27 Eylül 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Cemile bunu kendisinı kandırmayacak kadar doğal oimasına mı borçlu? Başlangıçta birlikteymiş, iyi anlaşıyormuş gibi görünürler, bir ölçüde iş birliği de yaparlar. Ama bence ikisini birbirinden ayırmak gerekir. Tokatlı Müslüm bilek ve para gücüyle çevresinde egemenlik kurup varlığını çoğaltmak için ner şeyi yapabilen bir kişidir, gecekondu üzerinegecekondu diker, bu arada, Yusuf Aksu'nun servetine konmanın yollarını arar. Orucunu tuttuğuna, cıımalarını kıldığına gore, hicbir biçimde Tanrı'dan korkmasına gerek olmadığını söyleyebilecek kadar da çağdaştır. Sivash Cemile'yse, karşımıza ilk çıktığında, içinde bulunduğu durumu aramamış, nicekötü serııvenin ardından, bu duruma düşürülmüştür. Doğduğu yere bir daha dönmemeye yemin etmiş oimasına karşın, köklerine ve diline fazlasıyla bağh, açık sözlü, sevecen ve cömert bir kadındır. Romanın bir baska önemli kişisi olan Bayram Beyaz'la ilk başbaşa konuşmasında sezmeye başlarız bunu. Ama, Bayram Beyaz'la evlenip Yusuf Aksu'yla yakınlık kurduktan sonra, tüm sevecenliği ve tüm içtenliğiyle üstüne titremeye başlar onun, bir tiir ana işlevi yüklenerek sağlığından seçmesi gereken kadına varıncaya kadar her şeyiyle ilgilenir. Bir de, doğallığının, daha iyisi, doğaya daha yakın olan köklü Anadolu ekıninden gelrnesinin sonucu olarak, dolaylı bir biçimde eğitir, yetiştirir onu, dil konusunda gerçeğe ulaşmasını da gene o sağlar. Kısacası, Erkek Cemile, tüm kısırlığına karşın, kocaman kolları ve kocaman bedeniyle, Anadolulu bir ana tanrıçadır. Yusuf Aksu'nun ıçını açabılaıfı tek kışı Beşına Murat adındakı delıkanlı Beşına Murat 'tn YusufAksu'ya Dostoyevskı'den söz etmest, Dostoyevskı'nın ronıan kahramanlarının yalan söylerken bile ne kadar gerçek olduklarını \oylemest bosuna deStl Yalan'ı her okuyan ktstde bunun farhlt yanumalart olacakttr, ancak ben yazar Tah\ın Yücel'ın bu örnefcı seçmesının ncdcnını merak ettını Konuyu biraz daha geriden alalım. Yusuf Aksu, yaşam serüveninin son yıllarında, ikide bir, yalanın ne olduğunu anlamaya, kendi yaşamına da gölge düşüren bu sapmanın türlerini, belirim bica alanında, uluslararası önemi olan bir dilbilimci ve göstergebilimcidir. Işte bu bilim alanlarındaki engin bilgi birikimini yazınsal öğelerle harmanlar Yusuf Aksu aracılığıyla. Dil konusundaki önyargılar, yanlıs bilgiler, yüzeysel değerlendırmeler; okuryazar takımının saflığı, çıkarcılığı, ikiyüzlülüğü; işadamlarının görgüsüzce görkem ve ün düşkünlüğü; basının bilgisiz, özensiz durumu, kısacası insanımızın ve toplumumuzun yozlaşmış yanları, okurun beynini aydınlatan kara bir mizahla sergilenir. "Olmak" yerine "görünmek" öne çıkınca, tüm değerlerin alt üst edildiği bir ortam içine düşmüştür roman kahramanları. "Ünlü" ve "etkin" insanlarhep "görünmek"le yani yüzeysellik, yapaylıkla yetinir. "Doğru" ve "yanlıs"; "yalan" ve "gizem" ikıli karşıtlıklarında "doğru"lar gizlenir. Kimi zaman "var olan" ama "görünmeyen" öğeler bir "giz"ebürünür; "görünen" ama "varolmayan" ise "yalan" düzlemine yerleşir romanda. Ancak, genellikle kent kökenli insanların içinde bulunduğu bu karanlıkta, kendine özgü anlatunıyla her zaman doğruları söyleyen, sorunlara çözüm üreten, eğitimsiz oimasına karşın, temiz yürekli Anadolu insanına özgü sağduyuyla gerçekleri gören, tutarsız ve yersiz davranışlara tepki göstermekten çekinmeyen, "îstanbul ve Anadolu kırması kılığı ve bol giysisinin altından bile kendilerini belli eden kocaman göğüsleriyle görkemli bir tarihöncesi heykelini" (s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 639 TahsinYücei,OrhanKemalÖdülünuNurlyeöğutçu'denaiırktı.. Yalana lllşkin gödemler çimlerini öğrenmeye çalışır. Sözlükler, ansiklopedıler karıştırır, hiçbiri sorularına doğru dürüst bir yanıt getirmez. Dostlarından biri, romanın en sık karşılaştığımız kişilerinden Prof. Dr. Osman Nuri Balcı, ona JeanJacques Rousseau'nun Yalnız Gezenin Düşlemleri'nin dördüncü bölümünü okumasını salık verir. Rousseau'nun ünlü yapıtının bu böliimünde yalan konusunda gerçekten çok ilginç gözlemler vardır. Yusuf Aksu da sık sık veniden döner Rousseau'nun valana ılişkin gözlemlerine, kimi zaman kızıp başkaldırır, kimi zaman yalan gerçeğini kavrar gibi olur. Bu arada, her geçen gün, kendi yaşamında yalanın payının düşündüğünden çok daha fazla olduğunu görür: arkadaşı diye bildiği Yunus kardeşi, arkadaşının babası diye bildiği Enis bey kendisinin de babası olabilîr, annesinin bile kendi annesi olduğu kıışkuludur, kimliği yalan ve gerçeğin karışıınındanoluşan oirsisebürünmüştür. Kuramının da yanlıs olduğunu anlamıştır, ama çevresindeKİler bunu kimseye açmamasını, yalanı sürdürmesini isterler. îşte bu sırada, gizemli dostu Beşinci Murat kendisine Dostoyevski'nin romanlarını okumasını salık verir. Daha sonra, o güne kadar Robinson Crusoe dışında tek roman okumamış olan Yusuf Aksu'ya Dostoyevski'nin yalancılarla dolup taşan Budala'da, Cinler'de ve öteki romanlarında yalanı nasıl canevinden yakaladığını, başka birçok şeyler 486) andıran, kimliğini yitirmemiş Erkek Cemile, bir umut ışığı olarak parlıyor. Tahsin Yücel'in, Söylemlerin Içinden, Salaklık Üstüne Deneme gibi inceleme yapıtlarında vurgulanan, toplumumuzun gündelik yaşamına, ülkede neredeyse bütün kurum ve kişilere egemen olan "...gibi görünmek" hastalığının kurmaca düzlemde, yazınsal boyutta, irdelenmesidir Yalan. Çağdaş eleştiri anlayişında, bir yazınsal yapıt incelenirken göz önünae bulundurulan en temel ölçütlerin başında "metin içi tutarlılık" eelir. Başka bir deyişle, yapıtta yer alan ner kişinin, anlatılan her olayın, kişilere Uişkİn her özelliğin bir işlev üstlenmesi gerekir. Eklenmesi ya da çıkarılması bütünde bir değişikliğe yol açmayan bilgiler, gereksiz gevezelikler o metnin tutarldığını bozar. Tahsin Yücel'in Yalan'ına bu açıdan balcıldığında da, tutarlı bir bütünlük, her öğenin vazgeçilmez bir işlev üstlendiği sağlam bir yapı çıkar karşımıza. Biçimsel düzlemde, romanın okunmasına hız katan ve yapıttan büyük bir tat alınmasını sağlayan Daşlıca özellik de, işlevsiz hiçbir fazlalığın bulunmadığı bu sağlam yapıdır kuşkusuz. Ama, siz bu satırların yazarına da inanmayın. Ne de olsa, o da Tahsin Yücel'in eskı bir çömezidir. En iyisi, Yalan'ı alıp kendiniz okuyun. Doğrudan yapacağınız gözlemlerle, daha nice güzellikleri ortaya çıkarın. • arasında, gerçeğin yolunu nasıl gösterdığini anlatmaya çalışır. Böylece, denilebilir ki, Yalan'ın sonunda, yazının aydınlatıcı, kurtarıcı ışığı belirir. Yusuf Aksu'nun tümyaşamınıansiklopedivesözlüklerle geçirmiş olduğu düşünülünce, en sonunda Dostoyevski'nin Budala'sına gelmesi, dolaylı biçimde bile olsa, bir tür bildiri niteliği kazanır. Aynı zamanda, özel olarak Dostoyevski'ye, genel olarak da yazın sanatına bir saygı sunuştur o sayfalar. Dostoyevski benim en sevdiğim romancılar arasındadır; bu arada, yazının da, hem okur, hem yazar için, kendine özgü bir bilgi alanı, bir görme, öğrenme, yaşamı tanıma yolu olduğunu düşunürüm. Yazının yalanı bile gerçeğe ulaşma yolunda bir çabadır. Ama r>en daha şimdiden Yalan dan uzaklaşmaya, ona bir yabancı gibi, dışarıdan bakmaya başladım. Öyle görünüyor Yalan gibi çok yönlü ve çok katmanlı bir yapıtıyazıntmıza kazandırdığınız için sıze teşekkür edtyorum Bundan sonra neler hazırltyorsunuz, sevgili Tahsin Yücel? Yine bir roman mı, yoksa öyküler mi? Ben teşekkür ederim. Övgü Cemil Kavukçu gibi usta bir yazardan gelince, ister istemez koltuklarını kabartıyor insanın. "Çokyönlü ve çok kapsamlı" sözü de bana Ândre Gide'in roman anlaşını anımsattı birden. Öyle sanıyorum benim yazdıklarım içinde onun roman anlayışına en çok uyan romanım Yalan. Sanırım, ben de yaşam dilimlerini tek bir yönde değil, değişik yönlerde kestim. Bir de, Gide roman olarak nitelediği tek anlatısı Kalpazanlar'ı "Caloub'u çok merak ediyorum ", diye bıtirir, böylece romanın daha bitmediğıni, hatta hiçbir zaman da bitemeyeceğini, kısacası bir "açık" roman karşısında bulunduğumuzu sezdirmek ister. Geçen gün, küçük kızım " Arkası ne zaman gelecek?" diye sorunca, Yalan'ın da bitme diğinin ayrımına vardım: romanın sopunda, birdenbıre ortaya çıkan bir Bav ram Sarı son noktayı geçersiz kılıyorJu bir bakıma. Tasarılara gelince, hazırlanmakta olan roman ve öykülerden sözetmek benim yaşrmda biraz aykırı geliyor insana. Ancak, alışmışız bir kez, işin içine yalnızca nicelik değil, nitelik de girdiğinden olacak, "Bu kadarı yeter Dana!" diyemiyor, hep yeni bir şeyler üzerinde çaüşıyoruz. Geçen yıl, yaz tatilinde, dana Yalan'ı bitirmeden, nerdeyse yarılamış olduğum bir roman var; yaşam izin verirse, onu bir bitireyim diyorum. Bir başka romanın kişileri ve oluntuları da şimdiden kafama üşüşmeye başladı, not alıp duruyorum. Bu arada, dosyalarımda, bir sürü öykü tasarısı var. Umarım, bir bölümünü yazanm; en güzeli de sonuncusu olur. • E Yalan/ Tahsin Yücel/Roman/Can ytnlan/ Mart 2002/ 576 Ya Bir Ada Hikayesi nın ıkıncı kıtabı armmmn Su İçtiği'nAen bir bölüm AdamÖykü'de
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear