Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
O K U R L A R A Dergimiz bu yeni haliyle büyük bir beğeni topladı. Mektup, telefon, faks ve elektronik posta ile iletilen destek mesajları için okurlarımıza, yazar ve yayımcılamıza çok teşekkür ederiz. Bu sayımıza gelince; Ataol Bebramoğlu, 1960 sonrası siirimizin en parlak adlanndan biri. 1960'ların siyasallaşan ortamtnda Ataç, Papirüs, Halkın Dostları, Şiir Sanatı, Yeni Dergi, Yeni Gerçek gibi dergilerde yayımladıgı siirleriyle şair kimliğini ortaya koydu. Nâzıtn Hikmet ve Ahmet Arif'in toplumcu şiir çizgisini benimsedi. 1965 yılında yayımladığt 'Bir Gün Mutlaka' ile yeni toplumcu şiirin etkileyici bir örneğini verdi. 12 Eylül sonrası çıktığı yurtdışında çeşitli işlerde çalıştı ve sürekli yazdı. 1989 yılında hakkında açılmıs davalann beraatla sonuçlanması üzerine döndüğü Türkiye'de yazar örgütlerinde görev aldı. Arife Kalender, Ataol Behramoğlu'nun şiirine bir giriş denemesinde bulunuyor sayfalarımızda yer alan yazısında. Anı kitapları son ytllarda büyük bir ilgiyle izleniyor ve okunuyor. Bu da anı kitaplannın çoğalmasını sağlıyor. Bu kez mimarlanmızın anılannı değerlendiren ve kendisi de nıimar olan Üstün Alsaç'ın bir yazısı yer alıyor sayfalarımızda. Bolkitaplı giinler... ^ R TURHAN GÜNAY , I Imtlyaz sahlbl: çağ pazarlama Cazete Dergl Kitap Basım ve Yayın AS'yl temsilen cumhuriyet vakfı adına llhan Selçuk Cenel yayın Yönetmenl: Ibrahlm Yıldızovayın Yönetmenl : Turhan Cünay Sorumlu Müdım Mehmet sucu Cörsel vönetmen.Dllek Akıskalı Baskc Merkez Cazete Dergl Basım Yayıncılık San. BESİKTAS Idare Merkezl: Turkocağı Cad. No: 3941 Cağaloğlu. 34 334 Istanbul, Tel:(212)512 05 050 Merkez Reklam cenel Müdür Yardımcısi: Tülay Mutlu Dölen o Reklam Crup Koordlnatörü: FundaTüran OMüşteriTemsllclsl: işıltan Kökdemlr ve Tlc. A.ş. Barbaros Bul. NO:125 KITAP omanın tarihsel gelişiminc baktığımızda ilk örneklerin bir çerçeve öykü etrafında derlenmiş öykülerden oluştuğunu görürüz. Çerçeve, değişik yapıda öyküleri gevşck bir yapı içinde birleştiren öyküye denir. "1001 Gece Masalları," Chaucer'in "Canterbury Hikâyeleri" ya da Boccaccio'nun "Decameron" eserleri çerçeve öykü ile bir araya getirilmiş öykülerden oluşur. 14. yüzyılın bu sevilcn yazın formu dağınık öyküleri vc masaJları bir kitap altında toplamak için kullanılmış yöntemdir. Güney Dal'ın "Küçük <g> Adında Biri" romanı da çerçeve öykü kullanarak farklı ınsan portrelerini bir araya getirmiş. Roman bana "matruşka" denilen tahta oyuncak bebekleri düşündürdü; birbirlerinın içinden çıkan Rus bebekleri gibi bir yapı içinde kurgulanmış roman. Ana çerçeveyi, "Yazar Adına: Ben" ya da "Yazar Yerıne: Ben" diye imzalayan genç bir programlamacının yazdıklan oluşturuyor. Onun yazdığı bölümlerde, <g> adlı yazarın notlarına nasıl ulaştığını, onları nasıl derlediğini ve kitap haline getirme aşamalarını öğreniyoruz. Ayrıca <g> hakkında bilgi veriyor bize bu bölümler. Yani, "Ben"in yazdığı bölümler sanki en büyük boydaki matruşka, diğer tiim hikâyeler onun içinden çıkjyor. Büyük hayranlık duyduğu yazarın notlannın eline geçmesiyle, hep olmak istediği yazarlık yolu ona da açılıyor: "...çünkü ben onun gibi bir peygamber değil yazar olmak istiyordum. Tamam, her ne kadar adı bana da biraz garip gelse, onun, mahallemizden biri olmasıyla sınırsız bir gurur duymuşumdur." (s.19) Bu ana çerçeveyi yazan kişinin programlamacı olması da bir rastlantı değil, romanın ilerleyen sayfalannda "Büyük Programlamacı" adını alıyor; bu sayede Güney Dal bize asıl yazan (ya da romanı yaratan) kişinin Programlamacı olduğunu söylüyor. Aynı Tanrı gibi Büyük Programlamacı da tüm geçmiş ve gelecek bilgileriyle donatılmış, ayrıca herkesin kaderi onun elinde. Roman boyunca birkaç kez "Bakalım Büyük Programlamacı bu konııda ne yapacak?" "Büyük Programlamaa'nın ışlerine akıl sır mı erer?" gibi sözler bize küçük <g> adlı kişinin, Büyük Programlamacı tarafından yaratıldığının ipucunu veriyor. Ote yandan, küçük <g>'nin hiç tanımadığı Büyük Programlamacı hakkında bilgı sahibi olması da ashnda Büyük Programlamacı adı verilen kişinin <g> tarafından yaratıldığını anlamamızı sağlıyor. BİRBİRLERİNİ ANLATAN İKİ KARAKTER Belki bunlar biraz akıl karıştırıcı ama sonuçta birbirini yaratan iki karakter var önümüzde. Bunlar birbirlerinın içinden çıkan oyuncak gibiler, ya da yumurta ile tavuk gibiler hangisinin öncelıği olduğunun önemı hiç yok, birbirlerini yaratma gücüne sahipler, bizi de bu ilgilendiriyor. Şu ana kadar romanla ilgili sadece ana çerçeveden söz ettik, bir de bu çerçevenin içine yerleştirilenler var tabii ki, başka deSAYI 726 Asuman KafaoğluBüke Yazın Sanatı Güney Dal'ın "Küçük <g> Adında Biri" romanı da çerçeve öykü kullanarak farklı insan portrelerini bir araya getirmiş. Roman bana 'matruşka' denilen tahta oyuncak bebekleri düşündürdü; birbirlerinin içinden çıkan Rus bebekleri ' gibi bir yapı içinde kurgulanmış roman. (s.2O) ile kalmıyor, "Burak, Ressam..." bölümünde "Aklıma esiverdi birden: Bütün bu bizim emigrantlann, yüzlercesinin belki de binlercesinin portrelerini boyayıp resmedeyim... Günde beş altı tane portre boyayıvereyim!.. tşte, bir zaman sonra yüzlerce yüzün haritası elimin altında!.. Portreleri seyreduran insanlar, yüzlerin bu engebelerinde, bu arazilerinde, bu haritalarında görsünler ki, sürgünde, diyaspora da, emigrasyonda yaşam, cana cehennemdir, ruha kazınmış, onulmaz bir yaradır!..."(s.55)Dal, romanda anlatılan portrelerden birinin içine kendi roman yazma amacını da böyle yerleştirmiş. Romanın büyük bir kısmı bu dağınık portrelcrden oluşuyor. Anlatılan insanlar: Almanya'ya Cüney Dal. Benin'de bir Türk lokantasında kar$ıla$tığı Insanlann ya$amöykülerlnl, bir fotoğraf albümünde yer alan reslmler glbl bir araya getlrmls. I" ZL K İ T A P yişle, ikınci matruşkadan çıkanlar. Güney Dal çerçevenin içine, bir bütün oluşturmayan, tamamen birbirlerinden ba^ımsız insan portreleri yerleştirmiş. Berlin'de bir Türk lokantasında karşılaştığı ınsanlann yaşam öyküleri, bir fotoğraf albümünde yer alan resimler gibi bir araya getirilmiş. Romanın başından beri yazı ile resmin birlikteliğinden söz edildiği için biz de kolayca bu portreleri görmeye başlıyoruz. Küçük <g>'nin yazı stili için "her sözcükle sankı bir resim çizilmek isteniyormuş gibi..." işçi olarak gidenler ve Avrupa'da yeni bir yaşam kurma çabasındaki sanatçılar, öğrenciler. Her biri farklı bir nedenle Berlin'e gelmişler ve farkJı sosyal yapdardan geldikleri için (belki) aralarında dostluk da oluşmamış. Yabancı bir ülkede, yabancı kalmış insanların portreleri bize anlatılanlar. ALMANYA'DA YAŞAM Bu romanı okuduktan sonra, Almanya'da yaşayıp da Türkçe yazan yazarları ne denli az tanıdığımızın farkına vardım. Aynı oraya yollanan işçilerle devletin fazla ilgilenmedıgı gibi oraya yerleşen sanatçılarla da toplum ilgilenmemiş. Internette araştırma yaptığımda Güney Dal ile ilgili çok sayıda Almanca metin buldum, kitaplarından da Almanya'da Türkiye'de olduğundan çok daha fazla söz edilmiş. Uzücü bir durum. Dal, "Küçük <g> Adında Biri"nde Berlin'de yaşayan Tiirklerin trajik yaşamlarını konu alırken kendine belki de çok iyi tanıdığı bir portre çiziyordu; anlattığı insanlar arasındaki benzerlikler çok fazla. Romanın oluşumunda rol oynayan koşullar bu romanda özellikle ön plana çıkıyor. Romanın sonuna "novel ya da 'novelle' üstüne bir iki söz" başlığı altında bir sonsöz eklemiş yazar. Buna neden gerek duyduğunu çıkartamadım, belki roman olarak anlaşılamayacağından çekiniyordu, belki de romanın yapısına dikkat çekmek istiyordu. "Küçük <g> Adında Biri" roman formunu gerçekten de zorlayan bir anlatıya sahip, yapısal olarak çok hoşuma giden özellikler barındırmasına rağmen romanın bütünleyici unsurunu eksik buldum. Bir çeşit kopuk resimler sunması romanın hoş gelen yanıydı benim için; ama romandaki asıl hikâye <g>'nin yaşam öyküsüydü. Bu açıdan bakıldığında difier portreler zayıf kaldı, ya da en azından diğer portrelerin <g>'nin yaşamındaki önemi ve yeri tam anlaşılamadan bırakıldı. Romanın baş kahramanı <g> sonuçta bu insanları yazdı ve onlardan bir şekilde etkilendi, ama onların varlığı onda nasıl bir değişim yarattı, iştc bu noktayı tam çözemiyoruz roman bittiğinde. Güney Dal, romanı konuşma dilinde yazmış, özneleri sona gelen tümceler kurmuş ve farklı dili romanı bence çok hoş kılmış. Içten ve sıcak bir anlatıma sahip bir roman çıkmış ortaya. • www.yazin8anati.com asu@yazinsanati.com Küçük <g> Adında Biri / Güney Dal / Dünya Kitapları / 2003 /176s. SAYFA 3 C U M H U R İ Y E T