Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Üç kitabı ve bir çevirisi yayımlanan Fahrettin çiloğlu ile söyleştik "Yazarın iç parçalanmı iç dünyadır!' Fahrettin Çiloğlunu dergimiz okurları "Şiir Atlasrna yaptığı çeviriler ve kitap tanıtma yazılarından tanıyor. Oysa bir şair o. Kendini ve şiirlerini anlatıyor aşağıda. o Leyla Asude IREM JÂ rt arda üç kitabımz, bir de çef \ viriniz çtktı. Bunlardan Nisan mm r I Şiirleri, bir jiir kitabı. Beni JL J L Bırak Uzaklara'da ise kısa öyküleriniz yer alıyor. Ajkstz Mutluluk Yoktur adlı kitabımztn hangi türe girdiğine karar veremedim. Giircü yazar Guram Gegejidze'den çevirdiğiniz öyküler de Düj aaını tajiyor. Ben jiir kitabınızla sohbete baslayaltm istiyorum, çünkü Cumhurıyet Kitap okurunun sizi daha çok jiir çevirilerinizle tamdtğını samyorum. Oysa jimdikendi jiirlerinizle karjimızdanmz. Cumhuriyet Kitap okurlarının başka yayın organlarını okumadığını varsayarsak bir an, bu sözlerinizi doğru kabul edebiliriz. Kitap ekindeki "Şiir Atlası" sayfalarında epey şiir cevirim yayımlandı. Yedi Gürcü şairin şiirlerini Türkçeye kazandırdım. Ayrıca Eski Mısır şiirini ve Japon şürinden "tanka" ile "haiku"lar çevirdim; bunlar da "Şiir Atlası"nda çıktı. Şiir çevirilerim başka dergilerde de yayımlandı. Öte yandan Sıcak Hüzün adlı kitapta da yer aldı. Kendi şiirlerimin ise çok azı daha önce yayımlandı. Oysa uzun yıllardır şiir yazıyorum, belki daha çok kendim için. Ama zaten her şeyi önce kendimiz için yazdığımızı söyleriz, sonra başkalarının karşısına çıkanz. Çünkü yazdıklarımız kendi dünyamıza sığmaz olur ve bu dünyanın dışına taşar. Nisan Şiirleri'nin de öncelikle kendi dünyam dışına bir taşma olduğunu belirtmeliyim. Beni şiir çevirmeye biraz da şiir yazıyor olmam itmiştir. Sonra şiir çevirmem yazmamı etkiledi. Bu iki yazınsal halin, karşılıklı olarak olumlu etkileri var, biri diğerini kolluyor ve besliyor. Ama bu iç içefiği, ben daha çok öykü yazarken yaşıyorum. Şiırlerinizde geçmtje, gertde kalanlara, yitip gidenlere bir "ağıt" var sanki. Çocukluğa, gençliğe, ajklara... Bütün bugeride kalanlar, bir hüzün perdesine yansıtılmij görüntüler gibi. Santrtm kitabımztn başındakı "Şiir gibi / Hüzünlü hayatlara adanmijtır" sözlerinde de bütün bunlartn yanstması var. Bu saptamalannız doğru, ama şiirlerimin yalnızca bir yanı bunlar. Sonra ben "ağıt" demeyi tercih etmem. Ancak şiirlerimin üzerinde bir "hüzün ve sevda" örtüsünün olduğunu söyleyebilirim. Hayatı, yaşayıp gidiyorsunuz ve yaşamın hızlı temposu içinde geride kalan yıllarınıza dönüp bakma ürsatınız bile olmayabiliyor. Belki de bunu istemiyorsunuz, geriye bakmak yerine ileriyi düşünmek, gelecek düşleri kurmak daha cazip geliyor insana. Ne var ki yaşamınızın acı ve aşklarla, hastalık ve ölümlerle, hayal kırıklarıyla çalkalandığı, altüst olduğu zamanlarda, hayata bakışınız da değişiyor. Geleceğin pek de gelecek olmadığını, geçip giden ydlann pek de geçip gitmediğini görüyorsunuz. O zaman geriye dönüp bakıyorsunuz, çocukluğunuza, gençliğinize, yitirmiş olduğunuz yüzlere. Hayatınızın eski sayfalannın, tıpkı eski kitap sayfalan gibi sararmış olduğunu görüyorsunuz. Çocukluğunuza örneğin, fısıltıyla sesleniyorsunuz, çocukluğunuz arkasını dönüyor size, çünkü çocukluğunuz sizi, yetişkın halinizi tanımıyor. Gençliğiniz de öyle... Her şeyin geridc kalmış olması karşısında, yapacak bir şeyiniz yok. Bir aşkı tutkuyla yaşamışsınız mesela, onun da geride kaldığını görüyorsunuz. Bütün bunlar karşısında söylenebilecek fazla bir şeyin kalmadığını da görüyorsunuz. "Ne diyebilirim? / Hayatın bir oyunuydu bütün bunlar" diyorsunuz. BlKAK U/AkLAItA ŞİİRLKRİ MlTLlU* YOKIIH "SEN $ÜRL£Rt' Şiir kitabımz, biraz da sanki "Sen jiırlert" kitabı. Sen sözcüğü, belki de jttrlerinizde en sık kullanmij olduğunuz sözcük. Bu kadar çok "sen", bu jiirlerin pek çoğunu doğrudan birine yazmij olduğunuzu mu gösterıyor? Şiirlerimi çok dikkatli okuduğunuzu görüyorum. Şiirlerimdeki "sen"ler de sanki sizinle işbirliği yapmışlar gibi. Siz şiirlerimi okurken, dizelerin arasından "burada bir 'sen' daha var" demişler gibi geldi bana. Bu "sen"ler üzerine fazla açıklama yapmayacağım. Ama bütün "sen"lerin bir tek "sen" olmadığmı belirtmeden de geçemeyeceğim. Örneğin "Che Guevara" şiirindeki "sen" ile "Istanbul Düşleri"ndeki "sen"ler birbirlerini tanımıyor. Ne var k i " Yıldız Yanılsaması"ndaki "sen" ile "Ve Sen" şiirindeki "sen"in aynı sen olup olmadığını ben de bilmiyorum. Ya jiirlerinizdeki "îstanbul"? İstanbul görüntüleri, istanbul'un semtleri, îstanbul hayalleri... Kitaptaki bütün " istanbul "lann aynı istanbul olduğuna kefilim. Bence bir insan için en güzel kent, aşklarını yaşadığı kenttir. istanbul benim en güzel kentim ve bir sevgili kadar sıcak, kucaklayıcı ve vazgeçilmez. Şiirlerimdeki istanbul, güzel yüzleriyle karşımıza çıkıyor daha çok. Tarihsel dokusuyla, bugünkü haliyle, kültürel çeşitlilik yansımalanyla. Istanbul'da "Hayat / Miiıarelerin Hahç'e çizdiği derin çizgiler" gibi çünkü. Öte yandan istanbul, "Bir Babil'dir, derim / Ayrı bir dünya / Kâinatın yaratıhşından önceki kargaşa / Güzel değil, harikuladedir / Çiriun değil, korkunçtur / Hoşa gitmez, sarhoş eder". Evet, böyledir İstanbul! Buradan öykü kıtabtnıza geçmek istiyorum. Ama jiırlerınizden söz edınce, asItnda dolaylı olarak öykülennize geçtnij jte. oluyoruz. Çünkü iki kitap arasında çok fazla ortak nokta var. İki kitapta da bölüm bajlıklart aynı. Aynı imgeler, ortak göndermeler, benzer anımsamalar var. Bütün bunların bir rastlantı olduğunu söyleyemeyiz berhalde Hayır, rastlantı değil bunlar. Üstelik Aşksız Muduluk Yoktur kitabını da katabiliriz bu saptamaya. Sanınm öncelikle kendi hayatımın bu üç kitaba yansımalan var, bazı ortak yanlan bu da açıklıyor. Ama temel olanın bu olduğunu söyleyemem, asıl örtüşmeler benim bilerek yaptığım küçük oyunlar. Bir başka söyleşide de söylemiştim. Burada aynı sözleri tekrarlamakta bir sakınca görmüyorum. Önce şunu belirtmek istiyorum. Yazmayı seviyorum, çünkü yazı yazmak yaşamm en zevkli yanlanndan biri. Yaşamın en zevkli yanı ise, kendisinin bir tür oyun olması. Bir tiyatro sahnesindeki gibi oynayarak yaşadığımızı söyleyebilirim. Ama ezberlenmiş bir rol yok, ne zaman neyi oynayacağıni2i bilmiyorsunuz. Ama sonuç olarak oynuyor ve bir oyun içinde yaşıyoruz. Yazmak bir başka yaklaşımla "oyun içinde oyun". Ben yazarken bu "oyun içinde oyun"a da küçük oyunlar katıyorum. Bu oyunlan okur buluyorsa, onun için de var oluyor bu küçük oyunlar. Bulamıyorsa yazarın küçük oyunlan olarak kitapta kalıyor. Bütün öykülerimz ktsa öykü. Yüz sayfayı bulmayan öykü kıtabıntzda on yedi öykü yer alıyor. Öte yandan öyküleriniz biraz masalsı bir dtl, masalsı bir hava tajiyor ve bizim bilmedığımız adlar, sözcükler banndınyor içinde. USAÖYKÛ Ben yalnızca kısa öyküler yazıyorum. Bu tarz öyküleri "kısa İusa öykü" olarak tammlayanlar da var. Kısa bir düz metinde bir şeyi anlatabilmeyi seviyorum, anlatabilmiş olmak hoşuma gidiyor. Bu belki, biraz da şiir yazmamla ilîşkili olabilir. Bir şeyi, mümkün olduğu kadar az sayıda sözcükle anlatma hissi buradan geliyor olabilir. Ama yazı hayatımda şiir olmasaydı, sanki gene de kısa öyküler yazarmışım gibi geliyor bana. Kısa öykülerin ucu açık, tamamlanmamış gibi. Okur isterse, kafasında öyküye devam edebilir, isterse bir bakıma kendisi yazmayı sürdürebilir. Kısa öykünün bence en çarpıcı yanı, yarım sayfalık bir öykünün insanı yirmi sayfa yazabilecek kadar hayallere, düşüncelere, başansının burada yattığına inanıyorum. Bir öykü okuduğunuzda, öykünün çizdiği sınırlann dışına çıkarak, siz yeni bir "dünya" kurgulayabiliyorsanız, bu iyi bir kısa öykü okuduğunuzu gösterir. Masalsı dilin, masalsı anlatımın, kısa öykünün ufuklaruu daha da açık tuttuğuna inanıyorum. Ama masalsı havanın olmadığı pek çok kısa öykünün de böyle olabileceğini, olduğunu söylemeliyim. Öte yandan öyküKİTAP SAYI 759 duyguJara sürükJemesi. Ben kısa öykünün SAYFA 6 CUMHURİYET