25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Güven Turan'da iz sürmek HÜSEYİN PEKER G üven Tııran'ın 'Görülen Kentler' adlı 1999 basımlı şiir kitabındaki 'Bursa'yı anlattığı şıirde, karların o kente gri yağdığını söylemesi karşısında; yine 2001 basımı son şiır kitabı 'îz Sürmck'dcki son satırla bitişik olup olmadığını düşündüm Turan'ın. Neydi o son dize: 'Şaşırtıa Şaşırtıa ni bekleycccğimiz lehçeler bile, Turan ın şiirinde aşırıya kaçmadan yer alabiliyor. 'Görülen Kentler' kitabındaki 'Antalya' siirinden şıı sözlerde Turan şiirin açıklayıcı nitelikte: 'Her kent adı günden bir kenl olarak geçmeyecekte bu kttapta şu senin muhteşem tembelliğinden" Şimdi burada ilk akla gelen, bu kitapta yer alan yerli ve yabancı kentlerin her birini dolaştığını düşünürsek Turan'ın, bir kez hiç de tembel değil. Çünkü 'HayÜnWye'başta olmak üzere adını benim ilk duyduğum (Sanınm tskoçya'da) kentlerin üzerine tutulan ışık püskürmesi Iowa City, Brugge, Bromley gibi adını pek duymadığım Kentlerin anlatılması Turan'ın pek tembel kalmadığını gösterir. Bu kadar duyulmadık kentlere nasıl varabilmiş, kaçabilmiş Turan? Orası ilginç bir konııdur, birazı onun üstünlüğüdür. Bize aktarması, hem de Turan tavnyla, biçimiyle aksettirmesi ayrı bir ilginçlik. Hani bu kitabı biraz da şair dostum Mehmet Taner'in tavsiyesiyle daha dikkatle izledim. O uyarmasa bu denli dikkade okumayabilirdim, Ve şiddetle ilginç saydıj*ımı söylemeliyim. 'ilk buluştnada sevısmeyt başlanan bir kadın bu kent' Turan 'Floransa' ya bu dizelerle yaklaştırıyor bizi. Zaten bir şiirinde söylüyor işin gerçeöini: 'Hiçbir kent vermez sevgısıni bir ievgiliylc dola^madan içinde öpüşmeden kuytuUırtnda' Yukardaki dizeler 'tzmir' adlı siirinden alındı. Yalnız şunu eklemeliyim ki, Turan bu son dizelerdeki gibi büyük ve zengın bir yüreği aktarmıyor gezdiği kentlerde. Dana çok dışa açılmayı deneyen, ama kendi içinde dort dönen bir dar atışlı kalbin yaşama tutunuşlarını, pencere kıyısı duygusallığını çağnştınyor tüm olanlar. Hani şehirlerde yeniden yazmanlık yapan bir yazann nodan hepsi. Özellikle kendi yalnızlığına olanca gücüyle bağlı. Mehmet H. Doğan 'Yüzyılın Türk Şi Güven Turan, tüm yazdıklarıyla bende bu izlcnimi bırakıyor zaten. Şaşırtıcı olmayan bir biçimde şaşırtıyor. Turan'ın yazma öyküsü düz yürümüyor, ama düz sanıyorsunuz. Yoldan çıkmıyor, ama aynı yoldan iz sürmuyor. 'tz Sürmek' ıızun bir şiir, bir kitabı kaplayacak oylumda. Ama bu uzun şiirin hiçbir tarafi uzun sıralanmıyor. En başta insanı boğmayacak denli yalın ve seyreltilmiş. Varlık dergisi Temmuz2001 sayısındaki söyleşisindc 'İz Sürmek'teki şiir biçemini şöyle tanımlıyor: 'Ben şiirde hep anlık olanı yakalamaya çalıştım. Bu süreç içinde de tıpkı fotoğraf makinalarının hızlanması gibi, daha kısa anları yakalamayı becermeye başladım.' Bu sözleıin bıı dilimine hak vermeye çalışıyoruz. Ama işin içinde başka düşünsel işaretler taşılan duyumlar görünüyor bize: 'Görülen Kentler' kitabına uzun kaçan bir enfes 'Iznik' şiiri saklamıştı Turan, hani işin bırasında şiirine iyice yaklaşan ipuçlarına, duygu saldanmalarına sokmuştu ıster ıstemez bizi. Yanı bız işin içinde lznik'te kinısenin kalmadığı bir müzeyi dolaştığımız gibi, Turan'ın gizli iç dünyasına da bir ısıldık bakmak istemiyle karşı karşıya kalmıştık: geçmışı yaşatan bir ad olmayan kent htttrıyordu bu kapıda böylece' Iznik'te niye, diğer görülen kentlerin aksinefazladan dolaşmış, içini gezdirmişti Turan? Turan bence şiirlerinde bir dertle geziyor. Çabuk yer değiştiren bir serçenin ayak pannaklarıyla tarıyor kentleri de. Onda nep tutunamayan bir bireyin iç serüveni kişiselleştiriliyor. Işte şiirde anlık olanı yakalayış ve anlatım biçimine sokuş arasında da burası gizli. Zaten aynı söyleşide 'geçmiş şimdİKİ zamanın kalıplaşmış halidir... Geçmiş, şimdiki zamanın eskimişi, gelecek adına hiçbir zaman hiçbir şey konuşamam' deyişi de, aynı şeyi anımsatıyor insana. Turan, yaşamı daraltıyor, hani bir solukluk hale sokuyor. Gündelik tasarlamıyor onu. Soluk alışları gibi kısa süreli tutuyor her şeyi. Hani bir kişinin kalbi büyük adjm atar ya. Turan'da kalp atışları dar alanda yayılıyor. Serçe benzeri Kİıçük adımlarla lirizmi koşturan kalbin atışları bunlar. Hep küük seyirli, şiirindeki dizeler bütünu gii. Dizeler ue ilk günden bugüne gittıkçe kısaklı, daraldı. Kendi içinde az yer işgal ediyor gibi. Ama söz ölçeği aynı ayarda değil. Sözler daha yoğun, sisli bir gök alanında ürüyor. 'en çok görmek istediğin ulaşamayacag'tndtr' diyor 'îznik' şiirinde. Bak 'Ulaşamayacağındır' ibaresi ne denli fazla: şiire uzun kaçan bir deyiş de olsa, Turan bundan kaçınmıyor. Bazı yerlerde şiire girmemesiSAYI 603 dcfl' Blreyin Iç sarüveni iri' adlı çahşmasında, Güven Turan'ı şöyle tanımlıyor. 'Güven Turan 1960'lardan günümüze telaşsız, sakin sakin, kendine açtıgı yolda annarak, durvılarak, yahnlaşarak gelen şıiriyle kuşağmın ozgün şairlcri arasındaKİ yerinı gerçekten hak ediyor.' 'Î7 Sürmek'teki şiirler daha derinlikli biı yerden sesleniyor. 'Cıörülen Kentler'dekı o açık bırakma hevesi, bu yeni kitapla kapafı tutma istemiyle atbaşı bırakılmıs. 'Bekltvor kar yaiacak kt)tn desteğı olmadan' Bakın bu vukardaki dizelerde de belirgın. Kışın desteği olmadan yaöacak kar, elbet ınsanın içine yağacak karlardır. îşin anlam çıtasını biraz daha derin bir yerden kavnyor Turan. Alttaki dizeler de kitaba adını veren somııt duygulardan bir anlam yaratmaya benziyor: 'Hep aynı ızi sürmek tz yoktur' Anlattığının yok olduğunu söylemek çelişkisinden kaçmıyor. Çünkü varolan şeyler, karşıtıyla ürer gider. Karşıtlıklar olmiisa, gerçek oturmaz önümüze. Birkaç sayfada bir 'Gün ve geceyi' karşı karşıya getirerek tekrarladığı anlam demetferi de şiire ayrı bir düşünsellik boyutu, derinliği katmakta. Turan bir şeyin izini sürüyor. Bir yeni iz arıyor. Ama yarattıklanndan çok uzun boylu ve yarı bir yerde ötüşmemesine dikkat ediyor bunun. Yani hem yepyeni çizgide, hem o kadar uzun boylu değil. Cumhuriyet Kıtap'taki 22 Mayıs 1997 tarihli söyleşisinde G. Turan şunları söylüyordu bize: 'Gene de ben şairim demekten çekinirim. Birinin 'şairını demesi içın sahiden bir şeyler yapmış olması, yapması gerektiğine inanınm. ..Şiirin beni bir yere ulaş tırdığına inanıyonım. Şiirle boğuşmaya başladığımdan beri, balta girmemiş bir ormanaa dolaşan, ya da küçücük bir sandalla uçsuz bir okyanusta aolanıp duran birine benzetirim kendimi.' Güven Turan toplu şiirlerini kapsayan 45 kitabının da bir arada bulunduğu dokuzon şiir kitabıyla şiir serüveninin başına gelmiş oturuyor artık. I lele 'Görülen Kentler'deki parlayan şiir kavsağından seslenişi dışuıda 'Iz Sürmek'teki yoğunlaşan duygulann uzunca bir taritine girme cesareti gösterdikten sonra onu ayrı bir yerde anmamız gerektiğini bir kez daha yinelemek istiyorum. I lele alttaki satırlan birokııyıın. Onun yazdığı romanları dışuıda, denemeleriyle de nasıl bir yazar tipi çağnştırdığına daha yakından tanık olacaksınız: 'Turgut Uyar eleştiri yapan bir şairdi, ve bu işi bayağı sütlenmiş bir şairdi. ü yüzden de sonuna kadar, gerçi sonuna doğru dokusu biraz gevşemişti denir ama, sonuna kadar kunt ve az tire veren bir şiir yazdı. Belki bu kuntluğunun ge tirdiği bir özellik olarak daha az sıcakrı. Ama Edip Cansever çok daha Mcak bir şa ir, okurların rok daha tazla bağ kıırdııgu bir i}air ama eleştirel cksikJiği onu çok daha dağınık ve çok daha fire veren bir şair haline soktıı bana göre.' (Yazıyla Yaşamak, YKY, 1996 Sayfa: 204) Güven Turan yukardaki deneıne kitabında yazdığı sözleıle biraz da kendını tanımlamış olmuyor mu? Az fire veren, elestirel disiplinle gelen, belki de bu yüzden razla sıcak durmayan, boş laf taşımayan bir şiir. Yakn ve ince isiran bir rüzgân beraberınde taşıyan. • Benjamin ve çoçuk CEYLAN KORYUREK W alter Benjamin baskı ve sömürüye karşı ezilenlerın sözcüsü, buriuvaziye karşı, Marx'a yakın, Nazi baskısından Paris'te yaşar. Iktidara muhalif yazılar yazar, 26 Eylül 1940'da Ispanya sınınnda Gestapo'ya yakalanmamak için intihar eder. Yaşamı boyunca sınıf mücadelesi içinde tarihle ilgılenir; ayrıntılara sızmış sosyalist düşünceyle yazar. "Ne var ki, geçmişe doğru bu sıçrayıp, kuralları hâkim sınıfın koyduğu bir arenada gerçekleşir. Aynı hamle, tarihin geniş ufkunda diyalektik bir nitelik kazanır. Işte Marx devriminden bunu anlıyordu" der.(*) Walter Benjamin şair arkadaşı Heine'nin intiharından, yitişten hemen sonra belki de yaşamı yumuşatmak için Hölderlin'in iki şiiri üzerine biı makaîe yazar. I lölderlin platonik ve imkânsız bir aşkın pençesinde, doğayla bütünleşerek coşku tışkıran eserler yazmıştır. Çok çabuk sevinen ve kırılan bir ruh belki de aşk onu böylesine çocuklaştırmıştı. Walter Benjamin'in keskin gözleri Hölderlin'deki çocuğu görmüştü. Neden pedagojiyle ilgilenmişti? Gcçmişe çevrilen bir bakışı belki de yaşamı boyunca çocuk gözlerindeki ışığı, yüreğe işleyen saf duyguyu aramıştı. Walter Benjamin "Çocuklar, Gençlik ve Eğitim Üzerine" adlı kitabında yazdığı makalelerde çocukların ilklerini incelemiş, deneyimle narmanlanmış ilginç bir kitap. Walter Benjamin için, 18. yüzyıl çocuk kitaplan çekiciliğini korur, taş baskılardaki el işçiüği, ilkel oluşlanndaki güzellik, ince işlenmiş bakıra oyulmuş metinler, ipleri çekilince değişik görüntü verenlerle, ışıkla oynaşan saydam renkli kitaplar. Henüz filizlenmeye başlarmş ruh, saî bir yürek neler düşler kitaplara bakarken, neler algılar? "Bir anda sözcükler kostümlere DÜrünürler ve bir el işaretiyle, savaşlara, aşk sahnelerine ya da dalaşmalara dönüşürler" (s. 51). Çocuk kitaplarla arayışın kapısını açınca kapılar, yaşamdan süzülen renkler, cılız bir umuda sevinçli gülümsemelerdir. Geçmiş ve gelecek yoktur anı yaşar, çocuk uykudaki tatlı rüyalar gibi masalların içine düşer, o masallar gelecekte hiç unutulmaz, yaşamayı umut eder. Walter Benjamin, çocuk kitaplığı kuran Hobrecker için "çocuk kıtaplankeşfetmeyi, ancak çocukların bu sevincinc sadık kalmış olan biri başarabilir" der (s. 43). İnsana değişik yaşantı zenginliğini kitaplar verir, sığınış mudandıncı bir sürgündür. Oyuncaklar, duşlere kan veren yaşama dair ilk adımlar, paylaşmanın ilk tohumlandır "Alışılmadık oyunlagirer yaşama" (s. 74). Çocuk ruhu balta girmemiş orman, öğrenmeye açlık duyarblık içindedir. Yanıtını bekler soruların. Bir oyuncak seıgisinde neler bulunur? Eskiye karnaval geçidi. "Şekerden yapılSAYFA 17 Paytaşmanın Hk tohumlan S Güven Turan 1960'lardan günumuze telaşsız, sakin sakin, kendine açtığı yolda annarak, durularak, yalınlasarak gelen sllriyle kusağının Ozgun şalrlerl arasındakl yerinl gerçekten hak ediyor. CUMHURİYET KİTAP
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear