Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Ataturk Yenitten.. ABDULLAH TEKİN ıırgut Ozakman, oyun ve senaryola n ile ünlü, ancak ronıan, araştırma ve inceleme kitapları da büyük ilgi görcn bir yazar. Çalışmalarından "Sanpınar1914", "Fehim l\ı.şa Konağı", "ResimliOstnanh Tarihi'," Bir Şchnaz Oyıın", "Vahidettin, M. Kemal ve Milli Mücadele" çe şjtü ödüllcre layık görülmüştür. Zaman zaman Atatürk'c büyük özlcm duyduğumuz, "ah şımdi Atatürk olsaydı" dediğimiz dönemler olıır. Böylesi özlemle rin duyulduğu bir dönemde Atatürk'ün Samsun'a cıkışının yıldönümü kutlanmaktadır. Belediyebaşkanı, rektör, gamizon komutanı, ötcki ılcri gclcnlcr, öğrcncilcr vc halk sabahın erken saatlerinde limanda toplanmışlar. Bayrağı taşıyan sahil korııma botu gelmezden önce bcmbcyaz bir nıotor ağır ağır rıhtıma yanaşıp bordalar, motordan tıpkı Atatürk'e bcnzcycn biri çıkar vc Samsun'a ayak basar. Vali Vekili "Samsun'a hoşgeldiniz" diyerekelini uzatır. BekJenmedik bir şey olur ve Atatürk'c benzeyen adaın Vali Vekili'nin elinin tersiylc yavaş<;a kcnara itip yürür. Bcrabcrindckilcr dc Vali Vekili'ni görmczdcn gelerek Atatürk'ü izlerler. BunlarSalih Bozok, Albay Nazım, Yarbay Mahnıııt, Ali Kcınali Efcndi, Riiat Börckçi, Mahmut Esat Bozkurt, Mazhar Müfit Kansu, îbrahim Ethem Akıncı, Asker Saimc, Eribc, Tiırkan Baştuğ, Mustafa Necati, Vasıf Çınar, Dr. Kcşit Galip, Hasan Ali Yücel, Rü şen Esrel Ûnaydın, Yuııus Nadi ve Falih Rıfkı Atay'dır. Atatürk'ün Samsun'a çıkışı Vali Vekili'nin tepesini attırır, buna karşın gençler toplanıp "Atatürk yeniden Samsun da* diyc çığlık atarlar. T 19 Mayıs gösterilerle kutlanırken Samsun havaalanırıa üç askeri uçak iner. Bu uçaklardan incn kişilcr yakınlarının yanıpa koşarlar. Canan Yiırel babası Hasan Ali Yücel'e koşar. Mina Urgan iivey babası Falilı Rıfkı Atay'ı görünce ağlamaya başlar. Bcrin Nadi kayınpederi Yunus Nadi nin elini öper. Sabiha Gökçen, Erdal înönü, Altemur Kılıç vc Haldun Dcrin çoğunu yakından tanıdıklarından bir anda kaynaşırlar, çekingenükler ortadan kalkar. Daha sonra Atatürk Ankara'ya geçer ve onbinlercc insanın çırpınış ve naykırışları arasında etrafına bakarken gözüne Kızılay'daki refüjleri çevreleyen siyah zincirler takılır. " Bunlar ne" diye sorar dönemin cumhurbaşkanına. " Süs efendim" yanıtını alınca şunlan söyler: " Biz 80 yıl önce her türlü zinciri kınp atmıştık. Kim geçirdi bu kara züıcirleri süs diye Ankara'nın boynuna?" (s.29). Aynı günün akşamında Atatürt, TRTl'de bir konuşma yapar. TRT spikcri scsi titreyerek "Şimdi devletimizin kımıcıısıı Yücc Atatürk'ün konuşmasını sunuyoruz" der. "Scvgili yurttaşlarım, hepinizi scvgilerle kucaklıyonım. Yeniden aranızda olmanın, sizlere seslenebilmenin sevinci içindeyim" diye başlayan konuşmasında Atatürk, Osnıanlı Devleti'nin son durumunu kısaca özctlcr. Daba sonra Milli Mücadele'nin neden ve nasıl başladığını, nasıl zaferc ulaşıldığını, dinin ncden ve nasıl düşman emellerine alet edildiğini, laiklik, yıırttaşlık, çağdaşlık, aklın özgürlüğü ve aydınlanmanın ne demek olduğunun yeterli ve güzel anlatılmadığını, anlatılmış olsa bugünlere gelinmeyeceğini belirtir. Atariirk konıısmasının en çarpıcı bölümünde şunlan söyler: "Yıllar içinde Türkiye'de bıri doğru, biri sahte SAYFA 16 "Atatiirk yeniden Samsun'da" aynı zamana ait iki ayrı tarüıe iııanan iki kit le oluştu. Yakın tarihimizlc ilgili hiçbir milli gün birliktc ve içtcnlikle kutlanamıyor, milli değerler paylaşılamıyor. Ozellikle iıııaın okullarında ve Kuran kurslarında salıte tarihe inandırılan ve olaylara o bilgiy le bakan yüzbinlerce gencin bir bölüınü yaşça olgunlaşarak, idaredc, siyasctte, ticarette, hukııkta, kültiir hayatında söz sahihi oldular. Bu kimseler milletimizin ve devle timizin yakın geçmişinden ve yaşanan ger çeklerdcn habersizlcr. Aynı zaman kesitine ait iki farklı rarihe inanan bir millet, millct olma niteliğini konıyabilir mi:> Bu gidiş ne lere mal oluıV Milli Mücadele gençlerin sevip anlaya cağı bir üslupla, doğru, yeterli ve güzel anlatılsaydı, sahte tarihlcr, masallar, hemen yalanlanıp bilimsel olarak yanıtlanmış, doğrıılar belgelerivle açıklanmıs olsaydı, öğretmenler nitelikli, okııllar ve kıırslar gerçek ten denetlenmiş olsaydı, bu ürkütücü ve tchlikeli farklılık bu genislikte yasanmazdı. Peki Milli Eğitım BakanlığVnın ilgili kunıl ve birimleri Türk Tarihi Kunımıı, YOK, üniversitelerin tnkılap Tarihi böliimleri ile enstilüleri, 12 Eylid'den sonra kurulmuş olan göstcrmclik Atatürk Araştırma Merkezi gibi kunıluş ve kamu kurumları, bus ahte tarihlere, bu maksatlı yalanlara karşı bııgüne kadar ne yaptılar?" (s.79) Ozakman bu çok önem taşıyan noktaya değinnıekle kalmıyor, bu aşamaları Atatürk'ün ağzından yineleverek o dönemleri herkesin anlayacağı bir belirginlikle sergiliyor. Okııllarda yansıtılmayan daha doğrıısu geçiştirilen konuları dunı bir üslupla, güzel ve yelerli olarak kalenıe alarak örnek bir çaba içinde gözlcniyor. Kuşkusuz aynı anlayış ve yaklaşım genel Türk Tarihi için de geçerlidir. Tarihimiz okııllarda "MalkoçoğJu' boyutunıın dışına taşamamıştır he nüz. Geleceğe atacağımız auımlar için geç mişin iyi bilinmesinin öncmi adcta uııutul mııştur. Sayın Ozakman bu çok öncmli noktayı anımsatmış, anımsatmakla da kalmamış bıınıın nasıl olması gerekrigı konu sunu seçkin örııeklerle yansıtmıştıı. tkinci baslusı yapılan kitabın tiirbanla il gili kısımları başta olmak üzere laiklik, dc mokrasi ve çağdaşlıkla ilgili böliimleri vaşadığımız giinlcri de içerdiğinden herkes tarafindan okunmalı, bugünlere kolav ulaşılmadığı anmısıuıarak, günün değeri bilinmelidir. Ozellikle siyasal iktidar mensupları bu kitabı dikkatle okumalı, türbanla, dinsel gösterilerle zaman yititmeyi bir yana bırakıp ülkeyi güzel günlere ulaştırmanın çabalan içinde olduklarını kanıtlamalıdırlar.* 19 Mayıs 1999. Atatürk Yeniden Samsun'da / l'urgul Ozakman / Bilgi Yayınevi / 235 s. ğiştirsem düş gezerken,/ bir ses daha eksilir cöliin hane kapısınua/ bir başka ışık aydınlatır karıncanın yolunu ' Gözlerimi aynadan kaçırıvorıım, banyodan çıkıyorum, çalışma odasına giriyorum ve hiç alışık olmadıgım bir harekeri yapıyorum kapıyı kapatıyorum. Odamın içinde dolan çölün kokusuyla ve nesnelerle yalnızıın, iskemleye oturuyorum tanı kitabı açacakken vazgcçiyorum; kalkıp, daha sağlıklı uyanayım diye kendime bir kahve pişiriyorıım, odama geri dönüyorum yine kapıyı kapatıyorum. Sokaktaki sesler hızla çoğalıp yavılıvor. Ot hızıyla "Ot Hızı "nı açıyorum, bulioku: "Inayet ve selamet çoğâlsın diye bcklcrkcn/yüzüme karşı cenk etmekte olur kokular" Kahveden bir yudum aliyonım köpüğii bulanıyor bıyıklanma. Pipo tüttürmek için çok erken canım nasıl da istiyor, bu kokudaıı olmalı, evet, evet bu koku olmalı. Kalkıp pcrdcyi hafif aralayıp bakıyonım: ()kula giden çocııklar, çöpçüler işe giden rujları taptaze kadınlar, perdeyi kapatıyorum. Elimdeki kitabın sayfasını çeviriyorum: "Ne aradığımı sorma baııa, scn tozlu!/ Bir mübarek kclamı araınaktayım hâlâ,/ .../ Ne aradığımı sorma bana, aranmaktayım,/ eksik sözüme bir âyin aramaktayım hâlâ " Kahveden bir daha yudum alıyorum, saate bakıyorum, yola çıkniaya daiıa zaman var. Televizyonun düğmesine basıyorıım: Dolaşıyorum kanaldan kanala, her kurumun kııruluşun ycni scçilmiş hükümetten istekleri, bu dunımda zor açılacağa benzeyen AB yolu, türban, dokıınulınazlık, enflasyon... çığlık çığlığa geçiyor gözümünüzün önünde. Koltukta uzandığun verde bir ter basıyor, sıkıntı; hcr gün bir an bu beyaz camın karşısında sık sık duyduğıım bu sözcüklerden sıkılıyonım. Senpanın üstüne koyduğum "Ot Hızı" kitabuıa uzanıyorum, sol elimle fincanda kalan kahveyi yııdıımluyomm: "Hepyanımdadır benim kıblem:/ Uyurgezer olduğum günlcrde bile/ .../ Dönüş yolu gerekmez, der sapkın devrişler,/ bir klblegâh yolunda Cîol gotha çıkanlara,/ tabanlarının altında gizlidir dönüş yolu." Çantamı hazırladım. Montumu gıyındinı. Kapıyı çektim. ()zdemir lnceyle saat 1 OO'de buluşacaktık, evüıde. Caddeye çı kan hafif mcşrep yokuşu tırmandım, Taksim otobüsünc bindim, arkaya doğru ilerledim boş bir yer bıılııp oturdıım. Kalabalık kaldırımları hızla kat ediyonım, hen ve otobüsteolan herkes: "Biraşkdulııbulsam aralarında,/ alıp evime götürsem, avunmak için, penccremdc kcdi yerine koysanı." "Doğdukları cvlerde ecelle ölen kadınlar!.../ Adak çiçekleri toplamadan, bir kez olsuıı,/ bir hasret ırmağına fırlatmadan onlan, aşkla." Son durakta iniyorum. Kalabalıklar, karşıya gcçiyorum önümde eski yapıdan bozma koskocaman camdan bir yapı. Kim yapıyor bunları, nasıl kıyabiliyor o güzelim eski yapılara, yapıbyorsa aslına uygun yapılamaz mir" "Uykusuz gecelere bir sor bulmakistiyorsankendini.amanekorkunçtur, dayanabiliı misin, kendini bulmak." Sıra sclviler caddesüıe dalıyorum, sağımda dizi li lokantalardan sonra kiüse duvannı da ge çiyorum. llk yardım hastanesinden, karşıya geçiyorum dar bir sokaktan yokuş yukarı çıkıyorum, ilk önce sağa dönüyorum sonra sola; evet bu sokak: Dört basamak merıner mcrdivcn. ziller, dördüncü zil en iist kat Ozdemir lnce, zile basıyorıım, asansör, kanı. Yüzüme açılan birsalon sıcak, duvardaki tanıdık tanımadık yağlı boya resimler, koltuklar pencere öniine kurulıı bir yemek ınasası, önü zengin sayılabilecek kaset ve cd'lcrlc donatılmış müzik seti. Penceredeıı dışarı bakıyonım, karşı balkonlar, balkonlardaki çicekler, çatılar. Insanı biraz da evindeki eşyalar nesneler ele verir: "Kendime bir ölü sıfat kazısam eşik taşına/ kendime ölümsüz bir fiil oysam paslı suya/ .../ kendime kendimle vahisiz Bir kitap olsam./ Sahi, çok kendimi az kendimle bir toplasam/ .../ Ben, tersyüz edilmiş o yaşlı hücre, ace midalglç." Kahvelcriyııdıımluyoıuz.biı cd koyııyor, iştc, çöl rüzgârı işte o koku, şairi clc vcrcn biraz da etrafında cskiycn rüzgârdır. "Biryaralı çöl hayvanıyım, toynafiım kırık/ Aramlı bir cariycdcn doğmıış doğmamış değilim,/ uygun hir adres aramaktavım yaralı bedeninıe/ uygun bir rııh aıamakta yun yaralı bedeninıe" Çalan müzik ve şiirdeki çöl rüzgârıyla "Ot Hızı" haritasında dolaşıyomm. Çatı katına çıkıyoruz, çalışma odası, kitaplar, dergilcr, gazeteler... küçük bir balkon... "Duydıık duymadık demeyin,/ çölü rehber yaptım kendime/ dikenli inciri kendime yoldaş." Ozdemir Incc'yle ayrılmadan, çalışma odasından dışanya, göğe bakıyonım: "Ot I Iızı" Baldıran, Adamotıı, Kenger, Cieven, Safran, Pelin, Yarpıız, Radika, Çirişotu... havada uçuşuyor. • (*) Ot Hifci/ Öıdemir Imr/Adanı Ynyın /an/ EyliU 2002 SurdibL.. NEDRET TANYOLAÇ ÖZTOKAT J ale Sancak, 2000 yılında yayımladığı Aşkla Dayanmak'ın ardından, 2002 de ödüllü bir kitap olan Surdibi'nde Çilingir Mııhabbeti'yleokurlannın karşısına çıktı: Yine hayat denilen tııhaf oyunıın yenik kahramanları, onların yitik umutları, tutunmaya çalış tıkları sevgi kırıntıları ve acı düşleriyle örülmüş bir öykü evreniyle. Bu yapıt da, Jale Sancak'ın öykülerinin özel dokusunu oluşturan "şiirsellik " ve şiirlerle kurulan metinler arası ilişkilerfe, hem Türk, hem diinya edebiyatı nın ustalarına göz kırparak edcbiyat scverlere keyifli okııma olanakları sunu yor. Ote yandan, yazarın avrıcalıklı ilgi odağı olan "u/amsallık" cia, bu şiirsel göndermelerle örtüşerek, çok özel bir boyut kazandırıyor öykülere: Kahramanları kıışatan, kimi zaman onların önüne geçen, kimi zaman onları besleyen uzamlar öykünün dekoru olmaktan çıkarak, öykünün başlıca öğesi olarak belirliyor. Bu vaşayan, canlı semtler, so kak araları, ada sokakları, tepcler... be timsel niteliklerinden çok, Jale Sancak'ın kendi gözlemlediği insanları an latmak için seçtigi bir yol. Yasamın kıyısında kalmış, yazgılarının çıkışsızlığını yaşamaktan naşka scçcncklcri olmayan insanlar işte bu "ıızam "larda bir araya gcliyor, buluşınaları ve bu çerçevedeıı hayata bakmaları da yine Sancak a özgu şiirsel bir öykü diliyle aktarılıyor. Surdibi'nde Çilingir Muhabbeti iki bölümden oluşuyor: Birinci bölümde yapıta adını veren öykünün de aralarında olduğıı vedi bağımsız öykü, ikinci bö lümdc de bir meynane sofrasında yıllar sonra bir araya gelen dört arkadaşın geçen süre içinde neler yaptığını anlatan beş öykü yer alıyor. Bir masa etrafında herkesin öyküsünü anlattığı klasik öykü yapılanna da biçimsel bir göndermc olan ikinci bölüm yine yaşamın kıyısına itilmiş yalnızları ve onların inanılınaz yazgılarını anlatıyor. Yapıta adını veren Surdibi'ndcn dc anlaşıJacağı gibi Haliç, Ayvansaray, (A bali, Cîalata gibi istanbuTun eski yöreleri ("Surdibi'nde Çilingir Muhabbeti", "Bıçkın Melck", "Bir Gece Dört Adanı Bir Masada"), bir başka eski verleşim merkezlerinden Kuzgunçuk ("l2n Güzel llkyaz"), Girit Adası ("Özlenen Ateş") dafıa ilk okumada akılda kalan yerler. Bııraları, olaylara çerçeve olmaktan öte, olay kahramanlarının yazgılarıyla örtüşen, onlardan çizciler taşıyan, onlarla özdeşİeşen yanlarıyla, öykünün anlam evrenine doğrudan katılan uzamlar. "Son Düğün" ve "Yara Iştah Kabartır" adlı öykülerin uzamlan coğrafi yön den adlandırümamıştır, ancak uzamsalhğın yine başrolde olduğu öykülerdir. "Son Düğün de göl, "Yara îştah Kabar' Dizster sşilğinde.. OtHEl METİN FINDIKÇI Ot Hızı'yl<ı(Al uyandım bu sabah. Dün akşamdan okudıığum "Ot Hızı"nuı gctirdiği çöl riizgârının kokusu; oturdugum iskemfeye, kitap raflarına, kâğırlara, gıysilerime, odama sinmişti. "Ot Hızı "yla uvandım elimi yiizümü yı kadım, telaşla calışma odasına girdinı. O koku hâlâ odamda duruyor; ayetin vc ç.ölün kokusudıır bu koku, yanılmıyorsam. Ellerimi kokiadım aynı koku, aynanın karşısma gcçip baktım gözlerime, gözlerime dc sinmiş bu koku." Misk elLeylkokusuyla boğıışmakta/ Afrika mihrabının gece sesi: Gerekmiyor/ haşaratın canlanması, çaylaklann gelmesi/ .../ Sözcüklerin yerini de CUMHURİYET KİTAP SAYI 690