKBAHAR: KAMPANALAR Daha kıvrak ve oynaksı, daha sütsü, daha baharımsı bir şey yok