05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

‘60’lı YILLAR’ toplumsal çalkantıların şiiri de etkilediği yıllardır. Ama ne ‘60 Kuşağı’ diye bir oluşum vardı, ne de ‘İkinci Yeni’ diye bir akım. ‘60’LAR’ demek, o on yıllık akışın şiire yansımalarını izlemek, sanırım en gerçekçi yaklaşım olacaktı. Mustafa Şerif ONARAN Değinmeler ŞİİRİ ANTOLOJİSİ, Adam Yayınları, 1985). “60’LAR”da bu üç öbek dergi çevresinde değişik anlayışların oluşması, benzer ödevleri paylaşarak bir “60 KUŞAĞI” haline gelmesine olanak vermiyordu. Üstelik eskilerden gelen Dıranas, Dağlarca, Oktay Rifat, Melih Cevdet, Necatigil, Külebi, Cumalı gibi ozanların şiiri hâlâ sürüyor; “60’lar”da kişiliğini kanıtlamaya çalışan ozanları gölgeliyordu. 68 KUŞAĞI 68 olayları Fransa’da başlayan kitlesel öğrenci, işçi eylemleridir. “Amerikan hayat tarzı”nın cömertliğine tepki olarak başlayan, kadın haklarıyla genişleyen bu eylem başka uluslara sıçrarken değişik anlamlar kazandı, Küba, Vietnam, Filistin gibi ülkelerde devrim savaşlarına yol açtı. “61 Anayasası”nın sağladığı özgürlük ortamında, daha 68 eylemleri söz konusu değilken, Zonguldak maden işçilerinin işbırakımıyla başlayan hak arama eylemi vardı. İşçiler haklarını elde ettilerse de kanla bastırılan bu eylem, dünyayı saran 68 dalgasının Türkiye’ye yansımasını kolaylaştırmış oldu. Ertuğrul Kürkçü “68 Kuşağı” devrimcilerini şöyle anlatıyor: “Fransa ve ABD’deki öğrenci hareketlerine öykünerek giydikleri dik yaka kazakları ve kadife pantolonlarıyla, kravat ve takım elbise ile simgelenen, kurulu düzenin totaliter eşbiçimliliğine karşı bir tavır yaşamaya girişmişlerdi. Kış aylarında “Che’nin parkası”nı ve eskicilerden satın alınan askeri botları üstüne geçirmeleri, onları gerçek bir savaşa değilse de “savaşçı” kılığına sokuyordu. Bu ‘uluslararası’ simgeleri, popüler kültürden devralınan Alevi tarzında, tıraşlanmamış bıyıklar tamamlardı. Kadınlar makyajlarını sildiler, mini eteklerini pantolon ve erkek gömleğiyle değiştirdiler” (ÜÇ NOKTA, Hâlâ Bir 68 Kuşağı Var mı? TemmuzEylül 2006). K ırklı yıllardan başlayarak, on yılda bir, edebiyat değişimlerini “kuşak” adıyla anmak alışkanlık haline geldi. Aynı yılarda doğmuş, toplumsal değişimlerin etkisinde kalmış, yaşadıkları çağın koşulları altında benzer sıkıntılar içinde kalmış, aynı yazgıyı paylaşmış kişilerin benzer ödevleri paylaşarak bir “kuşak” oluşturmaları olanağı var mıdır? Bir önceki on yılın etkileri sürmekte, belki daha yerleşik özellikler kazanmaktadır. Toplumsal değişimin etkileri her edebiyatçıda aynı olmaz. Kimileri buna tepki gösterir. Her edebiyatçıdan benzer ödevleri paylaşması beklenemez. “Kırk Kuşağı” sözü daha bir yaygınlık kazanmıştır. “Kırk Kuşağı Toplumcuları”nın etkisini düşünerek 40’lı yıllarda bir “kuşak” özelliği görenler vardır, Oysa “Garip Şiiri” ile yurt gerçeklerine değişik bir gözle bakanlar da “Kırk Şiiri” içinde yer almıştır. Belki de yaşama koşullarıyla, doğasıyla, insanıyla düşsel bir dünyadan kurtulmanın şiiridir “Kırk Şiiri”. Gene de on yılları kuşak olarak nitelemek yerine belli bir dönemin şiire yansıyan etkilerini değerlendirmek, o dönemin değişik özelliklerini öğrenmek bakımından daha anlamlıdır. Bu nedenle ÜÇ NOKTA’nın düzenlediği “60’LAR” dosyası üzerinde durmanın daha gerçekçi bir yaklaşım olacağını umuyorum. 60’lı Yıllar önemi yadsınamaz. Kırklı yıllardan önce eleştiri, kalem kavgaları biçiminde, kişiliklere sataşmayla sürer giderdi. Nurullah Ataç eleştirel denemeleriyle çağdaş edebiyata bir bakış açısı getirdi. O bakış, alışılmış değerlerden kuşkulanmaya, yeni oluşumlarda edebiyat değeri aramaya yöneltti bizi, “60’lar”ın özgürlük ortamında Nâzım Hikmet’in kitapları yayımlanmaya başlayınca, toplumcu şiiri yeniden yorumlamak da kolaylaştı. Ne denli yorumlanırsa yorumlansın, “anlatı” şiirinde bir kolaylık vardır. Kendini gizleyen şiirdeki derinliği sezmek gerekir. “60’lar”ın önemli edebiyat dergilerinden YORDAM, Hüseyin Contürk’ün eleştiri anlayışıyla edebiyatı yeniden değerlendiriyordu. Güven Turan da YORDAM’cılarındandı: “Contürk’le görüşmelerim, konuşmalarım, eleştirel yoğunluk bakımından şiire odaklıydı, bunu belirtmem gerek...” Güven Turan, şiir dünyasında yaşayan ozanları şöyle anımsıyor: “Benim içinse, Türk şiirinde, Haşim gibi, Dıranas gibi, Asaf Halet Çelebi gibi, Necatigil ve Gülten Akın gibi birkaç isim dışında, okunacak tek şiir ‘İkinci Yeni’ adı altında anılan şiirdi. İlhan Berk’i, Oktay Rifat’ı bu gruptan sayıyordum” (ÜÇ NOKTA, Cenk Gündoğdu ile Yüzyüze Konuşma, 60’lı Yıllar Çağdaş Eleştirinin Başlangıcıdır.... TemmuzEylül 2006). Dergiyi yayıma hazırlayan Cenk Gündoğdu “60’LAR”ın çerçevesini çizmek için, kimlerden neler öğreneceğini saptamak, o dönemi değişik yönleriyle göstermek istiyor, “60’LAR”ın eleştiri ortamını en iyi değerlendirenlerden biri de Mehmet H. Doğan. “60’lar”ı “yeni bir eleştiri anlayışının temelini atma girişiminin başlangıcı sayan” Mehmet H. Doğan, kendi de aralarında olmak üzere, dönemin eleştirmenlerini şöyle nitelendiriyor: “Yeni Eleştiri (New Criticism) akımının, nesnel eleştiri anlayışının öncüsü olan, genç bir eleştirmen kuşağının yetişmesine katkılarıyla Hüseyin Contürk kendince bilimsel eleştiriyi, Marksist eleştiriyi geliştirmeye çalışan, ama politikaya yaklaştıkça eleştiriden uzaklaşan Asım Bezirci; özellikle ‘Gerçek Saygısı’ kitabından sonra roman üzerine eleştirileriyle bir roman eleştiri geleneği kuran Fethi Naci; ‘Düşünceye Saygı’yı yazarlığının ve eleştirisinin temel ilkesi sayan, yazılarıyla, çıkardığı dergilerle ve editörlüğünü yaptığı kitaplarla Türk edebiyatında eleştirinin gelişmesine çok büyük katkılar yapmış olan Memet Fuat; şairliği yanında dergiciliği ve şiir üzerine yazılarıyla özgün ve yol açıcı olan Cemal Süreya; özellikle ‘Bir Şiirden’ başlıklı yazılarıyla şiir eleştirisinde çığır açan Turgut Uyar; kısacık gazete yazılarında şiir eleştirisinde geçerli ve isabetli yargılara varmasını bilen Doğan Hızlan; felsefeci ve düşünür kimliğini eleştirmen kimliği ile buluşturamayan, belki de bu yüzden az yazması, aslında edebiyatımız için bir kayıp olan Selâhattin Hilav; donanımına ve bilgisine karşın az yazan, ama güvenilir olmayı bilen Konur Ertop; genç kuşaklardan Murat Belge, Güven Turan, Eser Gürson, Haluk Aker... bu girişim içinde imzaları olan, adları anılması gereken kişilerdir.” DERGİ ORTAMI “60’LAR”ın dergilerini üç öbekte toplamak uygun olur: 1 Toplumcu siyasete ağırlık veren, edebiyata da kapı açan dergiler: YÖN, ANT, ÜLKE, SOSYAL ADALET. Doğan Avcıoğlu’nun çıkardığı YÖN daha ilk sayısında “Sosyalist Aydınlar Bildirisi”ni yayımlamış, toplumu etkileyen bir güç oluşturmuştu. ÜLKE’yi Muzaffer İlhan Erdost yönetiyordu. Cemal Süreya’nın ÜLKE’deki iz bırakan yazılarından biri: “İhtilal Kendini Biriktiriyor.” 2Çağdaş Edebiyatı değişik yönleriyle ele alan dergiler: YENİ DERGİ,PAPİRÜS, YORDAM, YELKEN, ATAÇ, YENİ İNSAN. TÜRKÇE, SOYUT, EVRİM, MAY, DÖNEM, DOST, ŞİİR SANATI, DEVİNİM 60. Kimi zaman karşıt düşüncede olanlar da aynı dergide yazabiliyordu. Eskilerden gelen VARLIK, YEDİTEPE. TÜRK DİLİ gibi dergileri “60’LAR”ın dergileri olarak saymıyorum. “60’LAR” dergilerinde tartışılan konular; Özgürlük ortamının siyaset yapmayı da kolaylaştırdığı için, sanatta ilericilikgericilik, soyutsomut kavramları, anlamlıanlamsız şiirin boyutları olarak ilgimizi çekmektedir. Siyasetçi kimliğini sanatçı kimliğinin önünde tutanlar, edebiyat sorunlarını çarpıtacaklardır. Bunların “İkinci Yeni”ye bakışı, şiire “ihanet” olarak yorumlanacak, “İkinci Yeni Ozanları” toplumdan kopmuş, gericiler olarak görülecektir. Kemal Özer “60’LAR”ın şiirini “uğultulu bir devingenlik, bunun altında da önemli bir tortu” olarak açıklar. Bu tortu: “Bir yandan ülkenin yaşadığı 40’lı yılların acılı, ama direngen günleri, Bir yandan da, 50’li yılların ağır baskı altında yaşanmış bunalımlı savruluşları”yla oluşmuştur. Memet Fuat (Yeni Dergi), Şükran Kurdakul (Yelken ile Ataç), Cemal Süreya (Papirüs) gibi dergi yöneticileri bu edebiyat ortamını etkili kılmasını bilen edebiyatçılardı. 3Şiiri iç gerçeklerin derinliğinde arayan dergiler: EDEBİYAT, HİSAR, DİRİLİŞ, SU, TÜRK KÜLTÜRÜ. Ali Ayçil’in değerlendirmesine göre: Necip Fazıl’dan gelen İslamcı anlayışı “İkinci Yeni” içinde değerlendiren üç ozan vardı: Sezai Karakoç, İsmet Özel, Cahit Zarifoğlu. Ama “60’LARDA” İsmet Özel devrimci anlayıştan kopmuş değildi. Cahit Zarifoğlu’nun MAVERA serüveni 70’lerden sonradır. Memet Fuat’ın değerlendirmesi şöyle: “Cahit Zarifoğlu gizemsel özellikleriyle, geçmişe, geleceğe dönük havasıyla Sezai Karakoç’u çağrıştırıyordu. Ama bu çağrıştırma biçimsel bir benzerlikten kaynaklanmıyordu. Öykülemeye ağırlık veren şiiriyle Cahit Zarifoğlu, İkinci Yeni içinde özgün bir yer edindi (ÇAĞDAŞ TÜRK “ŞİİR ve SİYASET” “60’LAR” toplumunun bu çalkantılı akışında şiir işlevini yitiriyor mu? Belki de şöyle söylemeliyiz. Şiirin siyaseti etkileyen bir işlevi olmalı mı? HAYAL dergisine yeni açılımlar kazandıran Özgen Kılıçarslan “Şiir ve Siyâset” üzerine bir dosya düzenlemiş. Bu dosya ÜÇ NOKTA’nın “60’LAR dosyasını tamamlar niteliktedir. Mehmet Can Doğan diyor ki: “Siyasi şiir de şairin siyaseti de şiire açılım kazandırmaz; her ikisi de şiiri geriletir. Zaten modern Türk şiirindeki bütün hamleler de, bu kemikleşmiş geriletici şiir kurumuna karşı yapılmıştır. Şiirin kurumlaşmasını özellikle vurguluyorum. Kurumlaşan şiir siyaseti içinde taşır; “benzer durum, roman için de hikâye için de geçerlidir.” (HAYAL, Bir Siyaset Yeri Olarak Şiir, TemmuzAğustosEylül 2006), Kimi ozanlar, kişiliğinin elverdiği ölçüde, dolaylı anlatımla, siyasete değinmek isteyebilir. Ama o, kendi siyasetinin değil, bir başka siyasetçinin işine yarayabilir. Ahmet Say, tat alarak okuduğum yazısında siyaseti şöyle tanımlıyor: “Daha açık söyleyeyim, ‘politika’, egemen güçlerin toplumu kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirmek amacıyla sürdürdüğü uygulamalardır. “ (HAYAL, Müzik ve Politika, TemmuzEylÜl 2006), “60’lı YILLAR” toplumsal çalkantıların şiiri de etkilediği yıllardır. Ama ne “60 Kuşağı” diye bir oluşum vardı, ne de “İkinci Yeni” diye bir akım. “60’LAR” demek, o on yıllık akışın şiire yansımalarını izlemek, sanırım en gerçekçi yaklaşım olacaktı. ? Bu sayfayla iletişim kurabilmeniz için dergilerinizi ve kitaplarınızı aşağıdaki adrese gönderirseniz memnun oluruz. İKİNCİ YENİ’NİN GİZİLGÜCÜ “60’lı Yıllar” ortamını hazırlayan koşulları göstermesi bakımından Cenk Gündoğdu’nun Muzaffer İlhan Erdost’la yaptığı konuşma belge özelliği taşıyor. Cenk Gündoğdu, askerlerin yönetime el koydukları “60 Eylemi”nin “devrim” sayılmasına alaysamalı bakıyor. Nedir ki “60 Eylemi”, öteki asker yönetimlerinin dışında, bir özgürlük ortamı yarattı. “60’LAR” edebiyatının oluşmasında bu özgürlük ortamının önemli yeri vardır. Asım Bezirci ile Attilâ İlhan “İkinci Yeni”deki toplumcu duyarlığı kavrayabilmiş değildir. Muzaffer İlhan Erdost “İkinci Yeni”nin kuramcısı olarak çağdaş edebiyata ivme kazandıran bir kültür insanıydı. Kolay okur kazanan, gösterişli şiirin karşısında oldu. Toplumcu duyarlık taşısa da, savsözcü değil, kendini gizleyen bir şiirin etkisini tartıştı. Attilâ İlhan neden “İkinci Yeni”yi “pislik” olarak görüyordu? Kedi erişemeyeceği ciğere “murdar” dermiş. Gösterişli bir şiirin “şairane”ye bulandıkça kirlendiğinin Attila İlhan ayrımında değildi. Oysa Ahmed Arif halk dilinden damıttığı şiirine doğal bir derinlik kazandırırken, Nâzım Hikmet’e özenmeden, kendi sesini buldu. Cemal Süreya diyordu ki: “Ahmed Arif imge konusunda yaptığı sıçramalarla bugünkü şiiri hazırlayanlardan biridir,” “60’LAR”ın özgürlük ortamında gelişen eleştiri anlayışı edebiyatın kişilik kazanmasını sağladı. “70’ler”de varlığını kanıtlayan “Yeni Toplumcular”ın hazırlık dönemi “60’lı Yıllar”daki eleştiri anlayışının etkisiyle gelişme gösterdi. MUSTAFA ŞERİF ONARAN Hekimköy Sitesi 20. Sk. No: 8 06800 ÜmitköyAnk. Tel.: (0312) 235 91 11236 23 46 ELEŞTİRİ ORTAMI Edebiyatın gelişmesinde eleştirinin SAYFA 22 CUMHURİYET KİTAP SAYI 863
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear