25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Tanzimat'tan 21. Yüzvıla Türkive Ekonomisi L. HILALAKGUL azgan'ın kitahı, Osmanlı ekonomisinin bağımlı ve yarısömürgeleşmiş karakterinin açıklanmasıyla başlıyor; ilgili hölümlerde, ekonomiye bu karakteri kazandıran gelişmeler irdeleniyor. Bu bağlamda, Osmanh'yı gelişmiş kapitalist ekonomilere eklemteyen araçlar içinde gösterilen kapitülasyonlar, secbest ticaret sözleşmeleri, dış borçlar ve yabancı sermaye yatırımları ayn başlıklar altında ele alınıyor. Bu başlıklar altında, bir yandan söz konusu araçların büyük devletler tarafından nasıl kullanıldığı anlatdırken diğer yandan da bu araçların kullanılmasıyla birlikte ortaya çıkan sonuçlar tartışılıyor. Kazgan, aynı bölümlerde, Tanzimat Fermanı, Islahat Fermanı, Arazi Kanunnamesi gibi düzenlemelere de dikkat çekerek Osmanlı ülkesinde kurulan sömürü düzeninin hukuksal çerçevesini de sunuyor. Bu bölümlerde anlatılanlar aynı zamanda geleneksel yapılardan kopuşu da gösteriyor. Ancak Kazgan, bu kopuşun, belirli bir bütünsellik içinde olmadığının altını özellikle çiziyor: "Marx'ın kapitalist üretim tarzını benimseyememiş toplumlar için söyledikleri, Osmanlı topraklarında bir açıdan doğrulandı. Eskikurumlarınbirkısmı.geüşmiş Batı kapitalizmine eklemlenme•biçiminde yaşanan bu süreçte ortadan kalkmıştı. Ne tımar zeamet düzeni, ne yeniçeri ocağı, ne para basma yetkisi olan darphane, ne Âhilik ve esnaf loncaları vb. 18001908 arasındaki imparatorluğun en uzun yiizyıhnda ayakta kalabilmişti. Buna karşıhk, aynı ölçüde çağdışı olan diğer bir kısım eski kurumlar, sırf Batı sermayesine hizmet ettiği için dipdiri ayaktayur. Kapitülasyonlar. Aşar Vergisi ve iltizam sistemi, hilafet ve mudakiyet rejimi bunların en dikkate değerolanlarıydı."(l) Profesör Gülten Kazgan'ın kitabının genişletilmiş ikinci baskısı yayımlandı K Prof. Gülten Kazgan'ın Tanzimat'tan 21. Yüzyıla Türkiye Ekonomisi başlıklı kitabının genişletilmiş ikinci baskısı tstanbul Bilgi Üniversitesi yayınları arasında geçen günlerde yayımlandı. Kitap, Birinci Küreselleşmeden îkinci Küreselleşmeye alt başlığıyla Türkiye'nin küreselleşme macerasını 1830'lardan 2000'lere kadar olan süreç içinde inceliyor; Türkiye'nin yaşadığı gelgiti tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyor. arasında paylaştırmaya yönelik olması, ülke topraldarına akan milyonlarca göçmenin yerleştirilmesi, Kurtuluş Savaşı'nı yapmak için yola çıkan kadroyu, başta Mustfa Kemal, 'ulusal ekonomi'nin ne denli önemli olduğunu öğretmişti."(2) Kazgan, Kurtuluş Savaşı'ndaki önder kadronun ıılusal ekonomi bağlamındaki bilincinin ikinci boyutunu ise gözlemlenenlerle açıklıyor. Kazgan'a göre, devrimci kadro, Avrupa'nın uıusallaşmasını, ulus devletler çerçevesinde örgütlenmesini; bir yandan çevre ekonomisini sömürgeleştirirken, diğer yandan kendi ulusal ekonomilerini güçlendirmesini gözlemiş; gözlemlediklerini yaşadıklarına eklemiştir. Kitapta tüm bunlar, devrimci küdronun ulusal ekonomi yönündeki tavrını biçimlendirip güçlendiren öğeler olarak ayrıntılarıyla ele alınıyor. Kitap, Cumhuriyet'i kuran kadronun ulusal ve bağımsız bir ekonomi yaratma yönündeki ilk girişimlerinin anlatılmasıyla sürüyor. Bu girişimler, kapitülasyonlar, imtiyazlı yabancı şirketler, Düyunu Umumiye Idaresi, Osmanlı borçları, Galata Borsası ve Osmanlı Bankası'nın merkez bankası olma ayncalığı üzerinde yapılan tasfiye kapsamında inceleniyor. Ardından önder kadronun Müslüman Türk girişimci yaratma çabalarını irdelenirken bu çerçcve içinde, îzmir îktisat Kongresi'ne, MüslümanTürk girişimciye destek vermek amacıyla kurulan bankalara ve Teşviki Sanayi Kanunu'na dikkat çekiliyor. Sonra da bu politikanın 1930'larla birlikte iflası ve devletçiliğin doğuşu açıklanıp; devletçilik ve planlama genç Cumhuriyet'in ekonomi politikalarının temeli olarak ilgili bölümlerde açıklanıyor. Kitabın izleyen bölümlerinde yeni ekonomi politikalarına uygun kurumlann ve hukuksal çerçevenin oluşturulmasını anlatan Kazgan, genç Cumhuriyet'in, tarımda yeniden yapılanınaya ve gelişme için de sanayileşmeye yöneldiğine işaret ediyor. Kazgan, tarımda yeniden yapılanmanın önemli dönüşüm noktalarını, Aşar Vergisi'nin kaldırılması, Ziraat Bankası, Devlet Su Işleri ve Toprak Mahsulleri Ofisi'nin kurulması, Çirtçiyi Topraklandırma Kanunu'nun çıkarüması, Zirai Donatım Kurumu'nun örgütlenmesi ve Köy Enstitüleri projesinin yaşama geçirilmesi olarak gösteriyor. Içe uönük (ithal ikameci) sanayileşmenin Delkemiğiniyse Kamu îktisadi Teşebbüsleri (KÎT) oluşturuyor. Kazgan'a göre KÎT'ler, elektrilc enerjisi üretiminden sulamaya, ulaştırmadan Tekel ürünlerine, haberleşmeden tarımda zamanla artan sayıda ürünün pazarlanmasına, bazılarının işlenerek tüketiciye sunulmasına, yeraltı kaynaklannın ve ormanların işlenmesinden bankacılığa kadar uzanan bir alanda, ekonominin gelişmesini, kendi içinde bütünleşmesini ve üretiminin artamısını sağlıyor. Kazgan'ın son derece açık bir biçimde gösterdiği gibi, Cumhuriyet'i kuran kadro, Osmanlı'nın yarısömürgeleşmiş ekonomisine tepki olarak, ekonomik bağımsızlığı hedeı almış; bu süreç içinde bir yandan yarı sömürgeleşmeyi yaratan unsurları temisdemiş; diğer yandan da ekonomiyi ulusallaştınp bütünleştirerek kendi ayaklan üzerincıe durabilen bir duruma getirmiştir. Bu yeni toplumsal değişimin ekonomik boyutunun, siyasal ve sosyal boyudarı besleyen, onlara temel hazırlayan, başarısıdır. Kazgan, bu başanyı, çahşmasında kullandığı sayısal verilerle de destekjiyor. Tarımda ve sanayide (İkinci Dünya Savaşı yıllan ve onu izleyen birkaç yıl dısında) olağanüstü gelişme hızlan yakalanmış, kişi başına yıllık ortalama gelır artışı (İkinci Dünya Savaşı ve 1929 bunalımı yılları dıW ™ şında) yüzde 10'lara varmıştır. ^Nt Ithalatın gayri safi milli hasıİ£ ' laya (GSMH) oranının yüzde *H 15'lerden yüzde 7'lere çekilmesi, dış ticaret fazlası elde edilmesi, yatırımlann GS MH'ye oranının yükseltilmesi, fiyat istikrarının sağlanması da benzer bir biçimde Cumhuriyet dönemi ekonomi politikalannın başarısını yansıtan göstergelerdir. Kazgan, kıtabında, Tanzimat'la birlikte başlayan sürcci anlattıktan sonra, bağımlı yarısörnürgeleşmiş Osmanlı ekonomisinin tasüyesi sürecini ele alıyor. Bu tasfiyenin ilk adımlarının I. Dünya Savaşı öncesinde ve savaş yıllarında atıldığına dikkat çeken Kazgan, bu kapsamda yerli malı kullanma kampanyalarını, şirketleşerek sanayileşme girişimlerini, ulusal bankacılık nareketinin başlatılmasını, 'milli' burjuva yetiştirme çabalarını, azınkk ve yabancı tüccarların tekelci gücünü kırma deneyimlerini açıklıyor. Bu açıklamalarının sonunda, yitirilen savaşın yaşananları anlamsız kıldığını belirten Kazgan, Osmanlı'nın olumsuz ekonomik mirasjnı bütünüyle tasfiye edip, bağımsız ulusal ekonomiyi kurmanın Mustafa Kemal ve kadrosunun nasip olacağını işaret ediyor. Bu bağlamda Kazgan, her şeyden önce, Türk Devrimi'ni sürükleyen önder kadronun (devrimci kadro) ulusal ekonomi bağlamındaki bilincine değiniyor. Bu bilincin iki boyutlu olduğunu belirten Kazgan, birinci boyutun yaşayarak öğrenildığini aktardıktan sonra şunları saptıyor: "Osmanlı'nın yarı sömürgeleşmiş ekonomisinin acı deneyimi; I. Dünya Savaşı'nın darlıklankıtlıkları ve sıkıntılan, Ittihat ve Terakki hükümetinin milli tüccar milli ekonomi yaratma çabalarının bıraktığı miras; Sevr Andaşması'nın getirdiği toprak kaybı ve slyasal egemenlik haklarının kısıtlanması yanında bütün uğraşının ekonomi alanında Osmanlı'nın sahip olduğu olanakları galip devleder SAYFA 1 2 Kurtuluş Savaşı Culten Kazgan kltabında. her şeyden Once, Türk Devrimi'ni sürükleyen önder kadronun ulusal ekonomi bağlamındaki bilincine de deOlnlyor. Kazgan, kitabının daha sonraki bölümlerinde, devletçiliğin tasfiyesi sürecini ele alıp, Türkiye ekonomisinin içine Devletçiliğin Tastlyeslnden 24 OcaK Kararları'na girdiği yeni dönemi tasvir ediyor. Çizilen bu çerçeve içinde, 19471975 arası yıllar denetimli sermaye ithaliyle uluslararası ekonomiye katılma, 19751979 arası yıllarsa serbest sermaye ithaline geçiş denemesi ve borç krizi başlıkları altında irdeleniyor. Kitap, 1980'li ve 199O'lı yıllarda Türkiye ekonomisinin incelenmesiyle sürüyor. Kazgan, devletçiliğin tasfiyesini ele aldığı bölümlerde, ilk olarak, 1948 yılında toplanan II. îktisat Kongresi'ne dikkat çekiyor. Türkiye'nin gelişme koşullarının tartışıldığı bu Kongrede, devletçiliğin tasfiyesinin ve yabancı sermayeye açılmanın gündeme getirildiğini vurgulayan Kazgan, bu görüşlerin aynı zamanda dış çevreler tarafından da paylaşıldığının altını özellikle çiziyor: "1948 îktisat Kongresi'nde belirtilen bu görüşler. 1946'da ÂBD'nin yardım yapıp yapmama kararını almak için I'ürkiye ye yolladığı (Standart Fetrol $irketi'nin bir temsilcisi olan) Max ITıornburg'un raporundaki görüşlerle tam çakışıyordu. Devletçiliğin daraltılması, ağır sanayiden vazgeçilme, yabancı sermayeye açılma ve eşit haklar tanıma, bu çakışmanın temel noktalarıydı. Benzer görüşler, 1950'de Türkiye'ye gelen Dünya Bankası heyetininhazırladığıveheyetbaşkanı Barker'in adıyla anılan raporda tekrarlanmıştı. Türkiye, buna göre, sanayileşme hedefinden vazgeçemeyecektir; ama tarıma öncelik vermeli, devletçiliği tasfiye etmeli ve yabancı sermayeyi teşvik etmelidir."(3) Bu tespitlerin ardında, Türkiye'nin devletçiliği tasfiye ve yabancı sermayeye açılma öyküsünü ayrıntılarıyla anlatan Kazgan, öykünün sonunu 1958 yılında alınan moratoryum kararı çerçevesinde inceliyor. Kazgan, moratoryum Kararının ardından Türkiye'nin 1970'lerin ortasına kadar sürecek, planlı kalkınmanın uygulandığı yeni bir dönemin içine girdiğini belirtip, bu dönem içinde Türkiye'nin uluslararası ekonomiye, serbest piyasa ekonomisine geçerek katılmayı gündeme getirmediğini vurguluyor. Ayrıca Kazgan, bu dönemin 1974 yılıyla birlikte kapandığını belirterek I. Petrol Krizi'ni, Kıbrıs Barış Harekâtı'nı izleyen ABD'nin silah ambargosunu ve Batı Avrupa ülkelerinin uyguladığı üstü kapalı ambargoyu bu kapanışı belirleyen önemli etkenler olarak gösterivor. Kitabın izleyen bölümlerinde, 19741980 arası dönemde Türkiye ekonomisinin içine düştüğü borç krizi; bu krizin üzerine binen II. Petrol Krizi ve tüm bunların sonucunda varılan 24 Ocak Kararları ele alınıyor. Kitapta, 24 Ocak Kararları'nın 1947'de başlayan yabancı sermayeye açılma sürecinin en son halkalarından olduğu aynntılı biçimde anlatılıyor: "îktidardakı Demirel hükümeti ve Başbakanlık Müsteşarı Turgut Özal, bir yandan krizi atlatabilmeyi sağlayacak kredileri IMF ve Dünya Bankası'ndan alıp, IMF onayının izleyecek OECD ve îslam Kalkınma Bankası kredilerine ulaşabilmek; bir yandan dünyada artan reel faiz hedefleri ve daralan piyasaların kısıtlarını aşmak ve komşularda doğan olanaklan değerlendirebümek için bir 'ekonomi politikalarr paketi hazırladılar. Bu paket, temelde, IMF onayını alabileceği kesin olan, ekonomiyi serbestleştirme yolunda politika araçlarından olıışuyordu. Ancak bunların birçoğunun yurtiçinde ve yurtdışında iş yapan girişimcilerin de isteklerini yansıttığına Kuşku yoktu. 24 Ocak 1980 paketi diye anılan bu politikalarpaketi, IMF ve Dünya Bankası yanında Türkiye'deki iş dünyasının da desteğini alK İ T A P SAYI 639 C U M H U R İ Y E T
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear