Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Vitrindekiler Yaratıcı Aklın Sentezi/ Server Tanilli/ Alkım Yayınları/ 504 s. Şu sorularla karşılaştığımız, dahası kendimize de sorduğumuz olmuştur: “Nereden geliyoruz? Yaşamın anlamı ne? Nereye gidiyoruz?” Şu sorular da yabancımız değildir: “Bilimden ve teknikten ne bekliyoruz? Sanatsız niçin yaşayamayız? Ahlak, neden zorunludur? Kime ve ne için sorumluyuz? Özgür olmak ne demektir? “Daha da yakıcı bir soru: “Dünyamız adaletsizliklerle dolu; peki, insanların insanca yaşayacakları gerçekten adil ve barışçı bir dünya yaratamaz mıyız?” Çoğu, dinin de sorup kendine göre yanıtladığı sorulardır bunlar. Ama onu da aşacak biçimde, doğa, toplum ve insan üstüne, akla ve bilimsel verilere dayanan bütünlüğüne bir görüş, ancak felsefeyle mümkün. İnsan zekâsının bulduğu bu en anlamlı uğraşı niteleyen ve en başta da dinden ayıran, “özgün aklın sorgulaması”na dayanması. Bu sorgulama, eski Yunan’dan beri sürüyor ve insan soyu akla saygısını yitirmedikçe de sürecek. Kitap, bu sorgulamalardan örnekler veriyor. ABDİsrailİran Denklemi ve Türkiye/ Doğu Silahçıoğlu/ Günizi Yay./ 166 s. “ABD; İran’ın nükleer silah üretebilmek için bir nükleer araştırma programı geliştirdiğini ileri sürüyor. Ne var ki, böyle bir programın varlığını ortaya koyan kesin bir kanıt yok. Yalnızca kuşkular, yalnızca peşin yargılar var.” Doğu Silahçıoğlu, uzun bir süredir kamuoyunun ilgi odağı haline gelmiş olan “İran’ın nükleer güç olma girişimlerini” dünü, bugünü ve yarını ile ortaya koyuyor. El Cezire Olayı/ Editör: Muhammed Zayani/ Çeviren: Gamze Erbil/ Versus Kitap/ 270 s. Arap dünyasında pek az olay, Körfez’deki küçük yarımada Katar’dan 24 saat uydu yayını yapan panArap haber ve yorum kanalı elCezire’den daha fazla tartışmaya yol açmıştır. Hızla kazandığı başarı, Arap medyasını şaşkına çevirdi, elCezire’nin kendisini bile sersemletti. Geniş Arap kitlelerini ilgilendiren konulara odaklanan ve tartışmalı başlıkları açan, kendini farklı görüşler için bir forum olarak sunan elCezire, göz açıp kapayıncaya kadar Arap medya sahnesinde öncü bir rol elde etmeyi başardı. ElCezire üzerine, daha çok gazetecilik dürtüsüyle hazırlanmış olan çok sayıda çalışma, ya eskimiş ve betimleyici ya da yüzeyseldir. Bu kitap, elCezire’nin daha çok yeni Arap medyasına benzer biçimde bir deneme dönemini yaşamakta olduğunu, kendi erdem ve dezavantajlarına, güç ve zayıflıklarına, başarı ve sınırlarına sahip olduğunu varsayıyor. Ele alınan konunun karmaşıklığı, bölünen safları ve işbirlikçi bir çabayı aşan SAYFA 40 Dans Eden Dervişler/ Harry Charles Luke/ Çeviren: Sebla Küçük/ Gri Yayınları/ 162 s. Sir Harry Charles Luke, 1884’te doğdu. Eton College, Trinity College ve Oxford’da eğitim gördü. Hayatı boyunca Ortadoğu’da, Kıbrıs’ta ülkesi İngiltere adına çeşitli görevlerde bulundu. Ülkesinden uzakta geçen hayatı boyunca gezdiği, gördüğü yerlerin, insanların, toplumlarını, kültürlerini anlamaya çalıştı ve gözlemlerini ince detayları atlamadan kaleme aldı. Yazar, ‘Dans Eden Dervişler’e; “1980 devriminden bu yana yolculuk yapmamış birisi için. Mersin limanına indiğinde, eski rejimde önemlice bir yeri olan can sıkıcı formalitelerin artık olmaması oldukça rahatlatıcı” diyerek başlıyor. Türkiye’de İslamın etkinlerinden başlayarak onun kültürel alt yapısını ve tarihini inceleyerek yaşadığı ana geliyor ve bu kültürel motiflerin tarihsel arka planını da anlamaya çalışıyor. Ortakçı Toplumdan Bugüne Kızılbaşlık/ Serpil Köksal/ Ütopya Yayınevi/ 410 s. “İnsanı ve insan emeğini merkeze alan bir felsefi anlayıştan köklenen AlevilikKızılbaşlık, bu özelliğinden dolayı, kadim çağlardan bu yana inançsal ve yönetimsel düzlemdeki egemen ortodoksilerin hışmına uğramış, Kızılbaşlığın tarihi neredeyse sürekli olarak yaşanan ‘kaçgunlarla’ özdeş hale gelmiştir. Günümüzdeyse, ortaklaşmacı/eşitlikçi/özgürlükçü bir toplumsal düzeni öngören Kızılbaşlığın (Aleviliğin) İslamlıkTürklük çerçevesi içerisinde hapsedilmeye, muhalif öğelerinin törpülenerek ehlileştirilmeye, folklorik bir renge indirgenmeye çalışıldığına tanık oluyoruz. Bu kitap, bu köklü yaşama felsefesinin tarihsel izlerini sürmeyi, içerdiği devrimci dinamikleri emperyalizmin ve onun olmazsa olmazı dinci gericiliğin yarattığı ‘akıl tutulmasına’ karşı bir manifesto biçiminde dillendirmeyi amaçlıyor” diyor kitabı yayına hazırlayanlar. Stella Düşerken/ Linn Ullmann/ Çeviren: Adem Uludağ/ Can Yayınları/ 234 s. Oslo’da sıcak bir yaz akşamı. Martin, Stella’yı, her zamanki tehlikeli oyunlardan birine davet eder. Dokuz katlı bir binanın çatısında bir denge hareketi yapacaklardır. Çatının kenarında yürürlerken Stella sendeler, bir an Martin’in kolları arasında kalır, sonra dehşet içindeki izleyicilerin çığlıkları arasında aşağı düşer. Martin, Stella’yı kurtarmaya çalışmış mıdır, yoksa düşmesine göz mü yummuştur? Stella’nın öyküsünü kızı Amanda, dostu Axel ve Martin’in ağzından dinleriz: Kıskanç bir eş, tutkulu bir sevgili, melek gibi bir hemşire, özverili bir anne ve ardında sır bırakan bir kadın. ‘Stella Düşerken’, İsveçli film yönetmeni Ingmar Bergman’la Norveçli oyuncu Liv Ullmann’ın kızı Linn Ullmann’ın ikinci romanı. Ullmann, ‘Stella Düşerken’de, gizemli bir yaşamın tanıklıklarını sunuyor. Stella’nın yaşamı, geride bıraktığı yakınlarının anlatımında yeniden kurgulanıyor. Bir aşk öyküsü mü? Polisiye bir serüven mi? Bir yaşam bulmacası mı? ? CUMHURİYET KİTAP SAYI 852 disiplinler arası bir yaklaşımı gerektirmektedir. Bu çalışma, Avrupa, ABD ve Ortadoğu’dan medya araştırmaları, iletişim, gazetecilik ve politik bilimler gibi çeşitli disiplinlerden uzmanların hazırladığı dokuz makaleden oluşuyor. Odakları, yaklaşımları ve yöntemleri çeşitlilik gösteren bu makalelerin her biri kendi tarzında bu medya olayının açığa kavuşturulmasına katkıda bulunuyor. Salta Dur/ Semra Topal/ Agora Kitaplığı/232 s. Ayıplananla, yasaklananın cazibesine kapılmış zihnin kurduğu komik bir evrendir bu roman. Ankara’da üç yetişkin, belki yapacak hiçbir şeyleri olmadığından, belki mutsuzluklarından, dünyayı sapkın başlar etrafında yeniden kurarlar. Bu düşünsel bir ileriye gitmedir ve kendilerine özgü aşırı düşünce tarzlarıyla her uygunsuz şey, başka bir uygunsuzlukla eşleştirilir. Kendilerini verdikleri oyun, soğuk ve cahil Ankara’da sürüp giderken, dünyada bir araya gelmez olan şeyler bir araya getirilerek, zevkli ve sapkın bir âlemin kapıları açılır. Robert Capa/ Richard Whelan/ Çeviren: Mehmet Harmancı/ Agora Kitaplığı/ 340 s. Robert Capa, asıl adıyla Andre Friedmann, 20. yüzyılın en ünlü fotoğrafçıları ve fotoğrafçıgazetecilerinden biri. Richard Whelan’ın kaleme aldığı bu kitap, onunla tanışıp aşık olunca ‘bizi ancak kazmakürek ayırabilir’ dediği ve İspanya İç Savaşı’nda ölünce ikisini gerçekten de kazma küreğin ayırdığı Gerda’yla büyük aşkı, Hemingway’den Steinbeck’e, Gary Cooper’dan Picasso’ya ve Ingrid Bergman’a kadar kolayca kurduğu arkadaşlıkları ve ömrü boyunca kendini göçmen sayıp eline geçen her kuruşu çevresindekilerle harcamaya ayırtan gönlübol tutumuyla Robert Capa’nın kapsamlı bir biyografisi. Yahya Kemal Beyatlı/ Sermet Sami Uysal/ Bilge Kültür Sanat/ 536 s. Sermet Sami Uysal, Beyatlı’nın hayata gözlerini açtığı, şiirlerine ilham kaynaklığı etmiş olan Üsküp ve Rakofça’dan başlayarak; ‘Akıncı’ ve ‘Mohaç Türküsü’nün coğrafyasını oluşturan Mohaç Ovası’na ve ‘Süleymaniye’de Bayram Sabahı’nda hâlâ top sesleri yankılanan Kosova Ovası’na kadar adım adım dolaşmış; ilk gençlik yıllarını geçirdiği (1903–1912), şair kişiliğinin gelişmesinde en önemli rolü oynayan Paris’te, yıllar yılı kalarak Yahya Kemal’in izini sürüp yaşadığı ‘hava’yı solumaya çalışırken bir yandan da ‘Hayal Şehir’ şairinin okuduğu, ayrıca etkisinde kaldığı şairlerin yapıtlarını incelemiş; daha sonra da elçilik yaptığı Varşova ve Madrit’e uzanarak bilgi ve belgeler toplamış.