Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
O K U R L A R A Hasan Hüseyin Yalvaç, 1951'de Bodrum Yalıkavak'ta doğdu. Öğretmenlik ve muhasebecilik yaptı, sonra da yayıncılıkta karar kıldı. 1995 yılında beş sayı süren Minerva dergisini çıkardı. Ürünlerini Gerçek Sanat, Damar, Şiir Okulu, Beşparmak, Evrensel Kültür ve Papirüs gibi dergilerde yayımladı. Yirmi dolayında kitaba imza atan Yalvaç, şiir üzerine söyleyecek sözü olan şairlerden biri. Hasan Hüseyin Yalvaç'la Sone Yayınları tarafından yayımlanan son dört kitabı Arpaçay'da Beyaz Üşür, Sevda ki Hüznü Kalır Bana, Amerika Katil Katil ve Şair ve Şiir üzerine konuştuk. Ünal Ersözlü 'Aşkı Hakiki’ adlı bir şiir kitabıyla geldi karşımıza. Ersözlü kitabında yaşadığımız dönemi, dolayısıyla kendi kuşağını, acımasızca sorguluyor. Kendini kanlı yüzyılın çocuğu diye betimlerken yüzünü şiire dönüşünü ve kurtuluşu şiirde buluşunu, şiire umut bağlayışını da anlatıyor bizlere. Ersözlü şiirini Kamuran Semra Eren değerlendirdi. İranlı Füruğ bizde de çok sevilen ve okunan bir şair. Gri Yayınları yazarın anılarını, notlarını ve kendisiyle yapılan röportajları 'Dünya Sevmek İçin Çok Küçük' adıyla kitaplaştırdı.Ayten Mutlu Füruğ'un bu kitabından hareketle şairi ve şiiri sorguluyor. İzmir'de yayın yaşamını sürdüren İlya Yayınları'nın ilginç bir dizisi var. Mitoloji temelli romanlar yayımlanıyor bu dizide. Vera Zingsem'in 'Lilith' adını taşıyan romanı da bu diziden yayımlandı. Lilith modern çağlarda, feminizmin, kadın özgürlüğünün ilk simgesi haline geldi.Hülya Soyşekerci 'Lilith'i değerlendirdi bizler için. Walter Benjamin Enis BATUR Pervasız Pertavsız Okuma Dürbünleri ostum Samih Rifat, Hadrien’in Anıları’nı yeniden okuyormuş. Yirmi yıl önce okuduğu o olağanüstü romanı hepten unutmuş olduğunu söyledi bir ara. İçimden, Yourcenar’ın kitabını çok iyi anımsadığımı geçiriyordum ki, yazarın arka notlarda değindiği, bu çok önemli ayrıntıyı unutmuş olduğumu fark ettim, ayıldım. Şüphesiz ‘bütünüyle’ unutmayız bir kitabı. Yourcenar, Hadrien’in ağzından bir şeftaliyi anlatır; dalından koparılıp bir tabakta önüne getirilmiş o meyvenin içinde ölüm artık harekete geçmiştir, hastalığının bünyesini kemirmesi nedeniyle onunla özdeşleşir, bir yandan da yediklerimizin bize can katışı üzerinde oyalanır. Kitaplar da öyle: Bize kattıklarını kattıktan sonra unutulmuşlardır, belleğimizde yer ettiğini ilk elde göremediğimiz ne çok şey almışızdır onlardan. Yeniden okumak bana hep çok anlamlı geldi. Bunca okumadığımız, okumak istediğimiz kitap bizi kuşatırken gidip daha önce okumuş olduğumuz bir metni seçiyorsak, ciddi gerekçelerimiz var demektir. Gide’in "Yeniden okunmak için yazıyorum ben" sözüne daha önce değindiydim. Ne demeye getirir? ‘Bir seferde tüketilesi metinler değil kaleminden çıkanlar' mıdır burada vurguladığı? Yoksa, ‘kitabımın, onu okumuş birini yeniden çağırmasını sağlayacak ölçüde dolu, zengin, haz verici boyutları var’ mı? Belki ikisi de. Bir Okuma Tarihi’nde, Alberto Manguel, "Aynı kitaba da, aynı sayfaya da dönmeyiz asla" der: "Çünkü, değişen ışığın altında biz de kitap da dönüşümden geçeriz ve anılarımız ışık alır, kararır, gene ışık alır ve hiçbir zaman kesin olarak öğrendiğimizi ve unuttuğumuzu, bizde kazılı kalanı bilemeyiz". Bundandır, bir kitabın içeriğini farklı yaşlarda, farklı okumayla katettiğimizi sezer, görürüz. Bunca kısıtlı bir yaşama süresinde, bir vakitler okudukları kitaba dönmeyi gereksiz bulan, her seferinde ‘ilk okuma’nın mıknatısına kapılan okurlar tanıdım. Öteki kefede, ikide bir aynı yapıtlara dönmeden edemeyenler durur. Kimsenin işine karışılmaz, birini öbüründen üstün tutmak hakkımız olsa bile, birinin öbüründen üstün olmadığı kesindir. Hem, kaç kitap okunabilir ki, ortalama bir ömürde? Sıkı bir okur da olduğunu yazdıklarından kestirebildiğimiz Walter Benjamin’in "okuma listesi"ni önüme alıyorum. Listenin ilk 461 parçasını içeren kâğıtlar kaybolmuş, son ve zorlu geçen aylarında ne okuduğunu D bilemiyoruz; 462’den 1712’ye sıralanan kitaplar, 19161939 arası, yaklaşık çeyrek yüzyılda, 1250 kitabı baştan uca okuduğunu görüyoruz. Ortalama, haftada bir kitabı buluyor. Jennifer Allen, Benjamin’in kütüphane ve koleksiyon üstüne metinlerinin toplandığı seçkiye yazdığı önsözde, Benjamin’in "okuduğu" ve "gördüğü" kitaplar arasındaki ayrıma dikkat çekiyor. Yazdıkları, yazacakları çerçevesinde kaynak araştırmasına yönelen yazarın, ikinci bir okurluk serüveni doğar. Bunu asıl okur statüsünden ayrı bir yere koymak gerektiğini düşünüyorum. Şüphesiz kitap "görme"yi bir nesneyle göz teması kurmaya indirgemek doğru bir değerlendirme olmaz. Bütün kitapseverler, tutkulu okurlar kütüphanelerde, kitapçılarda, sahaf dükkânlarında vakit geçirmeye bayılır; her ‘sefer’de onlarca kitabı ele alır, karıştırır, yerlerine koyarlar. Aralarından bir ikisini seçip aldıklarında, evdeki okunmayı bekleyenler rafındaki yerine koymazdan önce, bir tanışma seansı daha gerçekleştiği de olur. Bu ön ilişkiyi, Benjamin ve benzeri araştırmacı boyutu hafifsenemeyecek Alberto Manguel TURHAN GÜNAY eposta: cumkitap@cumhuriyet.com.tr turhangunay@cumhuriyet.com.tr yazarlar bağlamında kullanılan "kitabı görme"yle bir tutmamak yerinde olur. Bir konuyu araştırmaya büyük bir susuzluk duygusu içinde yöneldiğinizde, alanı tararsınız. Yüzde yüz kütüphane sorununa daha önce değinmiştim: Bugün, eksiksiz bir bibliyografyanın tüm parçalarını kişisel kitaplığınızda birleştirmeniz olanaklı mıdır bilemiyorum ama, çok anlamlı bir girişim değildir. Çekirdekte karar kılarsınız genellikle. Bazen, çekirdek bile çok sayıda kitap demeye gelir. Zamanla, "nektar"ı seçmeyi, ayırmayı, onu ulaşmanın yollarını öğrenir insan. İşte bu işleme "kitabı görmek" diyebiliriz. Kendimden örnek vereceğim, lütfen yadırgamayın: Kravat’ı ya zarken, binlerce sayfanın içinden yüzlerce sayfa okudum. Bir kitap okuma listesi yapıyor olsaydım, o sayfaları listeye geçiremezdim. Okurluk başka, kurcalamak, eşinmek, ‘nektar’a ulaşma çabası vermek bambaşka. Gerçek okumanın, tarifsiz bir amaç tarafından yönlendirildiğine inanıyorum. Alberto Manguel’in ben olsaydım çoktan yayımlamıştım türünden küçük ama dopdolu kitaplarından biri, Pinokyo ve Robenson. "Pinokyo Okumayı Nasıl Öğrendi?", "Robenson’un Kütüphanesi" (Aries’te çıktıydı) ile başlayıp süren kitapçığın son parçası "Ülküsel Okuru Bir Tanıma Ulaştırmaya Doğru" adını taşıyor. Aforizmalarla ördüğü metinden kimi örnekler seçtim: "Ülküsel okur bir öyküyü takip etmez: Ona katılır". "İyi okumak için mucit olmak gerekir". (Emerson)."Ülküsel okur sözlüğe bakmayı sever". "Birkaç yüzyıl öncesinden bir kitabı okuduğunda, ülküsel okur kendisini ölümsüz hisseder". "İyi bir okur, büyük bir okur, etkin ve yaratıcı okur, yeniden okuyan okurdur". (Nabokov)."Ülküsel okur çoktanrılı ve çokeşlidir". "Ülküsel okurun belirgin bir milliyeti yoktur"."Bir yazar asla kendi yazdıklarının ülküsel okuru değildir". Alberto Manguel, bu yılın kasım ayında, Montalban’da düzenlenecek ve bir hafta boyunca sürecek bir etkinlikle selamlanacak. Çağrı komitesinden gelen mektupta, Manguel’in saptadığı iki ayrı listedeki isimlerin ‘kadim dostlar’ ve ‘yeni dostlar’ olarak tasnif edildiklerini, benim elbette ikinci listede yer aldığımı öğrendim; bu çağrıdan kıvanç duydum. Şunu anlatmaya karar verdim, orada: Manguel’i nasıl, nerede tanıyacaktım ki, onu okurken tanıdım, tanımaya başladım. Şeyh Galip’le ya da Lautréamont’la tanışma olanağım yoktu, olamazdı (bunu da sorguladığım olur ya…), Alberto’yla tanıştık, dahası kaynaştık; görüşmeyi, görüşemediğimizde yazışmayı sürdürdük. Bir seferinde, tek kelimesini anlayamadığı Başkalaşımlar’ın iki okkalı cildinin sayfalarını dikkatle katetti, resimleri kerteriz alarak ilgi alanlarımızın ortaklığı karşısında keyifli bir şaşkınlık yaşadı, bir sonraki kitabını bana imzalarken adını çizip yerine benimkisini yazdı. Zamanla anladım ki, Alberto ve ben, MSV. yüzyılda Efes Kütüphanesi’nde karşılaştığımızda, birbirimizi daha önce İskenderiye’de görmüş olduğumuzu anımsamış, sonraları Endülüs sokaklarında, Paleologolos çağı İstanbul’unda, Petersburg’da, Rouen’da ayı Flaubert’in evinde rastlaşmış iki okurduk aslında. İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk? Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız ? Yayın Yönetmeni: Turhan Günay ? Sorumlu Müdür: Güray Öz ? Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı ? Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. ?İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişliİstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 ? Baskı: İhlas Gazetecilik A.Ş. 29 Ekim Cad. No: 23 Yenibosna İstanbul Tel:0 (212 454 30 00 ? Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden / Reklam Müdürü: Eylem Çevik? Tel: 0 (212) 251 98 74 75 0 (212) 343 72 74 ?Yerel süreli yayın ? Cumhuriyet Gazetesinin ücretsiz ekidir. CUMHURİYET KİTAP SAYI 863 SAYFA 3