25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Kapak konusunun devamı. arasındakı tüşkıyı aydınlattıgı yere bakulım. Âşık Hikâyeleri'ni tanıtırken Rus Biçimcileri'nden Northrop Frve ve LcviStrauss'a değin kııramsal incelemeleri ve romans türünün örneklerini genelde romans ve roman, özelde Âşık Hikâyeleri ile ilk romanlarımız çerçevesinde sunar. Ahmet Mithat Efendi ve Samigaşazade Sezai gibi ilk romaneılarımızın Aşık Hikâyeleri'nden yararlanmalarının yanı sıru, Daphnis Kai Khloe gibi Batı romanslarını da çevirecek kadar bu türe ilgi dııymuş olduklarını gösterir. Genel romans türü içinde Âşık Hikâyeleri'nin bizim geleneğimizde nasıl kurumsallaştığını sosyolojik saptamalarla belirttikten sonra, bu hikâyelerin nasıl ilk romanlanmı/.ın gizli yapılarını oluşturduğunu yakın okuma yöntemiyle sergiler. Berna Moran'ın kuramsal yetkinliğini ve karşılaştırmacı yöntemini birleştirerek Türk romanının önemli saydığı ömeklerini sistematik bir okumaya tabi tutar. Dahası Berna Moran okumalarına mümkün olduğunca çıplak bir gözle baş•" lardı. Mümkün olduğunca diyorum çünkü hiçbir eleştirmen birikimini ve eski u k l l l l i a l u i U U lîillltlylV. UllUlUp, Z.Îİ11Iİ11İ ıu bıtla rasayA dönüştürüp başlayamaz okumava. Ama, metni çözümleme yöntemini, kendisine, gene metnin dikte etmesini bekleyerek okumayı kastediyorum. Türk Romamna Eleştirel Bir Bakış'ın ikinci cildinin yayımlanışı vesilesiyle Mürşit Balabanlılar ile yaptığı bir söyleşide şöyle demişti: " Yanlış anlaşılmasın, ne bi rinci, ne ikinci ciltte ilk önce sorunsalı saptayıp, sonra kitaba alacağım romanları seçmedim. Önemli gördüğüm ve Türk edebiyatının zirveleri sayılan vapıtları incelediğimde, çoğunda ortak bir sorunsal ve bundan kaynaklanan özellikler saptadım."(3) Berna Moran'ın Kuvucaklı Yusuf incelemesine bakalım. ilk okumada, metin eleştirmenin dikkatin bazı karşıtlıklarda yoğunlaşmaya çekmiştir. Bu karşıtlıklar şehir/doğa, yapay insan/doğal insan, yozlaşmışlık/masumiyet, şehvet/aşk karşıtlıklarıdır. Karşıtlıkların biri diğerine yeğlenir hep ve Berna Moran gösterir ki bu karşıtlıkların hepsi bir ana îormülle soy lıı vahşi/uygar dünya karşıtlığına indirgenebilir. Bu elbette yapısalcı bir okumaoır; D . M '... J.. W^.1.L V.. suf a "şimdi bu kitaba bir yapısalcı okuma yöntemi uygulayayım" diye başlamadığı açıktır. İkinci aşamada Berna Moran Kuvucaklı Yusııf'un öyküsünü bir yandan pastoral, hatta Arkadyen geleneklerin bağlamına otıırtarak, diğer yandan da Rousseau'nun vahşi soylu imgesine gönderme yaparak, dünya edebiyatı çerçevesinde de evrenselleştirir. tşte bu tür bir okuma Kuyucaklı Yusuf un yerel ve evrensel arasında aldığı yeri belirleyen bir okumadır. Yukarıda saydıklarım, Berna Moran'ın Türk romamna "eleştirel" yaklaşımını sergileyen üç cildinin Türkiye'de roman eleştirisinde bir dönüm noktası oluşturmasının yalnızca birkaç nedenidir." (*) Prof. Dr. Bilgi Üniversitesi. (1) Claudio Guillen,The Oıallenge of Comprative Literature (Cambridge, Mass., 1993), s. 5. (2) Aynı eser, s. 21. (3) Cumhuriyet Kitap, s. 29, ss. 67. BERNA MORAN romanına eleştirel bir bakış 1 Edebiyat Kuramları ve Eleştirileri/ Berna Moran/ l/rtişinı Yaymları/ İ52 t BERNA MORAN Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 1/ Berna Moran/ Hclı^ın/ Yaymları/ W()\ Türk romamna eleştirel bir bakış Türk romanana eleştirel bir bakıs j !•*«! VıtyMİ'tı BernaMoran ZEYNEP ERGUN * erna Moran'ı tanıdığımda Boğaziçi Üniversitesi'nue öğrenciydim. Aradan uzun yıllar geçti ama, o yıllarda arda kalan anılarımdan biri Berna Bey'in, Boğaz'a ve ağaçlara bakan bir derslikte, pencerenin önünde, bize John Donne'ın şiirlerini okuyuşudur. Şiirin öncelikle ses ve söz olduğunu, sözcüklerdeki uyumun duyulmasını ve müziğin hissedilmesinin anlamı kavramak için vazgeçilmek olduğunu sanırım o zaman anlamıştım: Berna Bey çok güzel şiir okurdu. Şimdi Donne'ın sonelerini ben öğretiyorum Istanbul Üniversitesi'nde, Edebiyat Fakültesi'nin amfilerinden birinde. Kullandığım şiir kitabı, yıllar önce Berna Bey bu şiirleri bizimle okurken ve çözümlerken söylediklerini not ettiğim kitap. Çok eskiai, yaprakları kuruau, birbirinden ayrıldı. Kımi zaman," Artık kendime yeni bir Donne kitabı alsam" diye söylenirim. Ama her yıl "Metafizik Şiir" dersinde, "The Good Morrow"yu, "A Valediction: Forbidding Mourning"i okumaya ve okutmaya geldiğinde, kendi notlarımın yanı sıra Berna Moran'ın sözlerini de bulurum şiirin kenarlarında yazılı. Berna Moran'a sessiz ve minnettar bir selam gönderirim. Yalnızca şiir okumuyordu, ders vermiyordu elhet Berna Moran. Hem Ingiliz edebiyatına, hem de Türk yazınına önemli katkılarda bulundu, günümüzde de okunan, okunması gereken kitaplar yazdı. Üç ciltlik Türk Romamna Eleştirel Bir Bakışi 1), özellikle çağdaş eleştiri kuramlarının bizim metinlerimize uygulanması açısından ilklerden biridir. Moran'ın Türk Romamna Eleştirel Bir Baktş'ta kullandığı yöntemi anlamak için, Kalıcılığı yakalamış bir bilim adamı Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 2/ Berna Moran/ Hettşım Yaymları/ İ2H s. Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 3/ Berna Moran/ tletışım Yayınları/IÎHs. Berna Moran'a Armağan Türk Edebiyatına Eleştirel Bir Bakış/ llazırlayanlar: Nazan Aksoy, Biilcnl Aksoy/ llettşim Yaymları/ 26h. I Hl I I \ \ llOHlVt LHMU.H B onun daha önce yazdığı bir yapıtına, Edebiyat Kııramları ve Ele$tırı(2) kitabına bakmak gerekir. Edebiyat Kuramları ve Eleştiri, yazarınA "Önsöz"ünde belirttiği gibi, Istanbul Üniversitesi'nde, Ingiliz Dili ve Edebiyatı Kürsüsü'nde verdiği "Eleştiri" derslerinin(3) kitaplaştırılmış bir biçimidir. Berna Moran Edebiyat Kuramları ve Eleştiri ile edebiyatla ilgisi profesyonel olan ya da olmayan herkese çok değerli bir katbda bulunmaktadır. Âziz Nesin'in arka kapakta yazdığı gibi, " ...bildiğimiz edebiyat kuramlarını, eleştiri yöntemlerini yetkin bir sistematikle sunulmuş olarak bu kitapta buluyoruz."(4) Edebiyat Kuramları ve Eleştiri, îstanbul Üniversitesi, îngiliz Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı'nda, eleştiri derslerinde okutulan kitaplar arasında, aradan neredeyse otuz yıl geçmiş olmasına karşın yine yer almaktadır. 1978'den bu yana yazın eleştirisi akımlarında gelişmeler yaşanmış, yeni ve değişik sesler duyulmuş olsa da, Berna Moran'ın kitabı, içerik olarak da, sunduğu yöntem ve bakış açısı bağlamında da güncelliğini yitirmemiştir. Türk Romamna Eleştirel Bir Bakış ta ise Berna Moran, Batı yazını değerlendirilirken eleştirmenlerin ve kuramcıların kullandıkları yöntemleri, belirli bir bütünsellik içinae Türk romanına uygular. Türk Romamna Eleştirel Bir Baktş'm ilk cildinde Berna Moran, Türk romanının kökenlerini, örneğin evrensel bir tür olarak romansla da benzeşen yanları olan Doğu'ya özgü âşık öyküleriyle bağlantısını, Batı yazınına öykünüşün etkilerini, bu ikilemin ve karşıtlığın romanın içeriğinde ve kurgusunda oluşturduğu içsel çatışmaları ve türün ilk örnekleriyle ortaya çıkışını, başlangıcından 1950'lere dek inceler.(5) Ahmet Mithat'tan başlayarak Ahmet Hamdi Tanpınar'a dek uzanan bir çizgide gehşhnin tik zamanlarında roman metinlerinin bilimsel bir çözümlemesini yapar. Birinci cilt kapsamına aldığı romanlara topluca baktığında romanın bu evrede geçirdiği süreç içinde belirgin bir süreklılik olduğunu saptar. Berna Moran'ın gözlemlerine göre Türk romanı bu yıllarda iki ana çizgide ilerlemektedir: "Birinci çizgiyi, bir düşünce kalıbına dökülen, toplum Türk romanının kökenleri sal sorıınlara dönük romanlar; ikinci çizgiyi bireyler arası ilişkiye ve dolayısıyla bireyin iç dünyasına dönük dramatik romanlar oluşturur. "(6) Moran'a göre, her iki eğilime dayalı romanların ardında vatan belli başlı dürtü, Cumhuriyet ilkelerinin yaşama geçirilmesi nedeniyle topluma yansıyan Batılılaşma süreci içinae ortaya çıkan kimlik sorunsalıdır. Karşıt görünen iki ivme, hem toplumsal, hem de kişisel yaşamı anlatmak, gelecekteki modeli saptamak için Doğu'ya bakış ya da Batı'ya yönelis arasında kendini bir seçim kavşağında bulan roman yazarı, bu sorunsala, toplumsal durumu irdeleyen romanda da, kişisel ilişkilere ağırlık veren yapıtlarda da yanıt bulmak ve kendi durduğu noktayı belirlemek zorundadır. Bu zorunluluk, özellikle toplumcu romanda kurgunun ve betimlenen karakterin oluşmasında belirleyici olur. Biraz da Türk yazın geleneklerinin ve kökenlerinin etkisiyle, yaratılan karakter, anlatının belkemiğini oluşturan kurgusal olaylar ve anlatıcı öğesi bir bakıma alegorik boyutlar üstlenir. "Karaktere bu yaklaşım, onun bir birey olarak kendine özgü yönünü değil, romanı anlamlandırmaya yardımcı olacak temsil edici yönünü vurgulamaya iter yazarı."(7) Yazarın öncefikli sorunu düşüncesini açımlamak ve doğruluğunu kanıtlamak olduğundan, yaratılan kurmaca, yazarın tararolduğu bir tartışmanın sürdurüldüğü alan durumuna indirgenir. Ağırlıklı ilgi alanı bireyin psikolojik çözümlemesi olan romanlarda, karakterin ve olay kurgusunun soyut bir kavramın ya da düşüncenin somutlaştırılması konumuna indirgenmesi, simgeleştirilmesi gerekmez. Önemli olan yansıtılan bireysel dramdır. Romancının önünde, Batı yazınında gördüğü örnekler de vardır nasılsa. Ancak, Madame Bonin, belli bir zaman diliminin kişisi olmasında yatar. Fransız romantik dramının, Ea Reine Margot'nun ya da La Dame aux Camelias'nm romantik kahramanlarına öykünen bireylerin ise, uyarlama ne denli başarılı olursa olsun, yirminci yüzyıl başı Türkiye'sinde yaşatılmaya çalışılması romana ancak darbe vurur. Yaratılan karakter ve dolayısıyla "~r 1 rfnK 1 I>II1!XM\\ M ı>ı mt ı KİH IIUII) karakterin yaşadığı sorunsal, Türk okuruna yabancılaşır, roman gerçeklikten uzaklaşır. Bu tür Türk romanlarında önemli bireksiklik vardır: "... bu romanlar, yaşamın öteki değerleri hakkında önemli şeyler söyleyen romanlar arasına girmez. '(8) Burada da amaç tek yönlü olduğundan roman kısıtlı ve kısıtlayıcı bir nitelik üstlenir, evrenselliğini yitirir. Betimlenen karakterler ülke gerçekliğinden, yaşanan değişim sürecinin etkilerinden soyutlanmış durumda, bir toplumsal boşlukta varlıklarını sürdürür biçimde yansıtıldıklarından, bu tür romanlar, usta bir yazarın elinden çıkmış olsalar bile, ancak kişisel bir tat verirler, estetik nitelikleriyle sınırlı kalırlar. Estetetizm akımının simgesi Oscar Wilde'ın, 'sanat, sanat içindir' sınırlamasını zorlaması, toplumsalcılığa yönelmesi, sanat yapıtının sanal bir boşluk içinde varlığını sürdürememesınden kaynaklanır. Berna Moran için bu dönem yazınında her iki sorunsalı birlikte ele alan, hem toplumsal gerçekliğin yarattığı ikilemli kimlik çatışması sorunsalına, hem de bu artalan içinde bireyin konumuna betimleyici bir çözümleme getiren yazar Ahmet Hamdi Tanpınar olur. Tanpınar, Huzur romanıyla iki çizgiyi birbirlerinden ayıran sınırı aşarak insan sorunsalının bütünlüğüne yönelir:" lluzur un üstünlüğü, biraz da yazarın Mümtaz'ı hem bir birey olarak işlemesinden, ama aynı zamanua bu bireyin düştüğü çıkmaza toplumsal bir nitelik vererek romana, birinci çizgide bulamadığımız bir anlam karabiknesinden gelmiyor mu? Tanpınar için roman her şeyden önce, bir sanat yapıtıdır ama, ciddi bir sorunu olan sanat yapıtı."(9) İkinci cilt, Sabahattin Ali'den Yusuf Atdgan'a kadar uzanan bir süreçte Türk romanını incelemeyi sürdürür. Işlenen romanlar zaman dilimi bakımından 19501975 arasında yayımlanmıştır. Berna Moran seçtiği yapıtlar için "AnadoCUMHURİYET KİTAP SAYI 632 Tanpınsp içbı ronan vary'nin sorunu beJJi bir ropJum kesiri SAYFA 4
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear