25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Calvino'nun düş dünyasıyla kurmuş olduğu iletişim o denli bir içtenlik gösterlr ki kimi eleştirmenler vazarın gerçeğe soğuk baktığım ve gerçekle iliskislnde sorunu oldugunu anıştırırlar. Oysa Calvino düş dunyasımn zorlamasıyla etkin boyutta ne denli yanılsamalar ve imgelem yazarı olmuşsa, kaygan bir altyapı ve değişken ustyapı kurumlarıyla sürekli degişmekte olan Italya, dahası evrensel gerçekliğin çok canlı bir tanığı olmakla kalmamış, o gerçeklik Içlnde bire bir savaşım veren bir kahramanı olmuştur. çarpıştığı bir kent. "Bütün bu yolculuklar geçmişini yeniden yaşamak için mi" diye sordu Han. Bu soru şöyle de olabilirdi: "Yoksa geleceğini yeniden bulmak için mi?"Bonura, (a. g. y)Norman O. Brovvn'ın Ölüme Karşı Yaşam adlı yapıtını anımsatarak bu yapıtta, yazarın, Eros ve Thanatos arasındaki dramatik üişkiden söz ettiğini söyler. Freud'un sözünü ettiği iki temel içgüdüdür bunlar: Yaşam içgüdüsü, öteki de ölüm içgüdüsü ki bunlardan birincisi aşktann; öteki de ölümtanrı'dır. Bu iki tanrıyı karşı karşıya getircn bir yer burası. Burada da düş ve gerçek eytişiminin devreye sokulduğu bir başka kitap karşımıza çıkıyor. Oysa G. Leopardi Âşk ve Ölüm'ü "kardeş" olarak görür. Aşk'ın yarattığı dinginsizliği giderecek olan Olüm'dür ama insanı ayakta tutan gizil gücü sağlayacak olan da Aşk'tır. Yaşamın temel öğesi düş; düşün temel öğesi aşktır. Calvino'daki aşk, tek sözcük olan aşkla tanımlanabilecek kadar sınırlı değil. Aşk yaşam biçimidir. Aşkın öteki adı tutkudur. Sevdalanmaktır. Örncğin, anılara; insanın doğup, büyüdüğü kentlere; Ortaçağın artığı derebeylik düzenine karşı koyan kentsoyluların yetişim kazandığı kentlere sevdalanmasıdır. Ancak kentlerde yaşam cehennem olabilir; insanın cehennemi insandır ama onu "cehennem" olarak görmek ya da görmemek insanın kendi elindedir. Cehennemi kabul ettiğiniz an sorun yok çünkü onunla özdeşleşmiş sayılırsınız ama o cehcnnemin içinde "sahici değer yargılarım" aramaya koyulduğunuzda ve onlara yaşama hakkı tanımak için çaba göstermeyc kalktığınızda kendi cehenneminize kapı açmış olursunuz. Calvino bu aşamada karamsar görünebilir. Ama onun karamsarlığı aydın karamsarlığıdır. Gerçek bir aydına özgü karamsarlıktır. îkı kent karşı karşıya: Anı Kent ve Saklı Kent. Saklı Kent, bizim dışımızdaki kent de olabilir. üışımızdadır ama bizi devindiren, yönlendıren, dahası, denetleyen kenttir. Saklılık, kanımızca, çok şey ifade ediyor. Bir kere, bize yabancı olan; kimliğimizi bulamadığımız kent olabilir. Gençliğinin kenti olabilir ama yaşlıyken döndüğündc arzularının birer anı olduğunun ayrımına varır. Bu izlek gene Leopardi'yi (Ay'a şiiri) çağrıştırır. Tüm kentler nerede durduğuna bağlı olarak insanın gözüne gözükür. Yazar, geçmişle güncel arasında gelgitlerin yaşandığı kentlerde niçin ınsanİarın arkaya bakarak ilerlediğini sorgularken köyle kent arasındaki çizgiyı ayıran ölçütlerin neler oldugunu "tekerlek gıcırtılarını kurt ulumalarından" ayıranın neler oldugunu bilmek ister. Kentleri kuran arzu ya da korkurau.'Kentler vahşi kapitalizmin para tuzağı mir> Değişen kentlerin değişen çehreleri aynı kent içinde antikle moderni karşı karşıya getirır. Ama aslı olan kentlerden başlayan bir kokuşmuşluğun toplum geneline yayılmış olmasıdır: "Senin kentlerinin hiçbiri yok: Belki de hıç olmadılar. Bundan sonra da olmayaeaklar. Imparatorluğunıun bataklıktaki bir ceset gibi çürüdüğünü ve bataklığın, gagasıyla onu didikleyen kargalara, kirli sularıyla beslenen sazlara hastalığını bulaştırdığını zaten biliyorum ben. Neden bunlardan söz etmiyorsun bana? Neden yalan söylüyorsun Tatarların împaratoruna?" Varoluş sorunsahna kentten kente değişen farklı bir bakış. Ölüme meydan okuyan devinimli kentlere karşın ölümü peşinen kabullenmiş ve ölünıü bekleyen kentler. Tıpkı insanlar gibi. KENTLERDE İNSAN İLİŞKİLERİ Kentlerde insan ilişkileri örümcek ağları gibi. Saydamlık yok, düzgün değil, karmakarışık. Bauci kentinin insanlan topluca yukarılarda yaşamaktadırlar. Tüm insanLktan uzak. Tıpkı ağaca tüneyen baron gibi. Çürümüşlük içinde düzgün birey yoksa toplum da yoktur savından kalkan yazar "Taşlar yoksa kemer de yoktur" metaforunu kullanır. Calvino'ya göre Bauci kentinin sakinleri ya dünyadan nefret ettikleri için ya da insanlığa duydukları saygıdan ötürü ya da yaşadıkları zaman önccsine duydukları merak ve hayranlıktan ötürü yukarılara çıkmışlardır. Niçin kentler çoğunlukla kazıklar üstünde ve iplerle birbirlerine bağlı sokak ve evlcrden oluşmuştur.' Venedık'in kazıklar üstünde olduğu bilinir; ya ipler? Kanalların üstündeki köprüler olmasın! îlginç olan kazıklar üstünde yaşamanın yaratmış olduğu huzursuzluk ve yerleşim birimleri arasındaki iletişimın pamuk ipliğine bağlı olması. Koca Han'ın tüm gücüne, tüm iktidarına karşın elde ettiği şey "düzgün, cilalı bir tahta parçası" olan bir satranç tahtasıydı. () da bir hiç idı. Çünkü tahtından mat edildiği için indirilen şahın ayak dibinde siyah ya da beyaz bir kare kalmıştır. Aynı örge bir başka sayfada yinelenir. Bu ürkütücü tablo sona kadar sürer: "Yanaşacağımız son liman o cehennemi kent olacaksa ve giderek daralan bir kanal boyunca kasırga bizi dibe çekecekse her şey boşuna..." Yaşamakta mı? Ben bilmiyorum, Calvino da söylemiyor. • abümer trtert hâlbri • •• *SELYAYINCILIK Pıycrloti Caddosı. I I Çembcılıt.ış l&canbul (0212) 516 96 85 5 I 6 97 26 Kitabevi: Mahmut Esat Bozkurc Caddcsı. I Alsancak Izmır (0232) 463 99 68 S A,Y I S0 9 SAYFA 15
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear