Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
O K U R L A R A Ahmet Ümit, polisiye edebiyatımızın önde gelen isimlerinden biri. Yeni kitabı “Kavim” Arap Aleviliğinden Süryaniliğe, İstanbul’dan Mardin’e uzanan bir cinayeti anlatıyor. Ahmet Ümit’le yeni romanını konuştuk. Mustafa Alagöz de kitabı değerlendiren bir yazıyla söyleşiye katıldı. İstanbul Belediyesi’ne bağlı olan İETT, Türk edebiyat tarihi açısından bir hayli önem taşıyor. Yazınımızın büyük adları, ilkgençlik yıllarında İETT bünyesinde çalışmışlar. Can Dündar ve Nebil Özgentürk bu ilginç tarihi araştırarak “İlk Durakİstanbul’un Entelektüel Tarihinden Tanıklıklar” adlı kitabı oluşturmuşlar. İlk duraktan başlayarak süren bu yolculuğu kitabın yazarları anlatıyor sizlere. Son zamanların önemli edebiyat tartışmalarından biri “sürgün” tartışması idi. Sürgünlük nedir, edebiyata yansıması nasıldır konusundaki görüşler dergi ve gazete sayfalarından eksik olmadı. Biz burada bu tartışmaların dışında, sürgünün köklerine doğru bir geziye çıkmayı düşündük. Hamdi Koç, sürgün kavramının ortaya çıkışını ve kökenlerini anlattı bize. Nedim Gürsel’in 1973 yılında “Milliyet Sanat” dergisinde bu konuda yazdığı yazı da Hamdi Koç’un yazısına eşlik ediyor. Bol kitaplı günler!.. “Baba ve Piç” Elif Şafak’ın diğer romanlarında görmediğimiz denli sürükleyici bir yapıya sahip. Roman bir yandan geçmişin izini süren Armanuş’un bulduklarını damla damla verdiği için, öte yandan da ailelerin acı dolu geçmişlerini sır perdesi ardında koruduğu için olağanüstü bir gerilim yaratıyor. ir romanda, konuya hangi açıdan bakıldığı, okurun belki de ilk dikkatini çeken şeydir. Anlatıcının kim olduğu ya da anlatılanın kimin öyküsü olduğundan çok, asıl ilgiyi çeken şey, ahlaksal ve estetik merceğin nereden ayarlandığıdır. Bu hafta okuduğum Elif Şafak’ın “Baba ve Piç” romanında da, kitabın daha ilk sayfalarında yazarın çifte mercekten bakarak öyküye yaklaştığı dikkatimi çekti. Şafak romanı, farklı açılardan bakan, iki mercek üzerinde bir dengeye oturtmuştu. Kurgunun yapısı her iki merceğin aynı mesafeden ayarlandığı izlenimini veriyordu; ayrıca bu ikili iskelet, romandaki siyasi dengeyi bulmaya yarıyordu. Merceklerinden biri, çoğunluğu kadınlardan oluşan, İstanbullu bir ailenin üzerinde, diğeri ise San Fransisco ve Arizona’da yaşayan, Türkiye’den Amerika’ya göçmüş Ermeni ailenin üzerindeydi ama özellikle her iki ailenin son kuşak temsilcileri olan Armanuş ve Asya adlı iki genç kıza odaklanmıştı. Tüm öykü iki koldan, birinden diğerine geçerek, iki kızın aile geçmişlerinden başlayarak bugünlerine getiriyordu. Asuman Yazın Sanatı şüyor. En azından bu sitede tartışan Ermeni ve Rumlar, Türklerden bekledikleri nefreti, başka deyişle, kendi kızgınlıklarının karşılığını bulamıyorlar. Armanuş da ilk başlarda en çok buna şaşırıyor, ailesinin başına gelen felaketleri anlattığında, karşısında onu anlayışla dinleyen, hatta anlattıklarına çok üzülen insanlar (Türkler) görüyor. “Baba ve Piç” bir bakıma öykülerini anlattığı bu iki aileye, daha büyük Anadolu resminin örnek bir kesiti olarak bakıyor. İki ailenin hikâyesi ve tabii aynı zamanda soyağacı, Şuşan adlı büyükannede birleşiyor. Küçük bir çocukken dağılan ailesi onun mutsuzluğunun nedeni iken, geride terk ettiği çocuğu da, diğer ailenin üç nesil boyunca sürecek trajedisinin nedeni oluyor. Bütün roman boyunca iki aileyi Anadolu’yu simgeler olarak düşünmek belki kurguyu zorlamak oluyor, yazarın amacının bu olduğundan emin değilim fakat özellikle romanın merkezine ensest tecavüz yerleştirmiş olması (bu satırlarda anlatı doruğa ulaşıyor) olayları bir cinnet anına hapsetmesi çok düşündürücü geldi. Romanın en güzel yanlarından biri, bölümleri birbirlerine bağlayan iplerin çok zekice dolanmalarıydı. Örneğin, politikacıları hayvan benzetmeleriyle betimlediği için hapse girmeye hazırlanan karikatürist, bir sonraki bölümde aşklarını hayvan betimleri ile bedenlerine dövme şeklinde yapanlarla bağlanıyordu; ilk bölümde laf atan taksi şoförü, yirmi yıl sonra cenaze arabasının önünü tıkıyordu, böylece baba ve piç, roman başından beri hiçbir araya gelmemiş iki kişi, garip bir rastlantı sonucu taksi şoförü ile zihnimizde bir araya gelebiliyordu. Bir de tabii söz etmeden geçilemeyecek kadar önemli cinler var romanda. Sağ omuzda Şekerşerbet Hanım, sol omuzda da cin taifesinin gulyabani kümesine mensup Ağulu Bey. Belki Elif Şafak’ın sol omzunda da, ancak cinlerin ilham kaynağı olabilecek güzellikte roman yazdığı için, bir baron oturmakta. ? yazinsanati@superonline.com www.edebiyatelestiri.blogspot.com B Baba ve Piç yor. Elif Şafak roman kahramanlarını tanıtırken onları benzeteceğimiz nitelikler şeklinde basitçe sunmuyor karakterlerini, romanın bir noktasında uyum ve bütünlük hissini verdiği için başa dönüp yeniden değerlendiriyoruz onları. SİMETRİ İki başlı anlatı her zaman simetriyi beraberinde getirmez ama “Baba ve Piç” kusursuz bir simetri sunuyor bize. Amerika’da yaşayan Armanuş’un Ermeni ailesinin halalarla dolu, İstanbul’da eski bir köşkte oturan on dokuz yaşındaki Asya’nın ailesinin de teyzelerle dolu olması bir bakıma aynı soyağacının eksik kalmış dalları gibi birbirlerini tamamlıyorlar. Birbirlerinden habersiz sağda halalar solda teyzeler şeklinde ilerleyen dallar, köklerinde bir birleşme noktasını önceden haber verir gibiler fakat bu haber müjdeli bir bütünlüğe götürmeyeceğini de başından hissettiriyor. Aslında kadınların baskın olduğu bu parçalanmış “soyağacında,” yalnız ruhlar çoğunlukta. Simetriyi sağlayan bir başka olgu da Armanuş ve Asya ilk başlarda çok farklı kadınlar gibi görünseler de, aynı yaşlarda, aynı boylarda (her ikisi de uzun boylu) ve kemerli burunlular. Aralarındaki fark birinin esmer diğerinin sarışın olması, bu da belki simetriyi resmin negatif kopyası gibi tamamlıyor. Armanuş ve Asya’nın görünüşleri ve kişiliklerini alt altta sıralayınca ortaya benzerlikten çok, bir bulmacanın iki anahtar parçası gibi birbirlerine uydukları hatta belki birbirlerini tamamladıkları çıkıSAYI 840 AŞURE Aslında bu yazıya aşure tarife vererek başlamayı düşünmüştüm. Aşure, kuşkusuz Elif Şafak’ın zihninde Anadolu’yu simgeliyor, içinde birçok öğe barındıran, birlikte pişen ve dolayısıyla birbirlerine karışmış tatlar benzetmesi, tam da Anadolu’nun etnik mozaiğini betimliyor. Her bir yemiş diğeriyle birlikte pişmiş olmaktan dolayı tatları karışmış ama kendi özünü de yitirmemiş. Tüm bu karışık doğasına rağmen aşurenin kendine has lezzeti var, aynı Anadolu’da yüzyıllarca birlikte yaşamış, birbirlerinin mutfaklarından, kültürlerinden etkilenmiş halklar gibi. Romandaki bölüm adları aşure malzemelerinden oluşuyor. Yiyecekleri Şafak roman boyunca farklı anlamlarda kullanıyor. En başta Ermeni ve Türk mutfaklarının yakınlığı ama çok daha yoğun olarak ailenin yemek masası etrafında toplanması ve farklı ailelerin yemek alışkanlıklarındaki benzerlikler olarak ortaya çıkıyor. Yemekler TURHAN GÜNAY eposta: cumkitap@cumhuriyet.com.tr turhangunay@cumhuriyet.com.tr çocuklara kültürün bir parçası olarak sunuluyor. Ayrıca onların karınlarının doyması ile garip bir mutluluk duyan aile büyükleri var her iki tarafta da. Romanda özellikle en duygulu anlar da yemek sunumuyla ilgili, örneğin Banu teyzenin eve misafir gelmiş Armanuş’a gece yatmadan önce soyulmuş ve dilimlenmiş portakal sunması, belki de bu yabancının kendini ilk kez evinde hissettiren olay oluyor. ENSEST “Baba ve Piç” Elif Şafak’ın diğer romanlarında görmediğimiz denli sürükleyici bir yapıya sahip. Roman bir yandan geçmişin izini süren Armanuş’un bulduklarını damla damla verdiği için, öte yandan da ailelerin acı dolu geçmişlerini sır perdesi ardında koruduğu için olağanüstü bir gerilim yaratıyor. Burada da yine simetrik negatif yansıma söz konusu: birinin hatırlansın, kabul edilsin istediğini diğeri unutmak ve yok saymak istiyor. Elif Şafak, ErmeniTürk tartışmasını da bu bağlamda ele alıyor romanda. Türklere karşı nefret dolu gençlerin katıldığı internet sitesinin forumundaki tartışmalar en çok da, karşılığını bulmadıkları için sürekli artan kızgınlığa dönü İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk ? Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız ? Yayın Yönetmeni: Turhan Günay ? Yazıişleri Müdürleri: Mehmet Sucu ve Güray Öz (Sorumlu) ? Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı ? Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. ? Baskı: İhlas Gazetecilik A.Ş. 29 Ekim Cad. No: 23 Yenibosna İstanbul ? İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2 34381 Şişliİstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 ? Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden/Reklam Müdürü: Eylem Çevik ? Yerel süreli yayın ? Tel: 0 (212) 251 98 74 75 0 (212) 343 72 74 Baba ve Piç/ Elif Şafak/ Çev.: Aslı Biçen/ Metis Yayınları/ 2006/ 376 sayfa. SAYFA 3 CUMHURİYET KİTAP