28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

X le, daha adalctli, daha insancıl bir düzenin kurulabileceğine ilişkin ıımut ışıkları aranmasını ister. Oykülcrinin çoğıınluğunda anlatıcının bir de kedisi vardır. Sık sık kavga çıkaran, sevgili değiştiren, alkolle iyice içli dışlı, iş hayatı ve evdeki yaşantısı pek düzenli olmayan, Yusııf Atılgan'ın "Aylak Adam"ı, Mehmet Eroğlu'nun roman kahramanları ile benzer öğeler taşıyan "bitirim", hatta "maço" tavırlı erkek anlatıcının kedi besliyor oluşu bir çelişki gibi görünüyor olsa da, bu durum, anlatıcı benliğindeki örselenmişliğin, sevgi ve bağlılıkta özel bir yer arayışının anlatımı olarak değerlendirilebilir. Köpek gibi sadık bir hayvan değildir kedi... Kedinin kendisine sunulan her nesne ya da sevgi karşısında sevgisini vermekten kaçınan, kendine özgün ve kişilikli bir tarzı olduğu bilinmektedir. Evde kedi besleyenlerle ilgili özel ve sağlıklı bir araştırma yapılmamış olmakla birlikte, çoğunlukla hayattan istediğini alamadığı sanısıyla yaşayan kadınların seçtiği bir evcil hayvan türiidür kedi. Kedinin simgesel varlığında, bir yandan sevgiyle ilişkili bir birliktelik sürdürülürken, bir yandan da hayatta ayn, sevgisini kendine saklamayı başaran, seçme ve ayrılma hakkını da hep saklı tutan bir yaklaşım anJam bulmuş olur. Erkek egemen toplumun erkeğine yönelmiş bir psikanalitik öğe gibi durmaktadırkedı... "bunları düşünürken camın önünde, yoğurt kabına ektiğim limon çiçeği takıldı gözüme, cezaevinde de yoğurt kaplanna yataklann içindeki pamuklardan doldurarak, o pamuklan suyla ıslatıp ne umutsuz çiçekler ektiğimi hatırladım. Hiçbiri sonuna kadar büyüyememişti. Hücremin kuzeybatıya dönük yüksek penceresi sadece bir saat kadar güneş alıyor ve o bir saat, umut bagladığım hiçbir çiçeğe boy attırmaya yetmiyordu.(...) beş buçuk yılhk tutuklu yargılanmamın sonunda beraat etmistim ama, beraat etmiş oknam kurumuş hiçbir çiçeğimi geri getirmeye yetmemişti..." (Ask'ın Z'si, mektuplar, s. 100101). Tüm kınlganlığına, dayaruksızlığına karşın, hayatı ciddiye almanın, yaşam sevincine tutunmanın güzelliğine, erdemine de işaret eder bir yandan. Bu tavır, ölümün bir korku öğesi, bir dehşet kaynağı oldugu bön bir mutluluk yanılsamasından çok farkhdır. Çiçekte, kedide, sevgililerde kendi nesnesini kuran yaşam sevincinin içinde ölümün de yaşamın bir parçası olarak algüanmasını ister. Olüm ve intihar öykülerin içinde ağırlıklı olarak yer alırlar. Siyah adlı kitaptaki on dört ayrı öykü ve öykümsü anlatının tam on birinde öliim, dokuzunda da intihar tema içinde ağırlıklı öğelerdir. întiharda daha çok bilek keserek kan akıtma yöntemi seçüir. Bilekten akan kanda insanın kendi içselinin bir karşı duruş olarak dışa akrnası anlatılmış olur. Hayat kaynağı olan kanda, aykırı olanın hayat hakkını elinde tutmak isteyen sistemin egemenlerine karşı hayata ilişkin öğeler varlığını sürdürmektedir. Onurlu bir davranış, bir hak, hatta estetik değeri olan bir seçimdir bilek kesme. Akan kan, kimi zaman tüm şehri kaplayacak sulara dönüşür, içinde yelkenliler yüzer, kimi zaman da intihar insanın kendisini sorgulamak için iç karanlıklara tutulmuş bir ışık olur..."(...) bunları söyledikten birkaç ay sonra arkasında sadece 'belki başka bir hayatta' diye bir not bırakarak intihar etmişti. uzun süre bu intihann suçunu kendimde aramış, sonra bunun bir suç olmadığını ve intihar kararının insanların yaşamları boyunca alabildikleri en asil karar olduğunu anlamıştım. kendimi suçlama sürecim yerini ona duyduğum derin bin hayranlığa ve saygıya bırakmıştı." (Aşk'ın Z'si, mektuplar, s. 9192) 12 EYLÜL YAZINI Uğur Özakıncı'nın öykülerinde, "yazının sıfır derecesi"nde, dış dünyaya kapah bir iç okuma olası değildir. Öyküler kendi içinde kapalı bir metin olarak, kendi başlanna varoluş koşullannı içlerinde taşıyor olsaJar da hep dışanya, retorik bir yorumlamayla 12 Eylül koşullaruun yapılandır h Tüm Kitapçılarda Paul L. Williams, FBI'ya danışmanlık yaptığı yılların da birikimiyle, Vatikan'ın 70 yıldır suç örgütleriyle olan mali bağlantılarını bu kitapta açıklıyor... "...Mafya lideri anlaşmanın son sayfasını da okuduğunda başını kaldırıp Papa'ya baktı ve gülümsedi. Papa anlaşmayı çoktan imzalamış ve mühürlemişti. Sindona anlaşmayı imzaladıktan sonra eğildi ve papanın elini öptü. Papa da onu kutsadı. 'Şeytanın Saltanatı' başlamak üzereydi..." dığı bir kişiliğin çözümlemesine, oradan da toplumsalmuhalefet içindeki bir bireysel dağınıklığa, bir sorgulama arzusuna doğru akıp giderler. Kuzeybatı güncşlerindeki izbe kira evlerinde limon çiçekleri yeşertmeye uğraşan, hayat sevgisini, hüznünü, tüm varlığını kedileriyle paylaşan kınlgan anlatıcı, kapısından çıktığında, kendi oluşturduğu yaşam koşullarının duvannı arafadığında, hemen savunmaya gcçer, topluma kafa tutan bitirim bir delikanlıya dönüşür. Benliğinin en kutsal noktalan kanatılrruş bireyin içindeki dinmeyen uğultu yankılanır söyleminde. Kendisini bir parçası saydığı, varlığını uğruna adadığı toplumun 12 Eylül günlerinde nasıl avcısı rolüne soyunduğunu hiç unutmaz, çomak sokulmuş an kovanını andınr benliğiyle, topluma savaş açmış bir Don Kişot gibi dolaşır sokaklarda... "... beni arkasında bir cam kırığı gibi bıraktı, tuzla buz obnuş, bütünün neresine ait olduğunu bir türlü bilemeyen, diğer parçasını bir türlü bulamayan, dokunduğu her yeri kesip kanatmaya hazır, kederli ve sahipsiz bir cam kınğı gibi..." (Ben Bir Kiralık Katilim, s. 69) Bir sevişme sonrasında anlatıcısının kendini anlattığı yukandaki satırlar içinde, yaşama dört efle sanlmış, yaşadığı toplumla sevişmeye kalkmış yazann 12 Eylül'de uğradığı travmanın şaşkınlığını, 12 Eylül sonrası iç durumunun da bir yansısmı göremez miyizi' Kimseyi kanatmamaktadır aslında, kimseyi kesmemektedir... Kesilen ve kanatdan kendi özbenliğidir yalnızca. Elinde her an bileğine vurmaya hazır tuttuğu bir şişe larığıyla, keskin bir jiletle dolanır, dolasır, kafa rutmaya çalışır. Hayata baktığı algı ve duygu camlan ağır ve âni bir taş parçasıyla parçalanmış, ama dökülüp dağılmamıştır. Artık, parçalı, birbirinden kopukmuş gibi duran bir ihanet görüntüsü gibidir hayat... Uğur Özakıncı, öyküleriyle 12 Eylül yazınında özel bir poetika yaratmayı başarmış az sayıdaki yazanmızdan birisidir. Hemen tüm öyküleri bir büyük travma sonrasının acısını, sarsıntısını barındırır içinde. Öykü dünyasına gelişi gibi gidişi de sancüıdır, umulmadıktır Üğur'un. Onu sevgi ve minnetle anıyoruz. UĞUR ÖZAKINCI'YA... "Aşkın Z"siydi çoktan, ömrünün abecesinde. Rengin "Siyah"ı akar hayatının kınldığı yerde "Ben Bir Kirahk Katil"im diye bağınr cezaevi hücresinin karanlık penceresinde bir tutam pamuk içinde beş buçuk yıl sabır güneşe ermek için bir küçük çiçek tohumu... Esrik beyazlığında jilet kesiği damarlannın bir yelkenli aşka açar kanatlarını hayatın acısına zulmüne inat pembe bir ölüm tutunur gülümsemesine bir kedi kadar uysal bir kedi kadar yırtıcı... Ve bir şair kadar kendisi 12 Eylül öykücüsü diye bildim seni hiç tanımadım Uğur Ama uğurluyorum işte; uzat elini!» Aşkın Z'si/ Uğur özakmct/ Can Yaymları/ 168 s. Siyah/ Uğur Özaktna/Can Yaymları/ 232 s Ben Bir Kiralık Katilim/ Uğur Özakına/ Can Yaymları/ 102 s. K İ T A P SAYI 758 1aGÜNCEL YAYINCILIK Tel: (0212) 511 22 37, Faks: (0212) 522 86 68 email: kontiki@tnn.net SAYFA 18 C U M H U R İ Y E T
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear