Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Bir sergi, bir kitap. Naile Akıncı'nın resmi üzerine notlar dığı sorunlardır. Yorıımcıı, belirgin bir biçim vc biçcmden hareket cdiyor görünse de, onu asıl kışkırtan ulaşacağını umduğu yorum çerçevesinin semantik ufkudur. Rcssam, başka olgularla ilgilidir: Çizgi, rcnk, hacim, doku, dcngeler vc dengesizlikler, uyunı vc uyumsuzluk. Formu düşünmek, her zaman formalist sanat anlamına gelmez. Cczannc kürclcr vc üçgenlerle rcsmctmcyi tasarlarken, resmi bütün dışsal bağlantılardan ayır mayı öngöriiyordu. Dağın karşısmda otururkcn duygulanmak vc duygulandırınak dcğildi aınacı, bclki töz (subtancc) dememiz gereken şeydi. Dağın ta kendis Naile Akıncı'nın İstanbul'un değişimine tanıklık eden peyzajları ile portre ve çıplakları Bebek Evin sanat Galeriside sergileniyor. Galeri bu sergi dolayısıyla Haşim Nur Cürel ye Levent Çalıkoğlu'nun editörlüğünde kapsamlı bir Naile Akıncıkitabı da hazırladı. Kitapta Ahmet Oktay, Güven Turan ve Mehmet Ergüvenin de yazıları yer alıyor. Kitaptan Oktay ve Ergüvenin yazılarını sunuyoruz sizlere. D Ahmet OKTAY MerleauPonty, (îöz ve Tin adlı yapıtında, Valcry'nin ilk bakışta tııhaf görüncbilccck bir sözünü # anıyor: "Ressanı vücuduııu kat maktadır" (1). Çıplak tuvalin karşısında, rcssam, McrlcauPonty'nin deyişjyle tek'ur, "hiçbir dcğerlendirme zorunlulu ğu olmadan her şeye bakma hakkı olan" (2) biridir. Bakar. Ama rcsmctmeye başldığında, harcketc geçen imgelcm, düşlenı ve duyarlık olduğu kadar, bclki de onlardan öncc efdit, ellerdir. Buradan I bakıldığmda, rcsim, clin mi gö/.iin mii ürünüdiir gibi bır sorıı, pekâlâ öncm kazanabilır. Pcyzaji genelliklc kadrajlayan, göz gibidir clbct, ama clin bir jcsti, lırça nın bir anlıkk deviniıni, sağa ya da sola kayışt, kadrajlanması öngöriilen nfsnele rin diizcnini olduğu kadar ycrlcrini dc dcğiştircbilir. Görününıün asli öğelerini cksil/cbilir ya da çoğaltabilir. Resmederken, bütün gövde faaliycttcdir. Tam bir keyfilik içindc, tiim dünyayla lUşkUcdir. Kadrajlandığını görününuı sadcce kcn dim belirlemem, o göriiniim dc bcni bclirlerson kcrtcdc. Rcdenim ncsnclerlc, rcnklerlc, bclki kokularla bir tiir söylc^i dcdiı. Cjöziim, oradatı oraya dolaşırkcn, birden sarı rcnktcn maviyc kayar, biraz sağa ya da sola drinmcm, bir gcriyc cckiliş ya da önc cğiliş, içcriksel bağlamda değil de duygusal, dııygulanımsal bağ lamda belirgin bir dönüşiimc yol açar. Valcry'nin sözü, bu çcrçcvcdc, yinc McrlcauPonty'nin andığı (>czannc'in "Doğa içeridcdir" sözüyle eklemlenir. Doğa karşısındaki ressanı, hem kendi içindeki doğayı görmeye, bıılmaya hcm dc doğanuı tuvalde, Dclcuzc/Guattari ikilisinin vur guladığı bağlamda halinc gclişinı (4) kavramaya çalışmaktadır. Çifte bir harckettir bu. Cezannc'ın SaintVictoirc Dafcı ile Naile Akıncı'nın Hyüp karşısında ısrarlı duruşlarmın ya da dikilişlerinin kıırgulayıcı/konumlandıncı nedcni budur denebilir (5). Akıncı'nın peyzajlarında, halinc gclı) apaçık görünebilir. Belki görünüm, kadraj aynıdır, ama renkteki bir değişim, bakıştaki bir kayış, tuvaldcki ya da boya daki kalınlık, lüm resimsel ve duygula nıınsal ufku (horizon) ve ıızaysallığı (spa ciality) fark edilir olçüde dönüştürür. Akıncı'nın aralarında bir yıl ara bulu naıı iki Eyüp resmine bakalım: Doğrıı: Sıradan bir yaklaşımla hcmen hemen her şey aynıdır. Kuşkusuz, 1993 tarihli ikincı resimde perspcktit genişjemiş, kadraja gircn nesnclcr çoğalını^tır. Ama, iki rcsim ara.sındaki değişim, daha derindedir. I'izikscl değil psikolojik zaman dıizeyindcdir. Mavili resimden sarılı rcsmc gcçcn scyircinin sanki ferıumenolııjik ya\anttsında bir dönüşüm olmaktaılır. Resimsel ıızamdaki değişiklikler, uzaklaşmalar ve yakınlaşmalar, gölgclcnnıcler ve ışıklanmalar, scyirciyi iarklı duygulanımlara, İarklı talıayyiillere sii rüklemektedir. 2 Rcssam, doğayı görmcktcJir, ben rcsmc bakmaklayımdır. Bu fark.li gö rüş/bakış biçimi, ister istemez, epntemolojik bir kopuntu iirctir. Görülen ve bakılan aynı şcy değildir. Ressanı, lîyüp'ü, daha da ötcsinde bir Eyüp halinc geliş sürecini ta içinden görmcktedir. Seyirci ıse halinc gelmış'e bakmakta, onu algılamaktadır. Hiç kimse Akıncı'nın sergisine Eyüp'ü görmek anıacıyla gitnıez. O sem tin canıi ve ağaçlan, koruları, güncşin doğuş vc batış saatlcri değildir onu ilgilendiren. Ashnda larihsel doku da dcğil dir. Tarihsellik, sonradan, kültürel sfer içinde edinilen, mcnsup olunan, benimsenen kültürel referans çevrcsinin tercihlcri doğrultusunda secilcn bir olgudur. Akıncrnın tarihsel çerçcvcsı Yahya Ke mal'in tarihsel çcrçcvesi değildir. Seyircinin çercevesi ikisindcn dc farkJı hatta onlara karşıt bile olabilir. Kaldı ki, ben, Akıncı'nın F.yüp'ü ya da I laliç'i bu türden felscfc/düşünsel kaygılarla ya da ön varsayımlarla gördüğü kaııısında da değilim. Resimler, Eyüp'e özgü sayılan dinsel içcrikli ubrevıyet yansıtmazlar. Tam tersine, az sonra vurgulayacağını üzcrc tümüyle dünyasaldırlar. Akıncı'nın dert edindiği, bence semantik değil teknik bir sonındur. Oncclikle budur. Tarihsellik vc benzeri sorunlar son kcrtcde yorumcunun sonradan yapılaştır olmak. Akıncrnın girişiminde de böyle bir amaç belırlenebılır gibi gorünüyor. Şıınu dikkatc almalıyız: Akmcı, bir lemsil praüğiniıı uygulayıcısı değildir. Re simleri Eyiip'ü temsil etmez. Belirli bir görme biçımini dı^la^tırır Hrnst, (lassirer, "Sanat" adlı yazısmda da, Vinci'nuı sapcr vcdcrc dediğini ((•>) anımsatıynr: (...) Görmeyi bilnıek. Soruıı buradadır: Akıncı, peyzajlarında, bana kalırsa, gelenekscl anlamındaki bir peyzaj görme bicimini kırınıma uğıatmakta, bu kırınım sırasinda, bir anlamda peyza jın içeriğıni de donüijtürnıcktedir. Rcssam için dc seyirci için de görmcnin ayıı ayrı larihselprosedürleri olımı^tur. (...) Jonathan (.rary, gözlemci (observer) ile seyirci (spcctator) sözcükleri arasındaki kökenscl ayrırııa dikkat çektiklen soıııa şunları yazıyor: "Ciözlemci kuşkusuz gö rendir; ancak bundan daha önemlisi, önccdcn bclirlenmii; olanaklar dizisi içindc görcn, belirli bir gelenek ve sınırlama sis temi içine yerleşmiş birisi olmasıdır (7). Buradan bakıldığında, Hoca Ali Rıza'nır Üsküdar'ı görüş rcjimiylc Akıncı'nın Eyüp'ü görüş rcjimleri çok ayrıdır. Dolayısıyla, iki ressamın seyircilerinin de, kendi tarihsel ve "toplumsal, teknolojik ve kurumsal ilişkilerinin oluşturduğu " bir estelik anlayış içinde farklı seyirci re jimlerine sahip olmaları gerektiği söylenebilir. 3 Akıncı'nın görme rejimi ya da proscdürlerinin açığa koyduğu temel bir özellik, bcncc pastoralle ilişkili olmamasıdır. "Kırlann sessiz vc sakin görüntüsü nü, kalabalık dünyadan kaçıp güvene ka vuşma duygusunu" (9) öngörmcz, böylc bir kaçtşçı eğilimi kışkırtmaz Akıncı'nın peyzajları. Kırın, yabanıl doğanın çatışmasız, gerilimsiz dünyasına duyulan özlem, o ortamda yaşayan ve eyleyen insan lara, yani halka özgü değildir; tam tersiKİTAP SAYI 7. SAYFA 4 C U M H U R İ Y E T