25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

0 KURL A R A "Denizlili bir öğretmen çocuğu olarak 1960 ytlında Sürt'te dog'dum. Aydın ortaklar Oğretmen Lisesi'ni ardından da Ankara Hukuk Fakültesini bitirdim. Çankaya Belediyesi' inin 1996 yılında düzenlediği yarışmada 'Çökelez adlı dosyamla öykü dalında birincilik ödülü aldım, Bu dosyam 1997 yılında kitaplaştı. Çeşitli gazete ve dergilerde öykü, şiir, deneme ve köşe yazılanm yayımlandt. 'Dernek Hak ve Özgürlüğü' adında yayımlanmış bir hukuk kitabım bulunuyor. Evliyim, Göksu adında bir kızım, Doruk adında bir oğlum var." Ödüllü çocuk kitabı 'Hayvanat Bahçesinde Bir Gün'ün arkasında böyle anlatmış kendini Eray Karınca. Bu biyografide eksik olan şeylerden biri Eray Karınca'nın biryasa insanı oluşu ve diğer kitaplarının adlan. Eray Karınca'nın 'Çökelez'in hemen ardından yayımladığı, Halkevleri 66. Yıl Öykü Ödülü'nü alan 'Bir Top Sarı Işık' ve bu yıl yayımlanan 'Erken Açan Papatyalar adlı iki öykü kitabı ve 'Deniz Kızı' adını taşıyan bir çocuk kitabı daha var. Karınca, şu sıralar Ankara'da sürdürüyor yargıçlık ve edebi yaşamını. Okuyun Eray Kahnca'nın öykülerini seveceksiniz. Bol kitaplı günler... TURHAN GÜNAY Gülseren Engin bu kez bir romanla çıkıyor okurlannın karşısına. îkinci Dünya Savaşı'ının ilk günlerinde geçen roman, savaşın acılarını dört çocuğun gözünden sunuyor bize. NEVRA BUCAK iilseren Engin, edebiyatımızın pek çok türünde ürünler vermesine karşın 'Cehennemde Bir Ada', yazarın ilk romanı. Romanı okuyup bitirdikten sonra, bana bu ilk sözcüğü haksızlık gibi geldi. Cehennemde Bir Ada, hiç de ilk roman tanımına uymuyor. Proresyonel, sağlam bir kurgu, akıcı, lirik bir dil ve uzun zamandır özlemini çektiğim klasik romanın kendine özgü tadını anımsatan o büyülü atmosfer... Cehennemde Bir Ada, II. Dünya Savaşı'nın ilk aylarında geçiyor. Savaş ve savaşın acıları (içinden, uzak, yakından izleyen) dört çocuğun gözüyle sunuluyor. Çocuk, nerede olursa olsun, her yerde çocuktur. Onlar da savaşın vahşetini yüreklerinde büyükler kadar, belki daha derin duyumsamalarına karşın, yine de içten içe o burukluğu kıran umutsuzluğa düşürmeyen, duygu sömürüsüne izin vermeyen ince bir giz var yapılarında. Bu romana da yansıyor... Ârkadaşfığın, dostluğun, el ele vermenin, dayanışmanın sımsıcak atmosferi duyumsanıyor, savaşın tüm acılarına, acımasızlıklarına karşın. Nicedir unutulan sağlam dostlukların nostaljisi yaşatılıyor, çocuklann katkısıyla romanda. Cehennemde Bir Ada, Italyan asıllı varsıl, kalabalık bir ailenin çocuğu olan Enrico'nun doğumgünü partisiyle baslıyor. Aile, Istanbul'da yaşayan mutluaztnlıklardan. Doğumgünü partisinin tadı, Enrico'nun amcası Bruno nun salona girip, 'Almanlar Polonya'ya girmişler', haberini vermesiyle kaçıyor. "Bu kez gerçekten bomha gibi düşmüştü salona bu sözler. Herkes sustu bir an; sonra hep bir ağızdan bağrışa çağrışa konuşmaya başladılar. Kimi seviniyor, kimi kızıyor, kimi coşkulu, kimi korkulu bağrışıp duruyorlardı. Sara'yla ben ne olduğunu anlayamamıştık. Herkesin neden böyle heyecanlandığını henüz anlayamayacalc kadar küçüktük. Merakla etrafımızdaki kargaşaya bakıyor, bir şeyler çözmeye çalışıyorduk." (s. 14) Enrico'nun dayısı Bruno, Almanya ile birlikte savaşa girmenin yararlarını sayıp döker. Aslında aijedekilerin çoğu îtalya daki Faşist partiyi desteklemektedirler. Yalnızca, Enrico'nun içe dönük bir adam olan Carlo dayısı, annesi ve Enrico'nun 'Mama' dediği babaannesi Mussolini'ye karşıdır. Mama, Duçe'yi içi boş bir kukla olarak görür. "İçi boş ama Italya'ya zararlı bir kukla... Ailenin en büyüğü diye ona karşı çıkmasalar da, gençler Mussolini'nin hayranıydılar. Onun Italyan ırkıyla ilgili yüceltici rikirlerini benimsiyor, dünyayayayılma tutkusunu destekliyorlardı." (s. 14) Romanın, ikinci baş kişisi, Enrico'nun yaşıtı Janusz, (çocukların oirbirleriyle tanıştıktan sonra, Yanuş adını verdikleri) Polonyalı bir ailenin oğlu. Annesi, Yahudi asıllı. Büyük Tiyatro Orkestrası'nda keman çalıyor. Babası, Dışişleri'nde çalışan bir memur. Yanuş, annesiyle babaannesinin birbirlerinden hiç hoşlanmadıklarını, hep uzak durduklannı anlar. Sonra, bunun nedenini bir rastlantı sonucu öğrenir. "Babaannem, bir konuğuyla birlikte terasta oturmuş, kahve içiyordu. Ben de terasa açılan geniş kapının hemen önünde, salonda oynuyordum. Kapı açık olduğu için bütün konuşulanlar duyuluyordu. Babaannem, gelinini yani annemi çekiştiriyordu konuğuna. Onun "Yahudi" oluşunu asla kabullenemediğini anlatıyordu. Çocuklara da "Yahudi" kanı bulaştı diyor, sonra aileye böyle bir gelin getirdiği için oğluna söylenip duruyordu. Ayrıca geluıimin orkestrada keman çalmasına oğ Cehennemde Bir Ada sıkıntısı yaşar. H a 1 d u n' u n annesine genelev işleten Marika yardımcı olur, onu kollar, ona uygun işler bulur. Bir muhallebici dükkânı için su böreği yaptırmak gibi. Paşazade torunu olmasına karşın Cemil'in ailesinin mütevazı yasamları vardır, paşazadeden uzakta kendi hallerinde yaşarlar. Haldun, Cemil'in sınıf arkadaşıdır. Cemil aynı zamanda Enrico'ların komşusudur. Dört çocuğun dostlukları giderek pekişir... Çocuklar zaman zaman sinemaya da giderler. Enrico'nun ağzından dinleyelim: "Asıl film başlamadan önce savaş haberlerini gösteren filmi izledik. Bana kalırsa bu, diğer filmden daha ilginç ve heyecanlıydı. Haber filmi Âlman ve Sovyet ordularının Polonya topraklarında ilerleyişini göstererek başladı. Yanuş, koltuğun ucunda oturmuş, izliyordu perdeyi... ....Kentin neredeyse tümü yıkıntı halindeydi. Bombalar bu yıkıntıları yerle bir ediyor, yangınlar çıkarıyor, alevler gökyüzüne yükseliyordu. Yanuş'a baktım, ağlıyordu." (s. 162163) Romanda, bir donemin dillere destan Beyoğlu'su da yaşatılıyor. Enrico, okul çıkışında kendisini almaya gelen hizmetkâr Ânna'ya pasta yemek istediğini söyler. Böylece ünlü Löbon Pastanesine giderler. "Içeride akşamüzerlerinin olağan kalabalığı vardı. Süslü şapkalar giymiş, yüzlerini puaralamış, ince, yay gibi kaşlı, uzun ok kirpikli, kırmızı dudak boyalı şık hanımla, fötr şapkalı, ütülü pantolonlu, kolaL gömlekli, ipek kravath beyler... salonda parfüm kokusu sigara dumanına karışmış, uçuşuyordu." (s. 150) Yanuş'un annesi iyileşip hastaneden çıkar. Aile, Enrico'nun yalnız yaşayan dayısının evinin üst katına taşınır. Anne, Carlo'nun yardımıyla Pera Palas'ta akşamları keman çalmaya başlar. Daha sonra, Yanuş'un babasının Londra'dan ölüm haberi gelir. Altınlar, Nazilerin eline geçmeden gizîenilmiş, ama baba ölmüştür. Yanuş'un annesi istememesine karşın, ülkesi için casusluk yaptırdmaya zorlanır. Bilgi almak amacıyla Alman Büyükelçiliği'nde üst düzeyde bulunan bir görevlinin metresi olur. Ancak bu duruma fazla dayanamaz. Carlo'nun evlilik teklifini kabul eder, gizlice evlenirler. Ama genç kadın öldürülür. Yanuş, kızkardeşiyle tek başına kalır. Carlo onlara destek olmaya çalışır, zamanla iki erkek birbirlerine güç verip bağlanmaya başlarlar. Cehennemde Bir Ada, Yanuş ve Enrico'nun yakın arkadaşı Sara'nın içimizi acıtan sözleriyle biter. "Biz bir adada yaşıyorduk aslında. Cehennem ateşinin ortasındaki küçücük bir adada, mutluluğu, huzuru, bu mutluluk ve huzurun sahte oİduğunun farkında olmadan yaşıyorduk... Biz o yıl yaşadığımız acılarla birdenbire büyümüş, çocukluğumuzu vakitsiz kaybedivermiştik.Bir yıl değil onlarca yıl yaşlanmıştık sanki. Özellikle savaşın alevlerinden çokça payını alan Yanuş ve Enrico...Onların gözlerine gelip yerleşen hüznü hiçbir şey silemedi. Hiçbir zaman..." • Cehennemde Bir Ada/ Gülseren Engin/ Roman/ Remzi Kılabcvi/ 383 s. SAYFA 3 Çocuk gözüyle savaş G 'Cehennemde Bir Ada', Cüiseren Englnln ilk romanı. Zor günler KITAf» Imtiyaz Sahibi: Çağ Pazarlama Cazete Dergi Kltap Basım ve YayınAŞyi temsilen Cumhuriyet Vakf ı adına llhan Selçuk Yayın Danışmani: Turhan cünay o Sorumlu Müdür Mehmet Sucu Cörsel Yönetmen: Dilek Akıskalıo Baski: Sabah Yayıncılık AŞ o Idare Merkezi: Türkocağı cad. NO: 3941 CağalOğlU, 34 334İStanbul Tel: (212) 512 05 05 ReklamıPubliMedla lum nasıl izin verebiliyor, anlayamıyorum. Bizim gibi bir ailenin gelini çalgıcı... Olacak şey mi bu? Öfkeden kendi kendimi yiyorum, diyerekyakınıyordu. Babaannemin anlattığına göre çok soylu ve zengin bir aileden geliyormuşuz. (s. 23)... Öte yanda annemin ailesi hakkında hiçbir şey bilmiyordum. Onları hiç görmemiştim. "Yahudi" ne demektir, onu bile bilmiyordum; ama konuşmalardan "Yahudi"lerin sevilmediğini, aşağılandığını anlayabiliyordum. Hanna ile bana da "Yahudi" kanı bulaşmış... Bu da ne demekti acaba? Üstümüze başımıza kan bulaşmış mı diye aynada çırılçıpfak incelemiştim bedenimi; ama bulaşık kan filan yoktu. Babaannem yanılıyordu herhalde. Belki de annem bizi her gün yıkadığı için çıkmıştı bulaşan kan. Bunu bir gün babaanneme söylemeye karar verdim. (s. 24) Sonra, Yanuş ve ailesi için zor günler başlar. Almanlar kenti ele geçirmeden bir akşam ansızın trene binip Varşova'dan kaçarlar. Yanuş'un annesi, baoasına ve kardeşlerine haber bile veremez. Bindikleri trende, Nazilerden kaçırdan Polonya altınları vardır. Yanuş'un babası altınların sorumluluğunu üstlenmiştir. Bu tehlikeli yolculuklar yolculuktan sonra, hiç akıllarında yokken, yakalanma korkusuyla Istanbul'a gelmek zorunda kalırlar. Güzel bir rastlantıyla, Enrico'nun Mama'sının Cenova Otel'ine yerleşirler. Böylece, Yanuş ile Enrico'nun arkadaşlıktan öte dostluğa dayanan birliktelikleri başlar. ..Daha sonra, Yanuş'un babasının Londra'ya gitmesi gerekir. Aile ilk kez babasız kalır , Yanuş'un annesi üzüntüsünden hastalanıp hastaneye kaldırılır. Enrico'nun yakın arkadaşı Sara'nın ailesi Yanuş ve kızkardeşi Hanna'yı yanlarına ahrlar. Yanuş, belki de ilk kez orada vatan özlemini ve aynı dili paylaşmanın iç sızlatan büyüsünü yaşar. "Yemekten sonra radyoyu açıp dinlemeye başladı mösyö Naum. Paris radyosu sabaha karşı Varşova radyosundan aldığı bir haberi aynen aktarıyordu. Miralay Lipisky'ninkonuşmasıydıbu. Birden radyoda kendi dilimde konuşan birini duyunca ürperdim. ...Madam Naum, ağlıyordu. HayretIe ona baktım. Lehçe biliyor musunuz? Biz de Polonya kökenliyiz, diye benim dilimde yanıt verdi Madam Naum. I lem çok şaşırmış, hem de sevinmiştim. Birden kendimi ülkemde, akrabalarımın arasındaymış gibi hissettim. Rahatladım." (s. 144145) Sonra, Balkan göçmeni Haldun, paşazade torunıı Cemil... Haldun'da, savaşın zorunluğu nedeniyle annesiyle birlikte Köstence'den geldiği lstanbul'da güç günler geçirip geçim Sllinmeyen hiizün CUMHURİYET KİTAP SAYI 655
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear