22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

0 KURL A R A Türkiye'de edebtyatıu, biiimirı, thainmun vb. alüitlcinıı ncfcs alıp vcrdi$j, ycrler, genelliklc dergiler olnıuş ve olmakta. öncrnli edehivdt tîtrtısmalan dergi sayfalarındu ba\ltimı$> ora~ da sitrınüs ve anhndın kitaplaşmıştır. Bilimscl tartışınalartn büyük ço^uuluğtı dergi say galarınaa gerçekh 'stirilmı), daha sonra kiLıplasınıstır. Bu tıır örııekferı bir çok alaııda vermek mümkıtn elbette; ama bizbu haftuki sayımızda edchiyatın ticfes aldığı ve adı bili nen dcrgılerimiz dışındahi edehiyat dergilerimize baknnık istedik. Elimize ulaşan, ya da doitlanmtz araalığıyla varlığından haberaar ulduiumuz ve asıl önemlisi de yayımım siirdüren dergilcri akurlarunıza tanümak istedik. Bu tür dergih'rİH, bizim tamtmaya çaUstıklannnzla sımrlı olmadığınt ve tam tersine, tamttıklarıntızdanbir hayli fazla oldug'unu lühmin ediyoruz. Yukanda, edebivatın soluk alıp verdği yerler olarak nitelemiştik bu dergileri. Gerçektende ctvâ cıvıl içerikleriyle nefes alıp veriyor bu dergiler. Tanıdıgıntz bir yazarla karşılaşabildig'iniz gibi bir ta//tmadığımz ya da aaım ilk kez duydug'uımz bir çok yazan yan yana görüyonunuz bu dergilerae. Çogu siir agırlıkh bu dergilerin bazılannda düzyazilcır da yer alıyor. Halta, "AgırÖlBay Düzyazı" aiycnler bile var içleritıde. Kesfetmeye çalısın bu avtlavılyasantı keyifleueceksiniz. Bu kez de bol dergili günler dileyelim sizef... Yıldız Sertel'in Anıları: Ardımdaki Yıllar Yıldız Sertel, Ardımdaki Yıllar (lletişim Yayınlan, 2001) adlı anılar kitabına talihsiz bir girişle başlıyor: "Neler yapmadık bu vatan için! Kimimiz öldük, kimimiz nutuk çektik." Oysa Orhan Veli'nin o kısa ve unutulmaz "Vatan İçin" adlı şiiri şöyledir: "Neler yapmadık şu vatan için!/ Kimimiz öldük}/ Kimimiz nutuk söyledik." Üç kısa dizede üç yanlış! Doğrusu, kolay kolay kırdabilecek bir rekor değü! Kitap 350 sayfa. Bazı alıntılarla yetinecegim. Özellikle "Nâzım ne düşünüyordu?" başlıklı böliim üzerinde duracağım. Yıldız Sertel, 1943 yılında, orta ve lise öğrcnimini bitiriyor. Yıl, 1943. Sıra üniversitede. Yıldız Sertel, "sosyoloji okumak" istiyormuş: "îstanbul'da iki olanak vardı: Edebiyat Fakültesi'nde Hilmi Ziya'nın sosyoloji kürsüsü, îktisat Fakültesi'nde iktisatla beraber sosyoloji okumak." "îktisat Fakültesi (ise), güçlü bir fakülteydi. Burada, Hitler'in zulmündan kaçmıs, Alman Yahudisi profesörler vardı. Sosyoîojiyi Kess'ler (Niçin Kessler değil!) okutuyordu, papazdır ama, iyidir diyorlardı. Îktisat Fakültesi'nde de Neumark, ün salmış bir profesördü. Îktisat Fakültesi'ni seçtim." (s. 63) Yıldız Sertel, Kessler'i beğeniyor: "Bir mütercimin yardımıyla verdiği derslerden anlam çıkarmakzordu." (Ben, 1945 yılında girdim iktisat fakültesine. O mütercimi hatırlıyorum. Gerçekten, o mütercimin çevirilerinden bir şey anlamak hemen hemen olanaksızdı.) Yıldız Sertel, Neumark için, "Mütercim yoluyla verdiği dersleri pek anlamıyordum." diyor; Neumark'ın bize maliye okuttuğu 19471948 yıllarında Neumark "mütercim" sorununu çözmüştiı: Dersleri Türkçe veriyordu. Hâlâ unutamadığırn bir sözü vardır: "Türkiye'de ıki defa Türkçe öğrendim. İlk öğrendığim Türkçe "eski dil'li Türkçe idi, ama bir süre sonra "yeni dil"li Türkce'yi de öğrendim. Yani burada Türkçe'yi iki defa öğrendim." (Yıldız Sertel, öğenimini sürdürmek için "1943 yılının mart ayında bir küçük uçakla Lübnan üzerinden Kahire'ye" uçtuğu için bılmez bunları). Ytldı/ Sertel bana iktisat fakültesi yıllannı hatırlattı. lâf da değıldi. Bana içini açıyordu. Ben de sosyalist dünyada pek çok kimse gibi sarsıntılar geçirmektey» dim. Sovyetler'de kurulan rejimin, düşündüğümüz gibi insancıl bir sosyalizm olmadığı ortaya çıkmıştı. Zalim bir şahıs diktatörlüğü kurulmııştu. Ama gene de buna faşizm demek doğru muydu? Bana söz bırakmadan, Nâzım ekledi: "Lenin'e göre, ışçi sınıfının hâkimiyeti, Yüksek Sovyet ve sendikalar yoluyla kurulacaktı, ama pratiktebu böyle olmadı. Parlamento yerine geçecek olan Yüksek Sovyet'e, yalnız partinin gösterdiği adaylar seçildi. Parti de tek aday gösterdı. Böylece Yüksek Sovyet, halkın ve işçinin kontrolünde bir organ olmaktan çıktı. Partinin diktatörlüğü kuruldu. Sendıkalar ise, turizm büroları naline getirildi. Burada sendikalar işçileri tatil yerlerine göndermek gibi bırtakım teferrııat ışlerle uğraşmışlardı. Siyasi rolleri yoktu. Aksine sendika başkanı olabilmek için, partiye sadık olmak gerekirdi. Yani, Lenin'in duşundüğü gibi, sendikalar, işçi sınıfı iktidarının kontrol organı olamadılar. Bürokratik bir parti diktatörlüğü kuruldu ve bu diktatörlük faşist metodlar kullandı." "Nâzım, bu sözleri çok acı acı söylüyor, kahroluyordu." (s. 185) Yıldız Sertel, "Birtakım hatalann yanında başarılar da var, ağır sanayi kuruldu. Sovyetler Birliği, dünya çapında büyük ve bağımsız bir devlet. Yapılan korkunç hatalar kabul edıldiğine göre bunların düzelmesine imkân olmayacak mı? Şimdi, dünya sosyalizmi yeni ve olumlu bir aşamaya girmeyecek, güler yüzlü bir sosyalizm kurulamayacak mı?" "Nâzım, ağlamaklı oluyordu: Evet, dedi. Nâzım ne düşünüyordu? 1955 Ekim'i. Yıldız Sertel, biraz zorluk çekerek de olsa Nâzım'la buluşııyor: "...Moskova soğuktıı. Nâzım beni salonda değil de, daha ivi ısınan çalışma odasında karşuadı. O sırada, ne Viyana'da ne Moskova'da, ne de benim temasta bulundıığum herhangi bir çevre, hiç kimse 20. Konere ve ondan sonra gelişen olaylardan başka bir şey konuşamıyordu. Tabii biz de başka bir şey konuşacak değildik." "Nâzım'ı çok sarsılmış buldum. Sibirya'daki kamplardan tanıdığı bir yığın Türk komünisti geri gelmişti. Bu namuslu insanların görduğu zulüm, kudurtuyordıı şairi. Daha benim sorgu sual etmeme vakit bırakmadan, "Bunlar faşizme gitmişler," dedi. "Hayretle, yüzüne baktım. Bu çok önemli bir laftı. Nâzım'ın uluorta söyleyeceği bir 609 TUMIANGUNAY KİTAP Imtiyaz sahlbi: Çağ Pazarlama Gazete Dergi Kitap Basın ve Yayın A.$. Adına Berln Nadi , vayın Danı$mani: Turhan Cünay . Sorumlu Müdür: Fikret llkiz Cörsel Yönetmen: Dllek llkorur Baski: çaödas Matbaacılık Ltd. Stl. < Idare Merkezi: > Türkocağı Cad. No. 3941 Cağaloğlu, 34 334 Istanbuf Tel:(212)512 05 05'y Reklam Publl Media CUMHURİYET Bazı başarılar var, ama bunlar çok pahalıya mal oldu. Yüz binlerce insamn kantna gtrıldi (Italikler benim. F.N.) Devrim rayından çıktı." Yıldız Sertel anlatıyor: " Ancak, Sovyetler Birliği'ne yerlestikten sonra, Nâzım'ı daha iyi anlayabilecektim. Her ne kadar, Sovyet ler'de kurulan rejim faşizm değildiyse de benzer tarafları çoktu: Tapılan tek şef, bayraklar, fanfarlar, GestapoKCîB, KonsomolMussoliniHitler gençliği benzerlikleri. Mantalite: "Komünistolmayan düşmandır." Zulüm, işkence ve toplama kampfarı. Gcriye ne kaldı? Sosyal düzen: Ne faşizme ne de sosyalizme benzeyen bu düzeni iyice incelemek gerekiyordu. / Nâzım'dan üzüntülü ve sarsılmış ayrıldım..." (s. 185) "...Nâzım Viyana'ya her gelişinde, Sovyetler'deki yanlış uygulamalardan, bürokrasiden, yolsuzluklardan, hürriyetsizlikten vs. yanmış yıkılmış ve bizler, annem, babam ve ben, bunların bir kısmının mübalağa olduğunu düşünmüştük. Viyana'dan, Sovyetler Birliği dünya barışınm savunucusu gibi görünmüştü. 20. Kongre'den sonra, Nâzım'a hak vermekten başka çaremiz kalmarmştı. Bundan sonraki gelişlerinde, Nâzım, özellikle anneme hitap ederek 1 lanımefendiciğim, biz sekterlik etmişiz, gibi lâflar ediyor, annem de buna katılıyordu." "...Sovyetler Birliği'nde ve sosyalist dünyada Kruşçev dönemi, sekterliğe, bağnazlığa karşı savas dönemivdi. Bu dönemdeki pek çok sosyalist yazar kaleme sarılmış, Stalin dönemindeki nataları, cinayetleri ele almıştı. Nâzım da bunların dışında kalmamıştı. Bence, bu yönde ikiyapıtı vardı Nâzım'uı. Bunlardan bir tanesi 'Ivan Ivanoviç' adlı piyesiydi. Bu piyes, bir ara Sovyetler'de yasaklanmış, sonra tekrar oynanmıştı. Ivan Ivanoviç, Sovyetler'de imtiyazlı taoakanın tipik bir bürokratıydı. Piyes, parti imtiyazlılarının, halktan uzak, müreffeh hayatmı yansıtır. / Ikinci yapıtı ise, Türkiye'de Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim adı altında basılan kitaptır..." "Nâzım, bu yapıtını bizim yanımızda yazdı. Gündüzleri yazar, geceleri gelir bize okurdu. Hatta, annemle benim bazı eleştirilerimizi kaleme alarak, bazı değişiklikler de yapmıştı. Bu yapıtın temel hedefi davaya romantikçe bağlanıp, lüzumsuz fedakârlıklar yapmanm, kurbanlar vermenin gülünçlüğünü ortaya koymaktı. 100 kişüıin okuyacağı bir beyannameyi dağıtmak için, komünistler hapse düşecek, işkence görecek, birbirlerini ele vereceklerdi. Aslında, ortada fol da, yumurta da yoktu. Romantik komünizm dönemi artık çoktan geçmişti Nâzım için. Son yıllarda, belirli bir olgunluğakavuşmuştu. Kendisinin de, Sovyetler'in de, TKP'nin de eleştirisini yapabiliyordu. O, Türkiye'deki, kabına sığmaz, ateşji Nâzım değildi artık. Bu da doğaldı. Nâzım'ın, Nişantaşı'ndaki apartma nımızda ilk şiirlerini okuduğu günlerden bugüne çok sular ak mış, çok yıllar geçmişti. Değişen koşullardan, açığa çıkan gerçeklerden, yapılan hatalardan, ihanet eden dostlardan dersler almak; geçmışin bilançosunu çizmek, otokritik yapmak, zaten o günün navası içinde, yapılması gereken şeylerdi. Nâzım'ın şiirleri de bundan böyle, o ateşli, o romantik devrimci şiirler olmaktan cıkıp, daha lirik bir hal alacaktı. Barış şiirleri, sıla şiirleri, aşk şiirleri böy leydi..." • Yıldız sertel SAYFA 3 K İ T A P SAYI
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear