22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

JONAS ELLERSTRÖM S tockholm'de kendi başıma bulmayı öğrendiğim ilk semt, Âlvsjö mahallesindclu Östbcrga oldu. Adres defterime neme lazım gibilerden yolun tanımlamasını yazmıştım: Mctro merkez istasyonundan güneye, Gullmarsplan'agidcn trene binecek, oradan da 144 numaralı otobüsle devam edecektim. tneceğnn durağın adı Tussmöte Sokağı'ydı. Dk gidişimde otobüsün şoförüne durağın adını sorma gereği duydum: Lütfi nin Türkçcye kaçan nefis telaffuzuyla söylediği durak adını pek anlayaınamıştun. Anayoldan yukan, Östberga'yı boydan boya geçen sokağa çıktım. 196O'lı vülardan kalma şirin bir yerleşim yeriydi burası. Stamgatan'a girdim. Lütfi ve AnneMarie Özkök burada oturuyordu. Daha şimdiden kcndimi bulunmaktan zevk alacağım ve beni içtenlikle beklcyen insanların olduğu bir yere gelmiş hıssediyordum. Yıllar geçerken Stamgatan'a gelişlerimin sayısı da arttı. GloBen Arenası(**) yapıldı, posta kodu değişti ama otobüsün numarası bugün de 144. Ve ben her zamanki gibi o evin mutfağındaki masada otunırken hep aynı sıcaklığı algılıyorum. Bir fincan kahve içerken şiiraen sözediyorduk, fotoğraflara bakıyorduk, çevirileri gözden geçiriyorduk, yalnızca şundan bundaıı konuşuyorduk. "Saatler akıp gjderken konuşmak ne güzel!.." Mutfa&ın hemen yanında Lütfi'nin minicik karanlık odası var. Elisabeth Marton'un belgesel filmi "Rüzgârlann Yolu''nu (1994) görmüş olanlar DU odanın neye benzediğini bilirler ve negatiflerin çekmecelerde tasnif edilmiş olarak bulunduğu çekmeceleri tanırlar (Isveçli yazarlar, yabancı yazarlar ayrı ayrı ve her şey alfabetik sıraya göre.) Kapının üzerindekj küçük tabelada "Merde!" yazılı, "Allah kahretsin!" gibi bir sözün Fransızcası, Lütfi'nin ikinci anadilinde. Bu tabela, dünyada hakiı bir ünc sahip olan fotoğrafçının bir rastlantı sonucu girdiği meslek hakkında zaman zaman ne düşündüğünü gösteriyor. Çünkü Lütfi Özkök 1950 Noel'inde lsveç'e fotoğrafçı olarak gelmedi. Yirmi yedi vaşındaydı, Viyana'aa ve AnneMarie'yle tanıştığı Paris'te mimarlık öğrenimi görmüştü ve Stockholm'de bir şehir planlama şirketinde maket ve model yapıması olarak çalışmıştı. Yazına olan ilgisi Istanbul'daki çocukluğu vc gençliğinden kaynaklanıyordu. Baudelaıre'dcn sonraki Fransız şiirini şiirin öz kaynağı ve vatanı olarak görüyordu ve Isveç'te de kısa süre içinde Dİr avuç genç ozanla dostlıık kurmuştu: Lasse Söderbere, Petter Bergman, Sun Axelsson... Bu Kİşiler onun DU yeni ülkeye açılan kapısuıın anahtan oldular ve bu dolaylı olarak onun geleceğini de tayin etti. Çünkü onun çevirdiği şiirleri yayımlayan dcrgi ozanlann fotoğraflarını da istemeye Daşlamıştı. 1952'den nefis bir fotoğraf var: Lütfi'nin kamerayı otomatiğe ayarlayarak çektiği fotoğrafta o ve Lasse Söderberg, Lasse'nin Nacka taraflarındaki küçuk dairesindeler. Pencerenin önündeki bir masada oturuyorlar, dışarısı karanlık ve masa lambası pencerede yansıyor. Lütfi, köşeleri dik ve sivri gözlüğünü masaya koymuş, sağ elinde Dİr sigara var ve aynı zamanda bu iki genç adamın önünde yı&lmış olan Türkçe dergileri zarif birel nareketiyle göstermekte. Yeditepe adını okuyabUiyorum; Lütfi birçok çevirisini bu dergide yayımlamıştı. Sol taraftaki duvarda Jenny Nyström'e ait bir Noel resminin basit bir baskısına benzeyen bir resim var; altındaki radyatörde bir çift çorap kurutulmakta. Işte bu katıksız Isveç ortamında Lasse ve Lütfi, ortak dilleri olan Fransızca aracılığıyla çağdaş Türk şiirinden çeviriler yapmak Östberna'daki bir dosta talar. Lasse, beyaz gömlekli, iri düğümle örülmüş kazaklı, saçlan darmadağın; gözlerini Lütfi'ye dikmiş dinliyor; Belki de Nâzıtn Hikmet'ten sürgünde yaşayan Türk Mayakovski'den veya ozan Orhan Veli'nin îstanbul'da bir sokakta çok çarpıcı bir şekildeki ölümünden söz ediyor. Lütfi bana bu fotoğrafın bir kopyasını yıllar önce vermisti. Onu babamın eski sigara kutusıına koymuşrum. Babam WHO'da çalıştığı için çocukluk yıllanmın birkaçını ailecek lzmir'de geçirmiştik. Bu fotoğrafı zaman zaman, yaşam bana ağır gelince ve hatta edebiyat bile anlamsızlaşınca çıkanyorum. Bu basit fotoğrafta öylesine yoğun bir istek, "şevk" var ki beni her zaman yatıştırabiliyor. si 1950'li yılların başlarındaki Stockholm'de edinmiş olduğu bir dostuyla yaptığı röportaj gezisinin ürünüydü. Lütfi, Folke Isaksson'la Pulonya'ya gitmiş, Isaksson'un "Warszawa" (Varşova) adlı gezi kitabının fotoğraflarını çekmişti (1964). Lütfi daha sonra Göran Palm'a Türkiye'de rehberlik yaptığı ve birlikte "En turkisk by" (Bir Türk Kövü) adlı kitabı hazırladılar. Bu yolculukiarın amacına ulaştığı, bazı şiirlerde ozanların birbirlerine yaptıkları ithaflardan belli oluyor. Yine de Lütfi her şeyden önce portre fotoğrafçısı olarak çalışıyordu ve DU şekilde dikkat çekiyordu. 1968'de FTB Lyrikklubb "Nordiska poetportratt" (Kuzeyli ozan portreleri) adı altında Lütfi'nin fotoğraflanndan oldukça geniş bir bölümünü yayımladı. Stig Carlson kitaGüriük yaşamdan y m m t a r ba yazdığı önsözde, yazarların kamera Bu üftürük mutfak masasındaki çalışkarşısına çıkmaktan çekindikleri şeklinmadan zamanla bir kitaü doğdu. Hfsadekı kanıya değinerek şöyle yazıyordu: nevi yayınevi Metamorfos "Ekmek ve "Lütfi Özkök'ün fotoğrafçı olarak en biAjk" adlı teksir kâğıdından yapılan deflinen özelliği olan artistik çekiciliği ve saterkitabı yayımlaaı. Bu kitapta, 194O'lı natsal yaratıcılığına karşı direnebilecek yıllarda yapmacık Osmanlı şiirinden k o genç veya yaşü ozanı görmek isterdim." parak günlük yaşamı yansıtan ve görüLütfi ise, resmini çekmek istediği kinüşü oldukça basit olan Türk şiirini üreşiye, ister Gunnar Ekelöf olsun, ister Saten benzeri görülmemiş "trio" tanıtılımuel Beckett, hayran olduğu bir yazar yordu: Orhan Veli, Melih Cevdet Anday meslektaşına yakve Oktay Rıfat. laşır gibi yaklaştıVeli ve Anday'ı ğından başlca daha sonra Lütfi mesleki bir sırrı ve AnneMarie olmadığını ileri daha geniş bir sürüyor. Stig seçkiyle tanıttılar Carlson, diğer ama, Bülent Ecebirçokları gibi, vit'in şiirlerini taLütfi'nin kendi nıtarak Türkişiirsel duyarhhğıye'de önde gelen nın mı onun başdevlet adamlanka yazarlannın nın aynı zamanda portrelerini yapaozan olabileceklebilmesine yol açrini de gösterditığı konusunua ler. kafa yoruyor. Garip nesli adıOlabilir, ama bu, nı bu üç genç ozaonun fotoğrafçı nın çıkardığı derolarak becerisini giden almıştı ve biraz azımsamak esinlemelerinin anlamına da gelir. bir kısmını FranFotoğraflarındasız gerçeküstü şiki yaKinlık duyirinden almıştı. gusu, yapmacıkGerçeküstücülülıktan ve poz verğe olan ilgi, bu dirmekten uzakozanların izinden lığı ve resimlerdegidenlerin buluşLütfl Ozkök, anne ve batMnyto, 1929. kı psikolojik detukları lstanbul rinlik herkesin görebileceği bir açıklıkkafelerinde de sürdü; Lasse Söderberg, ta. özgeçmişinden yola çıkan deneme kitabı "Ğemensamma ndmnare"ât (Ortak Ama yine de karanlık odanın üzerinanılanlar) Lütfi'nin şiirlerindeki, soyut de o sövgü levhası yer alıyor. Doğal olave somut birimlerin birbirine karıştığı, rak, meslek yaşamında herkesin tanıdıo kişiye yolunu şaşırtıcı özgür görüntüğı bir yorgunluk belirtisi bu; Lütfi'nin lerle, Pierre Reverdy'ninkıleri Itarşılaşyazmaya daha fazla vakit ayırabilmiş oltırır. Ruh benzerliği taşıdığı ve her şeyma isteğinin. Genel olarak, var olmayı den önce bir dostu olan bir ozan da Rehedefliyor. O geniş gülümsemeye, o mene Char'dır. Lütfi onunla ilgili kısa bir raklı bakışlara ve akıldan çıkmayan kahbelgesel film yapmıştı, şiirlerini çevirip kahalarına karşın Lütfi Özkök'te büyük yayımlamıştı ve ona adadığı uzun bir bir melankoli dikkat çekiyor, özellikle portre şiiri yazmıştı. Söderberg'in Isveç mutfak masasında oturup bir îsveç dışgerçeküstü şiiri antolojisi "Ögast lappar semtine bakarken. sluter sig" de (Göz dudaklan kapanırElisabeth Mârton ki o da yabancı köken) gayet yerinde bir davranışla Lütkenli, Macar filmini yaparken bu atfi'nin üç şiirine yer verdi. Lütfi'nin şiirinmosferi algılamıştı. Zaten Lütfi'nin şiirde, örneğin Paul Eluard'ınkinde oldulerini okuyanlar da bunu derhal algılarğu gibi, düşgücü ile aşk çok yakından lar. Lasse Söderberg yıllar önce bu dosbirbiriyle ilgılidir. Bu kitaptaki "Annetu için "Küçük san bir şiir" yazmıştı. ŞiMarie'ye mektuplar" bölümündeki üç iride dostunda yaşam sevinci ile efkân siir de , Lütfi'nin ilk Isveççe şiir birlikte gördüğünü vurgular: kitabında yer almaktadır: "Utanför" (Dışarıda), 1971. "Bu gözler, mutluluğun sarışmlığmda aydınlatırdı dünyayt Lütfi Özkök adı bundan önce de gatarladaki ayçiçekleri gibi. yet iyi biliniyordu. Üstelik, gazete ve Şimdi rüzgâr gölgelendirmiş onu. dergılerdeki yazar portrelerinin sağ alt Kalbinde beklemekte köşesine sıkıstınlmış olduklan halde. İki sıla özleminin safran rengi." fotoğraf kitabı çıkmıştı; bunlardan biri Portre lotofiraiçtsı Lütfi'nin şiirlerindeki dizeler, yurdundan uzak yasamanın bilmecelerini içerir, gönüllü çıkılan sürgünde yol kaybetmeyi, çok uzaklarda kalan bir gençliği ve ödünç bir dille yazmayı. Boşuna ilk kitabına "Dışanda" adını koymadı! Ama ülkesinden uzakta vaşamanın lambalan kişinin içinde yakılabılir ancak ve kara köklerinden sonsuzluk yeşerebilir. Marc Chagall'a yazdığı şiirin sonunda, benim sanatsal yaratıcılığın güçlüğüyle ilgili bir metafor olarak gördüğüm şu dizeler yer alıyor: "Surgündekinin kara başag'tnda dü'ştür çaltjan, biçen ben." 1984'te Lütfi'nin îsveççe ikinci şiir kitabı çıktı: "Vindarnas vag" (Rüzgârlann yolu). Bu ad daha sonra onunla ilgili filme de ad oldu. Lütfi'nin daha sonra kendini yeni bir kitapla takdim etmemiş olmasının nedeni, şiir yazmamış olması değil her ne kadar üç dil, Türkçe, îsveççe ve Fransızca arasında paralandığından ve seçmekte güçlük çektiğınden yakınıyorsa da. Bu seçki, bir bakıma onun yeni kitabı sayılabilır. Burada, daha önceki kitabındaki siirlerin hemen hemen hepsi olduğu gibi, birçok yeni ve daha önce yayımlanmamış şiirleri de var. Lütfi benden bu kitabın redaksiyonunu yapmamı ve önsözünü yazmamı rica etti. Bunu bir dostuma yaptığım bir onur görevi olarak kabııl ediyor ve zevkle yerine getiriyorum. Şiirleri, konulanna göre 5 bölümde topladım. Türkiye'deki gençlik izlenimleri ve gezi notlanndan, AnneMarie için yazılmış aşk şiirlerine kadar (bu bölümün adını ilk şiir kitabından ödünç aldım ama bu, içeriğin aynı olduğunu göstermez.) Onu, dostlarına ve etkilendiği ozanlara yönelttiği portre şiirlerinden oluşan bölüm izliyor. Burada doğal olarak fotoğrafçı Özkök'le olan bağ görülüyor ama, diğer şahalardaki çalışmalannın şiirlerindeki izinin az olması çok çarpıcı bir şey. "Bulanık", "tozlu" gibi beklenmedik yerde ktıllanılan bir sıfat, meslek fotoğrafçısını ifşa ediyor ve Küba'ya yapılan yolculuktan sonra "Karnaval hâlâ karanlık odamda yanmakta" dizesi de sanatçının, karanlık odanın kapısının üzcrinde asılı olan levhayı bir an için olsun unuttuğunu umut ettiriyor. Son olarak, sürgün şiirleri denebilinecek bölüm yer alıyor. Lütfi Özkök açısından öyle önceaen pek tahmin edilebilinen ve tek boyutfu bir branş dcğil bu. Yine de "Düsler çimenlerde soluk alıyor", ozan Lütfi Özkök'ü en açık ve yeteri derecede tanıtan bir kitap olduğunu umut ediyorum. Lütfi'nin yaşamındaki melankoli ve dısandakiliğin karşısında; aşk, şiir, dostluk ve söyleşi yer alıyor. Ve ışini, hem zoraki, hem de doyum sağlayarak yapıyor: Fotoğraf arşivi çok büyük. Yukanda andığım Îsveççe kıtaplarına Türkçe kitaplarını ve Türkçeye Isveç şiirinden yaptığı çevirileri eklersek yazınsal dağarcığı da çok geniş. 1998 Ukbahannda Lütfi'nin Îstanbul'da bir jübile sergisi açıldı. Dostlarından bir kısmıı onunla birlikte gitti. Lütfi, fotoğrafçı olarak geçirdiği yılların bir özetini oluşturan portreleri bir araya getirmişti; aynen bir ozan olarak yazdığı siirlerin bir toplamını yaparcasına. Stamgatan'daki o mutfak masasında bir daha sefere oturduğumda ve Gullmarsplan'a dönmek için 144 rumaralı otobüsü beklediğimde, açıp şiirlerini bir kez daha okuyacağım. • (Çeviren: Gürhan Uçkan) (*) Yazar ve editör. Özkök'ün îsveççedekiyeni kitabmtn düzenleyicisi. C*) üev bir golf topuna benzediği için adını "Küre'den alan spor ve konser arenası. CUMHURİYET KİTAP SAYI 573 SAYFA 5 J
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear