Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
O K U R L A R A Orhan Burian, 1914 yılında Islanbul'da doğdu. 1912'detstanbul Kabatas Lisesi'ni bitirdikten sonra gıttiğı Ingiltere'de Cambridge Üniversitesi tngiliz Edebiyatı Bölüınü'nden 1936 yılında mezun oldu. 1937'de asistan olarak girdiği Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Cografya Fakültesi'nde önce doçent, sonra da profesör oldu. Ölümüne kadar bu fakültede görev yaptı. Ayrıca, ABD'de Princeton Üniversitesi'nde Amerikan edebiyatı üzerine çalışmalarda bulundu. Burian'ın ilk yazıst 1936 yılında Muhtar Enata'nın yayımladtğt Yücel dergisinde çıktı. Yazılarını daha sonra Vedat Günyol ile birlikte çıkardıkları Ufuklar dergisinde sürdürdü. Edebiyatta yeni atılımlart savunan düşünce, sanat ve toplum konularında eleştiri ve denemeleriyle tanındı. tngiliz edebiyatı ve Shakespeare üzerine yazdar yazdt. Yazılarında "bir arayış sistemi" olarak gördüğü hümanizmi ve hoşgörüyü egemen kılmaya çalıştı. tngilizceden 15'e yakın yapttı dilitnize aktardı. Dergilerde yayımlanmış eleştiri ve denemeleri ölümünden sonra 1964 'te Vedat Günyol tarafından derlenerek kitaplaştırıldı. Burian'ın astlönemi ise, efsanevi Tercüme Bürosu'nun kuruluşunda yer almasıdtr. Burada dünyamn en önemli edebiyat yapıtları hazırlanmış ve yayımlanmıştı, Burian'ın hazırladığı iki önemli şiir antolojisi de geçen yıl yeniden yayımlandı. Bu sayımızda Orhan Burian'ı andık... Bol kitaplı günler... "Cüce" benden önce çok sayıda edebiyat eleştirmenin de dediği gibi gerçek bir başyapıt. Eşsiz güzellikte şiirsel anlatımı, çok katmanlı örgüsü ile günümüz edebiyatının sadece Türkiyede değil, dünyadaönemli yapıtlarından biri. az aylarında yayınların biraz hafiflemesini hrsat bilerek birkaç yıl önce yayımlanmış bazı kitapları yeniden okumaya karar verdim. Sadece iki yıldır düzenli olarak yeni yayınlan takip ettiğim için (bundan önceki yıllarda genel olarak klasikler ve edebiyat üzerine yazıyordum) son yıllarda Türk edebiyatının bazı başyapıtlan hakkında yazma fırsatım olmadı. Yaptığım işin belki de en kötü yanı, sürekli yeni yayınlann peşinde olmam; oysa klasikleri okumayı her şeyden çok severim. Tahsin Yücel, Latife Tekin, Leyla ErbU gibi günümüz edebiyatının çok sevdiğim yazarları hakkında yazmamış olmam farkına vardım ki kapatmak istediğim bir açığım. Leyla Erbil'in "Cüce" adlı novellası yayunlandığında edebiyat çevrelerinde büyük yankı uyandırmıştı. Ardından PEN Edebiyatçılar Derneği tarafından Nobel edebiyat ödülü için aday gösterildiğini okumuş ve çok sevinmiştim. İşin ilginç yanı, 2002 yılında Nobel ödülünü kazanan Imre Kertesz'in "Doğmayacak Çocuk îçin Dua" kitabını okurken yazarın anlatımı Leyla Erbil'i çağnştırnruştı bende; "Cüce" kadar etkileyici bulmamıştım Kertesz'in romanını, yine de iki yazarın değdikleri noktalar çok gibi gelmişti: benzer bir yok olma isteğini, benzer bir acıyı anlaUyorlardı. Asuman KafaoğluBüke Yazın Sanatı Cüce Önsözde dikkatimi çeken bir şey daha "gözüme sahih konuşan insanlann perdesini indiriverdım " sözleri oldu. Erbil, bize anlattığı gibi Zenime Hanım'a yalan söylüyordu, aynı okura söylediği gibi. Katmanlı anlatımlar içinde bir yalanın içine dolandığını okurun anlamasını istiyordu. Tüm bu yalan labirentlerinin içinde aslında okur inanılmaz bir gerçeklilde yüz yüze de geliyor. Leyla Erbil "Cüce"de çok başanlı bir yan anlatım tekniği kullanmış aslında buna yan anlatım diyorıım daha önce pek karşılaşmadığım bir yöntem olduğu aklıma daha iyi bir deyim gelmiyor roman kahramanının gerçek acılannı anlatmasına izin vermiyor, onun yerine Hatçabla ve Kaban'ın (köpeği) ölümleri dolayısıyla yaşadığı acıyı veriyor. Bu acıların çok daha büyüklerinin yaşandığı izlenimi veriliyor ama bunların ne olduğu söylenmiyor. Köpeği ve köylü komşusu Hatçabla onun hayatla son bağları. Çok ince bağlar bunlar, kolayca kopabileceklerini hep bildiğimiz, yine de onu hayatta tutan bağlar. HİÇ OLMAK Ml YOK OLMAK Ml? "Cüce" aslında kısa bir zaman dilimini anlatıyor. Sisli bir günde roman kahramanımız kendisiyle röportaj yapmaya gelecek olan ünlü savaş muhabirifotoğraf sanatçısını bekliyor. Kahramanın hazırlanması ile başlayan, röportajın bitmesınden kısa bir zaman sonra da bıten, yoğun bir günü anlatıyor. Anlatılan mekân ise kahramanın evi, "metrukça bir köy"de yer alıyor bu ev. Evin içindeki en önemli objeler saat ve ayna; bir de her tarafı kaplayan kanncalar var. Kanncalar, evin içine toprak ve ölüm yayıyorlar, evin romanın başında onlardan birazcık temizlenmiş olması, sahte umut veriyor. Kitap "sizin eviniz yolun üst başındaydı" diye başhyor. Burada sözü edilen "siz," anlatıcının kendisi. Daha sonra kendisine "sen" demeye başlıyor. Ama hep iki kişiden oluşan bir kişinin anlatımı sürüyor roman boyunca: "akorsuz iki kalp taşıyan insana dönüştürmüştü seni!" (s.34) bu kişilik bölünmesini iyi anlatıyor. Ama bir de "yazarın notu"nun yazarı Leyla Erbil ile Zemîne var, onlar da iki kişi, ikinci tekil şahsın kullanılması bu iki kadının diyalogu şeklinde de anlaşılabilir. Tabii bir de aynanın içinde kaybolan "öteki" var. Baktığında göremediğin "ben." Kaybedilen yüz. Leyla Erbil'in "sen" diye anlattığı benliği tüm bunları içeriyor. Kitabı bitirdikten sonra ikiye bölünmüş benlik başka anlamlara da gelmeye başladı zihnünde, roman boyunca arzulanan "hiç olmak" hali, bölünerek yok olmak anlamına mı geliyordu? Sürekli bir eksilme hissediliyordu, sadece kahramanda değil, tüm çcvresinde. Orneğin "sevgili okurlar" ilerleyen sayfalarda "onlar için yazmazdın sen hani? Yazmıyorsun!; ama hâlâ kolladığın birkaç kişi var" ve sonunda "biricik okur"a dönüşüyordu; çoğuldan tekile. Siz diye başlayan anlatım da sonunda sen oluyor. Hayatındaki erkeklerin de sonunda bir cüce tarafından simgelenmesı benzer bir eksilme mi, diye düşünmeden edemıyor okur. Belki bu sonuncu doğru değil ama kahramanın sürekli eksildiğı doğru. Çevresi de tamamen boşalıyor. Yazlık bir köyde oturduğu için başka bir anlamda daha etrafı tenhalaşıyor belki. Aslında "Hiç Oluş" çok farklı "Yok Oluş"tan. Birincisi unutulmuş olmayı getiriyor beraberinde, diğeri ise sadece artık olmamayı. "Hiç yazar" da hiç yazmamış biri değil, hiç okunmamış biri. Aynı şekilde Erbil'in sözünü ettiği halkların "hiç halk" olanları, varhklannın sürmesi engellenmiş olanJar. "Oysa sevdiklerin, yüzlerini görmeden sevdiklerin (gerçek "hiç"ler), zaten kimseye ulaşamadan, tanıyamadan biz onlan, okuyamadan kitaplarını, bilemeden yaşantılarını çoktan hiçliğe karışmıştılar; onlardan da bazılarını tanıdın ceza evinde, birkaçıyla mektuplaştın bir süre ama bu öyküde yok yeri onlann, bu öykü başka şeyler anlatmak istiyor çünkü, 'Ben'i anlatmak istiyor..." Roman burada dediği gibi "Ben"i anlatıyor ama aynı /amanda anlatmak istemedi)>i "hiç"i de anlatıyor. Roman boyunca "hiç olmak" anlaşılmamış olmak, görülmemiş olmak, hatırlanmamak gibi düşünceleri akla getirmesine rağmen, gerçekte hiçlik romanın sonunda anhyoruz ki "katharsis niteliğinde hızlı bir kurtuluş özlemi!" En saf hale gelme, arınma anlamında bir hiç oluştan söz ediyor Erbil, ardında öfke ve küskünlükten çok barışık bir ruh hali barındırıyor. "Cüce" benden önce çok sayıda edebiyat eleştirmenin de dediği gibi gerçek bir başyapıt. Eşsiz güzellikte şiirsel anlatımı, çok katmanlı örgüsu ile günumuz edebiyatının sadece Türkiye'de değil, dünyada önemli yapıtlarından biri.» asu@y azinsanati .com Y TURHAN GÜNAY email: cumkitap@cumhuriyet.coni.tr TAP Imtiyaz sahlbi: Cumhuriyet vakfı adına llhan Selcuk Genel Yayın Yönetmeni: Ibrahim Yıldız Yayın Yönetmeni: Turhan CünayoSorumlu Mudur Mehmet Sucu o CörselYönetmen:DllekAkıskalı o Baski: Merkez Cazete Dergi Basım Yayıncılık San. ve Tic. A.ş. Barbaros Bul. No:125 BESİKTAS Idare Merkezl: Türkocağı Cad. No: 3941 Cağaloğlu, 34334 Istanbul, Tel: o (212) 512 05 05 ocumhuriyet Reklam: Genel Müdür: özlem Ayden /Genel Müdür Yard.: Semra Yazıcı / Reklam Müdürü: Hüseyin Dalkıran / Tel: 0 212 512 47 78 • 512 48 30 Fax: 0212 5138463 C U M H U R İ Y E T K İ T A P YAZARIN NOTU Leyla Erbil "Cüce"nin başına "yazarın notu" başlıklı bir önsöz yazmış önerim önsözü romanı bitirdikten sonra okumanız, aslında arka kapak, biyografi, önsöz, teşekkür notları bcnce hep roman bittikten sonra okunmalı bu önsözde Erbil, yazlık köy evinin komşularından Zenîme adlı bir kadının yazdığı metnin kendisine verildiğini ve ilişikteki metnin yazarının kendisi değil Zenîme Hanım olduğunu anlatır. Erbil aynı onsözde "Cüce" adını verdiği metni tam olarak anlamadığını, çok ilginç olabilecek bazı bölümleri çıkardığını, metnin öziı nü bozmadan birkaç satıı eklediğini de söyler, Sankı okuru kızdırmaya çalışıp dürtükJüyor ya da uyarıyordur, "daha yetenekli birinin elınden daha değişik bir metin çıkabilir, giderek anlam da çok katmanlaşarak Zenîme Hanım'ın intiharını daha anlaşılır kılabilirdı" derken alay bile ediyor. S AYI 7 58 Leyla Erbil'in "Cuce" adlı novellası yayımlandığında edebiyat çevrelerinde buyuk yankı uyandırdı. Ardından PEN Edebiyatcılar Derneği tarafından Nobel edebiyat odülü İçin aday gösterlldl... Cüce/ Leyla Erbil/ lş Kültür Yayınlan/ 2003/ 93 s. SAYFA 3